19 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

v S KDA Casuslar Hiçbir zaman şimdiki kadar sıkı çalışmamışlar! | haj şam poslası HABER — Âk “Viyanadan yazılıyor: bi Âvrupanın casus teşkilâtı ve d'uı“u doğrudan doğruya büyük *vletlerin idaresi altında olanlar | ıydır en hararetli faaliyet- ;"lne girmiş bulunmaktadırlar. “unların şimdilik yegâne gözet - kleri mesele İtalyan - Habeş har- b_' etrafında yapılmakta olan ent- "ika ve mukabil entrikaları çözüp "eydana çıkarmaktır. Muharip ve bitaraf devletlerin Merkezlerinde casus teşkilâtları - fi harıl harıl çalıştıkları umumi t P günlerinden beri, casusluk taliyeti şimdiki gibi kesif ve faal Tarştı. Güzel sarışın yahut esmerle, Fansız mangasının attığı kurşumn- arla Vensan kalesinde ölen M>- inin harp sonu mukallitleri, Ytik arsrulusal casusluğun mü - ıı“ll simaları değildir; çünkü bu - yapılması lâzım olan iş ancak l’î“'uı siyasal ve diplomatik işleri ve her hareketin ehemmiye- İtakdir eden usta casusların Yapabileceği soydandır. * Avrupa devletleri tarafından lanılmakta olan kadın casuslar di;- miyetle çok güzel kimseler- 3 bunlara “Meşum kadın,, adı- U verebiliriz. Başlıca vazifeleri üdlfuya dair sırları, yeni harp larını ve askeri tabiyeleri öğ- 'Enmek | için genç zabitleri ökseye qi_âurmektı | Şimdi ise bizzat entellicens sar: :“leı- faaliyete geçmiş olup her *vletin hariciye vekâ!'etlerinde Pilmakta olan gizli anlaşmaları ti ğ €nmeğe çalışmaktadır. Bu bil Öğrenilince ya İtalyan blokuna; Ut da İngiltere tarafından ida- ; tt".uını'ı ve Fransa tarafından iç sStenmiyerek desteklenen İtal- ö 'ıeyhtarı blokuna karşı en iyi Ziyeti almak imkânı hasıl ol- ıîtadır İşte bu i iş çok ciddi ve mühim- İr Ve kadın casuslarım başaramı- Acağı kadar tekniktir. c.._, l M / kuvvetlerinin hemen hep iç şüphesiz İtalyada temerküz î'*un, bulunmaktadır. Esrarengiz lc“lır kendi hükümetlerine ra- arımı vermek için Romadan lı:““"' mekik dokumakta, ya- Mutat telgraf ve kabloa yolla- alelâde iş ve ticaret haberle enziyen telgraflar gönder- kte dirler. bakanlıklarının kulak- aima deliktir. ve habersiz Y lnnn uğramalarının imkânrı r. * E'ı“ Avusturya. Macar impara iıumm paylahtları olan Viya- Suğ bt Budapeşte yabancı ca [“zd* €n çok sevdikleri iki mer- İçin , © Cünkü Avrupa istikbali lal%"tî ehemmiyeti haiz mese- iki şehirde patlak ver- Muhtemeldir. Musolini Sne yapıldığını, Tuna va- i uıubâ ndaki hükümetlerin te Tnaj uklel'llıı ve neyi tasarla- Hıtl duklarını bilmek ister; ’“!ı almanca konuşan kom- ılın A nabızlarmı kendi elinde duh'“üı heves etmektedir. n İngiltere ile Fran sa da oralarda ne olup bittiğimi daima en hurda tafsilâtma kadar öğrenmek sevdasındadırlar. * Şimdi casusların toplıyacağı malümat, her zamtan olduğundan, çok daha fazladır. Çünkü bütün milletler silâhlanmakta, harp i - catlarını gizli gizli mükemmelleş - tirmektedirler. İnanıldığıma göre hali hazırda Alman icatları ve süel inkişafları hakkında en iyi malümat alan yer, Fransızların “İkinci şube,, sidir. Bu meşhur İkinci şube Fransa hii- kümetine ecnebi orduları hakkın- da bilgi toplamak ve sunmak va- zifesini yapar. Alman casuslarının başlıca kay- gusu ise, eskiden de olduğu gibi, Fransanın Ren nehri boyunca vü- cuda getirdiği istihkâm sistemle- riyle müdafaa plânlarını öğrenme- ğe uğraşmaktır. Gerek dış işleri bakanlığından, gerekse Skotland Yard'dan sevk ve idare edilmekte olan İngilte- renin entellicens servisi şimdi bah- riye casuslarını çok sıkı çalıştır- maktadır. Çünkü İngilterenin baş- lıca meşgalesini son günlerde hep deniz kuvvetleri teşkil etmeğe başlamıştır. etleniyozsun canım, filleri bağla demedın miydi? — Göz muayenesi: Doktor — Bu harf nedir? Hasta — Hangi hart? bulunanlara dayak “Dersadette ne kadar müslim ve gayri müslim bekâr takımı var- sa, oluz gün içinde memleketleri- ne gidecekler..,, Bu emir, bundan yüz küsür yıl önce 1829 yılında ihtisap ağası ta- rafından verilmişti. Anadolurnun dört bir ucundan ticaret için İs- tanbula gelmiş ve burada bir işe tutunmuş binlerce bekâr vardı. Bunların bir ay içinde şehri bırak- maları, çok güç bir şeydi. Fakat emir de o kadar kuvvetli ve kor- kunçtu. Onun için her bekâr, bir gün önce başını kurtarmak için ken dini şehrin dışma atıyordu. İstan- bulun bütün hancıları da kendi hanında kalanların isimlerini bil- diriyor, gidip gitmediğini haber veriyordu. İşte böyle karışık günlerden bi- rinde Azaplar mahaliesinde bir helva cemiyeti (sohbet) yapılmış “tr. Helva sohbetleri İstanbulun çok eski âdetlerinden biriydi. Kom- şular kış geceleri içlerinden biri- nin evinde toplanırlar, hep bir- likte keten helvası yaparlardı. Bu helvanm kıvamı gelmesi için u - zun müddet uğraşılması lâzımdır. Geniş bir sininin etrafınma dizilir- ler ve helva hamurunu yoğururlar- dı. Fakat o sıralarda nedense bu helva sohbetleri münasebetile ya- prlan toplantılar yasak - edilmişti. Azaplar mahallesindeki “helva cemiyeti,, de geceleyin basıldı, o- radakilerin hepsi “Babı Seraskeri,, ye tıkıldı. Şimdi İstanbulluların gözünü korkutmak, onları böyle toplantı- lardan vazgeçirmek için “emsali- ne ibreti müessire,, olacak bir şey göstermek kalıyordu. Vaktin zap- tiye nazırı Hüsrev paşa Azanplar mahallesinin eşrafından sekiz on ihtiyarı “Babı Seraskeri,, de otur- duğu köşkün önüne getirerek pen- cereden bağırdı: — Siz ki mahallenizin şeref ve haysiyetiyle alâkadarsınız, nasıl bu edebsizlere müsaade ediyorsu- nuz? Utanmıyor musunuz?. İhtiyarlardan biri cevap vere- cek oldu: — Efendim, dedi, biz çarşıdan geç geldik. Vakıf olamadık.. On- lar eğleniyorlarmış.. Bu cevap, Hüsrev paşayı tatmin etmedi: — Nasıl vakıf olamadımız.. Sız de pencerelerinizden onların eğ- lencelerini dinlediniz, değil mi?. Diye bağırmasında devam etti. Bunun üzerine kelli felli bir ihti- yar: — Canım, diye ıoylendı, ne dı- ye bu derec gadaplanıyorsunuz... Helva cemiyeti ötedenberi her mahallede âdettir.. Bundan kimse- ye bir zarar gelmez.. — Zarar gelmez mi?,, — Elbette zarar gelmez.. Biz bu yaşa geldik, bunun bir. zararını görmedik... Hüsrev paşa, hiddetini bir tür- lü yenemmişti. Pencerenin önün- de renkten renge giriyor, bu 'hti- yarlara ne gibi ceza tertip edece- ğini düşünüyordu. Birden pence- reden tekrar başmı uzatarak hay- kırdı: — Şimdiye kadar bir zararını işitmediniz, fakat şimdi bunun za- rarını hem siz göreceksiniz, hem de bütün halk seyredecek! * Eşraf, bundan bir şey anlama- mıştı. Hüsrev paşa da son sözü söy ledikten sonra pencersinde kay- bolmuştu. - İhtiyarlar: — Eh.. Nadan bir paşanın ağız kokusunu çektik, şimdi gidelim. di ye yollanmağa başladılar. Fakat daha birer adım atmışlardı, ki ön- lerine asker kolları dikilmiş bul- dular: — Bekleyin biraz... Artık beklenecek ne vardı? O- lan olmuş, helva cemiyeti yapan- lar hapse girmişler, kendileri de azarı yemişlerdi. Birkaç dakika sonra askerierin arkasından kolları sıvanmış, elle- rinde ip ve falakalarla on on beş pehlivan sökün ediyordu. Bunlar, doğru ihtiyarların önünde durdu- lar. Hiç biri bir şey söylemeden ihtiyarları yakaladıkları gibi yere yatırdılar. Ayakkaplarını çıkardı- lar, iplerle sıkı sıkıya bağladılar. Bu işler birkaç saniye içinde yapıl- dı. Biri haykırdı: — Hazır mı?, — Hazır üusta.. — Başlayım, bir... — İki.. | Azaplar mahallesinin ihtiyarla- rıma, sokak ortasmda falaka atr- yorlardı! İhtiyarlar, şimdi bağırıyor, val- varıyordu. Fakat kimse karşılık veremiyordu. Birkaç dakika icin- de sokaklar yüzlerce seyirci ile dolmuştu. Seyircilerden: — Bayıldı, artık vurmayın.. —- Diyenler vardı. Fakat, tabanla- ra şaklıyan deynek sesleri arasın- da bir şey duyulmuyordu. Duyul- sa da ne ehemmiyeti vardı. Hüs- rev paşa “iki yüz deynek atılması,, emrini vermişti. — Bir... Diye başlıyan usta: — — |4 — Yüz doksan dokuz.. — İki yüz... Dedikten sonra ancak yaygara dindi. Şimdi ne falakacılarda ta- kat kalmış, ne ustalarımın, ne de dayak yiyenlerde... Bu sonuncular çoktan susmuşlar, inlemeğe bile cesaret edemiyorlardı. “ Eski birtarih bu vakayı “Te'zi- bi garip,, diye kaydetmekte ve Hüsrev paşa için aynen şunları yazmaktadır: ' “İhtiyarları alaşağı ettirerek a- yaklarına ikişer yüz deynek dar- biyle halkın gözünü korkutmuş- tur.,, Niyazi A. Okan $te böylece büyük devletlerin| N şan yüzükle- | rinde incelme BUDL aK a GSN .? T zz AAA A y Hitler, Alman kız ve dölikanlıla- rının takacağı nişan yüzüklerinde bir değişiklik istemiş, ecnebi gazetelerin de okuduk: Yüzükler daha ince olacak ve bin- netice yüzüklere daha az — altın sar- fedilecekmiş, Yüzüğün tabii hacmıma — nisbetle eksilen tarafı, hayalle tamamlanacak demek... Yarın bunun tamamen bir hayal olması ve saadetlerin, — kuvvetli di- mağların hayal kabiliyetlerile bağlan- masi muhtemeldir. Fakat nişan yüzük lerinden tasarruf edilen — altmın şim- diden icabına bakılmıyorsa, yarın İ- talya gibi — Allah muhafaza etsin !— Almanyada da yüzükler — toplanacak olsa, bu işte hükümet zararlı çıkar. Çünkü, toplıyacağı altınımn yekü- nu azalacaktır. * Kötü münasebetler Geçen gün gene bu — sütunlarda., ideal ölüm hâdisesinden bahsetmiş- tik. Bir doktor, hastasının — kalbini dinlerken, kendi kalbine bir hal ola- rak az sonra ölmüştü... Hâdisat bize ikinci “bir ideal,, hâ- dise daha gösterdi: Bir sarhoş, eczanenin çarpıp, viltrini kırmış ve varlanmış,. Bittabi hemen eczacı koşarak vit rini ktran adamın, camdan — kesilen ellerini lâhzada sarınermiş,, vilrinine içeriye yu- Buda bir fikir!? TENTTEME O YK VOT Ğİ Ne tuhaf adamlar vardır: Namik Kemali konusuvarduk. BRiri lâfa atı- Ne varueyo&’ Tlarak: “İnanır mısmız — nzizim, dedi. Ben Namık Kemalin matruş halde na- sıl bir delikanlı olabileceğini düşünü- rüm. Bu zatın bütün resimleri kendi- sini, yüzünün büyük bir kısmı sıkı bir sakal örgüsüyle örtülmüş olarak göz- terir. Halbuki ne genç adamdır, göz- leri ne diri bir şefkatle bakar! Yanak- ları ve çenesinden bu kıl yığını görün- miyen parmaklarla geriye doğru itile- rek yüzü bir muz beyazlığıyla ortaya ©i kıverse.. O zaman, bıyıklarını da gör- mivecek olsak, Namık Kemali kıvırcık saclarımın altında — istedi*imiz gibi ve rahat rahat seyredebileceğiz.,, * Para sıca klığı Yılbaşı piyangosunun en — dolgun mükâfatlarını kazananlardan — birini geçen gün soğukta paltosuz dışarı çık- mişken gördük. Endişe ettik, ve: — Adamcağız bu saadet — içinde VAZANLAR : Hikmet Münir VE Murad Sertoğlu sıhhatine bakmıyor. Üşüyecek, soguk alacak dedik. Yanımızdan biri: — Sen hiç merak — etme., Ündaki hararet kimde vardır şimdi? K ga Atış taatisi Sövyet — Munçuri hududunda ©- lân yeni bir çarpışma — hâdisesinden bahseden ajanslar şöyle diyor: “İki Japon askeri ile, iki Savyet as- keri arasında ateş TEATİ EDİLMİŞ. TİR.,, Eskiden bu tabir, insana eminiyet veren şeyler üzerinde — kullanılır ve meselâ: “Sevgililer, aralarında mek- tup TEATİSİNE başlamışlardır.., fa- lân denirdi. Zamanla her şey deı'&lşiy'or... Yirminci asır, uzun zamandanberi ateş TEATİ EDİYOR, yahut tavı üs- tünde şifre ile konuşmaktadır. 4 * R - İ y | ? ü t P- , i » F _.v—..ââ.ı.:ıJl ti lşelilİm: ' <g ea —i YG aa ğ G a İ dN

Bu sayıdan diğer sayfalar: