Gine 85 emmeli Rabianın ipek kirpikleri bi:- denbire kalktı. Gözlerindeki sa- şırktı. “Bana da sizsiz yaşamak çok güç geldi. Fakat nasıl evlenebili- riz? (Biraz durdu, Peregrini'nin bir şey söylemesini bekledi.) Din lerimiz ayrr.,, “Böyle şeylere ehemmiyet veri)- © . miyen bir yere gideriz. Siz müslü- man kalınız. Ben hiç bir dinin çer- çevesine girmek istemiyorum.,, Renksiz fakat kat'i bir sesle ce — vap verdi: “O halde kabil'değil.,, Başını pencereye çevirmişti. Yü. zünde bir damla kan kalmamıştı. Fakat sesinin, her şeyi etraflr dü- şünmüş ve kararını ona göre al: suşların vuzuhu vardı. Bu, Rabia Kafasının içinde vaziyetini göz kamaştıran bir aydınlık içinde gö- rüyordu. Rabianın bir ruh iklimi vardı! “kânı yoktu. Peregrini müslüman olsa bile ony başka yerlere, başka bir hayata götümiek istiyecekti. - Halbuki Sinekli Bakkal ona, aş- -luwdan daphattâ dihiden de kuv- sowetli göründü: Kökleri orada, ken “disi ördda köparırsa, köksüz bi- “ot gibi kürüyacak. Halbuki Peregrini'böyle bir'ce ! © vap-ihtimalini de-düşünmüş, ka.! © rarını ona göre vermişti. Rabia. nın köklerinin bu kadar sağlam! olması önü en cazip yapan şeyler-! den biri değil miydi? Onu yaban - cı bir toprağa dikip yeniden filiz “saldırmak imkânı yoktu. Halbu “Ki Peregrini'nin kendisi ezeli ser. © seri. Bütün maniaları atlayıp kıza ulaşmak ona düşüyor. Rabiayı a- - « lacaksa yalnız onun dinini kabu. © etmek kifayet.etmiyecekti. - Onun yaşadığı sokakta; evde, ayni tarz- da yaşamak Iâzimdi. Bütün bun- “ları gözüne aldıktan sonra, Sinek- © Hi Bakkala gelmişti. Rabia, eski i — sevgililerine benzemiyen bir sev » o giliydi. Onlara kavşı içinde en İ bariz şey hirs, cinsi iptilâ!. Rabiâya © onubağlıyan bağ, vaktile onu ana- İğ sına bağlıyan bağ kadar sağlam. © Bütün bir hayatın tatmin edemi- © o yeceği, geçiremiyeceği bir rabıta | « Kızın kafasındaki salâbet, - kal — bindeki doğruluk onda huşua ya- kin bir hürmet uyandırıyor. Ra İN. bianın fakir muhitindeki insani o kiymetleri kendi zengin, medeni N ve san'atkâr muhitindeki kıymet: ten yüz defa daha esaslı, devam: İr ve elzem addediyordu. i Başka başka dinlerin, hırsla ” 5 rm, medeniyetlerin mahsulü ol odukları halde gene Rabia ile onun : anası arasında müşterek rioktalar, © benzeyişler buluyordu. i /, EEE bk kal kal (Nakil, tercüme ve iktibos hakkı mahfuzdur.. mimiyet ve cür'et Peregriniyi şa-| ya taliin son darbesi gibi geldi. “ki oradan kendini koparmak im-, Rabia oturduğu yerden hiç kt İ mıldamamıştı. Daima önüne ba kıyordu. Çocukluğunda, bilhassa hayatına Tevfik girmeden evvel, dudaklarının kenarlarında daima duran çizgiler, kaşlarının “arasın- daki şakuli hat derinleşmiş, yüzü sapsarı, Fakat ıstırabını gösler- memek için o kadar kuvvetli bir) irade harekete gelmiş ki... Rabia nm genç yüzü üstünde Peregrini şimdiye kadar görmediği bir ista) rap maskesi gördü. Kafasına inen darbeye o kadar vekarla, cesaret | le mukabele ediyordu ki, Peregri- ni'nin