6 SONTEŞRİN — 1915 2 yazan: LP el ii 27 Peregrininin cebinden not def» teri çıktı. başladı: “Ben Selim Paşanın piyano hocasıyım.,, “ei Rakım nefes aldı “Vehbi Dede benim dostum- dur. Rabia hanımı da Hilmi beyin odasında dinledim. İki perşembe dir geliyorlar. Rabia hanımın ba: bası gelmiş dediler. Ar*'st de artiste benziyorsunuz; babası mısınız? “Artist ne demektir yum amma babası değilim. Ben onun amcasıyım.,, Durdu. Kıyafetinin acayipliğine rağ men bu kadar güzel türkçe söyli- yen bu herife ısınmıştı, Sesi biraz Yazarken anlatmağı oğlunua SİZ onun bilmiyo- acı, biraz alaylı ilâve etti: “Arada biraz da maymunu oluve:iyorum. Kız ya- man şey. Vehbi Dede ramazanlar» da ders vermezken sade onun için Rabia'nın perşembe akşamları buraya geli- yor., Peregrini küçük iskemleyi çek-! ti oturdu. “Rabia hanım camilerde mu kabele okuyormuş, acaba hangi- lerinde?,, Bugün Ayasofyada, cumartesi günleri Fatihte, perşembe günleri! Valide camisinde, başka günler | Sinekli Bakkal mesçidinde. Avuç avuç pâra kazanıyor. Fakat para- lar hep imama çider. Paşa öyle söğlledi. Biz burada bakkallık edi- yoruz, bu ramazan Karagöz oy- natıyoruz. Şüküz geçiniyoruz., Biraz durdu sonra gözleri par- “Tevfik gibi hayalciy' nın bir tarafımda bulamazsım, Sin- yöt. Akşamları gelmek istersen ben seni bedava tokarım.,, “Hemen yarın akşam gelirim, dostum.,, Bumu tehalükle Şishdi oturduğu yerde gözleri 80- kağa dalmış, kapının önünü kara| bulut gibi veztldryan kara sinekleri dinli:| yordu. Karşıki evler kara çatıları altımda uyuyor gibi, bu saati mut | lak oruçlu mahalleli yataklarında geçiriyor olacak, çünkü sokaktan bir kul geçmiyor. dünya söylemişti. almış mütemadiyen! Peregrininin içini kapalı ve giz- li bir kıta keşfetmişlerin sevinci bürümüştü. Sevimli, hususi, tek» lifsiz ve insani bir kıta! Bu dün- yöyi en evvel Rabianm Kur'an o- kuyüşunda O dakika bu dükkânın ve sokağın haricin» sezmişli, deki herşey sun'idir, yabancıdır. Ona öyle geldi ki bu dar sokak sa- kinleri için dünyada bir tek mad- di kıymet yoktur, yalnız kalbe ve manevi servetlere, güzel: liklere kıymet verirler! Bu kararını verir vermez için- 'de Rabiayı Ayasofyanım tarihi onlar ine kli il (Nakil, tercüme ve dekorları içinde dinlemek arzusu j hakkı mahfuzdur.) | akka iktibos uyandı. Dudaklarından yüzünün her çizgisine sirayet eden garip bir tebessümle: “Gelecek hafta Rabis hanım Ayasofyada okurken beni götürür müsünüz ?,, Rakımın gözler! zihninde küf- rün en hususi alemi olan üç köşeli şapkaya kaydı. “Cemaat ibadet ederken ecne- bi ziyaretçilere alışık değildir.,, Rakımın gözlerinin istikameti- ni takip eden Peregrini başından şapkasını çıkardı yere attı, “Ben şapkasız giderim. Evde| bir fesim var. Hem bir daha bu mahalleye şapkalı gelmiyeceğim. Ben dini hislere çok hürmet ede- | rim... Ben, ben vaktiyle bir derviştim.,, nevi| “Yoksa vaktiyle müslümandın da sonradan mı gâvur oldun? Te vekkeli bizim dilimizi böyle ko- nuşmuyorsun.,, Peregrini Rakımın sade, iptidai âdeta bir panayır oyuncusu oldu- ğunu unutmuştu. Onunla hiç anlı yamıyacağı âdeta felsefi müna- kaşalara tabii bul- muştu. “Hayır, müslüman feğildim. Hani manastırlara kapanan pa girivermeyi | pazlar yok mu, onlardandım. Fa- kat şimdi daha-ziyade müslüma- nım. Ön beş yıldır aranızda yaşr İ yorum. Dil, din, millet bunlar in- sanların ruh ikliminden başka bir şey değil. Garbın ruh iklimi bana çok soğuk geldi, şark ikliminde sükün ve şifa arıyorum...,, Peregrini sustu. Rakım kendi “Herif neler yör?,, diyordu. Fakat söylemeğe tekrar başlayınca o da gözlerin! açtı dinledi. “Hiçbir dine mensup değilim Fakat eğer bir din edinmek iste sem mutlak müslüman olurdum. kendine karıştırı- İslâmın yarattığı cemaatteki fer- di kendime daha yakın buluyo rum, Manastırdan kaçalı, Papanın aforozuna uğrıyalı on bes yıl olur YOK, “Kaçtın ha?... “Şimdi ben birşeye Fakat din bir illet gibi kanma bir defa girerse bir daha çıkmıyor. Dindaı severim, din lâkırdısı etmeğe ba- yılırım. Camiler, kiliseler, bütün dua edilen yerlerin et.afında do- laşırım. Sen de Jindar mısın, dos tum?,, “Elhamdü Fakat din lâkırdısmı hiç sevmem Kiliselerden ürkerim, camide içim sıkılır. Sofu adamlardası umacı gibi kor- karım. Hiç nama : kılmadım. . Ra- b'anın babası da öyle.,, “Ramazanda da kılmaz mv» sın?,, Vay ana insanın adamları çok âh müslümanım. Vaaz dinlersem uyurum. “Hayır, yalnız kızın hatırı için yalancıktan ikimiz de oruç tutu yoruz.,, (Devamı var) Kaya Oğlu hayvanlarla ve insanların Tabiatla, vahşi birbirleriyle boğazlaşan heyecanlı romanı # Yazan: Rosny air$ * Türkçeye çeviren: Naciye İzzet No. 27 — Gözlerini aç: Kaplan oğlu sana bir tuzak kuracak. Kaya oğlu karşılık verdi. — Bundan sonra ikimiz bir toprakta barınamayız! — Kaya da çocuğu ile birlikte dövüşecek- — Büyük Kaya oğlu da beraber!. Gökte dolaşan parça parça bulut -| larla oda vahşi bir solgunluk almağa! başlamı | Günün üçte il bitti. Savaşçılar Yaban Domuz oğullarının bulunduğu göllere doğru izleri araştırarak ilerli- yorlardı.. Akşama doğru Kaya yakılan bir a- teşin killlerini gördü. Oraya buraya! atılmış Ceylân kemikleri de vardı. Kö pekler kokladılar. Adamlar ayak izle- ri araştırdılar. Ki söyledi: — Yaban Domuz oğulları bir kaç gündenberi burada konaklamışlardır. Bakir renkli bir gilneş batımı aşa | ğıdaki bulutlar arasında (o yayılıyor,! yarım bir ayın uçları belirmeğe baş - lıyordu.. Çok tatlı bir rüzgâr yüzleri okşiyordu. İ Başkan kuruntuda idi. Göllerin ya nındaki izler çokluk bir sürünün iz - leri 141. Kendi savaşçılarile, gece a - damları azlıktı. Kızarmış et çok bol * du. Tatlı bir güvenç göğüsleri doldu- ruyordu. Teke kokuları gibi iğreni ko. kular sâçan gece adamları etleri, yü-| rekleri karmakarışık yutuyorlardı.. Kuyu oğlu içim biç bir tat kalma - miştr. Utkusunun verdiği bütün se - vinçler yalnızlıklar içerisinde yuvar | lanan Domüz oğulları kızı ile beraber, yok olmuştu. Kaya, oğluna doğru yavaş bir sesle söyledi: “özlerini aç! Kaplan oğlu sana bir tuzak kuracak. Kaya oğlu karşılık verdi: — Bundan sonra ikimiz bir toprak ta barınamayız. — Kayn da çocuğu İle birlikte dö - vüşecek.. —Büyük Kaya oğlu da beraber.! Bu kaba saha varlıklar üzerinden derin bir sevgi yeli geçti. Bu, sert ka- ba duyguların belli bellisiz bir güzel- liği, bir tatlılığı idi. Kaya kararsız bir adam, orta bir savaşçı İdi. Önce kendi çocuklarına, sonra da Aslan oğluna bağlı idi. Büyük Kaya oğlu da babasına ben. zerdi. Berikinin ikisinin de göğüslerini kabartırdı. Kendi soy - larından olan bu dinçlik, bü pek göz- lülükle derin bir iftihar duyarlardı. Kaya oğlundaki istekler daha canlı, kinler daha derin, kızgımlıklar daha vahşi olmakla beraber kendisini on - ların sevgisine bırakmakta büyük bir zevk duyardı. Kaya çevresine bakınarak söyledi: — Aslan oğlu da Kaya oğlunu se-| viyor: Başkanlığı elinden kapmak is-| tediği için Kaplan oğlunun öldüğünü! istiyor. — Biz de başkanla birli Küçük bir tepe üzerinde bir Aslan gözüktü, Gür sesiyle ovayı inletirken başımı sallıyordu. Arkadan o kurtlar, köpekler, bir pars çıktı. o Adamlarm kuvveti gene bunları alt etti. Mamut. lar, gergedanlar bile toprakların baş- kanı bu kızıl alevler önünde geri çeki- leceklerdi. Kaya oğlunun gözleri ovaları dur- madan araştırıyordu. Kaplan oğlu iri boyile, yassı omuzlarile bir | tepenin üzerinde bakınıyordu. İri çenekemikle| ri, yaban gözleri yırtıcıları bile ürkü:! tüyordu. Başkan onu yırtıcı bir kap - lan gibi görüyordu. yürüyerek Günler, geceler gecti. Adamlar u mutlarıma doğru ilerliyorlardı. Oya » larda ağaçlar gözükmeğe başladı. Bu batıdaki büyük ormanm gösteriyordu. Çok kereler izler yok o- luyordu. O şen Gökırmaklılar, burun- ları en küçük kokuları alan köpekleri ne buluyorlardı. Geçtikleri yerlerde görülen ateş külleri izleri bulmaları | na çok yardım ediyordu. Yaban Do - muz oğulları her akşam (ateş yak -| mışlardı. Bütün bu en ince araştırma» lardan anlaşılmıştı ki Yaban Domuz oğulları altmıştan fazla idiler. Yir * mi de kadın vardı, onların yürüyüş - leri Gökirmaklılardan daha yavaştı. Şimdi yarım günlük bir yol iki ulusu biribirinden ayırıyordu. Gökırmaklı - Tar gere ay ışığmda da yürümüşler - di. Ay bu gecelerde bütün bir yuvar | laklığını almıştı. Aslan oğlu bilgiç savaşçıları topla. dı. Söyledi: — Yarm dövüşeceğiz! Savaşçılar sustular, Hepsi bu dörüşün çok müthiş ola - cağını biliyorlardı. Başkan gene söy- ledi: —Gökırmaklılar düşmanı . ansizım bastıracaklar. Atl savaşçılar sordu: — Onlar yürürken mi saldıracağız? Konaklayınca mı? Kaya söyledi: — Kaya oğlu gün batarken ko - naklarında onları bastırarak kazan - dı. Başka: — Böyle olunca onları için öne geçmeliyiz. Kaplan oğlu gürledi: — Kaplan oğlu onları bastıracak! — Kaplan oğlu bir yaban öküzü gibi güclüdür! Yalnız bir yaban ökü - zü bir ceylân, bir kurt gibi çevik de- ğildir! — Kaya oğlu bir geyik gibi atik - tir. Başkan bir çok ağızlardan çıkan bu sözleri dinledikten sonra söyledi: — Kaya oğlunun yaptığı gibi ya - pacağız. En çevik, atik olanlar önden © koşacaklardır. Böyle yap - mayıp da beklersek uzun olacak. Gün batarken üzerlerine saldıracağız. Gü neş ırmağın içerisine (girince ay bize ışıklarını verecek.. Kaya oğlu ile bir kaç savaşçı Yaban Domuz oğulları. nın savaşçılarını dışarı çekecek. Kaplan oğlu da topuziyle kafa - larını paralryacak, Bu plân Kaplan oğlunun hoşuna gitmiyordu. o Boğuk bir sesle sordu: | — Kaya oğluyla gidecek savaşçı - lar kimlerdir? — Geyik oğlu ile Ceylân oğlu gide | İ ceklerdir. Geyik oğlu çok çevik, Ceylân oğlu pek atikti, koşuya elverişli (o bacakları vardr, Kaya oğlu söyledi: — Önce ben köpeğimle, ilerliyeceğim. Başkan: — Evet öyle olacaktır! dedi. Kaplan oğlu Kaya oğluna kinden kıvılermlar saçan gözlerle bakıyordu. Kaya oğlu o gündoğumundan önce kalktı. Donuk bir bakır o rengini alan ay yusyuvarlaktı. zeyik oğlu ile Ceylân oğlu da kalk mışlardı. İkisi de çok cevik, bacakları bastırmak kurdumla koşuya pek elverişli idi. Geyik oğlu Kaya oğlu ile koşu yi rışlarına girmişti, İkisinin o gücü bir kaç yıl beraber kalmıştı. Bir öteki, bir! hep Kaya! lunur. beriki yeniliyordu. Sonra oğlu kazanmağa başladı. Kıza baci” başladığını | Yaban Domuz oğulları arasnda © yik oğluna yetişecek adam yoktu. C€ Tân oğlu da çok dinç olmakla bers koşuda ötekinden aşağı idi. Önce Yaban Domuz oğulları" güclerini öğrenmek gerekti. Aslan oğlu akşama doğru pusu se racak, Kaya oğlu düşmanları o Y9 çekecekti. Dündenberi Yaban Domuz oğul rt yollarını değiştirmişlerdi. Aşağı” doğru ilerliyorlardı. Belki ar varmak için böyle yapmışlardır. Yy rüdükleri topraklar su baskını ile zulmamıştı. Yalnız akıntı çukurlar" doldurmuştu. Kaya oğlu, kurt, köpek izleri üzeri” de ilerliyorlardı.. Yol üzerinde di likler, çalılıklar, olmadığı için is! çok açık gözüküyordu... Otlar ir çelimsizdi, Günün ortasına doğru ovada 9” ile bir kaç tepe gözüktü. Yokuşları brmanmağa başladı” Kaya oğlu ile, Geyik oğlu bir çok yak izleri gördüler, İyice tepeye “. tılar. Dösmanlar © - Kadınlar da vardı. Bu'görünüş Gi oğlunu deli etti. Yaban Domuz oğ” larr kendi karısını, genç kız kardöi” lerini de almışlardı. Ceylân oğlun” karısı Kaya oğlunun getirdiği kadi” lararasTida bulunmakla beraber © keskin bir kinle boğulur gibi ol©” yordu. i Kayaoğlu daha soğuk künir OE Ara sıra yüreği sert sert çarpıyo"' Söyledi: — Akıntı çukurunu geçerek tep?” den inelim. Ceylân oğlu ( düşma” burada olduğunu gidip — bizimki söylesin. Ceylân oğlu koşmağa başladı. ya oğlu ile Geyik oğlu akıntı rundan ilerliyorlardı. Sonra geçtiler. Kendilerini pek ustalıkla gi lıyorlardı. En ufak bir gürültü gk” maktan çekinerek yürüyorlardı. dan başka Yaban Domuz oğullar! o çokluklarına güveniyori$i ge - Yavaş yavaş (o yürüyorlard © sartak yürümelerini zorlaştırımı iL Çokları yorgun, bir kaçı *yara ni Bununla beraber kadınları gözet” den geri kalmıyorlardı. Otların ? sekliği, tepelerdeki (çalılıklar, KÜ, ağaçlıklar Kaya oğlu ile Geyik oği" na kolaylık veriyordu. (Devamı vor ) Üsküdar İkinci Sulh Huk Mahkemesinden: 5 Fatma Mahmure tarafından * cası Ahmet Naci aleyhine ikame lunan sulh teşebbüsü davası dolayı M.aleyh gösterilen ad ten çıkarak gittiği ve elyevm metgâhı meçhul Bulunduğu başiri tarafından davetnarm€ rına yazılan meşruhattan ar gi mış olmakla bu hususta pe me 1811/935 tarihine müs” Pazartesi günü saat 14 de talik lınmış olduğundan mezkür gün bizzat mahkemeye gelmeniğ aksi takdirde hakkınızda gı? , muamele yapılacağı tebliğ m © ğ i şlan kamına kaim o.mak üzere ” |