150 — Hayret... Bu koca meyve de mağara * mızda, 153 — Salamon : — Galiba biz de Kristof Kolomb gibi bir krta keşfettik. 24 PARDAYANLAR ——— Marşal, buvr'da ekseriya canım siki ır. Sizin nasıl bazı üzüntüleriniz var sa bizim de kendi sıkmtılarımız var dır. İşte bunun için biz de saf bir gü lümseyiş, içten gelen iyi bir kabul, ya- lan söylemiyen dudaklar, temiz bir â lın bulmak için gezeriz. Böyle gezin tiler sırasında hoşuma giden bu sa - nafta usta bir kadın aradım. Tam is- tediğim gibi sır saklamasını bilir, eli çabuk, yazı işlemekte mahir bir dın buldum. Bu kadın da tarif ettiği niz yerde oturuyor. Sözlerini söyledi. Şiddetle heyecanlanan Fransuva dö Monmoransi sapsarı kesildi. Kralın sözleri; taptığı, terkedip boşaldığı, ıs tırap dolu bir hayata mahküm ettiği Kadına ait ona yeni birşey öğretiyor» du. Vicdan azabı, yeis ve ümitsizlik, aşk | ve intikam düşüncesi zihninde en sağ lam bir aklı dağıtacak bir mücadele ye girişmişlerdi. Titriyerek, alnı ter içinde kalarak kralın verdiği tafsilâtı anlatılmaz bir acı içinde dinliyordu. Dokuzuncu Şarl Mari Tuşeye ait ha tıralar içinde sözünü: — Ve ona siyah elbiseli kadın der lerdi... cümlesiyle bitirdi. Marşal artık heyecanını tutamadı. Bir hıçkırık göğsünü sarstı. Yesin kastığı bir sesle cevap verdi: — Siyah elbiseli kadm! Çünkü ismi, serveti, saadeti çalınmıştı. Çünkü bir mel'un, bir cani haksız yere ona ifti- ra ederek bütün bunlara sebep olmuş ta. Bu mel'un da Hanri dö Monmo - ransidir şevketmeap... Kıskançlık, aşk ve kin gözlerimi kararttı... Görünüse aldandım. On yedi senedenberi öldü mü, kaldı mı diye aramadığım bu kadın Piyen ve Marjans Kontesi olan Jandır. Aynı zamanda Düşes dö Mon- moransi diye de anılır. Kral bu sözler üzerine mahzun ve şaşkın bir halde kaldı. Kaşları çatıl - dı. Gerçi Tan dö Piyen hakkında her * kesin bildiğini o da biliyordu. Gizlice Fransuva dö: Monmoransi ile evlen diğini, Koönnetablin kral ikinci Hanri- ye ritasi ve önun da Romadaki Papa” ya başvurması üzerine bu evlenmenin bozulduğunu biliyordu. Ayni zamanda piç kız kardesi Di - yanım, Franstüvanın karısı olduğu hak de Marşalin her zaman ondan ayrı voadiğıni biliyordu. Onun için kolay kolay halledilmiye- cek bir meselenin karşısında bulundu” Zunu anlıyordu. Marşal da kralın yüzündeki ifade - den neler düşündüğünü anladı. — Şevketmeap, ortada yeniden ya” pilacak veya bozulacak bir evlenme meselesi yoktur. Maksadım yalnız ada letinize müracat etmektir. Yalnız, bu kadar felâkete uğradıktan sonra bile kendilerine en ufak bir saadet çok rörünen İki talihsiz kadın için adalet istiyorum. “Tamir etmeğe mecbur bulundu * gum büyük bir haksızlık yapmış bu lunduğumu anlayınca aynı zamanda emeklerimin de boşa gideceğini his- settim. Çünkü bu ana ile kız ortadan kaybolmuşlardı. Şevketmeap, kaçını mışlardı. İşte bunun için adaletinizi istiyorum. Bu zavallı, bu cok ser çe ken kadının serbest bulundurulma” sını diliyorum. Huzurunuzda bir a” 154 — Jorjt — Mayır öyle değil, Cazibeli &rzl kanununa nazaran toprağın içinde bir boşluk ol ması lâzımgeliyor.... 152 — nefisti, 155 —.. PARDAYANLAR 25 damı kadm kaçırmakla itham ediyo rum. Bu adam da... Budur! Fransuva dö Monmoransi elini şid detle, bu anda açılarak Marşal dö Damvilin girdiği kapıya uzattı. Hanri mosmor kesilmişti. İki kar deş bir saniye kadar biribirlerine hak tılar. Bu bir saniye onlara bir saat kadar uzun gelmişti. Hanri kapıyı kapatarak sanki kuv- veti kesilmiş gibi bu kapıya dayanıp durdu. Bununla beraber bu tesadüfe hazır lanmamış değildi. Çünkü Duvra gelirken orada ağa - beyisini bulacağını biliyordu. Fransuvanm ne söyliyeceğini bildi gi gibi onu ezmek için Hizımgelen ce vabı da bulmuştu. Çünkü kapıyı aç tığı zaman acı bir gülümseme yüzü- nü buruşturmuştu. Fakat Fransuvayı görünce bu gü lümseme geçti, Hanri sanki Nansey kendisine hiç. bir şey söylememiş gibi büyük bir hay get eseri gösterdi. On yedi senedir ki iki kardeş biri - birlerini görmemişlerdi, O dehşetli gecede, Marjans orma - nmda kılıçlarını çekerek biribirlerine saldırdıkları zamandanberi' bir daha karşılaşmamışlardı. Bu uzun seneler içinde, Hanri kar deşini ne vakit aklına getirmiş olsa o- nun, oduncuların ellerinde tuttukları meşalelerin kırmızı ışığı içinde üzeri ne eğildiğini, gözleri kan çanağına dönerek elindeki hançeri kaldırdığını! ve sonra bu hançeri fırlatarak kaçtığı nı görüyordu. Bu müthiş hayal, gözünün önünden hiç ayrılmıyordu. İşte kralın odasına girdiği zaman da gene bu hayal gözünün önünde canlandı. Fransuva gene, yüzü kin ve yels ile harap olmuş, gözleri kan çanağına dönmüş, ağzı köpürmüş bir haldeydi. Hanri büyük bir gayret sarfederek kendisini topladı, gözlerini kardeşin den çevirerek dokuzuncu Şarla doğru yür“4#ü. Bu Andan sonra, içeriye gire İ ceği sırada dudaklarında, bir fırtma. nın belirişine alâmet olarak gökte gö rünen karanlığa benzer bir galibiyet zülümsemesi göründü Acı bir sesle: — Şevketmeap, beni çağırtmak l4t . fünde bulunduğunuz için işte huzuru | İ muzda bulunuyorum. dedi. Zövalye dö Pardayan, her hareke - tin, her kelimenin, her tavrın bir faci- ayı gösterdiği bu manzara karşısında bir köşeye çekildi. Bunun için Hanri de onu göremedi. Bununla beraber, onu gözleriyle görmüş olsn bu ânda, karşısında bir intikam heykeli gibi duran kardeşinin hayali ve bu kardeşi ezmek için birta. kım düşüncelerle sarsılan kafast o « nunla meşgul olmasına imkân bırak mazdı, Onun düşündüğü şey, . Fransuvayı mahvetmek için söylemek istediği söz leri bir araya toplamaktı, Acaba ne söylemek istiyordu? Fransuvanın kendisini itham etme. İ sine meydan bırakmadan onu bir âm da mahvetmek, Bastile, ve .belki de dar ağacına göndermek için nasıl bir mel'anluk düşünüyordu? | Bu, sade olduğu kadar müthiş biz“ 1 eydi. Meyvenin içi muz lezzetinde ve fevkalâde «Ve zannıma göre buradaki insanlar bizden daha medenidirler.