gözlerinden birdenbire yaş- lar boşandı: “Rabia, Rabia. Dinin, dinim, İs- tediğin yerde, istediğin gibi yaşa- müâğa razıyım. Beni kabul eder mi. sin?,, “Evet.,, Kalktı, Kızın elini öptü, başına koydu. Vehbi efendiye gidecek. Müslüman olman hususi ve res- mi şeraitini tespit ettirecek, Yavaş yavaş; “Vehbi efendi bana bir gün ec- dadımın belki müslüman olduğu- nu ve benim de-ashıma riç'at et. mem ihtimalini belki şaka olarak söylemişti. Onu bilemem amma" sana, evine, Vatanına, bucağına dönen bir serseri gibi dönüyorum. Ne zaman evlenebili- i riz? Ne zaman beni evine... Evime alırsm?,, “Ne kadar çabuk olursa, o ka dar iyi.,, Kapılan çıkarken döndü: “Bir kere annem beni dünyaya getirdi, bir kere de sen bambaş- ka bir dünyaya beni getiriyorsun, Rabia. Yeni adım ne?,, “Osman.,, (Devamı var) anasının)” - HABER — Aksam n postası AZAN: İ li e Birinci kısım Leylânın 25 inci kocası kimdi? | Tarlabaşında caddeye bakan üç katlı bir evin üst katında iki o dada oturan yeni kiracıların gü- rültüşü alt kattaki kiracıları sinir- | lendirmeğe başlamıştı. Yeni kiracıların bu eve taşin- dıkları on gün bile olmamıştı. Sık sık bir kadın sesi işitiliyordu. Bel liydi ki bu kadın kocasından da- yak yiyordu. En alt katta oturan ihtiyar bir İ Ermeni karısı her akşam yürek çarpıntısından bitap düşer, sez longa uzanarak mm eni diyal içerdi. vü na geldim, Saçlarım bembeyaz ol. rum, İhtiyar dudu kendi kendine söy“ lenir, dururdü. Genç kadımı gör- dükçe: — Bir şey tınmağa gelmez. Ko- cası çok zorlu bir adamdır. Bu yaş tan sonra beni de dövmeğe kak kar. du. vasi ÜL sl 5 Yehi Kiracilar kavga ediyo küre ses. yordu: * ii göl! — Oöoh.. Kemiklerimi birbiri? ne geçirdin, Şakir! “Çok insafsız sın vallahi sen! Bu kadâr da kıya- sıya dövülür mü bir kadın..? Erkeğin sesi işitilmiyordu. Kadın sesi bazan duruyor...Son- râ tekrar acı ve tüyler ürpertici bir inilü başlıyordu: — Ahhh... Kollarım tutmuyor. Şakirciğim! Yeter artık.. Beni pes. tile çevirdin!... Şimdiye kadar yir- mi beş erkekle yaşadım.. Sen bun- ların en zalimi, en insafsızı, fakat en cana yakın olanısın, Şakir! Şa- kir... Kıyasıya vurma bana! Sen vel iie Mi bir erkeksin! Ah... Damarla İ — Ka yavrum, altmış beş yaşı" > du.. Bir kadının böyle hayvahni'gi-!' bi dayak yediğini ilk defa görüye:| Diyerek, uzaktan acınır durur. ğ Genç kadın 'ağliyarak bağı.) © —— m at ea Y5KOKALI KADIN | İSHAK FERDİ Leylâ kapıyı açınca, uzunca boylu i bir erkekle karşılaştı: —Ben polis müdüriyeti takibat başmemuru Yılmaz Sizinle biraz görüşebilir miyim ? rımda tutuşan bu ateşi otuz bej yaşımdan sonra söndürecek b:.; erkekle karşılaşacağımı ummaz- dım... İ Ses durunca, alt kattaki ihtiyar! dudu, o sırada işinden gelen oğlu-| na yavaşça fısıldadı; > | — Ka bu nasil kaygadır.. Ka | dın dayak yedikces hoşlanıyor?!) Biraz sonra Şakir kapıyı şiddet! le vurarak merdivenlerden indi. Sokağa çıktığı zaman evdeki kira- crlar suspus olmuşlar, perde arku. sından gözetliyerek