1 Birinci teşrin — 1985 E numarasıs2i Körfezin ağzına kalın bir zincir koyacağım, fakat bunu gevşek - bırakacağım. Hızırın iki kadırgası içeri girince zinciri karadaki adam- larımıza gerdirip okörfezdeki donanmamızı Geçen kısımların hülâsası 3ARBAROS (salı) 1 BB Csus sandığı kızlarağası Ra- maramayı yeraltı zindanına at- fıran Yâni (- Honsehyör), yı «| lanlı manastırın taşlığında yi «| lanlar la karşılaşıyor ve irkili - | yor. Yanındaki o rahiplerle ko .| nuşuyorlar ; | — Aman... bu yılanlar... | — Çekinmeyin, efendimiz... Gerçi zehirli sinstendirler amma, zehir torbaları sökülmüştür... Ma. İüm ya: manasrirda hazırlanan i - lâçlar vesair mü, stahzarat için lâ-| zım «luyor da... — Biliyorum... Bili 1Fa. kat zehirlerin; algı, ; sum! Fa ıktan sonra, bun ları ev kedileri gibi ortada dolaş:| tırmanın mânası ne?,.. İşte bunu! bir türlü anlıyamıyopum, İnsan, yılandan ne de ole R irkiliyor.. Hem de böyle *ürüsüyle karşıla . şınca... — Alışmak meğeleşi — Biliyorsunuz ki mız Sinos cenapları pek hoşlanır... — Evet... Bilhassa biribirine uy. mıyan cins hayvanlardan, Yılan: lardan ve süvercinlerder,. Ne zıt ahlâkları vardır... Moönseh « yö Yâni'yi kurtarmak içi R çin, papaz-| lar, yerdeki küçük Gönkğürdler topladılar. Kimi bacaklarına ki - gif kollarına, kimi bo i yıldı. Böylece konuş. hasbahçeye öv: Tar İd Muhterem yanında... yunlarma sa-| arak, taşlığın lan kısmına vardı - tahminim “de çekti... peder, gene kuşlarınm Çiçekler içinde yürümeğe baş « ladılar. Esen rüzgâr, bu güzel ta © biatın kokusunu yüzlerine çarpı * yordu. Güneş henüz zeval noktası na varmamışsa da pek yaklaşmış- tr... Mübalâğadan korkulmasa de - r ki, has bahçenin seması| renk renk binlerce güvercinin ka- natlarmdan teşekkül eden daimi | çırpmma halinde sun'i bir bulutla örtülüydü. Bu güzel hayvanlar, biri rahip, | diğeri bahçıvan, üçüncüsü uşak kı.| lığmmda üç kişinin omuzuna, başı- na konüyorlar, yem yiyorlar, sön- ra tekrar bavalanıyorlardı. Tâ i - leriye kadar uzanan sağlam yapıl. mış kümeslerin içinde de güver - cinlerin binlercesi daha tatlı tatlı | hastaları varsa ötekilerine illet si- dem çekiyordu. Başpapaz Sinoş olduğu anlaşılan | adam, diğer papazlardan farklı o- larak giyinmişti. İpek sarı sakallı, | güvercinlerinin tüyü gibi parlak) saçlıydı ve gözlerinin ışıklı mavi - | İiği gökyüzünün berraklığını ve saflığını andrrryordu. Ufak tefek, narin yapılı, çocuk halli bir adam- dı. | başpapaz rahip Sinos'tan ayırmı -| | ğü için, “muhterem peder”, msi « Gelenleri görünce, coşkun bir! şair neşesiyle; “— Amenos, asesos!,, tarzında| eskiyip ölmüş lisanlara ait bir be:/ yit okudu. İki papaza. nezaketle: — Haydi... Yılanlarla buraya sokulmayın biraderlerim... İçeri gidin... — dedi, Sonra, bahçıvanı gösterdi: — Demin bizim usta ve dira - yetli güvercincibaşrmız haber ver- diydi: “Bahçede bir köylüye rast- ladım, bir merkep yükü hediye getirmiş diyordu. Demek ki, sendin, oğlum... Ne hediyeni var, söyle bakalım... Beni hatırladığın için Allah da seni elbette mem - nun der... Ve bahçıvan kılıklı adama şef- katle emretti: — Haydi, sende, tâ öle yana| git, evlâdım... Yeni aldığın gü - vercinleri cinslerine göre ay rayet etmemesi için mülâyemetle öldür... Fakat, çok riââ ederim; İş- kencesiz bir ölüm olsun... Çünkü Allahm yarattığı mahlüllara ezi - yet edilmesinden nefret ederim... Güvercinci, çatlak sesle: — Başüstüne, efendimiz... - dedi. Başpapaz, böylelikle, ustaca herkesi savdıktan sonra, gayet mültefit. gayet nazik bir gülümse. yişle Monsenyöre döndü: | — Safa geldiniz, aziz dostum... Ne haber, rahum? » dedi. -— Ellerinizi hürmetle öperim, muhterem peder... Yâni, yangözle uşağa baktı. Si- nos bunun farkma vararak: -— Canım, gene mi tanıyamadı- nız? Güzel kardeşim... Müteselli olunü. Bizim sağır dilsiz uşak Ta- tarsurat yok mu, işte 0... Tekrar tatlı tatlı gülümsedi... Sesi de tatlıydı... Güvercinler ara. sindaki bu saf halli insana bakın.) ca işkenceler yuvası Yılanlı ma - naştırm başpapazı ve habis ruhu demeğe kimin ağzı varırdı?.. Monsenyör, uşağı süzdükten son. ra: — A... Sâhi efendimiz... Öyley. se rabat rahat konuşabiliriz... Sağır dilsiz uşak, kendi âle -| mindeydi; başıma, omuzuna, elle- rine, kollarına konan güvercinler: | le meşgul oluyor; fakat işaretle bir emir verecek mi diye gözlerini yordu. Bazı dilsizler gibi, dudak | ların kımıldanışmdan da muha - vereyi takip edemiyeceğini bil! mekle beraber, iki büyük papaz, ona sırtları dönüp oturdular. Bu manastırda her gün bu ka . Yazan:çVâ üzerlerine saldıracağım. İ narin parmaklı kadın biçimi elle - İ deheder mi oldu?... Kaç gece, iş- bil seksen türlü entrikalar döndü: MABER — Akşam Postası 4 -N0) gizli duran yetinde bu sağır dilsizi daima bu: lundururdu; böylelikle gizli mec. islerde bir hizmetkâr emre ama.| de durmakla beraber, konuşulan- ların harice sızmaması temin edi- lirdi. Lâkabı yüzünün ablaklığın- dan kinaye olan bu Tatarsurat da, dışarı su sızdırmıyan sırlı bir küp kadar bizzarure emniyetli bir şah-| siyetti! | Monsenyör: — Oldukça iyi haberler var, e- fendimiz! Plânımda muvaffak ol- dum. — dedi, — Geceleyin Hızır. m penceresi önünde nöbetçi kal - dım ve birlikte sabahladığım Ali isminde ihtiyar ve geveze bir kor-| sandan epeyce havadis elde ettim. Bunlardan biri de, iki kadırganm buradan kalkmca doğru Köse Yorgi'nin sarayma haraç isteme- ğe gideceğidir. Ali, ya çenesinin lüğünden, ya beni mü-| rens Albertino'nun ava » nak ve esir askeri sandığından, | yahut da bu sulara artık hristiyan | donanması sokulamaz zannetti - ğinden bu mühim sıvrı bana söy - ledi... Hızır bu akşam hareket e - diyor. Başrahip, pembe tırnaklı, ince rini uzatıp, teselli makamında. Yâni'nin kolunu hafif hafif sıvaz -| yarak sevdi: — Vah, vah!... Haftalardır bu kadar eziyet çekiyorsunuz; hepsi kence dairesinde çalışıp yoruldu - nuz... Ondan bir netice hâsıl ol - madı... Nihayet, sabaha kadar da nöbet beklediniz... Kimbilir, ne yorgunsunuzdur... Gene de bir fayda elde edilemiyor mu?... — Bilâkis daha iyi oldu sanıyo- rum, efendim... Niyetimiz, Hizrr'ı burada bastırmaktı. Fakat, hem kalede Türk kara askerleri var, İ hem arkaya kaçabilir... Yalaız ka dırgaları elde etmekten birşey çık» maz... Asıl kendini yakalamak i- cap eder... Onun için, Köse Yor- gi'nin sarayı önündeki körfezde bu baskını yapmak her cihetçe mükemmeldir... Oranm arazisini bilirsiniz: Bir vücuttan ileri doğ. ru uzatılmış fakat elleri biribiri - ve kavuşmamış ki kol gibi, iki ya.| rımada, körfezin methalini tşekil eder. İşte bizim hristiyan donan- | ması, bu kara parçalarının iç ta rafında saklı olacaktır. Demirleri almış, aleste bulunacağız... Hı - zır'ın kadırgaları içeri düşer düş. mez üzerlerine çullanacağıZ... Başpapaz ince parmaklariyle yumuşak sakalını okşryarak mem- numiyetle dinliyordu. Fakat: — Ya sizi farkedip kacarlar -| sa... Malüm ya, Türk kadırgaları İ İsk bir ağaç vardır. Bu iki nokta a- İ numuz (1) bir tarafta, beş gali - pek seridir. Etrafta da Türk ara - zisi var... Sığmırlar... | Yâni bir değnek alarak, toprak ALA AREA Amerikaya Kaçırılan Kadın, erkek.. Tü rk Genç, ihtiyar.. Her kesi alâkadar eden günün en heyecan- £ Yazan: i ISHAK İ FERDİ lı romanına yalım. İremeresesesemi da başlıyoruz. bakalım. Babanın İstanbuldaki ban kalırda ne kadar parası var?.a,; Yeni tefrikamızı Sabırsızlıkla üzerine gu şekli çizdi ve izahat verdi: İ Ruhülkudüsün A bekleyiniz! İNE bu beyaz güvercin gibi masum ve temiz, oğlum... Tevekkeli değil ali beyaz gü- im yumuşak yür başkasına fenalık yap « maktan oks | kinci bir tokat yem | der... miz... Zira. pekâlâ biliyorsunuz ki, Köse Yorgi körfezi, açık bir ku cağa benzer. Bu kucağru bir kolu ucunda bir taş kule, öteki kolu u - cunda da Koca Çam denilen asır- rasma bir zincir gerdirteceğim. Fakat o suretle gevşek bıraktıra « cağım ki, Hızır, iki kadırgasiyle birlikte içeri girdikten sonra, Ko- caçam yanında saklı duran adam- larımız, zinciri çekerek yegâne methali kapayacak... Dört borto - miz de (2) öte yanda bulunacak... | Hem adet, hem cins cihetinden! faik olan bu donanma ile kuşatı - lan iki Türk kadırgasmın hali ne olacağını siz tasavvur edin... Sinos, mavi gözlerini mavi se - malarla mezcetmek ister gibi is - tiğrakla yukarı kaldırarak: — Bizden size dun... — dedi.— Muvaffakiyetinizi dilemekten baş ka elimizden ne gelir?... Biz, ma- neviyat adamlarıyız... — Yok, hayır, muhterem pe - der... Maddiyat sahasında da bize çok faydalarınız dokunuyor: Ki - lise ve manastırların Türk toprak. ! larında olanları bile, bizler için, | en mükemmel gizlenme ve haber| alma merkezidir. Daha demin ye) raltı yollarımızın ve işkencehane .| nizin mükemmeliyetirii düşünerek | yukarı çrktrm. Başpapaz, hayretle gözlerini Monienyöre çevirdi. Kucağına ko-| nan beyaz bir güvercini usul usul! okşıyarak: — Demek ki gelir gelmez aşağı| uğradınız?... Orada işkence gören lere karşi daima şefkat ve insani- yetle muamele edilmesini ve arzu. larmm yefine getirilmesini her - halde siz de benim gibi istiyursu- nuz da, bu biçare mevkuflarm bir eksiği var mı diye bakmağa in- diniz, değ » Ne merhametli, ne saf vicdanınız var... Ruhunuz.! H! dım garipliğini ! anlaşılmış olmakla bu | hakkımızda O kadar coşkun s samimiyetinden şüç tü. Hattâ Yâni bi kencehane ile şimdiki güvercinin arasında bulun'n teza. ne getirip acı acı gülümsemeyi all edemes di. O da, dindarane bi- huşu ile; — Evet efendimiz... Hır lığın yüksek ruhu böyle'ir.. dedi. Fakat, vaktinin “dar olduğümi; felsefe ile dakika geçirmenin müs nasebetsizliğini derhal hatırlıya « rak: — Hulâsa, muhterem peder, maruzatımdan anlaşılıyor ki, bu sefer, Hızır, pusumuza ademakıl- k düşecektir. Hem bu plânımı kim seye söylemedim. Torello'ya ve pek emniyetli olan deminki rahip. lere bile, “Golos körfezinde bas « km verilecek !,, dedim. Eğer Türk lerin o tarafta yabancı bir donan- maya karşı tertibat aldıkları işim tirsek o zaman bu pek yakın adam larımızdan bile şüphe etmeliyiz. Meselâ Torello ile iki zindancı ve işkenceci rahibi kara listeye yaz- malısmız! tiyan. (Devamı va:) (1) Küreğinden ziyade yelken kuv « vetiyle yürüyen kalyonların en büyük İ cinslerinden. © iristiyan kadırgası, ikinci enih hukuk mahke- mesinden : Fatma Mahmure tarafından kocası Ahmet Naci aleyhine ikâme olunan sulh teşebbüsü davasından dol M aleyh gösterilen adresden çık. tiği ve elyevm ikametgâhı meçhül bu- lunduğu mübaşiri tarafından davet - meşruhatfan hususta mu « hakeme 28 — 10 — 955 pazartesi gü « nü saat 14 de talik kılınmış olduğun- dan mezkür ahkemeye gelmeniz ve takdirde e yapılaca» olmak üzere name zarına yazılan £ı tebliğ ma ilân olunur, KUPON 260 1-9-935