ği v Titizlik Yemek yenen yerler için Elzemdir! Sokakta abdesthane yanında pişirilip yenen köfteler! Göçen gün gazetemizde, bir abdesihanenin yanında açılmış seyyar bir lokantadan bahsedildi, Pek işlek bir uğrâğın yanı başın! daki settin üzerine bir küçük man, | gal, bir dolap konmuş. Dolaptan köfteler yapılıp ç:kiyor, Mangal. da püfür püfür kızarıyor Ve bir! çok baska havalar da karışarak müşteriye sönuluyar, Sonra müşteri için, bu settin yanında bir küçük yer de bırakıl. miş. Orayı bu seyyar köfteci her sabah süpürüp üzetine bir kaba! kâğıt koyuyor. Ahali diz sökerek, yahut kimbilir, belki de ufak bir iskemleye ilişarek, orada çalıp al- ma karmlarımı doyuruveriyorlar,.! * İnsanın genzine dokunan ko kuların bir vakit sonra artık tesiri yokmuş gibi gelmeğe başladığı söylenir. İhtimal bu küçük sey- yar lokantanın da taştan masası başında “iştahia,, köfteleri bekle meğe giriştikten sonra, müşteri ar tık, pek yakm olan uğrağın ha- vasından müteessir olmamağa baş liyor, Ne de olsa rçlıktır... Telâş... İhtimal iğe ucuztukta karışıyor.. Bütün bunların aiasında işte bir günün öğle yemeğini, şöyle karm- cağıza indirip o kaygudan da kur. tuluvariyorlar, öyle mi1?, * Görünüşte bu çeşit Yemek ye: meni yalnız abdesthane yanında olması dolayısiyle itiraz götürece. ği sanılır, belki de köftetiye kızı- lır. Köfteciyi o tehlikeli muhitte! nasılsa görmemiş memurun dik .| katini çekmeğe çalışırtmız.. Fa. kat sokakta yemek yemenin, hat J tâ bir bakıma lokanta gibi durup! da, içerisi sökaktan farksız olan yerlerde hiç şikâyetsizce | karın doyurmanın, tenkit edilecek bir başka tarafı var; ; Müşteri deven adamın böyle biçimsizliğe katlenmaasr... Ondan tiksirmemesi... Tiksinmemek 46 - zünü ancak bu ak desthane yanın | da kurulmuş “lokanta,, lar için — pek haklı olarak — kullanıyo- rum... Fakat zelişi güzel vaziyet- lerde, zevkle düzeltilmemiş, te mizliğine dikkat edilmemiş, mev- kii, havası, seryisi hiç iyi olmı. yan lokantala da, hattâ bu şartlar| katlanan İnsandı; tenkit edile- cek!... Vaktile saka falan olan biri- nin yer $Ofrasından masaya çık *| mak, parmaktan çatala geçmek için evinde karısiyle yaptığı çe! kişmesini çok iyi hatırlarım. Bu adam bana şöyle diyordu; — Zaman, değişmekle kalmadı. Bizi de değiştiriyor. Davetine git- tiğim bir yeni insanı, evimde ay-| ni şartlar çinde karşılamak zorun. da kalıyorum. Sonra hoşuma da gidiyor. Beyaz bir örtü, kalaylı bir siniden daha cazip.. Sonra ye- mek masamın ortasında Mevgi- mine göre, bir demet çiçek gönlü. mü açtyer. Tabaklarımı seviyo. rum. Yemek odası edindiğim bir g- damın duvarlarına birkaç uygun resim de astım. Yemeklerin pişi- rilmesi, kotarılması hakkında gö- rüp işittiklerimi hep karıma anlat- tam. Onu kandırmak biraz güç oldu. Mindere yerleşmeyince ras hat edemediğini, iskemlede beli ağrıdığını, ayakta durur gibi ot- duğunu söylüyordu. Bir ara masamısı bir kanape- nin yanı başına koyarak Bayana orada bağdaş kurdurarak yemek ikram ettim. Şimdi çok şükür bizden daha çok ve bizim anlayışımıza göre, rahatlık ve düzen meraklısıdır. Her akşam yarım saattan fazla yal nız sofranın dekörlariyle uğraşı: yor. Bence bu adam evinin yaşayı mm bir biçime © sokmakta hayli gecikmiş biridir. Fa kat böylelerine raslamak güç de- ğildir. Bir kaptan yemenin zarar- larını belki bugünün mekteplerin- de okuyan çocuklar, evlerinde anlata anlata, anne ve babalarına öğretebiliyorlar. Karın doyur makla beraber gözleri terbiye e- debilmenin, yahut gözleri okşa- miyacak, zevki incöltmiyecek N HABER « Akşam Postası mame —— Küp ediliyor. Eski —— m — modası geçmek üzere Şimdi en çok tek taş pırlantalara rağbet gerdanlıklar, dal iğneleri, taçlar ve broşlar hep bozdurularak ufak iğneler ve yüzükler yaptırılıyor Hallerinden şikâyet eden Çarşı kuyumcuları böyle diyorlar Eğer yolunuz düştü de Çarşı - şinde kuyumcuların bulunduğu sokaktan geçtiyseniz siz de bilir- siniz, insanlık hali bu ya, cebiniz de ancak bir iki lira harçlığınız ya vardır, ya yoktur. Fakat ku - yumcular çarşısından geçerken, mutlaka şu hitaplara maruz ka - lırsınız: — Buyurunuz bayım. Temiz taşlarımız var, — Bir şey mi artyorsunuz? En kıymetli mücevherler bizde bulu- nur. — Hanrmefendi, tek taş nadi- de pırlanta yüzüklerimiz var. Yanınızda biri genç, diğeri yaş İr iki bayan görürlerse hemen lâfı yetiştirirler: — Gelinlik broşlarımız, pırlan* talr, işlemeli zarif nişan yüzükle rimiz vardır, busurunuz. Geçen gün yolum düştü, gene buradan geçiyordum. “Geçmiş zaman olur, hayali ci- han değer.,, derler. İşte o “hayali şartlar içinde yemek yemeğe is - cihan değer,, zamanlarda buraya yan etmenin, bu sosyetenin daha uğrayarak alışveriş ettiğimiz si » çok incelişinde büyük rolü ola - ralarda tanıdığımız meşhur ku - caktır, Abdesthane yanındaki bir sey- yar lokantanın (müşteri bulüşü korkunç bir şeydir. Gene bir tanı dığım, — belki size biraz aşırı ge- lecek bir hevesle — yemek odasi- nı evini en üst katında, en havalı) ve görünüşü güzel yerinde ayırı-| yor. Hangi eve çıksa böyle ya | pıyor. Yemekler odalardan oda'| İara taşınıyor, ne 67.... Yemek, il | le zevkle ve güzel şartlar içinde yenecektir. Artık bu adamın, bir gün dışarda yemeğe bile mecbur olsa, camları piril pırıl yanan,| masaları sakız gibi beyaz örtülü, takımları mükemmel, iyi pişiril - miş ve kotarılmış yemekli bir lo -| kanta bulamadı mı, aç geztce - ğinden emin olunuz!.. * Zora katlanmağı, Pratik ol - mağı bir mezijet sayarlar, Fakat iyi ve düzgün şartlar içirde yaşa mağa kendini alıştırmak mihnet. ten kaçınmak değildir. Bu şartları ortaya koyabilmek başlı - başıma bir zorluktur. Pratik olmaksa, bunun neti - cesidir. Kötü manzaralara, ne kadar yüz verirsek, bü manza - ralar o kadar çok türeyecektir. Bizde yiyeceği, yenecek yerleri, güzel göstermek gayreti yok de - ğildir. Bazı dükkânların came - kânlarına verilen dolgunluk, çiğ ve pişmiş yiyeceklerin o konuluş tarzı badana, şu, bu... Müşteriyi imrendirmek için harcanan emek leri gösterir. Fakat bunu ilerlet - mek, tashih etmek lâzımdır. Müş - teri titiz olmalıdır. Evinizde ve dışarda siz titiz olmalısınız, Her muhitin alış verişçileri, o- ranım alış veriş yapanlarına gö. re gelişir. Muhiti siz düzeltebilirsinir. Bunun faydası nedir, denemez. Hele yemek işinde, istenilen gü mma vE zellik, gönül rahatını; temizlik sağ yumculardan Bay Vahran önüme çıktı. -Selâm,-kelâm, derken: — İlle bizim dükküna gidelim. Bir soluk alırıın.,, diye tutturdu. Ben ayak diredikçe: — Canım bir acı kahvemize de| mi iltifat yok?,, diye sitemler et - meğe başladı. İyi günler dostunu kıramadım. Küçücük dükkânma girdik, oturduk. Vahranın eskiden büyük bir dükkânı vardı. Kira a ğır gelmiş, onun için kuş kafesi kadar daracık bir yere çekilmiş... Adamcağız işarete bakıyor - — E, daha nasılsın bakayım?,, der demez, boşandı: — Nasıl olacağız bayım? Şu - nun şurasında yuvarlanıp gidiyo-! ruz. Eski işler, eski ticaret kalma-| dı. Harbı umumiden evvelki bol-| luk, zenginlik günlerini şimdi| mumla arıyoruZ. Neydi o günler!,! Mücevherat üzerine alışveriş e - | denlerden göz gözü görmezi çar-| şidan geçilmezdi. İş yetiştiremez- dik. Fakat, şimdi esnaf sinek av- lıyor. Fakirde birşey yok. Zengin satmaz. Orta tabakadan çıkan iş de karın doyurmuyor. Şimdi çar- şıda kuyumculuk eden kırk elli kadar dükkân kaldı. Adedi bin - lere varan kuyumcu esnafıda 200 - 250 kişiye indi. İşler eskiye nisbetle yüzde 30 - 35 azaldı. “Şimdiki halde tek tük satışlar! oluyor amma tatsız... lığı temin edeceğine göre, bunun ikisini birden elde etmek insan |- çin bir ülkü olabilir. Birisi şöyle dedi: “Yemeğe ehemmiyet vermemek hayata ehemmiyet vermemek de mektir.,, i , Artık siz düşünün... H.M, — Halk şimdi en ziyade hangi| mücevherlere rağbet gösteriyor? — En ziyade tek taş pırlantala ra... Eski gerdanlıklar, dal iğne - ler, tâçlar, broşler bozdurularak ufak plâk iğneler, yüzükler yap trılıyor. Küpenin modası tama - men geçmek üzere... “Orta smıftan kadınlar daha ziyade altın bileziklere heves e - diyorlar. Bu bileziklere rağbet et- mek akıl kârı bir iş doğrusu...Çün kü ne zaman satsa gene para eder. Az bir zararla elden çıkar. Bu fark malın kıymetinden değil, iş- şilik ücretinden ileri geliyor. — Bir mücevherin kıymeti de- ğişmediğine göre, neye, satılırken düşük fiyata satıiryor? — Sebep basit... Bir mal: 100 liraya alırsınız 60 liraya satarsr - nız. Aradaki 35 . 40 lira fark ele- meği farkıdır. Bir malı ilk defa sa! tarken elemeği de hesap edilir Müşteri mal satarken elemeği ka- le alınmaz.,, Kuyumcubaşmın nalınet kese ri gibi kendi tarafına yontan bu! muhakemesine ne buyurulur? Bu-' nu anlamamış görünerek, sordum: — Elmas fiyatları nasıl? — Elmas fiyatları çoktanberi kıymetini yüzde 30 - 35 nisbetin- Türk SINIR ve AKIL Hastalıkları mütehassısı “ss Bu kadının adını söylesem, onu hepiniz tanırsınız !... » m PR Dr. Etem Vassaf de kaybetmiştir. Bu nisbetini, İş durumundan doğan bazı temev - vüçler bertaraf edilirse, muhafa- za etmektedir. “Gümüş fiyatları biraz farket- ti. Merkez Barıkasr gümüş alma - ğa başlıyalıdanberi 35 kuruşa ©- lan gümüş Mecidiye 60 kuruşa yükseldi. Şimdi ham gümüşün dirhemi 2 kuruşa satılmaktadır.,, Biz konuşurken dükkâna iki dirhem bir çekirdek bir bayancık girdi. Sürmüş sürüştürmüş, tak - mış takıştırmışı parmaklarda sira yüzükler... Rosunun yaka tara » fında bir iri plak iğne, kulakla - rında fındık Düvüklüğünde inci küpeler... Kuyumcudan bir iğne modeli aradı, bulamadı. gitti... - Biz seyyar bir kuyumcu dük - künma dönmüş, şık kadının arka- sından bakıyorduk. İçimdeki duy gulatı saklıyamadım: — Kimbilir hangi zenginin ka» risk... ç Vahram omuzlarını silkti ve e- lindeki pertavsızı birakarak söy- lendi: — Bilmiyen gözler aldanır. Ni- şan yüzüğünden başka taktıkla - rını bepsi taklit mücevherler...“ Topuna bir papel veren #nayidir! | Ihsan A. Gökpınar e REN Amerikaya kaçırılan kızı YAZAN: Ishak Ferdi Aşk, entrika ve polis romanı * v * Çok yakında HABER sütunla- rında okuya" caksınız Cağtleğiü Orban B. apartımanı Tel: 22033 — Div. Kadıköyü Bahariye İleri sokak Tel: 60781 HERA Yeni çıktı Dün ve Yarın tercüme külliyatı: Numara 39 HAYDAR RIFAT Eski Yunan filozoflarından Fiyatı 25 kuruş -- Dağıtma yeri VAKİT matbaası Tstanbul KLiT