31 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

31 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Be yazam: HALİDE EDİB ai Vehbi Dede va Rabia konaktan beraber çıktılar. Gözleri Şevket ağanın önde hafif sallanan fene rinde. Ayrılacakları köşeye kada” beraber yürüdüler. İkisi de sus- muştu, ikisi de güzellik ve sükür taşan yaz gecesini talıyorlardı. Ayrılırken Dede şocuğa, gökleri gösterdi: “Allah bu gece bütün kandille- rini yakmış.,, | Rabia Dede gittikten sonra bile olduğu yerde durdu ve gözleri gö kü seyretti. Yüreğinde büyük ve mesut hâdiseler bekliyenlerin he yecanı vardı. İstanbulun hangi yıldızlı yaz gecesi insan gönlüne büyük vakalar arifesi hissini ver mez? Koyu mavi kubbeye vayı lan ve yapışan Allahın sayısız şem" aları, hangi kimsesize, serseriye dost ışıklariyle yolunu işaret et mez? Sinekli Bakkal sokağının köşe sindeki çeşme üstü mor salkım çardağı, mor, müteharrik bir dal- ga gibi, koytu gölgelerinde tatl; bir koku var, çeşmenin yalağına damlıyan su sesinde sessizliği de- rinleştiren bir ahenk var. Oradan hemn imam evinin kapısı olan gokağa sapa .irlerdi Fakit Sevket ağa da, çocuk da Si nekli Bakkal sokağını baştan ba şa geçmeği tercih ettiler. Uzaklarda tek tük köpek hav- lıyordu. Fakat sokak tamamen uyuyordu. Şevket ağa sokağın ortasında birdenbire durdu: “Şu pencerede acaba neden bu akşam aydıntık var?,, Rabia uşağın işaret ettiği pen cereye başını kaldırdı. Kalbi bir. | denbire çarpmağa başladı. Aydın. lık pencere senelerdenberi kapalı duran bakkal dükkânının üstün de... Babasının evinin - penceresi! Şevket ağanın elini yakaladı, çek ti: “Orada kim var acaba?,, “Belki hırsız girmiştir.,, “Hadi gidelim bakalım.,, ““Olamaz.,, Çocuğun telâş: ağanın biraz içi ne dokundu. Paşaya on beş sene dir hizmet eden bu adam, Sinekli Bakkalın iç işlerini ezber bilirdi. Uzaktan saati vuran bekçi sopası. nı işitince ikisi de kulak kabarttı ar, beklediler. Bekçi Ramazan ağa kaldırımları döve döve yak: laştı: “Merhaba Şevket ağa.,, “Merhaba, Ramazan ağa. Şu penceredeki ışığı gördün mü?, | “Tevfiğin evi değil mi? Döneli| bir hafta oluyor. Ramazana ga” liba dükkânı açacak.,, Bekçi çekildi gitti. Fakat çocu- ğun gözleri pencereye takılmış ka! muştı. Kalbi, kökünden taşan bir de Hilikle gümbür gümbür atıyor, el- leri göğsünün üstünde kalbini bas- terıyordu. “Hadi, artık gidelim, Rabia ha» ine kli “bi fakat iılığı çocuk değil. Arka» İ sinda penbe bir cüppe, başında yea (Nakil, tercüme ve iktibas haklı mahfuzdur.; Şevket ağa adetâ onu elinden tuttu, sürükledi. “Mutlâk hanımefendi paşa efen diye söylemiş, getirtmiş olacak...., Rabia işitmedi O, yarmı, baba sını göreceği yarını düşünüyordu Her şey birdenbire değişmiş, dün ya rüyalarım en güzeli oluvermi; ti, Kapısmın önünde onu her va kit bekliyen yavrulu, sarı köpek, eteklerini kokladı, dizlerine yu- nuşak burnunu sürttü. Rabia kö- peğin boynuna sarıldı, kuru bir hıçkırıkla “Sarman, Sarman, ba bam Tevfik geldi.,, diyordu. Kapının ipi içerden çekilip açı lınca, içeriye daldı. Taşlıkta idare lâmbasının başında biraz durdu, bekledi. Annesinin, ipi çektikten sonra tekrar : uyuyakalması içir lua ediyordu. IX Rabia, zerzavat sepetini sallıya sallıya sabahleyin Sinekli Bakka! sokağına saptı. Bir solukta soka- ğın ortasına vardı, dükkânm kar şısına dikildi. “İstanbul Bakkal yesi,, levhası yenilenmişti ve dük kânın kapısında biri durmuş, ba: şını kaldırmış levhaya bakıyordu. Acaip bir mahlüktu. Bir çocuk gi- abani bir sarık... Arkasında oyak sesi duyunca birdenbire döndü ve Rabia orta yaşlı bir cüce ile bu run buruna geldi. Buruşuk yü zünde bütün tabii komiklerin mah: zun gözleri vardı. “Tevfik, müşteri geldi.,, İçeriye seslendi. Uzun boylu bir adam, basık kapıdan geçebit mek için başmı eğdi ve o eski so kakta beklemediği sevimli, küçük müşteriyle yüzyüze geldi. Altın gözlerin yeşil mevceleri parıl pa: rıl yanıyor, beyaz örtünün içinde. ki ince yüz, Tevfiğin izah edemi- yeceği bir heyecanla kıpkırmızı olmuştu. Dükkândan çıkıveren bu ada- ma Rabia derhal ısınmıştı, Sıcak kestane rengi gözlere gözlerini dikmiş, uzun kumral bıyıkların al: tında gülen ağızla o da beraber| gülüyordu “Daha dükkân pek hazır deği! amma, zarar yok. Buyurun baka İm, küçük hanım Bir siftah ede: lim... İnşallah ayağımız uğurlu ge lir!,, Rabia, fasulya ve soğan taşan sepeti kaldırdı, gösterdi: “Bu sabah alış veriş bitti.,, “Vah vah, yarın sabah bizden alırsmız.,, “Her sabah, her sabah...,, Çocuğun sesindeki garip heye can Tevfiği biraz şaşırttı. Hafıza sında bir kasırga esti. Bu kız ki- me benziyordu? Emineye... Gerçi dudakları kısık, gözleri küçük de- ğil amma, yüzünün darlığı, teni- nin pürüzsüzlüğü... Kendi kızı bu yaşta olmalı. Bekçi Ramazan ağa» nın sesi, kulaklarında hâlâ çınlı- yor: (Devamı var) Kaya Oğlu hayvanlarla ve birbirleriyle boğazlaşan insanların Tabiatla, vahşi heyecanlı romanı Yazan: Rosny almd * Türkçeye çeviren: Naciye A Uluyan seslerle bağıran ( e * No. 21 gece adamları köpekler, kurtlarla karışarak ölülerin yanına çökmüşler, - kanları emiyorlardı. .Uzun boyu birdenbire aydınlıkta yükseldi. Önce bir Yaban Domuz oğlu onu gördü. sonra öteki... Biribiri ar » kası sıra bütün sivri başlar kendisine çevrildi... Şaşkınlık öyle büyük oldu ki önce ses çıkarmadılar. Bir yumruk yemiş gibi sersemlemişlerdi. Ortaya çıkan bu yapyalnız, yabancı savaşçıya bakıyorlar, öteki arkadaşlarını araştı. rıyorlardı.. Başkası o gözükmüyordu.. Adam iri adımlarla yapyainız sanki bu çokluğun üzerine saldıracakmış gibi geliyordu. Bir kaçı onu tanıdılar.. Bu kaçan kadınları kurtaran adamdı.. Fil oğlu beş savaşçı İle onun arkasından koş - müş, sonra hiç gözükmemişti. Çokluk larına güvenerek, - döyüşmeğe hazır ölüm! diye bağırdılar. Gökırmaklı karşılık verdi: Kaya oğlu iki Yaban Domuz oğlu öldürdü. Sonra sandalla — arkasından gelen dört adam daha öldürdü. Kaya oğlu iri omuzlu başkanı gebertti.. rılarımızı kaçıranların hepsi böylece yok edileceklerdir! Kadınlar korku, umutla kımıldan- madan duruyorlar, çınlayan bu gür sesi dinliyorlardı. Kendi dilleri olan bu sözler yüreklerini titretiyordu. Kaya oğlu ilerliyordu.. Ok atabile - cek bir yere gelince durdu. Yayını gererek oku fırlattı. Bir savaşçının 0. muzunu sürterek geçti, Yaban Domuz oğulları ölür gibi sesler çıkardılar. Gene attığı iki oktan birisi bir sa - vaşçının göğsüne saplandı. Öleki de karnını deldi. Yaban Domuz oğulları! da atmağa başladılar. Yalnız yayları ona yetişemiyordu. Göçebenin yanlarına düşen hızlarını kaybediyorlardı. Üç kere daha büyük yayı gerdi. Ok lar fırladı: İki düşman daha derin ya. ralar aldılar. Yaban Domuz oğulları oklarının boşa gittiğini anlıyarak Gökırmaklıyı kuşatmak için çılgın gibi atılmışlardı. Geri çekildi. Çekilirken iki adam daha