10 Aralık 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

10 Aralık 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a — Halae Tabir <Li b Bi ü B TEŞET UÇ — 10 İLKKANUN — 1935 < Avrupa gazetelerinden takli - den, vaktile, bizde de bir mek * t"İ’l&şmıı usulü başlamıştı. Fakat, Sonraları kayboldu. Meselâ şöyle ilânlar okurdu - “25 yaşında dul bir kadınım.. endime bir hayat arkadaşı arı - Yorum... Mektuplaşmak isteyen * letin C. C. C. remzile Galata pos- | tin C. C.C.remzile Galata post - Testana cevap yollamaları.., Kocamın bu meseleye dair ha ı var. Şöyle anlatıyor: Ben de, modanın tesirinden ya- t siyıramıyarak bir mektup Yazdım., Dedim ki: “Yakışıklı, tahsilli, terbiyeli Ve istikbali parlak bir delikanlı AYni evsaftaki bir genç kızla ta * lışmak, fikir mübadelesi yapmak Ve eğer kabilse evlenmek istiyor. (Güneş şuar) müstearma cevap ve CEİ ; İtiraf ederim, imzadan ibateye dar her söztevazu kaidelerine Uymuyordu. Lâkin biliyordum ki, yatın her şubesinde, hattâ aşk sinde muvaffak olmak için in- Sân tekmil kusurlarını saklamak — Ve öğünmek mecburiyetindedir.. Mektubu bizzat götürerek pos" Ya verdim. Ertesi gün intişarını Ve ceyapların gelmesini bekleme- * başladım. ) D ğ li TALAi, Levdap YOK.. A" *aba, biribirini arıyan siki kalbin luşması için çok zaman mı lâ. - Nihayet, üçüncü günü bekledi: geldi: “Güneş Şuar Bey! Doğrusu da- Vetinize mukavemet edemedim. cevap veriyorum. Ben, olduk — fâ güzel bir kızım. Herhalde çok firkin olamıyacak derece gencim. — Oldukça iyi bir tahsilim var: İstik. İ ıöa.lim cihetine gelince, bununla| | şeşgul bile olmıyorum. Varsın Ocam ileriki hayatımla uğraş * Sin) “Ayışığı ,, Aşk, başlamıştı. ©, Güneş ve ay biribirlerinin pe- tinde dolaşıyorlardı... Şairane w :'ktuplar, biribirini takib ediyor- Ü. Büyük macera saydığım bu iş- :ı'n dolayı fevkalâde memnun - Um, Fakat, canımı sıkan hal, kız deşim Samiyenin takındığı ma, hareketlerdi. Benim ilânı ğîeden gazete, babam tarafın - satın alınıp okunuyordu. A . i Şı:’?üğ&z kahvesini içip de gaze - | Masanın üzerine bırakır bı - ben saldırıyordum. hoınanşirem, hareketlerimi kon- ederdi: *'ld Ne oluyorsun yahu?... Nedir | “duğun? , derdi. gn de: | A faş. — Galiba Samiye sırrımı keş" kîg Zaten kızlar ağabeylerini | brrakmazlar! Onları kıskanır- Mektupla Muaşaka.ı. de Sultanahmet parkında, sol tar raftan üçüncü sırada bulunaca - ğgım. Tanınmak için, yakama be - yaz karanfil takacağım. Siz de öyle yapın!,, Bilhassa böyle geç bir saat seç- miştim. Bundan maksadım, sev- gilimin hicap hissi üzerine bir perdecik çekmekti! Bütün gün, dakikaları saydım durdum. Fa - kat, ne garip tesadüf! Tramvayın cereyanı kesildi ve ben de geç kal:- dım, Parktan içeri girdiğim va - kit saat sekizi beş geçiyordu. Bir az nefes nefese randevu yerine gittim. Koyu lâcivert çarşaf giyinmiş, | güzel vücutlü bir kız, kanepede oturuyor. Yakasında da bir beyaz karanfil... Alaca karanlıkta vazıh olarak seçiyorum... Fakat, ah, pe: çesini açsa da yüzünü görsem.. Ayın önünden bulut çekilse!?.. O da beni gördü. Yerinden kımıldadı. Ayağa kalktı. Hattâ kaçmak istedi. Önüne geçtim, Zayıf bir çığlık kopardı. — Geç kaldığımı affedin, Ay ışığı! - diye evvelce hazırladı * ğrim bir cümleyi tekrarladım. — Ben değilim..- Ay ışığı ben değilim... . diye itiraz etti. Sesinden tamıdım: Hemşirem" di!.... Feçesini açtım; PEŞEU — Senha?... Di | — Sen ha?... İkimizin de inkisarınm dere - cesini düşünün.... Süklüm püklüm eve döndük... Sebepsiz yere bir hafta dargın durduk.... ü Nakleden : Hatice Silreyya Fatih Birinci Sulh Hukuk Hüâkim - liğinden: Koca Mustafapaşada Çimaz mu - hallebici sokağında 9 numarada otu - ran Mustafa ile Sulu Manastır'da Ha: cı Salih nezdinde oturn Azizin ka - zanç vergisi borcundan dolayı Samat yada tramvay caddesinde Hacı Hü - seyin mahallesinde 313 numaralı tat her dükkânında yapılan hacze karşı mezkür eşyaların kendisine ait oldu ğunu iddia edet Rasit tarafından açı lan istihkak davasmın icra kılman muhakemesinde Azizin hali hazır ma- halli ikametinin meşhul kalmış olması na binaen 15 gün müddetle — ilânen tebliğat yapıldığı halde tayin olunan günde ve vakti mezkürda mahkemede hazır bulunmadığından müddei ve - kilinin talebile müddeaaleyh Âzizin bu dava hakkmdaki itirazatının be - yan etmek üzere H. U. M; K. 402, 405, ve 40Ğ mecr maddelerine tevfikan mu amelelei gıyap kararı verildi. Tarihi tebliğden itibaren müddeti kanuniyesi zarfında itiraz etmez ve tayin olunan 23/12/935 tarihinde saat 10 da mah - kemede hazır bulunmadığı takdirde ahkâmı kanuniye dairesinde gıyabın da davaya bakılarak hüküm verilece gini bildirir giyap kararı usulün 141 inci maddesine tevfikan ilânen tebliğ olunur. İ derdim, “Üîkl: üç kere beni dolayısile is - ; ettiği hissine kapıldım, <Pir gün, (Ay ışığma) şöyle bir a p yazdım: thj> buluşmamız, görüşme â ı__:'mını gelmedi mi sanrıyor - *? Cuma akşamı, saat ıekiz—l | Kenan Hulüsi Bir yarasa Bir kıza âşık oldu Yakında kitap halinde çıkıvor Tefrika numarası : 90 Yazan : (Vâ - Nü) Kaptan, çember sakalın iki küreği ortasına bir hançer sapladı: “Casus! demek ki bizi sen ele verdin ?,, dedi. Geçen kısımlarn hülâsası Gözcü rolü oynamak için hareke te geçen Venedik gemisi, Hızırın donanması üzerine düşüyor. Bu- na sebep, gemideki küçük tayfa- dır. Puslaya miknatıs -koymüş- tur. P Kaptan, Saşçlarını yoluyordu: — Nasıl oldu bu?... Buraya na- sıl geldik?... Halbuki pusulamız doğrudur... Tamamiyle kendi do- nanmamızın üzerine gitmemiz |â zımdı... Fakat, tuzağa adamakıllı düş- müşlerdi. Hızırın gemileri, onları çeviri: yordu. Türk gemilerinden italyanca haykırıyorlardı: — Muharebe etmeden teslim o- lursanız hepinizin canrı kurtulur, kolay esaret işlerinde kullanılırsı- nız... Teslim olun... Çenber sakal, kaptanın yanına koştuğu vakit, Cülyetoyu da ora- da gördü. Kaptana yalvarmağa başladı: getirelim... Sakın muharebe e'mi- yelim... Türkler sözlerinde durur, ben bilirim. Eğer arzularını yeri- ne getirirsek yakayı kolayca sıyı- rırız... Yok eğer muharebe edersek benim evvelki esaretimde olduğu gibi küreğe çakılırız... - dedi. Ve sonra, döğünmeye başladı: — Eyvahlar olsun... Alâ kurtul. muşken ne demeğe başıma yeni- den iş açtım?... İşte gene yakala: nıyorum... Gene uzun esaret sene- leri başlıyacak... Gelen gemiler Venedikliyi iyice muhasara ettiler. Kaptan, zaten çenber sakallınır teklifini makul görmüştü. Beyaz bayrağı çekti. Çenber sakal: — İşte şu zülfikarlı yeşil bay rağı görüyor musun”... Hızır ora- da... - dedi. Cülyeto: — Ah... Hızırı da nihayet göre- ceğim... Ne macera! - demekten kendini alamadı. — Senin pek o kadar teessüf etmediğini anlıyorum ! — Esaret hayatının benim için nisbeten kolay olacağını sanıyo- rum. — Kadınlığına güveniyorsun, | değil mi?... Yarabbi!... Kadın!... Kadın! Gene çöl yoluna çıkıyo- rum. O kadınsız hayat, henim için tekrar başlıyacak... En büyük ıstı- rap burada... Düşes: — Ben yanında olacağım... . di- ye çenber sakalı teselli etti. - Her halde, esaret yükünün hafif olma- sı için çalışırım... Elini dostça sıktı. Bu hareket kaptanın gözüne i- lişti. | tıktan sonra, burada — Nedir bu?. Bu felâketli an- da gülümsiyorsunuz?. — Esarette birbirimize yardıma karar verdik de... — İşte, Hızırın gemisinden bir filika indi. Bizi esir almağa geli- yorlar. Çenber sakal gene usulla Cül- yetoya sordu: — Yeşil kaplı kitabı ne yapa- caksın? — Kurtulabilmemiz için, bunu, bir vasıta olarak kullanacağım. — Tamamiyle sana teslimim!.. Mukadderatım sana bağlı... Bu son cümle de kaptanın ku- lağına çalındı: — Siz, pek anlaşmış, kaynaşmı- şa benziyorsunuz? Çenber sakal: — Öyle... - dedi. Kaptan, o ane kadar kendi ma- iyetiyle, etrafa lâzım gelen tenbi- hatr vermişti. Zabitlerle her tarafa yayılan ve herkese bellendirilen tenbihat şuy du; Bunu, kaptan, çenber sakalla Cülyetoya bizzat söyledi: — Biz yakalandık, bari donan- mamızı koruyalım... Onlara bir zarar gelmesin... Belki ikinci bir baskında muvaffak olurlar, g-lip bizi de kurtarırlar. Onun için sakın bizim bu sahile ne maksatla vel- diğimizi söylemeyin... Demin ya- kalanan Dil'i boğdurdum. Ayağı na ağır bir taş bağlıyarak denize attırdım. Zaten, keşifte bulunmak için kullanıldığımızdan, gemimiz toplarına rağmen mücehhez bir tüccar gemisi şeklindedir. Yükle- diğimiz kumaşları Sicilyada sat- taşıyacak tüccar malı aramağa geldiğimizi söylersiniz. Hepiniz ağız birliği o- lun... Eğer harp maksadiyle gel- diğimizi anlarlarsa şeraitimizi de ağırlaştırırlar. An- laşıldı mı? Cylyeto ile Marki: — Peki! - dediler. Bunun üzerine, kaptan, donan- manın kurtulduğundan artık emin oldu. Bir müddet sonra,Türklerin fi likası gemiye yanaştı. İçinden dört kişi çıktı. Bunların biri zabit, ötekiler ise, neferlerdi. Zabit, İtalyanca da biliyordu. — Nereden geliyorsunuz? Ne, taşıyorsunuz? Nereye gidiyorsu- nuz? - diye sordu. Kaptan, demin anlattığı şekilde izahat vermeğe başlayınca, ansızın Cülyeto ortaya atıldı: — Yalan, yalan! Hepsi yalan...| —e Çenber sakal, usulla: g — Aman, ne yapıyorsun? De - lirdin mi? Hepimizi yakacaksımn, ! Cülyeto.., Bütün nazarlar, böyle “ya'an !, Bu arada, zabit vaziyetindeki genç korsan da ona baktı: — Nedir o yalan olan? — Biz, Hızırın donanmasını B tırmak üzere gelen bir donamnma- nın gözcüsüyüz... Bir Dil yakala- mış, dönüyorduk.., Bunlardan hiç birinin anlıyamıyacağı ve yalnız benim bildiğim bir şekilde buraya düştük... Fakat, hakikati yalnız Hızır Reise anlatabilirim... Beni o- nun huzuruna çıkarın... Bütün gemide bir kaynaşma, bir kımıldama oldu. Genç zabit: — Sen öyleyse şu tarafa gel ba- kalım, küçük! - diyerek onu aldı, askerlerinin arasına soktu. Kızın gözleri parlıyordu. Fakat, zabitin başka bir şey Ja- ha dikkatini celbetmişti. — O... Fernando, dostum... Sen burada ha!... ' Çenber sakal şaşıyordu: — Beni nereden tanıyorsunuz? — Hele dikkatli , bakın haka- Irm... TETRE LN — Tanıyamadım... — Ben Hasan... — O... Bu kadar büyüdünüz de- mek?... Küçük Hasan! Kaptan kükredi: — Şimdi anlıyorum... Bizi düş- mana veren siz ikinizsiniz... Faka! ben de sizi sağ bırakmıyacağım.. Al.. Bu gemi bana emanetti... O- nu eleverenleri öldürmek de be- nim vazifemdir!... Casus!... Sırtına bir hançer yiyen çenber sakal, yere yuvarlandı. Kaptan, bu sefer de, Cülyetonun üzerine hücum etti. j (Devamı var) belki esaret| diye haykırip kaptanı tekzip eden küçük tayfaya dönmüştü. HABEI:?N AKSAM POSTASI iDARE EVi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi : Istanbul HABER Yazı işleri telofomu : 23872 idâre ve lilân : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eecnebi Senelik 140ÖKrR. 2700 Kr. 6 aylık 730 , 1450 ., 3 aylık 400 » 800 ,, * âylik 150 » 300 , İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânlarının satırı 12,50 Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us k&ıseldığı yer (VAKIT) matboaası KUPON 331 10 12-935 | Ünü ai “çanli » Ç B Ö £

Bu sayıdan diğer sayfalar: