220 — Güzel kız bir şey söyledi. Elindeki dey- nekle kayaya vurdu. 223 — Kunutlı adam suyu işaret ederek; — Kva- saka! dedi, Sonra... TOPRAKALTI RALİÇESİ 242 PARDAYANLAR — Benim için merak etme, madem! ki sen kendine iyi bir yer buldun, Ben de kendime neden bulmuş olmıyayım? — Neresi? — Otel Dömemeye! Haydi şövalye, | Sana hana kadar arkadaşlık edeyim.! Oradan hemen Tampl yolunu tutarım. Bu suretle her birimiz iki düşman ta- rafta bulunuruz. Ben mahpus kadınla Yara dair yeni bir şey öğrenebilirsem | hemen sana haber veririm. Şövalye biraz düşünerek bu plânı doğru bulup hemen kabul etti. | İki Pardayan ihtiyatla yürüyerek Luvr sarayma doğru gidip, oğlu at .! ladığı pencereyi babasma gösterdi. Katerin eski Tüviyleri arsası üze - rine yaptırmakta olduğu sarayı karşı- sındaki sala gelince baba oğul kucak. Taştılar. Sal o anda karşı sahilde bu - lunduğu için şövalye bir kaç dakika beklemeğe meeburdu, Bundan istifa - de ederek babasına: — Baba, bir keresinde Deviniyere giderek köpeğim Pipoyu getirmek zah! metine katlanmıştınız, Fakat orada! kıymetli bir dostum daha vardır. BİL hassa taşıdığı isim ve hatırladığı şey. ler pek mühimdir, dedi, — Sakın bu da başka bir köpek ol-! masın) — Hayır Mösyö, bu bir attır! — Bir at mı! Demek ki o zenginiz. “At, eğeri iyi ise oldukça para eder. İ — Eğeri mükemmeldir. Fakat onu| sakın satmayıniz! — Niçin? — İsmi Galaordur. — Galaor ha! Galaor.. Ben hu ismi i bir yerde duydum, ama nerede. Ta. fenni aklıma “geld. Pan,Döse ha 2 Marşal dö Damvil başına gelen bir vakayı ve ne suretle kurtulduğunu anlatmıştı, Demek ki Damvili kurta- ran sendin? Şövalye güldü. — Bunu niçin bana anlatmadın? — Çünkü o zamanda emrinize itaat etmemiştim.. — Hay şeytan alası! Galaor gerçi epey para edecekse de onu gene sat. mıyacağım| Bu sırada, sal da yanaşmış olduğun dan şövalye bindi. Babası da sevinerek Deviniyere gitti, Şövalye içini çekerek (bu vakada babasının emrine itaat etmediğine çok acındı, Çünkü Damvilin imdadına koş mamış olsaydı Marşal muhakkak öle. cek ve bu suretle Lwizi Okaçırmağa muvaffak olamıyacaktı. Şövalye bu vakayı bazı sebeplerden dolayı babasına anlatmamıştı. Fakat şimdi İhtiyar Pardayanın Otel Döme meye Galaorun sırtında giderse daha iyi kabul edileceğini düşünüyordu. Şövalye Pipo ile beraber Monmo. ransinin konağına varmen (doğruca marşalin yanına götürüldü. — Monsenyör, beni yanında misafir edecek kimse Pariste değil, dedi. Marşal hiçbir şey söylemeden onun elinden tutup güzel ve siislü bir odaya götürdü ve: — Şövalye, şimdiki kralın babası ikinci Hanri, bir gece babam Mösyö Konnetabli ziyaret etmişti. Babamla harplerden konuşarak biraz geciktiği için Luvra gitmeyip, o o vakittenberi kimsenin yatmamış olduğu bu odada yattı. Bu oda bundan sonra sizindir, Çünkü size bir kral kadar hürmet e der ve hakkımdaki teveccühünüze te şekkür ederim sözlerini söyledi. Bunun üzerine şövalyeye son de. 221 — O ânda kayadan sular akmağa başladı. 24 —... Kendisini işaret ederek “Vahalenk, ye güzel kızı işaret ederek “Avenka,, dedi, 222 — Jessi ile Jorj bu sudan kana kana içtiler, 225 — Jorj da, Jessi ile kendi ismini söyliye * rek kendilerini takdim etti, Ve lisan dersleri de bü gekilde başladı. PARDAYANLAR 243 rece de hürmet ve ( İtaat edilmesini konakta bulunan herkese emretmek 1. çin Marşal dışarıya çıktı, Delikanlı, hiç aklıma gelmiyen bu muameleden son derece hayrete düş- tü, Fakat biraz sonra, sokak kapısın. da kavga ettiği İsviçrelinin, hizmetine tayin olunduğunu söyliyerek içeriye &irdiğini görünce bu hayreti son dere- ce çoğaldı, Dev cüsseli herif: — Müsyü lö Şövalyeye bir şey sor- mağa cesaret edeceğim dedi, — Sorunuz dostum. — Köpek de burada mı kalacak”? Bunu sormaktan maksadım kendisine iyi bir yemek hazırlamaktır. Şövalye kendisini o gülmekten ala.! madı: — Pipo bu muhterem uşağa tarsiyel ver. Ve bundan sonra kendisine hür. met et deyince köpek sevinçle havladı. — Artık harıştınız. Bundan emin olabilirsiniz. İsviçreli sevinerek çekildi. ». Bu sırada İhtiyar oOPardayan da koşa koşa Deviniyer oteline vararak hemen mutfağa girip : — Galaor nerede? diye sordu. Alıklaşan Lândri: — Galaor mu? Ahırda. Fakat yara- Tadığımız adam.. derken Pardayan o - nun sözünü keserek: — Kahrolsun herif! Hangi ahırda? dedi. — Avlının sağındaki ahırda. Burası ahırlarımızın en iyisidir mösyö, Fakat o adam, İhtiyar Pardayan lâfın alt tarafı. n: dinlemiyerek usta Lândri.ile bera ber ahıra koştu. Otelci güzel ve kula renginde bir atı göstererek: — İşte Galaor budur! Fakat yara Ir. sözlerini söyledi. Galaoru eğerlemeğe başlıyan ihti * yar şövalye: — Vikont o Daspermonunuzla ca - nımı sıkıyorsunuz Lândri. Kılıcımın tadını tatmak istediyse (kabahat be. nim mi? E, ne oldu? — Öldü mü ba. kayım diye bağırdı. — Ben de kabahat sizin demiyorum ki mösyü... — Üyleise, haydi biraz çabuk ola. lım.. Gemi veriniz İyi, tesekkür ede- rim. Bu zavallı Vikontu öldürdüğüm den dolayı çok acındım. — Fakat ölmedi ki mösyö.. — Hay şeytan alası.. Ya ne yaptı? — Ben de bunu söylemek istiyor « dum. Gidişinizden sonra akit obaşıma gelince bu işin size pek pahalıya otu- rTacağını söyledi. Pardayan Galaoru dizgininden çe « kerek: — Ya öyle mi? dedi, — Kilo ile kanımızı akıtacakmış! — Bü biraz güç. Çünkü o kadar kanım kalmadı. — Otel Dömemeye götürülmesini istedi. Duruksayarak düşünmeye başlıyas Pardayan: — Bu kötü! diye mırıldandı. Sonra: — Adam sende,. Galaor bütlin bun. ları yoluna koyacaktır. dedi. — Galaor mu? Mösyö lö Vikontun yarasım da iyi edecek mi? — Evet. Haydi Allahaısmarladık usta Lândri! Birihirimize dargın de- Kiliz ya! — Darılmak ne demek ( Mösyö