yaraladı. Ötekileri kudurmuş gibi sal- dırmışlardı. Yalnız altı adam kadınla- oklar İ rı beklemek üzere bırakıldı. Kaya oğlunun yalnız üç oku kalmış tı. Bunları büyük bir dövüş için sak. lamak istiyordu. Kaçmağa (başladı. Bu kaçması kovalıyanları dağıttı, Gök ırmaklı tepeye varmca daha çevik o - Jan üçü ötekilerden çok ilerlemişlerdi. Bunlar ince, uzun gençlerdi, Backla- ri çok sağlam olmakla (o beraber kol. Tarımın çelimsiz olduğu bir yaşta idi - ler. Hepsinin de tunç baltaları, okları mızrakları vardı. Birdenbire Kaya oğlu gözükmez oldu. Gençler bir pusudan korkarak koşmalarını yavaşlattılar, Bir hışırtı duyarak başlarını çevirdiler. Gökr - maklı arkadaki iki kaya arasından gö zükmüştü, Hızla fırlattığı bir ok en yakım olana geldi. Onların da attık - ları bir ok Kaya oğlunu başından ya. raladı. Bu yara genç adamı yaralanmış bir aslan kızgınlığıyle yıldırım gibi ge riye doğru saldırttı İndirdiği bir to - puzla adamlardan birisinin beynini parçaladı. Mızrağının sivri ucuyla ö - tekinin de hoğazını deldi. Saldırış öyle hızlı olmuştu ki hiç birisi ok fırlatmağa vakit bulamadı - lar, Kaya oğlu öteki inişten o aşağıya kaçmağa başladı... Ü Arkadaşlarının konakladığı yeri inleten bir sesle bağırdi: — Kaya oğlu dokuz Yaban Domuz oğlu öldürdü.. Savaşçılar saldırmağa hazırlansın!.. Güçlükle yürüdüğü görülüyordu. Başından kan akıyordu. İki de bir ba- şma gönderdiği el kanlarla doluyor - du. Sonra sendeledi. Düşmanlar onun artık gücü kalmadığını görerek içle - rinden birkaç kişi saldırdı. Kaya oğlu daha çok sendeledi. Nerede ise düşe - cekti, Birdenbire bağırdı: — Savaşçılarımız saldırm. Pusuya çok yakın bir yere gelmiş - ti. Bir pars çevikliğiyle en berideki bir Domuz oğlunu çelik gibi parmkları - nı boğazıma geçirerek u.. Bunu gören ötekisi ;eri dönerek bütün hı - zıyla kaçmak istedi. Çok geç kalmıştı. İri topuz onun da kafasını paraladı. Gökırmaklıların sığanaklarından ok - lar, taşlar, mızraklar fırlamağa baş - Tadı. Köpekler havladı. Adamlarıb Yaban öküzleri, kurtlar gibi haykır - Gıkları Işid. Uzun DOyla arr savaş çı ortaya çıktı. Sonra ötekiler, gece a- damları kara, sivri kulaklariyle otla- rın arasında fırladılar. Köpekler ku - durmuş gibi saldırıyorlardı, Bu Yaban Domuz oğulları için pek tiz, pek korkunç bir baskın, bir şaşırt . maca oldu. Konaklarını bütün bir u- Tusn bastığını sandılar. Bir çokları kor kunç, meş'um gölgelerin - kendilerini koyaladığı kuruntusuyla alabildikleri ne koşmağa başlamışlardı. Şimdi düşmana karşı koyan yalnız beş altı kişi kalmıştı. İki gece adamiy le bir Gökirmaklı ölmüştü. Gökrrmak- lıların topuzları kemiklerini parçalı « yor, mızraklar bağırsaklarını (o dişarı fırlatıyordu.. Gökirmaklılar o böylece ellerine göçen Yaban Domuz oğullafı- nın işlerini bitirdikten sonra köpekler le tekrar kovalağama başladılar. Tu - tulanlar hiç karşı koymuyor, koyun gibi kendini boğazlatıyordu. Gece adamlarının kargıları, topuz, balta, okları karşı koyamıyan bu var. Tıkları bir vuruşta biçiveriyordu. Yaban Domuz oğullarından çevik, uzun bacaklı olan Gökrrmaklılar on » ların hepsini öldürmüşlerdi. Kadın - Tarım belemduğu konaklama verine geldiler, Kadınları hekliyen altı sa - vaş-ı kaçmağa başladılar. Bunlar or-! ta *srece savaşçılardandı. Yakalandı - lar hiç karşı koymadan boğazlandılar. Gün bitmek üzere idi. Bulutlar ara. sına yarı giren kızıl renkteki güneş yâ İ vaş yavaş sönüyordu.. Yaban Domuz | oğullarının hepsi yok olmuşlardır. Bü yük bir sevinç içerisinde vlan Kaya bağırıyordu: — Kaya oğlu büyük bit savaşçıdır. Bir mamut, gibi güclü, bir kaplan gibi çeviktir. Kaplan oğlu yalnız bir sırt - landır. Gökurmaklı savaşçılar da bağrıştı - la — Kaya oğlu büyük bir savaşçıdır! Kadınlar kurtulmanın verdiği bir sevinç içerisinde birlikte bağrışiyor - lardı. Kaya oğlunun nasıl geldiğini, Yahan Domüz oğullarının çekirgeler gibi kırıldıklarını görmüşlerdi... Ulu - yan seslerle bağıran gece adamları köpekler, kurtlarla karışarak ölülerin yanma çökmüşler, ılık kanları emiyor lardı, İ 31 İLKTEŞRIN — 1905 di Ay pamuk yığınları gibi o binleri bulut kümeleri arasında parlıyordf Bu parlak bir gece oldu. tatlı, yum şak bir yel sular üzerinden — fısıltıli sesler çıkararak koşuyordu. & Ateşlef) yanınca yaşamak kıvancı öldüren söl düren bu varlıkların göğüslerini d bir sevinçle doldurdu. Ka, oğlu korkunç bir savaşçı 6! duğu uüygusiyle göğsü kabarıyordu Yalnız uzak bir ateşin önündeki gök) .| ge gözlerinin önüne gelince kendisini) pek zayıf, pek küçük görüyordu. Yi reği derin tatlı bir titizlikle titriyor © du. : DOKUZUNCU KISIM KARANLIKTA ÇİĞDEM ) Kaya oğlu tepelerin ardından gö zükmez olunca büyük bir korku Çiğİu demi sarmıştı, Tüyleri ürpererek çef| ) resindeki tanımadığı varlıklarıgize İt, tiyordu. Hergün daha çok çok ürkü" l tüyordu. Aslanoğlu savaşçılara yabaner ki ? üne yaktaşılma sia eeelişidej Konağın ortasında idi. “Erkeklerin hep kendine çevrilen gözleri genç kr) 7x kızgınlıktan titretiyordu. Yalnız «| du Şu savaşçılarm hepsinin karılar!) * ellerinden gitmişti. Başkannı koru “ ması neye yarardı? Donuk bir gün geçti. Adamları hepsini büyük bir sıkmtı bastırmıştır Bir çokları uyüyorlardı. Aslanoğld boşlukları gözden geçiriyor, savaşçir| ix larını gerilere yolluyordu. Onlara t€ penin ardından öteye gitmemelerini £ söylemişti. Adamlar kimseyi görme” in den çabucak dönüyorlardı. iz Çevrelerini' mesafelerle (o konmu$ altı savaşçı bekliyordu. Bunun içi” birden baskını uğrıyamazlardı. Başkan derin bir tasa içerisinde İ di. Gökrrmaklılar artık ona güvenmi yor, inanmıyorlardı. En küçük bir bof gunlukla yerinden olacağını biliyor * du.. Böyle olunca başkanlık elindefi gidecek, ölecekti. Kendisinden sonr3j! başkan olacak olan Kaplan oğlu on” sağ bırakamazdı. oğlunun in ayılarına bes Da ziyen göğsü yaban gözleri, iri omu? ” ta ları yanında imiş gibi onu korkutuy9i|. du.. Kaya oğlunu da düşünüyordu.. Orj m; nun kurnazlığını, gücünü, çevikliği gizli gizli beğeniyordu. Bir başkan ol” mak için çok gençti, Aslanoğlu oğlunun kazanmasını, sonra da iri adi mı öldürmesini diliyordu. Kaplan oğlu kadınları kurtarabilif se kimbilir ne böbürlenecek, taşkın!" lar yapacaktı. Yalnız alabilecek miydi? Yabsf i Domuz oğulları çokluktu, Onlar 48" lık, gece adamları çelimsizdi! Bu Kö runtular başkanın yüreğini ncı acı ye miriyordu. p Akşam oldu. Ne Kaya ne de Kap” lan oğlu gözlikmemişlerdi. Tepeli ki bekçilerden de birisi ( çıkmıyo iGdenler yenilmiş, şaşırtılmış olani lerdi. Onlar için büyük bir yıkım ol caktı. Kadınsız kalan Gökırmak soy” sönüp gidecekti. Başkan da yaşam caktı; Tutuşan ateşler dolaşan yartıcıl” şaşrıtıyordu, Odunlar Yaş olduğu çit aklım bir duren Konağı sarmış, lıklar içerisine yayılma başlamış” (Devamı var) |

Bu sayıdan diğer sayfalar: