4 Ocak 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

4 Ocak 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Adalet suçlunun “peşini bırakmıyor ği Tıpkı “Sefiller,, romanındaki gibi “Bir hırsızık mahkümu Hapisten kaçtıktan sonra Çalışmış ve zengin olmuştu “Fakat yakalandığı için tekrar “Şeytan Adası,, nda zincire vurulacak Spinner'in erkek kardeşi bile kendisini tanıyamamıştır. Çünkü Şeytan adasına gönderildiği za - man o da bir çocuktu. Hapishane | kaçkını adam hiç tanınmaksızın ailesile birlikte saygı değer bir yurtdaş gibi yaşayıp giderken hiç ı umulmadık bir kaza bütün bu sa- adeti altüst etmiştir. Bir gece sahte Dupoy köpeği - ni yanına alarak Paris dış mahal- lelerinde gezintiye çıkmıştır. Yol- dan geçen bir bisikletçi her nasıl- sa köpeği çiğnemiştir. Bunun üze- rine iki adam arasında bir kavga başlamıştır. Polis yetişmiş, her iki erkek karakola götürülmüş ve burada Dupoy'un hakiki hüviyeti meyda- na çıkmıştır. İlk önce herşeyi inkâr eden il p U Parisin Sante hapisanesinde bir adam Fransız Güyanasındaki “Şeytan adası,, na tekrar gönde- > rilmek üzere beklemektedir. Tali-| © İn pek nadir tesadüf edilen bir! © — cilvesine kurban olan bu adam AL © saslı Armand Jean Spinnerdir . © Ve başma gelenlerin de ceza ta - © rihlerinde bir eşine daha tesadüf | » edilemez. Bu adam dokuz sene evvel Fransanın Douai şehrinde bir hır. | sızlık suçundan on sene ağır hiz-| metlere mahküm edilmiş ve Fran- j sız Güyanasına gönderilmişti. O- © rada altı sene kadar kaldıktan © sonra kaçmağa muvaffak olmuş- tur. Adadan Peruya gitmiş, bura- dan da Bermuda ve Kölombiyaya geçmiş, Kolombiyada talih ken - disine gülmeğe başlamış, bir altın madeni işleterek epey zengin ol - muştur, Vi Lâkin yurdunu, bele orada br — rakmış olduğu küçücük kızı ile © Mürseihr © kadar özlemiştir ki al - Ön ve dünyanın bütün serveti gö - © züne görünmez olmuştur. Bunun b üzerine kesenin ağzını açmış Du- N © kartarak Fransanın yolunu tuttur- re 402 Year Safa eni Dİ liyen kadın da nihayet hakikati anlatmağa mecbur olunca o da suçile önce tevkif edilmiş, sonra sorgu hakimi tarafından serbest bırakılmıştır. Çünkü Fransada bir suçlunun karısı yatak sayılama - maktâdır. Erkek kardeşi müthiş bir sinir buhranı geçirmiştir * ve hâlâ da Dupoy'un hakiki (o hüviyetinden şüphe etmektedir. Şimdi Spinner hüviyetinin i - kinci bir defa daha tesbiti için Dowai şehrine gönderilecek, ora- dan da tekrar zincire vurulmak üzere Şeytan adasını boylıyacak- tır, poy adma sahte bir pasaport çı - muştur, g Fransanın Lille şehrinde karı - sma kavuşmuş, hüviyetini belli etmemek için onunla karı koca gi- ç bi değil, fakat metres gibi yaşa - © mağa başlamış ve az sonrada — Parise taşınmıştır. © © Karı koca eski hüviyetlerine| © dair hattâ şimdi on yaşına varmış | © olan kızlarma bile bir tek kelime © söylememişlerdir. Değerli yazıcımız | Osman Cemal Kaygısız'a | Ahretten İbir mektup Gelmiştir. ü Osman Cemal yakında bu mektubu © İHABER sütunlarında neşredecektir Ahretten mektup Mizah edebiyatının “len güzel, eğlenceli Vi | eserlerinden biridir —— A EŞ e Yİ Dupoy'un metresi olduğunu söy »; bir hapishane kaçağını gizlemek! HABER — Akşam. postası Esrar ülkesi Tibet'de Mezarına kendi ayağı ile giden adam Adi bir papas halinde kalarak cesedini köpeklere yvedirmemek için Aziz olmak gayesile mezarında kırk yıl nasıl yaşar ? Dünyada Tibet kadar esrarengiz ve romantik bir memleket yoktur. Bura- mın csrarına nüfuz etmek meşhur bir çok Avrupalı seyyahların hedefini toş-; kil etmiş, ancak bu hedefe varabilen'er| pek az olmuştur. işte bu pek az kimse arasında e8-' rin “Marko Polo,su olan ve yeryüzün deki çorak ve ıssız yerlerin hemen hep- sini dolaşan Sven Hedin vardır. Mogo- Ustanın en hücra köşesinde o girilmez bir esrar kalesi gibi duran bu ülkeye Sven Hedin iki defa girmiş ve “Tibetin Fethi,, adıyla yazdığı bir kitapla ber iki seyahatini çok heyecan verici bir biçim- de anlatmıştır. Kitabın en meraklı fas- | ir da şimdiye kadar hiç bir beyaz adamım | girmemiş olduğu bir manastıra nasil girdiğini ve orada neler görmüş oldu- gunu anlatan kısmıdır. Yaşayan ölüm: | Tibetteki manastırın akıl ve ha: | yale gelmiyecek kadar garip olan halleri sanki deli bir adamın zih ninden geçireceği kâbuslardır. Gizli bir vadinin kayalık yamaç. ları üstüne kurulmuş olan manas- tıra Sven Hedin aşılması imkân- sız gibi görünen zorluklardan son- ra girebilmiştir. Kendisini oraya götürmek için ihtiyar bir “Lama,, yı kandırmış ve manastıra vardık- larmda baş papasın öldüğünü ve yakılmak üzere bulunduğunu an- lamışlardır. Sven Hedin cesedi görmeğe gitmiştir. Ölü, kayanm içinde da- racık bir hücreye dim dik oturtul- muştu. Etrafında mumlar yanıyor, papaslar ilâhiler söylüyordu. Ölü- nün üstüne parlak renkli elbiseler giydirilmiş, başına muhteşem bir başlık konmuş ve soluk suratı da bir ipek parçasiyle örtülmüştü . Vaktile bir köylü çocuğu olan baş papas, yuvasından kapılmış ve ailesi tarafından bu manastıra nezredilmişti. Tam yetmiş beş sene işte bu kayadan hücrede ya- şamış, manastırın hiç değişmiyen gündelik hayatından başka hiç bir şey görmemiş, bitmez tüken - mez dua mırıltılarından başka hiç bir şey işitmemiş ve yavaş yavaş dünyayı unutmuştur. Yaptığı bu müthiş fedakârlık yüzünden kendisi “Aziz,, derece- sine çıkarılmış ve öldüğü zaman cesedinin yakılmasına karar veril- miştir. Külleri bir gümüş vazoya konarak manastırm kutlu bir kö- şesinde muhafaza edilecektir. Böyle “üziz,, lik mertebesine ulaşamamış âdi papaslar ise ölün- ce çok daha korkunç've iğrenç bir âkibete uğrarlar. Binanın uzak bir köşesinde kendilerine “Lag- ba,, denilen tereddi etmiş bir ta- kım mahlöklar yaşamaktadır. Bun lar insandan ziyade hayvanlara benzerler, vazifeleri de ölen pa- pasların cesetlerini parçalamak,! kemiklerle kafa taslarını kırarak manastırın köpeklerine yedirmek- tir. u “Lagba,,lat din tarafın- dan ebedi “araf,, a yani ahrette günah çıkarılan yere mahküm e-| dilmişlerdir. Bunlar irsan gözle - rinden gizli olarak hayvanlar gi - bi yaşarlar ve korkunç yapmak için beklerler. Manastırın başka bir kısmın- da da kayaya oyulmuş ve çevre- a ii —: az | i Pe Şeytan dansözü bir Lama, batıl! itikatlara inanan Tibetlilerin yü | reklerini korku ve dehşetle doldurmaktadır. ! sine duvarlar örülmüş bir delik vardır. Bu deliğe dünyanın ışık ve gürültüsünden mahrum edilen bir. tıkılarak kapa tır. tame din e zi olabil - mek ümidiyle bu daracık deliğe kendi isteğiyle girmiştir. Ölünciye kadar buradan dışarıya bir adım atrşasına müsaade edilmez. “Târiki dünya,, denilen bun) . lardan birisi yirmi yaşında bir de- likanlı olarak manastıra gelmiş ve papaslara hayatını ebedi karanlı-| ğa vakfettiğini söylemiştir. (e Bu- nun üzerine keşişler, bu diri diri gömülmenin ne zaman başlaması lâzım geldiğini anlamak için he- men dini kitaplarını “araştırmış- lardır. Ebedi karanlık Günü gelince bir cenaze alayı tertip edilmiş, delikanlıyı ortala- rma alarak yavaş yavaş gizli de- liğe doğru yürümüşlerdir. Hücrenin kapısı açıktır. İki ke-| $iş içeriye girerek köşeye bir keçe sermişler ve tanrıların birkaç res-| mini öteye beriye dizmişlerdir. 5 Delikanlı bir daha göremiye - ceği göğe, güneşe ve ağaçlara son bir göz attıktan sonra, hücreye gi rerek ebedi karanlığa odalmıştır. Kapı kapanmış, önüne kocaman | bir iki kaya parçası sürülerek böy-| lece mezar mühürlenmiştir. Altı günde bir defa bu adama | gizli bir delikten azıcık yemek ve- | rilir, hücrenin ortasında fışkıran bir kaynak is€ onun susuzluğunu giderir. Adamın bundan başka hiç bir! şeysi yoktur. Kışın dondurucus5 guklarmda ateş olmadığı gibi üs tünde incecik bir gömlekten baş-! ka üst baş da yoktur. Kendisini gömen papaâslar için, o ölmüş sayı- hır, Bu delikanlı tm kırk sene zi- firi karanlığı ve sessizliği içinde yaşadı. Her alti günde bir gıdası kendisine sürüldü. Onu gömmüş olan keşişler ölüp unutuldular. Yerlerine yeni keşişler gelerk hiç 4 görmedikleri bu adama yemek ta- şımak vazifesini yaptılar, Nihayet bir zaman geldi ki giz- li deliğe konan yemeğe el sürül- medi. Altı gün daha beklediler ve sonra kapının önündeki koca- man kayalar itildi; tam kırk sene- dir karanlık olan hücreye ışık 80- kuldur. Ortada kar gibi beyaz sakallı, saçları omuzundan aşağıya dökü- len mumyalaşmış, kupkuru küçü- cük bir mahlükun cesedini bul- dular. Keşişler bu cesedi hürmet- ; le taşıdılar, beyaz entariler giy- dirdiler, başına bir taç koydular. Onu bir odun yığınının yânma gö- | türerek, kızıl alevler içine attılar. | İşte kırk yıl evvel kendisini diri, diri gömdürmüş olan adam bir &- ! ziz olmuştu! ... Azizlik için! Sven Hedin bu kaya hücresine dışardan korku ve dehşetle baktı. İçeriye üş senedenberi yeni bir a- dam girmiş bulunuyordu. Bu za- vallı daha şimdiden unutulmuştu bile... Yalnız bir manastır içeriden et kokusu almiş çin gece gündüz hücrenin önüde dolaşıyordu. Sven Hedin kılavuzuna sordu: — Adı ne?... — Adı yok! — Hısım akrabası var mı? — Bilmiyoruz! — Orada ne kadar kalacak? — Ölünciye kadar! Uzun yolculuklar, bitmez tüken- mez zahmet ve meşakkatlerden katılaşmış ve hissiyatı nasırlanmış olan Sven Hedin bile insanların çılgınlıklarına karşı içinde duydu- ğu bir sızı ile ölüm ve karanlıklar hücresinden uzaklaştı. Birkaç sene evvel Holivad sir ema stüdyolarından birine Fred Val- ker adlı bir Prötestan papas gel. mişti, Bu zatın gayesi çok yüksek- ti: Sinema işlerinde ça'ışanları “Hakyolu,, na davet edecekti. Fa- kat her nedense bu ulvi gayesine ulaşamadı ve bir müddet sonra stüdyonun aj şefi oldu. İşte bu resimde onu İuwne Larg adlı aşe tie makyaj yaparken görüyorsunuz! A A A memesi mez ŞA

Bu sayıdan diğer sayfalar: