19 İLKKÂNUN — 1935 Tİ ayatı aynı şekilde gören kar. kotalar ne mesuttur. Fakat hey hat! Pakize ile Atıfın ahenklerin: ufak bir görüş farkı bozdu. O zamana kadar pek iyi geçi- nen bu ikiz eşi, hırıltıya, dırıltıya başladı. Sebep: Atıfın gözleri bozul du! Uzaktakini iyi seçemiyor; ya kmdakinin bile teferruatmr anlı;| yamıyor. Artık ne zaman sinemaya gitseler kişenin önünde tutturur- | du: — Ön sıralarda oturalım... — Hayır, arkaya, hususi mev- kiye gidelim.. — Canım, benim gözlerim gör- müyor. — Benim de, önde başım dö- nüyor,.. Hem, eşe dosta karşı ayıp. Hasisleştiğımizi veyanür takırleş- tiğimize hükmederler.. Hulâsa, her sefer, kişenin önün de böyle kavğa olurdu... Bu, yirmi senedenberi ilk aile geçimsizli ğiydi... Ayni zamanda ilk ayrılık lar da başladı. Çünkü, Atıf, karr sma arka sirada, kendine de ön- den bilet almağa başladı. Fakat, Pakize bu şeklin hiç uy ğun olmadığını anladı. Çünkü ko- cası önde, kendi arkada, âlem ne derdi?... Bunun için , çareyi göz. Tükçüde buldular. İlk önce bir doktora gidildi. Onun reçetesiyle altı liraya gözlük alındı. Ve doğrusu bir mucize hır sule geldi... Atıf, gençleşti... Ha- yatı şimdi bambaşka görüyor. Yolda yürürken, gözlüğünü bo- yuna çrkarıp takıyor. İki cam saye- sinde, tabelâlardaki en ufak harf lere kadar bütün yazıları okuya: biliyor. Elli metro ileriden geçip te güzelliğinin bütün teferruatına kadar nazarına çarpmıyan bir tek kadın yok! Fakat şaştığı bir şey var: güzel kadınların sayısı İstan bulda azalmış mı nedir? Hepsinin de bir takım kusurları gözüne çar pıyor. Eve dönünce kütüphanesi ö- nünde bir koltuğa kuruldu. Akşam yemeğine kadar, müellif isimlerini uzaktan okumakla vaktini geçirdi: Eğlendi. Arada sırada yerinden kalkıyor evvelce ters koyduğu bir kitabı düzeltiyordu. Kütüphanesi- nin bu derece dağınık olduğuna şimdiye kadar hiç dikkat etme- mişti, Sofrada, âdeti üzere, karısmın karşısına oturdu. Bu, karı kocanın bir gün zarfında karşılaştıkları yegâne zamandı. Çorbası bitir dikten sonra, Atıf, gözlerini Paki- zeye çevirdi ve onu bütün vazıhir ğıyla gördü. Yirmi sene evlilik hayatı bu! | | İ Dile kolay.. Bu müddet zarfında, meğer Pakize ne kadar da ihtiyar- lamış... Yüzündeki buruşuklukları kırışıklıkları, renksizlikleri pudra. İar, kremler, kalem boyaları doldu ruyor, örtüyor! Daha doğrusu, do- duramıyor, örtemiyor. Meydana vuruyor. Atıf, dalmış, bakıyor: seneler karısını bu hale getirmiş ha?.. Pa- kize, artık, yaşlı başlı bir kadın ol. muş yahu.. Boya falan, kusurlarını örtemiyor! Bu manzara karşısında adamcağız, uzun uzun düşünceye daldı. “—Şu tabiat ne mükemmel şey. - diye düşündü . hislerimizi azal- tarak bizi acınacağımız şeylere kar şı nasıl koruyor! Ellisine varıp da hâlâ yirmi yaşında imiş gibi etrafı görmenin manası varmı YAT; — Bu günlük kâfi!.. -dedi.. sun” i bakışlar, beni yoruyor. Gözlüğünü çıkardı: Pakize, demindenberi kocasını tetkik ediyordu. Kırdığı potu anla” dı. Hizmetçiye: — Ayşe! . diye seslendi. - Şu ampuller, gözlerimizi çıkaracak. Küçük abajoru getir. Lâkin lâmbayı masa üzerine yerleştirirken gözlüğü yere düşür- dü ve kaldırmak için iğildiği va kit, “kazara,, basarak ezdi, kırdı. Kocası: ği — Bizim altı lira hapı yuttu! dedi.. Karısı: —Aldırma... -diye cevap verdi | Zaten gözlük sana yakışmıyordu . On yaş daha ihtiyar görünüyor. un, s3 O gün sinema kişesindeki kız hayret etti. Zira, Bayan Pakize: — Önde iki koltuk! . diye para yı uzatmıştı. Atıf itirazla: — Niçin orasmı alıyorsun?.. - dedi. İyi göremiyeceksin... Başın ağ” rıyacak... — Zarar yok.. Madem ki seni gözlüğünü kırdım, katlanmağı mecburum... Haydi kızım... İleri den iki koltuk ver. Sinema başladığı zaman Pa. 126 ; — Şimdiye kadar nafile yer israr etmişim.. Buradan daha iyi seyrediliyor! - dedi. Nakleden : Hatice Süreyya Kenan Hulüsi Bir yarasa Bir kıza âşık oldu Yakında kitap halinde çıkıyor İ dığım anlaşılmaz bile... . diye dü. ! şündü.. Fakat burası için kız kr ! lığında olmaktan erkek kılığında bulunmak daha elverişlidir. Kim)j | bilir kimlerle karşılaşacağım, ba-li HABER — Akşam postası rehevi 6» | Tefrika numa Dalgalar hâli rası : 98 Yazan: (Vâ-NO) adaya bir sandalı atmışlardı. Genç kız, soyundu. Yüzerek bu sandala vaklaşıp içine baktı ve kayıkta bir ceset olduğunu gördü Geçen kısımların hül, Barbarosu (o öldürmeğe gönderilen Lidya, hakikat. te onun kızıdır. Bir deniz kazasında, genç kız, bir adaya düşüyor. O gün, öğleye doğru, dalğalar Lidyayı adaya attı. Artık, bulutlar dağılmış, hava açılmıştı. İsitıcı bir güneş orta- lığı aydınlatıyor ve tatlı bir ılıklık saçıyor... Lidya, yarı bayğm bir halde, kumlar üzerine serilmezden evvel, elbiselerini çıkardı. Bir kayanın üzerine yaydı... Kurusun diye bı- raktı, Kendi de çıplak vücudiyle kumlara gömüldü. Bir an: “ — Ya buranın halkı beni bu- rada bu halde görür, yakalarsa?. - diye düşündü. Fakat, yorgunluk, her düşünce ye galebe çaldı. Öyle bir uyumuş! ki, akşam olmuş.. Gece ilerlemiş. Tekrar güneş doğmuş. | Sabahleyin uyandığı vakit, rüz gâr durmuş, deniz bile rakitleş mişti, Ortalığa sıcak bir güneş hakim di... Bulutsuz bir sema.. Kuşlar ci. vıldıyordu... Başını kara tarafına doğru çe: virdi Adada bir çok yemiş ağaçlı”. Vardı. Lidya, karnının açlığını his setti, Kayanın üzerinde kuruyan el| biselerini giydi. Suda aksine bak-| tu: “— Tam manasiyle bir miço'| yum.. Birtayfa çırağı.. Erkek olma- şımdan ne maceralar geçecektir. Her halde ilk iş olarak karnımı! | doyurayım... iğ Yemiş yemek için ağaçlara doğ. ru giderken ara yerde-kumluk sa. hasından sonra,- iri beyaz taşlar! olduğunu gördü.. Bunun üzerinden yürürken, ayakları altında kof bi:| ses duydu. İ İğilip baktı: Meğer, taş sandığı şeyler, yu murta imiş. Bunlar ama da çoktulü ha. Lidya öyle açtı ki, sabah kah 'f valtısı için, yumurtadan âlâ ziyafei 8 olamazdı. Ayağına gelen bu nimet- lerle karnını doyurdu. Sonra, yemişleri yedi. Gerek bu yemişler, gerek bu yumurtalar, gerek civardaki ağaç ların tamamile yabani olması, adada hiç bir yol, hiç bir geçit gö rünmemesi, ceylanların İiasöesi ürkmeyip bir kedi munisliğiyle! yaklaşması, genç kıza şu kanaati! verdi: Boş bir adada bulunuyordu. | bar... İki gün müddetle civarı dolaştı Her yeri gezdi. Burada tek bir in- barostan intikam almak istiyorum. Bunun için yaşıyorum... Müyesser et!..,, diye dua etti. O gece de yattı. Kumlara gö- mülerek ne güzel uyudu. Bunda daha âlâ bir yatak ve yorgan ola. mazdı. Bir takım karışık rüyalar gö. rerek uyandı: Yine yumurta ve yemişle karnı: nı doyurmak için yukarılara doğru gidecekti. Fakat, gözleri her nasıl: sa deniz tarafma çevrildi. Orada, dünkü kayığın kumsala hayli yak. laşmış olduğunu gördü. san olmadığı gibi, bir insanın ada.| ya vaktiyle ayak bastığma dair bi: iz de göze çarpmıyordu. En tepede , muazzam bir kayı vardı. Lidya, bunun üzerine çıkarak, etrafı gözden geçirdi. Civarda bir kara parçası var mı?Onü anlamak istiyordu. Eğer varsa oraya kada” yüzerek yahut bir sal yaparak git mek için çare arayacaktı. Fakat, dik kayaların üzerindeni denizi seyrettiği vakit inkisara uğ radı. Zira, etraf çepe çevre ufuk. | Bir karaltı bile yok.. Nasıl?. Arada ancak iki yüz metre ka- Bir karaltı mı yok?.. dar bir mesafe vardı. Hayır... Genç kız şöyle düşündü: İşte şurada, iki mil kadar uzak ta bir nokta.. Sağa sola gidiyor. Denizin cereyanlarma tâbi. Lidya, kaşlarını çattı. Elini al- nına şemsi siper gibi koydu: Bu, sular ortasında bir sandal. “— Bunu' kıyıya çekmeliyim Her halde ileride bana faydası do kunacak... Uzakta bir gemi falan görürsem bununla giderim... ,, Yüzmesini gayet iyi biliyordu. Esasen hava da çok müsaitti. Soyundu. Denize atladı. Yüze yüze kayığın yanına gitmesi uzun sürmedi... İçine bakmak içinsularda yük- seldi. Acaba kürekleri var mıydı? varsa, çeke çeke sahile gelmek da: ha kolay olacaktı. Kayığın içine baktığı vakit, tüy leri diken diken oldu. Tam orta yerde, up uzun bir ce. sed yatıyordu. Fakat, ne olursa olsun, kayık- tan vaz geçemezdi... Bir hamlede içeri girdi... Cesedi tetkike koyuldu. (Arkası var) Bir gemi kayığı.. Fakat içinde kimse yok... “ — Zahir bizim batan gemiden indirilmiş olacak... Fakat, içinde. kiler, denize dökülmüşler.. Bu kalmış.. Herhalde, sular, bir tara” fa doğru sürüklerler...., O esnada bir tavşanın kendisi! ne sokulduğunu gördüğü için, dik kati bu hayvana çevrildi. Pamuk, gibi mini mini mahlüku kucağına | alarak tepeden aşağı indi. “— Allahım. Beni buradan! kurtar.. o Maksadım hayatımın! selâmete çıkması değildir... Yapa J cak büyük bir vazifem var... Bar-; EZME BE NES AERO SE ELMA NEEERI EE ETYEERİESTETEM Gayyur usulile # 48 derste kendi ! kendine Fransızca. Bay M. Gayyur | yazılıp gözelemizde tefrika e İİ dilmiş olan (48 derste kendi kendine fransızca) notları buğ defa Vakıt matbaası tarafın. $ dan kitap halinde çıkarılmıştır Memur, işçi, talebe ve herkesi için faydalı olacak olan bu ki-ğ taba, 320 sayfa olmasına rağ men, yalnız 75 kuruş fiyat ko. $| 4 nulmuştur. Tevzi merkezi Va. kut kütüphanesi, Ankara cad-j desi, İstanbul'dar. i BAYLARALAZIM OLAN ili AĞI MER ECZANEDE SATILIR HABER AKŞAM POSTASI !IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutasu: İstanbul 214 Telgraf adresi: istanbul HABER Yazı işleri telefonu : 21872 i'darevelân 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecrebı 1400 Kr. 4700Xr, 1480 ,, 000 ,. . 20. İLÂN TARİFESİ Temret Wânlarının satım 12,50 Seneiin 6 aylık 3 aylık * ovlk Basın Resmi ilânların 10 kurustur. kurumunun Sahibi ve Neşriyat Müdürü; çıkardığı Hasan Rasim Us 1 3 3 G Basıldığı şer (VAKIT) matbaası Almanağı En güzel bir yılbaşı armağa nıdır. Bütün saylavlarımızla ga- zetecilerimizin resim (albümü içindedir. Bir kaç güne kadar yor. 50 kuruşa. KUPON 340 19.12-935 çıkı >