Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| | ı l h ! Bir şair amcam vardı; derdi ki: — Kadınlar hakikaten güzel Olmak için, gözleri Hicaz gözü, saçları İran saçı, belleri Yemen | li, sımaları Türk siması, endam- Arı Rum endamı olmalı!! Hicaz gözlerinin, İran saçları- hin, Yemen belinin Türk siması - fin, Rum endamının, nasıl göz, hasıl saç, nasıl bel, nasıl sima, na- #l endam, olduklarını, uzun uzun, Iıf“llleı-le, teşbihlerle, resimlerle izlere anlatır dururdu. Ben, dikkatimden gözlerimi testekerlek açarak, amcamı din - lerdim. Henüz altı yaşında bulun- duğum bir sırada, - (ihtimal ki bu yf!tl dikkatle dinlenilen şeyler d“nlia ebediyen nakşolup kaldı- için,) - amcamın, “Güzellik en- Müzeci,, , zihnime iyiden iyiye 7_"18!6 ; bu şairane ve muhayyel Büzelliğe gönül verdim; ve altı Yaşımdan itibaren, onun taharrisi- he çıktım. Erkek çocuk olduğum halde, ı'“üim ne mantar tabancasında, nf kurşun askerde, ne sırma püs- üllü teneke kılıçta, ne de velos- Pitte idi.., !llâ, - ablamın bebekle- Tine musallattım; o, bebeklerini Muttasıl giydirirdi; bense, elimde Makas, zavallı kızcağızın bin iti- Da ile biçip diktiği dantelâlı kur- Selâh entarileri keser, bebekleri %ıçlpl.k soyup belleı'i Yemen, li mi diye bakardım. z LHıyır, bel Yemen beli değil... | .hılt.aufn! hali Yaman beli de, Röz dürk siması; lâkin saçları İran sa- leri Hicaz gözü değil; siması değil... | Çocukluğumda ariz ve amik ,“ayeneden geçirdiğim bebekle- Ça hiçbiri, o şairane ve muhayyel zelliğin bütün anasırını birden u:'l ihtiva etmiyor idise; büyü - 5 "_'Pl zaman da, o kadar aradım, Ni yok, hem gözü Hicaz, hem çt İran , hem beli Yemen, hem dill::ı '_rurk, hem endamı Rum bir re raslayamadım. e * & R“l_lyımadım; İstanbulda böy -Güzelliğin beş şartı le bir güzele, rastlayamadım. Hal.- buki param vardı; aradığımı bul- sam, onunla evlenebilirdim; mut- laka evlenirdim; zira bu devirde parası bol bir genci reddedecek bir genç kız veya genç dul mev . cut olabileceğini tahmin etmiyor- dum, Muhayyel sevgilime âşık - tım; onun müptelâsıydım. Dostla. rım bana seyahat tavsiye ettiler, güzel kadınlarile meşhur olan Kafkasyaya gittim; gerçi Tiflisin güzelleri arasında Rum endamlı, İrani saçlı, Yemen belli olanları vardı; lâkin hiç birinin siması Türkü andırmıyordu ve gözleri Hicazi değildi! - Viyanaya gittim; bu mavi gözlü, sarı saçlı, koca- man ayaklı, kadana kalçalı, kızıl yüzlü kadınlar memleketi - uğul uğul uğuldayan Tunasına ve Tu- masının etrafındaki cennetasa or.- manlarına rağmen, gözüme cehen nem göründü! - Parise gittim; - “Mulen Ruj,, larda, “Fuli berjer,, lerde, elimde dürbün, titiz bir ku- mandan dikkatile, kadın ordula - rınim geçit resmini seyrettim; va.| kıa, “bananes,, ler arasında kıv - rım kıvrım kıvranan bir bel, “!o- zefin Beker,, in beli, - o beldi: Ye- men beliydi! Ve gözleri o gözler- di: Hicaz gözleriydi!, Fakat - si- ma? Fakat endam?.. - Nise gittim; cavıl cuvul ve çırılçıplak kaynaşan kadmn kalabalıklarını, teker teker, ferden ferda araştırdım; burası, | güzelliğine güvenen bütün “dün- ya güzelleri,, nin güzelliklerini a- nadan doğma teşhir ettikleri yer- miş; fakat “o,, burada da yoktu; burada da tek bir kadımn üzerinde toplu bir halde değildi; dağınık- tı; işte, “o,, nun gözleri, şu Fran- sız kadınında, endamı şu İtalyan dilberinde, siması , şu Macar kon tesinde, saçları şu İspanyol pren- sesinde, beli şu kıbti muganniye- de idi; fakat bunlarm hepsini bir- den kendime nikâhlayamaz, her - sini birden yatağrma alamazdım. (Vâ-Nü) — Soönu yarın — _lrı "nciye 3 lira, ikinciye