25 EYLÜL — 1935 Tefrika numarası : 15 Mumun eriyen, sonuna gelen ışığı altında ve üzerinden hunhar ordular geçmiş gibi alt üst, param parça olmuş buruşuk yatağın biraz ötesinde konuşuyorlardı Geçen , kısımların hülâsası ( Prenses Anita, nefret ettiği Hızır: öldürmek üzere onun o - dasına giriyor. Fakat nefret aş» ka dönüyor. Yatağa yatıyor - lar, Anita, ev sahibinin bakire karısı olduğunu gizlemiştir. 1 - çeriki odada Hızırın o evlâtlığı Küçük Hasan oyalıyor ve bir kere dolabın kapısına çarparak gürültü çıkarıyor, Saatler geçmiş olmasına rağ- men, Hızır, ayni suali tekrar sor du: — İsmini bilmediğim kadın... Sen kimsin... — Ben mi? Ben mi?.. Kim o- lursam olayım... Ne yapacaksın? İşte, seni seven bir kadınım... Ha- yo, bir kızım... Görüyorsun... Kız olduğumu anladın. Bana belki bin erkek göz koydu... Fakat hiç biri; elini dokunduramadı... Sanki mu: kadderat, demin bahsettiğin o ya- man kader beni, bugün için, bu- rası için, senin için saklamış... Ve irte ben, bin türlü müşkülle pen- çeleşerek, düz duvarlardan tırma- narak, ve elimds hançer, (bütün manileri yenmek, yere srmk isti- yerek buraya geldim — Makadderat... — Mukadderat, evet... Buraya gelebilmemi için, içimde kin ve in- tikam ateşinin yanıp alevlönmesi beni tahrik etmesi de mukadderat — Mukadderat, kızım . Mukad.| derat... — O alevin şeklini değiştirme-| si, bizi böyle birbirimize kaynatan! bir alev haline gelmesi... — Peki amma, sen kimsin?... | Hâlâ ismini bile bilmiyorum... Mumun eriyen, sonuna gelen t£- şığı altında ve üzerinden hunhar| ordular geçmiş gibi altüst, param| parça olmuş buruşuk yatağın bi - raz ötesinde konuşuyorlardı. Hızır, israr ediyordu. — Sen kimsin?... Anita, hakiki hüviyetini, garip bir hisle, söylemeğe cesaret ede - miyordu. Muammalı bir haldegülümsi - yordu: — Kimsenin karısı olmadığımı anladınız ya... — Peki annen, baban kim, söy. lesene kızım... Yüreğine biraz su serpildi: -— Babamı him görmedim... Öl- müş... Bize Zeytinci oğulları der- ler... Ağrıboz'un eşrafındanız... Annem Efijini'dir... Hızır: — Ya?... dedi. — Niçin şaştınız? Tanıyor mu- suruz?... — Tanımıyorum, fakat merhum babamla bizim cennetlik Gazaş- fer Reis aklıma geldi... Senin bü- yük baban Gazanferin ortağı i- miş... — Evet, evet... — Annen sağ mı?.. Hızır, gülümsiyordu. riz yapacağı belliydi. Anita, gamlı gamlı: — Öldü... dedi. j Bir sürp-! —Vahvah... Toprağı bol olsun.. Peki amma, şimdi seni kimden is- tyeceğim... — Ah... Sevinç, korku, hayret ve ümit- sizlik içinde Anita, Hızırın yüzü- ne baktı. — Ne 0?... Niçin şaştın?... Sen, tam bir korsan karısı olacak kız- sın... Bunu bu akşam ispat ettin... Söyle bakayım... Söyle bakayım. Seni kimden istiyeceğim?... — Ah... Genç kız, âşığının yüzüne ha- zin hazin baktıktan sonra, dertli İ beşmi ou geniş omuzuna dayadı: — Kaçır beni, kaçır... — Kimden, canım? — Nasıl? — Kocamdan diyorum... Ben evliyim... — Böyle saçma şakaları bırak. Gözümden düşersin... Anita, iki mini mini eliyle Hızı- rın koskocaman aslan pençesi gibi elin yakaladı. Yüzünü gözüü «üre- rek anlatmağa başladı: — Hayır... Şaka değl.. Ben ev- iyim, Ayni zamanda da evli de- ilim derken, sana yalan söyleme- diğimi gördü... Ben, kızdım... Ba- kireydim... Fakat, bakire bir zev- cemdim. Kocamdan manen, mad- isdelen tiksindiğimden onun karısı olmadım... Hızırın beyninde şimşekler çak. tı — Kocan, Prens mi?... — Evet, o miskin... Elini, Anitannı avuçlarından çe. kerek, onu kendinde uzaklaştırdı: — Görüyor musu şimdi, hem bana. hemkendine yaptığın işi... Anita, esefle başını iki yana salladı: — Ne demek istediğinizi anlı- yorum... Siz, kocamın canını, ma- İ lam, urzını kuruyacağinıza dair söz verdiniz... — And içtim... Hem de yedi se- ne için... Buna rağmen... Bu ge- ce... — Fakat, görüorsunuz ki, karı- sı değilim... — Böyle medrese hocalarının kurnazlıklarma benziyen hillei şer'iyeli iş olur mu?.. diye Hızır Reis kaşlarını çattı. Biz korsan- la», açık, dobra dobra insanlarız... Verdiğimiz sözde kaçamak arama yız... İrzına vedi yıl dokunmam ve dokundurmam demek, dokunmam ve dokundurmam demektir... Bu- nun ikinci bir manası, kaçamak yolu yoktur... Bu gece andımı bo- zuşumun ötürü ise, ancak, mese- leyi bilmememdir. Anita, eline geçirdiği en kıy- metli bir hazineyi bir an içinde gene kaybedivermiş gibi meyus- tu: — Peki, şimdi ne olacak?... — Olacağı meydanda: Sen, bu yedi yıl içinde, ancak benim kar deşim olabi'esin. — Yedi yrl sonra... Hızır da, vaziyetin birdenbire Yazan:(Va-N0) HARER — Akşam Postam —— BARBAROSTAR | böyle bir şekil alışına eseflenmi- yor değildi. Apitaya tecssürle baktı: — Yedi yıl sonra mı?... Muahe- deyi yenilemem... Ve madem ki bu adamdan nefret ediyorsun, ©- nun nikâhlısı olduğun halde ka- rısı olmamışsın, mesele yoktur... Prenses, rahat bir nefes aldı. Hızır ayağa kalktı: — Haydi bakalım, şimdi, gel diğin gibi buradan git... Anita, yeşil entarisini, atıldığı yerden aldı: Düşünce içinde doğ» ruldu: — Yedi yıl... Yedi yıl... diye mı- rıldanıyordu. Ansızın Hızıra döndüğü vakit, onun da gözlerinde, kendi yüreği- ni kavuran hislerin ayniyle akset- miş olduğunu gördü: — Beni o zamana kadar unut- mıyacağınıza and içmiyor musun? Hızır, Anitanın başımı okşadı: — Evet, kizim... Parmağından bir yüzük çıkar- dı: — Sen bana o zaman bu yüzü- ğü gönderirsen beni hâlâ istediği- mi anlıyacağım ve iki slim kanda! olsa da sann geleceğim... Seni a- lacağım... Birdenbire doğruldu: —One? — İçeriki odadan bir se3 geli-! yor. — Çocuk uyandı... Haydi, sen artık git... Anlaştık, değil mi?... Anita bir kere daha başını Hr-| zırın göğsüne yaklaştırdı, Fakat, korsan onu öpmedi. Sa- dece, bir kardeş muhabbetiyle | saçlarını okşadı: | — Yedi yrl dediğin nedir ki?...! Gözünü açıp kapayıncıya kadar! geçer... Haydi, sen, giyin de git... Ben de çocuğa bakayım... İçeri girdi... Küçük Hasan, yatağın içinde o-| turmuş, gözlerini uğuşturuyordu. Söken şafağın aydınlığı ara - sında, odadaki şekiller görünü -| yordu. Hızır: — Haydi, daha erken... duha uyu, oğlum... dedikten sonra, yerli dolabın kapısını kapamak i-| çin oraya yaklaştı. Fakat, dolap kapağı önünde, esmer bir kadının boylu boyunca, baygın yattığını gördü, (Devamı vur) Ayyy yg yy Serseriler yatağı ve Ragastanın oğlu romanlarırın cilt- leri hepsi tamam- lanmıştır - 29Eylü!93S5 cumar- tesi günü akşamı- | na kadar Vakit kü- itüphanesine mü- Iracat ederek alın- ması rica olunur. Bu tarihten sonra müracaatlar naza- rı itibare alınmı- yacaktır. eyy yaş yy <J ORMANIN KİZİ Vahşi hayvanlar arasında ve Afrik onun baita girmemiş ormanla” umda geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esror've tetkik romanı EN0- (11 em Yazan: Rıza Seki Er Ibtiyar aslan da İşe karışınca artık bir tehlike kalmamış sırtlanların hesabını görmek çok ! olaylaşmıştı... Sessizce, yavaş yavaş, yan yan ilerlediler. Gayet © ustalıklı, bir! erkânı harp gibi döğüş plânını ha- zırladıkları yol alışlarından belli oluyordu. Biri Oyerinde kaldı;! fazla yol almıya lüzum görmedi. Öteki bir çevirme hareketiyle sirt- lanları soldan O arkaladı. Şimdi, önden ve arkadan iki azılı kuvvet! arasmda ardı. Birbiriyle, ötekisi diğeriyle uğ- raşacaktı, Fakat yaşlı aslan bu yaşına varıncıya kadarki dövüşlerinden edindiği bilgi ile hareket etmeyi! muvafık bulmuştu. Önce genci hücuma geçecek, ikisinin müdafaa veya taarruzu - ru kendisine çevirecekti. (Sonra da. onları; bütün (düşüncelerini genç aslana karşı koymaya hazır- landıkları sırada arkadan vuracak ve kat'i galibiyeti elde edecekti. Genç aslan önde duran, ihtiya. rı geriden çevireniydi. Sırtlanlar, gencine doğru ilerliyorlardı. Kâfi derecede yaklaştıklarma kani olduğu bir sırada meydana çıktı. Sür'atli bir yarım daire çiz dikten sonra hafifçe kükredi. ' Sırtlanlar, bunu beklemiyorlar-| dı. Aslanın bu âni meydan oku- masmı önce yadırgayıp geri çe- kilmek istiyen sırtlanlar kendileri- ni keskin dişlerden, kuvvetli pen-| çeden korumak için müdafaa va»! ziyeli aldilar; Aslan, ikinci defa kükredi. Or- manın fersahlarca uzaklarma ka-| dar uzanan bu korkunç ses, sırt- lanların sinirlerini bozmağa kâfi geliyordu. Hayvanların adım a- tazak halleri bile kalmadığı açık- ça görülüyordu. Buna rağmen ufak bir ara, ye- | niden kendilerini toplamalarma yetiyor, kulaklarını dikerek göz- lerini aslanın gözlerine çeviriyor- lardı. Aslan daha fazla beklemeye tahammül gösteremedi, Büyük bir soğuk kanlılıkla yaklaştı. Sırtlanların ikisi de hazırlan - mışlardı. Aslan birincisine ufak bir pençe saldı.. Keskin tırnakları hayvanın omuz başmı siyirdi ve yere bir tutam tüy düştü. Sırtlan omuz başına inen pen- çenin kızgınlığıyla ve hiç beklen- miyen bir sür'atle saldırdı. Asla- nın sol ön ayağını dişleri arasına aldı. Aslan kolunu kurtarmaya ça- lışırken, ikincisi de gelmiş boynun dan yakalamıştı. Pazuları kuvvetli bir hayvan olmasaydı, bu iki saldırıştan kolay kolay yakasını kurtaramazdı. Aslan silkindi. Ayağa kalkma. siyle bunlardan birini altına al ması bir oldu. Birbirine giren bu ii güçlü hayvanın üstüne üçüncü, yani sırtlan da çullanmıştı. İhtiyar aslanım işe karışması zamanı gelmişti. İşe o da karışın-| ca vaziyet büsbütün merakla sey- redilir bir şekil aldı. Boğuşma a- rasında aslan ve sırtlanların çi- kardıkları sesler ürkütücü ve tüy- ler ürperticiydi. Neticenin alınma- sı güç ve uzun sürmedi. , (İhtiyar aslanım'iştiraki işi, he- men halledivermiş, sırtlanlardan birinin bağırsakları meydana dö. " külmüş, ötekinin ayağı ve sırtı pat galaamış, boynunda müthiş bir ya. ra açılmıştı. Neredeyse o da gözlerini artık bu dünyaya kapıyacaktı. Karşa işin halledildiğini görün. ce aslanları çağırdı. İkisi de ufak tefek yara almış- lardı. Ehemmiyetsizdi.. o Karşa bunları temizledi ve yola düştüler. Yerlerine ulaşmaları gece ya- rısımı buldu. Yerlerine geldikle- ri zaman hiç de bıraktıkları gibi bulmamışlardı. Burada onların bulunmadığı zamanda yabancı ellerin ulaştığı açıkça görülüyordu. O kadar ki, her yer harap edilmiş, her taraf bozulmuş ve karıştırılmıştı. Ken- dilerine büyük ağaç üzerinde ha- zırladıkları üzeri kapalı yatak ye- re atılmış, ağaçların bir kismi pars çalanmış, dallar yere irdirilmiş- v. Bununla ne yapmak istemişler- di?. Gündüz olup da her taraf ışığa boğulunca, yantıkları zararın bü- yüklüğü çok dahe iyi anlaşılıyor- du. Karşa Ebululüya: — Bizi Monbitolular, mahsüs dave etmişler. Bunu çimdi daha iyi anlıyorum. — Hani bunlar Niyam Niyam- lardan daha'iyi adamlardı.. -—Aldahmışım. — Sen, buna, ns hükmediyor- sun? — Sebebini bir türlü anlıyama- dım ve anlıyamıyacağım da geli- ba.. — Elbette bir sebebi bunun... — Şüphesiz olacak.. Fakat an » lamak müşkül. Belki de yoktur. Onların yaptıkları işlerde sebep aramak ekseriya çocukluk olur. Ebululânın yerde gözüne ilişen bir tüy, gelip burayı yoklıyanla- rın hüviyetlerini açıkça anlatıyor» du. Yerden alıp Karşaya gösterdi: — Bak, dedi. (Devamı var) olacak HABER AKŞAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgra! adresi: istanbul HABER Yazı işleri telotonu : 24872 idare veliân : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 270044, lk, 730 z 3 aym 409 » 890 .. 1 aylık O 150 » 200 |, İLÂN TARİFESİ Ticaret ilanlarının satırı 12,50 Resmi ilanların 16 kuruştur. Sahihi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası Senelik s ue