6 İLKTEŞRİN — 1935 TETKİKLER Nüfusun ve nüfustl sayımının önemleri İnsanlar arasında nüfus düşünce) (telâkki)si, türlü zamanlarda (türlü) şekillerde idi, İlk çağlarda fili tenastilün hayat - Ja olan ilgisinin zoru uzun o müddet| anlaşılmamıştır. | Sonraları, eski milletlerde nüfüs artması eonkişlerin tutarını yükselt - tiğinden bir sosyul kazanç sayılmaya başlamış ve çabuk üreme bir içtimai siyasa temeli olmuştur... Bunun İçin evlenme teşvik edilmiş, çok çocuk do- Zuranler mükâfatlandırılnı1ş ve bekâr| kalanlar cetalandırılmıştır. | Hele eski milletler içinde Roma gi: bi siyasası imparatorluk olanlar için, istilâ muharebelerinde ölenlerin yeri «| Bi dolduracak insanlâra İüzüm vardı. Onaltıncı yüzyılı ortasmdan on Bekizinci yüzyılı ortasına kadar te - cimen ulusların muhteşem sarayları -| nı, mâsraflı büyük hükümetlerini bes! lemek ve üstünlüğünü muhafaza et -! mek için büyük ordulara ve paraya Ml tiyaç vardı. Bunun İçin, oralarda da insanlarm çabukça ve pek çok teme lerine önem veririldi. Nüfus artımına aykırı olan düşün -İ geler on sekizinci yüzyılın başlangi l emda mayalanmağa başlamıştır. Bu! zamanlarda Malthusün (fikirlerine doğru bir akış vardı. Nüfusun artma! Bı kıtlıkla sonuçlanacaktır. Bununla beraber bir taraftan da gene, düşün- ce adamlarının pek coğu Malthustin | meşhur nazariyesine aykırı olarak milli refahın nüfus çokluğunda ol -| duğu fikriadedirler. Malthustan sonra daha pek çok nü- fus nâzariyeleri ortaya alıldı. Bu na- zariyelerden kimi nüfusun artımı, ki- mi dg,azalması ve kimisi de ıslah edil mesi kendi nazariyele. rinin insanlık-için dahafaydalı olaca- ğini ısbata çalışıyordu. Fâkat bu lâf- lar nihayet kitap sayfalarında uyu - yordu. Bilginler nazariyelerini kuradür - sunlar, hakikat da öbür taraftan koş. masma devam etmekte ve nüfus artı - mı siyasası milletler için eski kıymeti. ni mühafaza eylemektedir. Bugün belli olan şudur ki; her mil. let, kendi varlığını koruyabilmek, öte! kinden daha üstün olabilmek için sa- İ yıca da çok olmak gereldiğini anla -! —————— TURKIYE Mr EDER | bütüm barla m EY müşter, bunu teşvik etmekde ve bu i - deal için uğraşmaktadır. Şimdi, o görülüyor ki milletlerin mevcidiyetlerini muhafaza bahsında Nüfus meselesi en baştayelenidir. İş böyle iken, bu kadar önemli bir kuvvetin kemmiyet ve keyfiyet itiba- riyle hesap ve tutarının o her yönden açıkta bilinmesi de en önemli iş değil midir? Bir milletin kendi benliğini tanı - ması ve bir devletin yurdünü iyi ida- te edebilmesi İçİn bütün kuvvet ve! kudretini bilmesi Tâzımdış ki onlara! ancak statistik anlatır. Statistik, hâdiselerin ve o mevzuların bir nevi bütçesi ve onların Töntkeni, barometresi veyâ aynası dlduğu gibi. hem rakibi susturucu kuvvetli bir va- sıtası hem de bir milli - müdafaa si - lâhıdrı. O, tahminlere yer © vermiyen, apaçık bir sözdür. Ayni zamanda bu açıklığı İle de sonuçlara ilmi'bir kıy-! melt verir, Şimdi bizim de İmsan ivesi anlamak için tekrar statisliğin yar “' dımı istiyeceğimiz saman geldi. İ Yurdumuzda ilk ve ilmi nüfus sti «| yum 1927 yılında © yapılmıştı, ondan! beri $ yıl geçti. Cumhuriyetin bu fe «| rahlı S'yılında çok arttığımını bazı yerlerde yaptığımız deneme sâyımla « rından anladık. Şu halde, şindi önü - cl müzdeki ilkteşrin ayında yapacağımız sayım sonucu eskisine göre daha çok tutar göstereceğinden bizi sevindire « cektir, Yapacağımız bu son sayımdada kaç kisi olduğumuzu hiç yahlışsız or - taya çıkaracağı gibi, bututarm kadın- ları, erkekleri, o çocukları ve bunların yaşları;'anâ Tistyilarr; dinleri, ökuyüğ yazmıs bilen ve bilmiyenleri, evli, kâr, dul olanlari, meslekleri ve sanat ları hattâ sakat ve sağlam (olanları ve daha bir çok yönden özellikleri de anlaşvlacaktır. Statistik medeni insanların İşidir. Şimdiye kadar biz bunda erginliğimi. zi gösterdik, bu kez de (elbirliği İle çalışarak ve sayım günü gösterilecek yollarda giderek bu sayımın kolayca yapılmasına ve #tatistiklerin doğtu tu tulmasma yardım edelim, Sörver İSKİT İ AHAT-EDER İ İngiliz gazetesiyle birlikte bir pa- HABER — Aksam Postası Tam üç hafta sandalın muşambası altında sizlendim birkaç kuru peksi | metle bir şişe şarap sıkıştırdı ve rahat kamaramdan katiyen dışa- riya çıkmamaklığımı öğütledi. Bir cankurtaran sandalında kendinize rahat bir yuva kurmağı hiç denememiş iseniz, (o çektiğim! azabi, nafile anlıyamazamız... San| dalın döşemesi arasinda uzana » cak kadar yer yoktu. Hem san- dal, cankurtaran kemerleri, kü - rekler ve kocüman bir dümenle doldurulmuştu Rahat rahat yer - leşmekten vazyeçtik, bir yandan öbür yana dönemiyordum. Bununla beraber azıcık uyu «| mağa muvaffak oldum Ertesi günü akşam üstü Corç beni yok - lamak fırsatı buldu. Sandalın yanından geçerken üstündeki mu şambayı çekti, içeriye bir demet! ket kuru peksimet, bir şişe de su! attı, İşte bu rahat karargâhta üç hafta, daha doğrusu on dokuz gün yaşadım. Vakti, gün ışığıyla gece karanlığından ölçüyordum. On dokuzuncu günü City of Har- viç gemisi Kap şehrine bir gün u- & “olani küğük” bir Mrisna girdi. "Çörç hergünkü erzakım olan pek- simetle #uyu getirerek, beni kara- ya çıkaracak bir yol buluncıya ka, dar bilhassa dikkatli davranma mı söyledi. Ertesi gün öğleden sonra kayı- ğın üstündeki tenteyi birisinin tır- maladığmı duydum. Bunun Çorç tarafından yapıldiğıni sanarak er- zakımı içeriye atması ve benimle konuşabilmesi için omuşambayı çektim. Fakat birdenbire muşamba büs- bütün çekildi, suratı hiç de'hoşu | ma gitmiyen bir gemici İle burun| buruna geldik. Gemici beni gö- rünce ağır elleriyle yakama ya - pıştığı gibi beni güvertenin üs - tünde sürükleni. ( İte kaka beni kaptanm karşısına çıkardı.. Bu adam Londra sislerine ben- zâiyen kırçıl yüzlü havadan yan- mış suratı tam tip bir İngiliz kap tanı idi. Söylediklerini hiç anla- mıyormuş gibi davrandım ve ge- miye nasıl girdiğimi sözde bilmi-| yormuş gibi işi aptallığa vurdum.| Kaptan bu dolmayı yutmadı. Gü- vertede çalışmakta olan dört tay- fayı çağırdı. Bunlar koşarak ge lince: , — İşte size bir kaçak... oOOna mutat olan safa geldiniz törenini yapın bakalım!... Tayfaların ikisi beni merdiven- den a, ana güverteye ittiler. Öteki ikisi de arkadan geldi. Son. ra da bellerinden kalın kayış ke- merlerini çıkarıp beni güvertede “döverek, sanki bir tilki ardına düş müş köpekler gibi (o kovalamağa başladılar. Bu lüzumsuz zülme karşı kalbimde dehşetli bir isyan duyduğumdan ben de onlarm üs- tüne atıldım. Fakat zasar vere - miyecek kadar zayıftım. Acı ve kederden ağlayıncaya Yazan: kadar tayfalar beni dövdüler. Son| ra birisi beni tartakladığ” gibi ge nete kaka kaptanın yanma götür dü ve yeni talimat bekledi. Kap- tan da: BEDAVACILAR KRALI TUNUSTA Batı Afrikadaki Tumbukto şehrine uçmak üzere bulunan Fransız askeri tayyaresine gizlenmeden bir gün evvel! alınmış fotoğrafıdır. Kap nrndelarının bir fotoğrafı. Bu | manda kızınca Afrikanın en korkunç. ve tehlikeli hayvanı olur. — Bu kadar yeter! dedi, Lima- | na varımcıya kadar herif! bağ sar- nıçına kilitleyiniz. Sonra polise teslim ederiz. Ötesini de onlar düşünsünler, Bundan üç dört saat sonra Kap limanına vardığımızı sanıyorum. Makineler durdu. Vinçlerin eşya- yı anbarlardan alarak mavnalara boşaltırken yaptıkları gürültüleri duyuyordum. Bitkin bir halde idim. Yarı uy- kuda, yarı baygın olarak (yere çöktüm. Birisinin omuzlarımdan tutarak beni sarsmakta olduğunu duydum. Alaca karanlıkta bu a- Seppi Popfinger damın Corç olduğunu gördüm. Fr | sıldıyarak çabuk olmamı söyledi. Süzülerek güverteye çıktık. Bin - bir ihtiyatla baş» doğrü ilerledik. Gemici bir kayığa doğru ip uza” tarak arkasından gelmemi işaret - le anlattı. O kadar zayıf ve sizi içindeydim ki ipten aşağıya kay - mağa korktum. Fakat yasıl oldu bilmem, çok geçmeden kendimi kayıkta, Corcun yanmda buldum. O da hemen küreklere sarılarak sahile çekti. Bereket versin ki gökte yıldız i yoktu ve karanlık, limanın üstünü bir battaniye gibi örtmüştü. Ka- yığın burnü rıhtıma çarptı. Corç yukarıya çıkmama yardım etti ve elini sıkarak teşekkür ederken bana: — Bunu hiç kimseye yapmaz. dım, dedi, fakat dayak © yediğin halde beni ele vermediğin için iş“ te seni karaya da çıkardım. Hayr di güle güle, taliin açık olsun .. Gemici, uzun ve kuvvetli çe * kişlerle şilebe doğru gitti. Kayı » ğın karanlıkta kaybolmasını gö * zetledim. Sonra Afrikanm en u» .cundaki bu şehirin ışıklarına doğ * « ru gitmek üzere rıhtımda yürü. * düm. O gece deniz kıyısmdaki a * çık anbarlardan birinde bir balye üstünde uyudum. Ertesi günü de tanyeri ağarırken Kap şehrini do * laşmağa başladım. Çok birşeyler o görmeğe vakit kalmadı. Keskin gözlü bir poli$ kılığımın kıyafetimin perişanlığı" nı ve suratımda üç haftadanberi alabildiğine büyümüş (sakalımı görünce yakama yapıştı Namuslu ve iyi bir gezgin ol» duğumu, cenubi Afrika ittihadı * na benden hiçbir zarar gelmiye ceğini, elimden geldiği ve dili * min yettiği kadar anlatmağa uğ * raştım. Ona Johanesburi civa * rında bir çiftlikte çalıştığımı ve Kap şehrini görmek için tam 1600 kilometre yol şürüdüğümü söyle » dim. O da bana vücudumla şehre bir süs teşkil etmiyeceğimden gün batmadan evvel buradan defolup gitmemi söyledi. Bereket versin ki Kap şehrinin hemşehrileri bu polisten daha iyi adamlarmış; şebrin hududundaf epeyce uzaklaıştıktan sonra sey * yahatim hem eğlenceli, hem d€ çabuk olmağa başladı. i Cenubt Afrikslrlar, İngilizler ve Amerikalılar gibi yokaulluk halinden anlıyan kişilerdir. Kaf şehrinden çıktıktan on iki güf sonra Johannesberga vardım BöY le günde vasati 150 kilometre yel almış oluyordum. Fakat bütün bu enteressan yol culukta 100 kilometre kedar va9* yürümüş olduğumu hiç de sa” mıyorum. Bir iki defa bir samaf” lıkta yattım, Fakat ekseriya bü” tün gecelerimi yolda bir kamyof yahut bir otomohilde uyukluy?” rak geçirdim. (Devamı var)