bir buçuk lira üçüncüye bir cüzdan Dün bir yanlışlık eseri olarak hu Ru:l':'z gazetemize — konamamıştır. ü ok ».? Yer lfîlıcularımızdan özür dile- *k bugün koyuyoruz. Tgünkü bilmecemiz şudur: :llııq._':;kı resimde — biribirlerile l &Yağı ile $ey görüyorsunuz. Fut- ;::“ Dedar, futbol topu, bisikletle bi- ığ'”*kı’b:e bir atlet ayağı ile r * l İnribirlerine hatlarla bağ I İlyacaksınız. Fakat o şartla ki bu kat- lar biribirlerini kat'etmesin ve mu- rabbam dışıma çıkmasın. Birinciden üctüncüye kadar yuka: rıdaki hediyelerimiz, 4 üncüden üncüye kadar da muhtelif hediyeler verilecektir. HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 103 e ğağ l Tahdidi zaman veya gün bilgisi cep takvimi Yeniden intişare başlıyan bu yeni cep takviminin biricik hususiyeti doğ- ruluğu, ve günü gününe havanın de- gişikliğini göstermektedir. Denizde seyahat edenlere kaptan lara, ve bütün iş adamlarına yarar. Ciddi bir tetkikle vücude — gelen bu kıymetli takvimden birer tane edini- niİz. . Tevzi yeri: İstanbul Çadırcılar — — HABER — 'Alin.mr postası 200 | f"â a d Ka YE SI A9 Tefrika No. l4 Yazan: Murad Sertoğlu Gemiler borda bordaya gelince, hemen öbür gemiye atlıyacağız. Herkes bir Türkün yanında yer alacak! Ve işaret verilir Geçen kısımların hülâsası Rodos adasında Ancello ile Ro- berto adında iki müthiş silâh- şor Rodos kalesine girebilmek ; için korsanlarla beraber oluyor lar. Ve gemi ile denize açılıyor lar. Korsanlardan Valero kendileri ne düşmandır. Onları öldürmek için zehirli bir bıçak hazırıyor. â.. Şimdi beni iyi dinle- yiniz! İki gemi arasında beş alt: kadırga boyu mesafe kalınca yel- kenleri indirecek ve güverteye as- ker gibi dizilerek Rodos şövalye- lerinin askerleri gibi selâm dura- caksımız. İşte bütün muvaffakiy-- timiz buna bağlırdır. Türk kadır- gası reisinin adı nedir? — Tevhid Reis! — Evet.. İşte Tevhid Reis işi çakmaz, ve bizi hakikaten Şöval- ye Dobüssonun adamları sanırsa kazandık! O zaman onlar da yel!. kenleri indirecekler. Gemiler bor- da bordaya gelecek. Öbür gemi- ye atlıyacağız. Herkes bir Türkür. yanında yer alacak ve işaret veri- lir verilmez... ».. Herkes önündeki Türk'i bir hamlede öldürecek. “ —'Eyvet.!.'Bittabi Türkler bizim kim olduğumuzu bilmediklerin- den gafil avlanacaklar. — Ya şüphelenirler de yelkest-| leri indirmezler ve kaçmağa te- şebbüs ederlerse? Kırmızı sakallı Jak bu ihtima!i uzaklaştırmak ister gibi eliyle b'r işaret yaparak cevap verdi: — Ö zaman yelken bezleri al tında saklı duran topları ateşliy2- rek Türk gemisinin yelkenlerini ve direklerini parçalıyacağız. Bur | dan sonra kılıç kılıca bir döğüş başlıyacak. Onlar bizden kalaba-| lık. Fakat zannetmem ki ÂAncelle ve Roberto gibi silâhşorları olsuzu Bu ikisi yalnız başlarına onar k'- şiye bedeldir. Sonra Valero ol- sun, Jmi olsun, Pisboğaz Moran olsun, siz olun nam almış kabada - yılarsınız yahu. Paylarınıza ik'- şer, üçer kişi olsun haklıyamaz mısınız? Banı da Tevhid Reisi kırakın. Onunla da ben hesapla- şırım. Kadırgayı ele geçirdikten son- ra forsaları serbest bırakacağız. Esir aldığımız Türkleri forsalarm yerine bağlayıp dümeni Napoliye doğru kıracağız. Kırmızı sakallı Jak bundan son- ra uzun uzadıya müstakbel plân- larından bahsetti. Sonra gene sadede döndü: — Şimdi beni dinleyin! Evve- lemirde Türk kadırgasını muhak- kak ele geçirmek lâzım. Bütün iz- “ikbalimiz buna bağlı. İçimizde en iyi türkçe bilen kimdir? — Maron. — Doğru.. Maron on beş sene Türklerin elinde esir kalmıştır. İ- çimizde hiç kimse onun kadar mü- kemmel türkçe bilmez. Ona da Türk elbisesi giydireceğiz. En ba- şımızda o duracak. Ben üçüncü şövalye kıyafetine gireceğim, Va- lero ile Roberto teşrifatçı şövalye kılığına girecek. Ancello ile beş kişi de bizim arkamızda duracak- lar. Dikkat edin, gemiler borda bordaya yanaştıkları zaman iki gemiyi süratle ve çok sağlam ola- rak birbirlerine bağlıyacaksınız. Ve Türklerin ipleri kesmek için yapacakları hücumlara bütün kuv- vetinizle karşı koyacaksınız. Âr- ladınız mı? — Anladık. — Ha, size bir şey daha sormak istiyorum. Bize yeni katılan Napo- lili ile Sicilyalıyı nasıl buluyor- sunuz? — Müthiş! Diğer bir korsan söze karıştı: — Korsanlar arasındaki âdetle- re göre, siz de pek iyi bilirsiniz ki reis muavinliğini ya Ancellonun, yahut da Robertonun alması lâ- zımdır. Çünkü her kisi de Valero- yu yendiler. Diğer korsanlar da: — Doğrudur. Doğrudur. diye arkadaşlarının sözlerini tasdik et- K d v | - 5 a— A zaBli Ki süli ü LA l Kız — Babamla konuştum, ev- lenirsek aylık masrafımızın yarı- sını o Verecek. Erkek — Mükemmel, öteki ya- rısını da verecek birini hemen evleniriz! — Bak kocacığım, sana ne ge- tirdim? — Kravat iğnesi mi? bulursah" — Hayır, zayıflatmak için hap! verilmez.... d tiler. Kırmızı sakallı Jak çok mü;— | | ! kül bir vaziyette kalmıştı. Ne yap- —— sın? Kalın parmaklariyle kırmızı sakalını kaşıdı. Ve cevap verdi: — Bu işi sonra hallederiz. Va- — kıa hem Ancelo, hem de Roberto Valeroyu yendiler. Yendiler am- ma, acaba bunların hangisi öbü- ründen daha yaman? Bu belli de- ğgil, Onun için Türk kadırgasını e- sir alıncıya kadar Valero muavin | iş — halledilecektir. Haydi, şimdi bana — Valeroyu bulup çağırın. Ve ço- olarak kalacak, ondan sonra cuklara söyleyin, elbiselerini de- ğiştirsniler. ü Korsanlar kırmızı sakallı Ja- kın yanından ayrıldılar. Bir dı.'ki-_. ka sonra ınhırdang — Valero! Valero! diye çağı- ran sesler yükseldi. 4 Valero bu sırada ne yapıyor- du? Ancello ile Robertonun deri'nıî bir uykuya dalmış oldukları ka - maranın kapısını açmış ve zehirli hançeri elinde olduğu halde içeri- ye dalmak üzere bulunuyordu. — Etraftan yükselen sesleri du - yunca gayri ihtiyari geri çekilerek — ağır bir küfür savurdu. Elinde tut- tuğu hançeri süratle beline soktu, Ve isminin çağırıldığı istikamette — ilerlemeğe başladı: ' — İki şeytanr benim öldürdü- ğüm bilinmemelidir. Sonra ben de cehennemi boylarım. diye düşü- nüyordu. Bir saniye sonra kendî-'_ sini çağıranlardan. birivle karşı- laştı: — Ne var? 'i VZ —— Reis seni istiyor. — Nerede? — Kamarasında. B Valero bir dakika sonra kımı'-:f“ zı sakallı Jakın kamarasında bu- — lunuyordu. Burada Bir iki saat kı- dar yalrırz kalarak konuştular. Ko- — nuşmaları daha ziyade almacak yirmi bin duka altınımın paylaşıl- ması meselesi etrafında cereyan etti. kat'iyyen bahsetmedi. Valero da pek iyi, Nitekim o da Jakın yanına geldik- ten bir sene kadar sonra o zaman reis muavini olan korsanı hançer — hançere bir vuruşmadan sonra öl- P im hati Jak Ancello ile Robertodan — mevkiini bunlara kaptıracağını biliyordu. — N o0 dürmüş ve reis muavini olmuştu. — Yabancıların ne dereceye kadar '; mükemmel kılıç kullandıklarını gayet iyi bildiğinden bunların hiç biriyle başa çıkamıyacağını da gayet iyi anlıyordu. Sonra işin ucunda bir de bü- yük para vardı. Birkaç saat sonra ele geçirecekleri yirmi bin duka« nın ikinci büyük payı reis muavi«. nine aitti. Şimdi para ele geçiril- dikten sonra buü yabancılar ken- disinden daha kuvvetli dia edebilirlerdi. İsşte Valeroyu GKa < oldukla. — rından bu ikinci pay için hak id- S 4 en fazla düşündüren, ve telâşa dü- — şüren şey de buydu.