| te MEY AŞIŞ Casuslar Hiçbir zaman şimdiki kadar sıkı çalışmamışlar! Avi yazılıyor: , Avrupanın casus teşkilâtı ve bilhassa doğrudan doğruya büyük evletlerin idaresi altında olanlar 'kaç aydır en hararetli faaliyet- ine girmiş bulunmaktadırlar. rın şimdilik yegâne gözet - kleri mesele İtalyan - Habeş har- etrafında yapılmakta olan ent- tika ve mukabil entrikeları çözüp Meydana çıkarmaktır. Muharip ve bitaraf devletlerin! kezlerinde'casus teşkilâtları - Am harıl harıl çalıştıkları umumi i günlerinden beri, casusluk taliyeti şimdiki gibi kesif ve fas! Güzel sarışın yahut esmerlei, Tansız mangasının attığı kurşun- | ara Vensan kalesinde ölen M>- Riharinin harp sonu mukallitleri, ârtik arsrulusal casusluğun mü -| simaları değildir; çünkü bu - tün yapılması lâzım olan iş ancak İ Bütün siyasal ve diplomatik işleri bilen ve her hareketin ehemmiye- Üni takdir eden usta dasusların Yapabileceği soydandır. re Avrupa devletleri tarafından kallanılmakta olan kadın casuslar Umumiyetle çok güzel kimseler. Ür; bunlara “Meştim kadın, idi- X verebiliriz, Başlıca vazifeleri "üdafaaya dair sırları, yeni harp larını ve askeri tabiyeleri öğ- | Sür “ Şirmeli isebizzat entelliceni “rl | dr faaliyete geçmiş olup her letin hariciye vekâ'etlerinde İmakta olan gizli anlaşmaları ki eğe çalışmaktadır. Bu bil i Öğrenilince ya İtalyan blokuna; t da İngiltere tarafından ida- İç nan ve Fransa tarafımdan & stenmiyerek desteklenen İta!- aleyhtarı blokuna karşı en iyi Ziyeti almak imkân: hasıl ol- tadır, ül, İşte bu iş çok ciddi ve mühim- “cağı kadar tekniktir. ii Casus kuvvetlerinin hemen hep mez yim İtalyada temerküz lunmaktadır. Esrarengiz Yolcular, — kendi hükümetlerine ra-| karnı vermek için oRomadın vtlara mekik dokumakta, ya- My, tat telgraf ve kablo yolla-| i, *alelâde iş ve ticaret haberle! ve kadın casuslarm başaramı. ! l İ için genç zabitleri ökseye| benziyen telgraflar gönder- lime. 5 ii A İSTİ leri bakanlıklarının kulak- daima deliktir ve habersiz Yeki uğramalarının oOimkânı * tayaki Avustarya Macar impara da ep paytahtları olan Viya- udapeşte yabancı ca ka &i'çok sevdikleri ili mer- haç, Şünkü Avrupa istikbali Yati ehemmiyeti haiz mese- iki şehirde patlak ver- bolar muhtemeldir. Musolini ai dü ve » me yapıldığını, Tuna va- Boyundaki hükümetlerin ve Ma, €rini ve neyi tasarla- ty a aklarını bilmek ister; Yel konuşan kom- balm mabızlarını kendi elinde Mağa heves etmektedir. taraftay, İngiltere ile Fran İşte böylece büyük devletlerin! ( Tinın takacağı nişan yüzüklerinde bir ! sa da oralarda ne olup bittiğini daima en hurda tafsilâtma kadar öğrenmek sevdasındadırlar. * Şimdi casusların toplıyacağı malümat, her zaman olduğundan, çok daha fazladır. Çünkü bütün milletler silâhlanmakta, harpi- catlarını gizli gizli mükemmelleş - tirmektedirler. İnanıldığına göre hali hazırda Alman icatları ve süel inkişafları hakkında en iyi malümat alan yer, Fransızların “İkinci şube,, sidir. Bu meşhur İkinci şube Fransa hii- kümetine ecnebi orduları hakkın- da bilgi toplamak ve sunmak va- zifesini yapar. Alman casuslarının başlıca kav- gusu ise, eskiden de olduğu gibi, | Fransanm Ren nehri boyunca vü- cuda getirdiği istihkâm sistemle- riyle müdafaa plânlarını öğrenme- ğe uğraşmaktır. Gerek dış işleri bakanlığından, gerekse Skotland Yard'dan sevk ve idare edilmekte olan İngilte- renin entellicens servisi şimdi bah- riye casuslarını çok sıkı * çalıştır- maktadır. Çünkü İngilterenin baş- ca meşgalesini son günlerde hep deniz kuvvetleri teşkil etmeğe başlamıştır. & — Ne hiddetleniyozsun canım, filleri bağla demedin miydi? 1 | Göz muayenesi: Doktor — Bu harf nedir? Hasta — Hangi hart? N şan yüzükle- rinde incelme veni» ön > rm öm mmm MN Hitler, Alman kız ve dölikanlıla-! değişiklik istemiş, ecnebi gazetelerin de okuduk; Yüzükler daha ince olacak ve bin- netice yüzüklere daha az - altın sar-| fedilecekmis. İ Yüzüğün tabil hacmma nisbetle eksilen tarafı, hayalle tamamlanacak demek... Yarın bunun tamamen bir hayal olması ve saadetlerin, o kuvvetli di- mağların hayal kabiliyetlerile bağlan- masi muhtemeldir. Fakat nişan yüzük lerinden tasarruf edilen < alirın şim- diden icabma bakılmıyorsa, yarın £- talya gibi — Allah muhafaza etsin! Almanyada da yüzükler toplanacak! öleli tinde bulunanlara dayak! “Dersadette ne kadar müslim ve gayri müslim bekâr takımı var- sa, otuz gün içinde memleketleri» ne gidecekler..,, Bu emir, bundan yüz küsür yıl önce 1829 yılında ihtisap ağası ta- rafından verilmişti. Anadolunun dört bir ucundan ticaret için İs- tanbula gelmiş ve burada bir işe tutunmuş binlerce bekâr vardı. Bunların bir ay içinde şehri bırak- maları, çok güç bir şeydi. Fakat emir de o kadar kuvvetli ve kor- kunçtu. Onun için her bekâr, bir gün önce başını kurtarmak için ken dini şehrin dışma atıyordu. İstan- bulun bütün hancıları da kendi hanında kalanlarm isimlerini bil- diriyor, gidip gitmediğini haber veriyordu. İşte böyle karışık günlerden bi- rinde Azaplar mahaliesinde bir helva cemiyeti (sohbet) yapılmış tr. Helva sohbetleri İstanbulun çok eski âdetlerinden biriydi. Kom- şular kiş geceleri içlerinden biri- nin evinde toplanırlar, hep bir- likte keten helvası yaparlardı. Bu helvanm kıvamı gelmesi için u - zun müddet uğraşılması lâzımdır. Geniş bir sininin etrafına dizilir- ler ve helva hamurunu yoğururlar- dı, Fikat ö $ıralarda nedense bu helva sohbetleri münasebetile ya- pılan toplantılar yasak edilmişti. Azaplar mahallesindeki “heiva cemiyeti,, de geceleyin basıldı, o- radakilerin hepsi “Babı Seraskeri,, ye tıkildr. Şimdi İstanbulluların gözünü korkutmak, onları böyle toplantı- lardan vazgeçirmek için “emsali- ne ibreti müessire,, olacak bir şey göstermek kalıyordu. Vaktin zap- tiye nazırı Hüsrev paşa oAzavlar mahallesinin eşrafından sekiz on ihtiyarı “Babı Seraskeri,, de otur- duğu köşkün önüne getirerek pen- cereden bağırdı: — Siz ki mahallenizin şeref ve Me var:me yok olsa, bu işte hükümet zararlı çıkar. Çünkü, toplıyacağı altınm yekü- nu azalacaktır. * Kötü münasebetler ee 2 amm mm 9 VE Geçen gün gene bu o sütunlarda, ideal ölüm hâdisesinden bahsetmiş- tik, Bir doktor, hastasının kalbini dinlerken, kendi kalbine bir hal ola- | rak az sonra ölmüştü... Hâdisat bize ikinci “bir ideal,, hâ- dise daha gösterdi: Bir sarhoş, eczanenin o rilrinine çarpıp, vitrini kırmış ve o içeriye yu- varlanmış. Bittebi hemen eczacı koşarak rit.| rini kıran adamın, camdan kesilen! ellerini lâhzada #wrwermiş.. | Mile bir ee Ne tuhaf adamlar vardır: Namık Kemali konusüyarAvk. Riri Tâfa atı. İ rüm. Ru zatın bütün resimleri, kendi. haysiyetiyle alâkadarsmız, nasıl bu edebsizlere müsaade ediyorsu- nüz? Ütanmıyor musunuz?. İhtiyarlardan biri cevap vere- cek oldu: — Efendim, dedi, biz çarşıdan geç geldik. Vakıf olamadık.. Ön- lar eğleniyorlarmış.. Bu cevap, Hüsrev paşayı tatmin etmedi: — Nasıl vakıf olamadınız.. Siz de pencerelerinizden onların eğ- lencelerini dinlediniz, değil mi?. Diye bağırmasında devam etti. Bunun üzerine kelli felli bir ihti- yar: — Canım, diye söylendi, ne di- ye bu derec gadaplanıyorsunuz... Helva cemiyeti ötedenberi her mahallede âdettir.. Bundan kimse- ye bir zarar gelmez.. — Zarar gelmez mi?.. — Elbette zarar gelmez.. Biz bu yaşa geldik, bunun bir (zararını görmedik... Hüsrev paşa, hiddetini bir tür- lü yenemmişti. Pencerenin önün- de renkten renge giriyor, bu 'hti- yarlara ne gibi ceza tertip edece- ğini düşünüyordu. Birden pence- reden tekrar başını uzatarak hay- kırdı: — Şimdiye kadar bir zararını işitmediniz, fakat şimdi bunun za- rarını hem siz göreceksiniz, bem de bütün halk seyredecek! © Eşraf, bundan bir şey anlama- mıştı. Hüsrev paşa da son sözü söy ledikten sonra pencersinde kay- bolmuştu. - İhtiyarlar: — Eh.. Nadan bir paşanın ağız kokusunu çektik, şimdi gidelim. di ye yollanmağa başladılar. Fakat daha birer adım atmışlardı, ki ön- lerine asker kolları dikilmiş bul- dular: — Bekleyin biraz... Artık beklenecek ne vardı? O- İan olmuş, helva cemiyeti yapan- lar hapse girmişler, kendileri de azarı yemişlerdi. Birkaç dakika sonra askerierin arkasından kolları sıvanmış, eile- rinde ip ve falakalarla on on beş pehlivan sökün ediyordu. Bunlar, doğru ihtiyarların önünde durdu- lar. Hiç biri bir şey söylemeden ihtiyarları yakaladıkları gibi yere yatırdılar. Ayakkaplarını çıkardı- lar, iplerle sıkı sıkıya bağladrlar. Bu işler birkaç saniye içinde yapıl. dı. Biri haykırdı: Azaplar mahallesinin ihtiyarla- rına, sokak ortasında falaka atı. yorlardı! İhtiyarlar, şimdi bağırıyor, val- varıyordu. Fakat kimse karşılık veremiyordu. Birkaç dakika icin- de sokaklar yüzlerce seyirci ile dolmuştu. Seyircilerden: — Bayıldı, artık vurmayın. Diyenler vardı. Fakat, tabanla- ra şaklıyan deynek sesleri arasın- da bir şey duyulmuyordu. Duyul- sa dane ehemmiyeti vardı. Hüs- rev paşa “iki yüz deynek atılması,, emrini vermişti. — Bir.. — İki. i Diye başlıyan usta: » — Yüz doksan dokuz.. — Iki yüz. Dedikten sonra ancak yaygara dindi. Şimdi ne falakacılarda ta- kat kalmış, ne ustalarının, ne de dayak yiyenlerde... Bu sonuncular çoktan susmuşlar, inlemeğe bile cesaret edemiyorlardı. © Eski bir tarih bu vakayı “Ta'zi- bi garip,, diye kaydetmekte ve Hüsrev paşa için aynen şunları yazmaktadır: “İhtiyarlar alaşağı ettirerek a- yaklarına ikişer yüz deynek dar- biyle halkın gözünü korkutmuş- tar. Niyazi A. Okan YAZANLAR: o Hikmet Münir VE © Murad Sertoğlu larak: “İnanır mısınız nzizim, dedi. Ben Namık Kemalin matruş halde na- sıl bir delikanlı olabileceğini düşünü- sini, yüzünün büyük bir Kısmı sıkı bir sakal örgüsüyle örtülmüş olarak gös- terir. Halbuki ne genç adamdır, göz- leri ne diri bir şefkatle bakar! Yanak- ları ve çenesinden bu kıl yığını görün- miyen parmaklarla geriye doğru itile- rek yüzü bir muz beyazlığıyla ortayn (| kıverse... O zaman, bıyıklarını da gör-| mivecek olsak. Namık Kemali kıvırcık sarlarınm altında istedi”'miz gibi ve rahat rahat seyredebileceğiz.,. * Para sıcaklığı Yılbaşı piyangosunun en o dolgun mükâfatlarını kazananlardan (birini geçen gün soğukta paltosuz dışarı çık- mışken gördük. Endişe etiik, ve; — Adamcağız bu sandet içinde İ sihhatine bakmıyor. Üşüyecek, soğuk alacak dedik. Yanımızdan biri; — Sen hiç merak etme, Ondaki hararet kimde vardır şimdi? X Atış taatisi Sovyet — Munçuri hudüdünda © lân yeni bir çarpışma (o hâdisesinden bahseden ajanslar şöyle diyor: * “İki Japon askeri ile, Iki Sovyet as- keri arasında ateş TEATİ EDİLMİŞ. TIR. Eskiden bu tabir, insana emniyeğ veren şeyler üzerinde — kullanılır ve meselâ: “Sevgililer, aralarında mek- tup TEAT'SİNE haşlamışlardır., fa- lân denirdi. Zamanla her şey değişiyor... Yirminci asır, uzun zamandanberi ateş TEATİ EDİYOR, yahut tavı üs tünde şifre ile konuşmaktadır.