yavaş yavas konuşuyorlardı: — Şakir, zengin bir adamın $0- örülür, Ona çatmağa gelmez Hem ve maşalı. “kuvvetli bir adam, — ize gerek z0.. Kedi g'- bi varsınlar birbirlerini yesinler s* 4 6 Şakir sokağa fırlar fırlamaz, kapinm önünde duran otomobile atladi ve Taksime doğru geçip git- G Genç kadın, kocasının arkasın Hem de güçlü :dan inliyerek kalktı.. Masanın ba- şıhaigitti. “Kolu ve bacakları tut muyordu”Gardrobun önünde dur ıdu.. kür se karıştırarak aynaya in in ziçi yanıyordu. sı, hiasek al Konyali: bir zengin ie İyi tcirini şoförü. Kastamonuda doğmuş.. İstanbulda büyümüş. Ya- lan ve riyadan hoşlanmıyan, ser! bilekleri kuvvetli bir genç. Yirmi sekiz yaşlarında.. Beni çok sevi- yor. O kadar çok seviyor ki, pen cereden dışarıya baksam bile kıs kanıyor.. Kendini kaybediyor ve beni - hırsını yeninciye kadar - dövüyor. Onunla tanışalı yirm gün bile olmadı. Burada üç ay us- lu oturursam, benimle evlenecek- miş! Haniya o günler... Tam ara dığım bir koca. Şakir: Benim 25 inci kocam ©- lacak...,, e bir defter) Defteri gardroba attı.. Masanın üstüne kapandı. Şakir o gece patronun Yeşil * köye götürecek ve ertesi günü ar“ cak öğleden sonra evine dönecek“ ti... j Bu kadının kim olduğunu elbet te anladınız! Leylâ.. Yeryüzünde eşi olmıyan bir ka! rakter, ? Üç gün sonra, mühendis Ziya hapishaneden çıkacaktı. Ona söz l vermişti: Tekrar birleşekleri za” man onunla evlenecekti. Halbuki Leylâ yirmi beş yıldanberi aradı” ğı erkeği yeni bulmuştu. Şakirden onu kim ayırabilirdi? Leylâ, mühendis Ziyanm d kendini tatmin edecek bir erkek | olmadığını hapishaneye son gidi” şinde anlamıştı. İ Leylânın mühendis Ziyaya bel bağlaması boşuna değildi. O, Zi- yanın kuvvetli bileklerini ve geniş göğsünü gördükçe: “İşte, tam a- radığım bir erkek!,, diyordu. Hal- | buki, son defa kendisiyle görü- şürken, Ziya, ona: “Kadına da“ yak atılır mı? Bunu yapan, erkek değil, bir canavardır!,, demişti. İşte, Leylâ, o. gün hapishane- Ziyanın sözlerini tekrarlıyor ve kızının cihaz para: 4 sından aldığı iki yüz rayı Ziyayn kaptırdığını hatırladıkça, hiddetin den dişlerini gıcırdatıyordu. Mühendis Ziya üç gün sonra hapishaneden çıkınca, şüphe yok ki, ilk işi Arnavutköyüne gitmek olacaktı. Halbuki Leylâ oradan Beyoğluna taşınmış ve izini kay- betmişti. Leylâ bunları düşünürken, bir- denbire kapının zili dönmeğe baş“ ladı. , j | Leylâ kapıyı açınca uzun boylu bir erkekle karşılaştı: — Bendeniz polis. müdüriyeti tahkikat baş memuru Yılmaz... Si: zinle biraz mahrem'olarak görüş” mek istiyorum, hanımefendi! (Devamı var) Terrika No.5 Kâğıtları tekrar Mukavelâr muharririnin masası Üzerine koyarak: — Görüyorüm! dedim. Görüyorem ki evli imi- şim. Adım hep Arif Nedret adıyla birleşmiş. Zaten siz bunu söyledikten sonra benim görmekliğim neye yarar, Fakat her şeye rağmen size yemin ediyorum beyefendi: Ben bundan bir şey anlamıyorum! Hiç bir şey bilmiyorum! Ben değilim! Relki başkasının ismi... Gözyaşlarım Ali Beyi heyecana getirmiş gibi idi. — Sükün buluruz çocuğum! dedi. Eğer bir'yan- işlik varsa düzelteceğiz. Şu Arif Nedret Beyin mese leyi bildiği muhakkaktır. Eğer siz bir'şey bilmiyorsa» nız kendisinden öğreneceğiz. — Fakat evlendiğim bu adam kimdir? Sanati ne- dir? Acaba namuslu bir adam mı? Mukavelât muharriri bilmediğini anlatan bir ha- reket yaparak: — Burada yalnız işaret edilen nokta kendisinin banketr olduğudur. Bu kelime çok müphem... Hak- kmda bir şey ifade etmiyor! Memur mu, âmü? mi, ka- pece mı, banker mi?.. Pakat sizinle evli (o bulunduğu müddet zartmda sermaye olarak kullansın diye ken- a disine teslim edilen yüz bin liradan ve sonra her sene size gönderdiği ala yüz liradan anlaşıldığına göre hu zatın epeyce hali vakti yerinde olduğu anlaşılıyor. Sözünü keserek haykırdım: — Ne âltı yüz lirası! Ben kat'iyyen on pars bile almadım! — Nasıl almadınız? Elimdeki kâğıtlarla seletin Bilâl beyin kayıtlarından kocanızın iki senedenlei size senevi altı yüz Tiradan iki senede bin iki yüz lica gönderdiği görülüyor. — Asla.l, On para bile almadım. İşte bu ortada yanlışlık olduğunu, mevzuubâhs olan kimsenin baş- kası olduğunu gösteriyor. Mukavelât muharriri gene müphem bir hareket yaparak: *— Bilâl beyin İstanbuldan parayı aldığı, verdiği senetlerden belli.. İki defada altyar yüz liradan bin ikiyüz lira almıştır. Görüyorsunuz ya sizin vasiniz izdivacınizdan Baberdarmış. Demek ki o Arif Nedreyi dı. Alnımir iki ellerim arasında s'kıştırarak; — Yarabbim aklımı kaçıracağımlı. değim, Sisi nasıl inandırayım beyefendi? Benim 22 .baziranda evlendiğimi söylemiştiniz değil mi? — Evet tâm ö gün.. — Halbuki ben ayni senenin teşrinlevvel avında bakaloryamı vermek üzere Adanaya gelmiştim. Ho- « te o tarihte evlenmişsiniz. tanıyordu. Ve ikiniz ârasındaki rabıtadan haberi var calarıma sorunuz. Ben ki onlarm elinde büyüdüm, Onların elinde yetiştim.. Mektebi bitirinceye kadar asla onlardan ayrılmad m.Sizin söylediğiniz tarihde nasıl ölür da evlenebilirim?.. — Hocalar bildiklerinden gayri bir şey söylemez- Ter ki.. İstanbula gittiğiniz vakit onlardan bir fırsat bularak biraz ayritabilirdiniz. — Evlenebilirim öyle mi!? diye şiddetle sözünü kestim. — Bunu belki neticeyi düşünmeden yaptırız.. Ne diyeyim! Bir çocukluk. Bir gaflet. Belki Je saf?» yetiniz sulistima) edildi! — Benim adımı elen bir kadın da böyle bir şey yapabilir. Niçin bunu hiç nazar: dikkate o almıyorsu- nuz? — Çünkü ortada şüpheye yer bırakmıyan bir şey var: Bu da sizin tem o tarihte İstanbulda bulunma» nızdır.. Bunu kendiniz de zâten itiraf ediyorsunuz. İğ Bitkin bir halde: — Evet, dedim. Bu tesadüf pek müthiştir. — İkinci bir nokta daha var. Bu da Arif Nedret Beyin #izin karısı olduğunuzu tamamen bilmesidir. Öyle değil mi-ya: Mademki size bir.maaş tahsis et- miştir, birkaş gün evvel vekilinden Bilâl beye yazıl mış bir mektup aldım. Bilâl beyin yerini bugün ben tuttuğum için tabidir ki mektubu açtım. Mektupda zi (Devamı var)