> EYLÜL —198> HABER - a Akşam Postası gz | | ŞUNDAN BUNDAN BUNDAN Bir boksör katilden idama mahküm oldu Kanadalıların ağır siklet boks şam- piyonu otuz yaşında Raymond Henry Bousguet Hilda Meek adlı yirmi ya - şında bir kızı öldürmüş olduğu İçin | dün Londranın Old Beyli mahkemesin de idama mahküm olmuştur. Bu bok - sör son zamanlarda ( İngilterede Del Fontaine adiyle dövlşmekte idi. Öl - dürdüğü kızla da Londrada tanışmış ve sevişmişlerdi. Bir gin kızın anasının evinde bir çaydan sonra, bir telefon konuşması yüzünden aralarında kavga çıkmıştı. Kız telefonla konuşur konuşmuz he - Boksörün öldürdüğü kız men şapkasına sarılmış ve dışarıya çi- kacağını sörlemiştir. Boksör buna en- gel olmak "istemiş, kız dinlemeyince tabancasını çkarmış ve? — Al sanal. Diyerek üç el ateş etmiştir. İlk iki kurşun nişanı bulamamış, üçüncü kurşun ise kızın ciğerine saplanmız - tır. Yaralı kız sokağa kaçmış ve orada ölmüştür, Annesi de kızın dan koşunca, boksör onu da bir kur - şunla midesinden yarlamış, fakat ka. dın sonradan iyi olmuştur. “ör, polis karakolunda ilk ver - liği ifadede: “ Sevdiğim kızı vurdum. O benim kalbimi kırdı ve hayatımı mahvetti, Artık ölsemde umurumda değil! Sa - beni çıldırmış sanmayın; aklım. mga. © Onun saat on buçuk (için, Yani ben giltikten sonraya, bir randevu verdi - Zini kulaklarımla işittim. Bundan bir kaç zöman evvel de bir çingene karı sına falına baktırmıştı. Falcı ona üç| sene içinde öldürüleceğini söylemişti. Ben de orada — bulunuyordum; hadi | <ingeneye Allah esirgesin haydi saç - malama! demiştim. Şimdi ise sevgili - mi kendi ellerimle öldürmüş bulunu. yorum lı. Birçok şahitler ve bunların içinde İngilterenin meşhur boksörleri bu a - damın son yaptığı o dövüşlerde deh - şetli dayaklar yemiş olduğundan Şu - urunu biraz oynattığını söyliyerek €e- | zayı tahfife çalışmışlar:a da ne adli tıp, ne de juri heyeti bu iddiaları ka - bul etmemiş ve jurinin ittifakiyle suç- lu kararı verildikten sonra hâkim | -! dam hükmünü tefhim etmiştir. Tem - yiz bu kararı on beş gün içinde nakzet mediği takdirde boksör idam sehpası - nı boyluyacaktır. Sabır dediğin böyle olür Çekoslovakya Silizyasının Lu- kavek şehrinde kasap çırağı olar Engelbert Seidler 1922 son baha rının bir sabahı işine gitmek üzere evinden çıkmıştı. Bu adam bir da- ha evine dönmedi. Şimdi aradan on üç yıl geçtik ten sonra karısı polise başvurarak kocasını knapglreeicdü Jşd kocasının gaiplere karıştığını ha ber vermektedir. Kadın, kocasının bu kada, za-| mandır görünmemesine srtik me: rak ettiğini söylemektedir. arkasın -|5 © Hastalıkları şifalandıran Afrikalı prenses İnce uzun endam lı, elleri manikür » Wi, yüzü soluk kah ve rengi, ve sim - siyah mütebessim gözlü bir Afrika prensesi kendin - de acaip bir kuv - vet hissetmekte - dir. Bu kadın bü - tün OO hastalık. ları huiz olduğu manevi kuvvetle şifalandırabile - Prenses Makaula o cekmiş! Şimdi İngilterenin Kent vilâyetinde Sittingburne şehri civarında oturmak- ta olan Prenses İrena Makaula ken - disiyle görüşen İngiliz gazetecilerine bakın ne diyor: “« Ben bütün hayatımı hastalara ve istırap çekmekte olanlara vakfe - deceğim. Eğer kendimde duymakta ol- duğum kuvvetleri İngiliz o milletinin menfaatine kullanabilirsem, ne müt- lu banal... Zuluda çok kuvvetli bir kabile şe - fiyle beyaz karısından doğan bu pren- ses, Zululu dedelerinden bir takım kuvvetler tevarüs etmiş olduğunu söy- Temektedir. Elini şöyle bir dokundur- makla her türlü romatizma ve Nikris ağrılarını, sinir ıstıraplarını şifalan- dırırmış. Prenses şimdi anne ve babasile İn - gilterenin Kent vilâyetinde satm al mış oldukları Doddington çiftliğinde yaşamaktadır. Kendisi çok küçükken ana yurdu olan Afrikadan ayrılmış - tır. Bu prensesi İngiliz doktor ve ru - hiyat mütehassısları müşahede altına almışlardır. Tunç venüs . İspanya sahne -| sinde Endülüs sa- natkârlarının en gok sevilmiş ola - nı Senarita Custo- dia Romero'dur. Bu kadının sene - tik kazancı bizim paramızla o 35000 liradır. Kendisine “tunç Venüs, lâ - kabı verilmiştir . Bu kadın evlen- mek 'için şimdi ti- | yatroyu ve senelik | 35,000 lira kazaner| “Tunç Venüs, (bırakmaktadır. Bir korsanın ruku define! bulacak ! Kokos adaları gizli © defineleriyle meşhur bir yerdir. Bunları oaramak için dünyanın her tarafından akın a- kın mühendisler, sergüzeştçiler ve hattâ Sir Malkolm Kampbele gibi 1m. | giliz yüksek sosyetesinden insanlar boşu boşuna bu adaları allak bullak etmişlerdir. Definelerin “umumi kıy - meti 900 milyon İngiliz lirası, bizim paramızla (18 milyar 750 milyon lira tahmin edilmektedir. Şimdi de arama işinde çoktandır ölüp gitmiş, hatti mezarında kemikleri bile o kalmamış bir korsanın ruhuna klavuzluk yaptır- mağa kalkışmaktadırlar. Bu teşebbüsü Alman yat O meraklı. larından Hubert Mâzenick yapmakta- dır. Yanında da Margo Şnayder adlı bir medyum götürmektedir. bu deli. Kanlı vasıtasiyle korsan Benitö Be - nitahın ruhuyla temasa ( girebilece - ğini ümit etmektedir. Mazenik'in dediklerine bakılırsa bü teşebbüse ruhün yapmış olduğu tel - kinleri yüzünden girişmektedir. Ruh kendisine definenin nerede olduğunu tipa tıp söylemiş ve “bu 300 milyon İngiliz lirasiyle benim hayatta yap - meş oldüğum kötülükleri tamir eder - emiştir, Yakınlarda Havr limanından yola çıkmış bulunan Mazeniek, gazetecilere Kosta Rika hükümetiyle bir uzlaşma imza ettiğini ve bulacağı her şeyden | Son zamanlarda Jap. dunan ması bütün dünya gezetelerivin baş sayıfalarmı işgal etmeğe bis - ladı, Japonya her hang büyük bi> | devletle harbedecek olunsa donan-? manin büyük rol oynaninsi ihtima li büyüktür. Fakat donanmaya kıymet verirken hiçbir süel mü nekkit hazarda 265,000 baliğ olup seferde 4.000.700 olabilecek olan Japon ordusunu yabana atamaz Hattn deniz harbinde bile en mü essir kuvvet ordudur, Çünkü esas istilâ karaya asker çıkarmakla olur, Sene be sene bir farazi düşman sahiline asker çıkarmak tecrübe leri yapılır, bunlar Japon ordusu- nun daimi bir manevrası olarak kabui edilmiştir. Bu işlerde kulla nılacak levazım - kayıklar, sallar, | portatif köprüler - çoktendir as- kei el gel elemeli dır. Son 1895 senesinde Çin har. binde, ve on sene sonrada Ru»! savaşında Japonya karaya süral ve emniyetle asker ihracında bü- yük bir kabiliyet gösteri. Tarihi nin en büyük iki savaşı ordu saye sinde kazanıldı. Japonların dediği gibi, yeni Ja- ponyanın büyük, ve becerikli oğlu ordudur, donanma değii Böylece Japon kara kuvvetleri nazarı itibara alınınca Japonyu yeni bir mana ifade etmeğe baş lar. Ordunun teşkilâtını ve erin ter biyesini bilen garp mülekkikler icin bunu anlamak çok kolaydır. Er ekseriyetle bir buçuk metre boyunda geniş görüşlü tıknaz olup profesyonel askerler meyanında dünyada bir tanedir. Misal olarak Er Luzukiyi ala hım. Luzuki çiftçi evlâdı olup yirmi yaşında askere gelmiştir Fakir ve ihtiyar bir ana babanın yegâne evlâdı olmuş olsa bile onların na fakası için üzülmesine İizum yok- tur, çünkü böyle kimselere ihtiya! bir teşkilât bakmakla mökelleftir Kışlaya gider gitmez Lu zukiye ez. berlenecek birkaç şey verirler İşte bu parçalardan bir kısım: Hayatta iken sevgili imparato run dua ve takdislerine nail ola-| caksın, öldüğün Zaman vatanın! muhafız ilâhları arasına geçip ma bedde şerefli bir yer kazanacak sın, Şahsi korku günahların en men-| farudur, Kovuşta ise Luziki altın bir ze-| min üzerine yazılmış imparator) Meiyinin şu kıymetli söz'erile kar | şılaşır: Unutma ki ölüm tüyden! hafif vazife ise dağdir ağırdır. Er Luzuki çocukluğundan beri im paratorun uluhiyetine inındırılmış tır. Bugün yer yüzünde h'çbir ordu Japonlar kadar askerlikteki vaz'fe sinin kutsiyetine İnanmaz. İşte, kabiliyetli ve becerikli eller tara | fından istenildiği gibi Köflanilabik |”, lecek bir Er olan Luziki orduda hecen hemen bir manastır haya- tina atılır, İlk derdi ayakkabı yiymesini öğrenmektir, çünkü o sandallara lemiştir. baki kısmını da hayır işlerinde sarfedilmek Üzere Av- hükümete üçte birini vereceğini söy - rupa hükümetlerine dağıtacakmış.. İ sından fazlasını eğlence için sarf alışıktır,. Bu mesele o.w aylarca) zahwet verecektir. Yemeği *vdz kiaden farklı değildir. Esas gıda pirirçtir, Fakat “beri - beri,, has talığına mani olmak isik yulafla| karışık verilir. Sebze ve bazan da balı” verildiği olur, En mühim içe-| csX çaydır. Son zamanlarda hefta | de kâfi miktazda et de verilmesi için bir kanun çıkarılmıştır. Bu yemeklerle hayret edilecek netica'er elde ediliyordu Bir ingi- Uz ataşe militerinin tesbit etti. ğine güre pirinç ve balıkla besle nen bu Jipon ordusu tam malzeme ile ve arızalı yollarda cnar daki kalık mofalarla günde 48 . SZ mil yürür ve yine yorulmaz Luzuki günün büyük bir kısmını! talimle geçirir. Pek kısa olan boş! zafnanını ancak bölük kumandanı tarafından müsaade edilen kitap. ları okumağa hasreder. Bu da ek- seriyetle sü bakanlığının çıkarttı.! ğı gündelik gazete ile aylık mec | muaya münhasırdır. Evden ere ne para ne yiyecek ne de giyecek gön derilebilir. Erin ailesine *sker olan oğullarına karşı nasıl hareket ede- ceklerine dair malümat yollanılır buna itaat etmiyenler izzeti refis- leri kırılacak cezalara çarptırılır. Er ayda üç yen, yüz yirmi kurus kadar bir para alır. Bunun yar etmesilâzımdır. Paray; nasıl har cadığına dair her zamar isticvaba hazır olmalıdır. İtaatsizlik hemen hemen hiç yok gibidir. Bazı bölük. lerde sene hiç kimse hapis olma dan geçer. Luzikinin subayları kimlerdir? Azteğmenliğe namzet bütün subaylar 4,1/2 senelik askeri mek- tep ve ayni zamanda kıt'a hizme- ti görmüş kimselerdir. Bunların i- çinden her sene bazıları dışarda hususi tahsil için seçilirler, Vasati Japon subayının haya- tı bizimkilerinki gibi — değildir. Bunların ordudan hariç işlerle hiç alâkaları olmayı içtimai müna- sebetleri de hemen hemen hiç yoktur. Zamanlarının büyük bir kısmını talim ettirmekle geçirir - ler. Öğle yemeğinde bir odada toplanıp albay yemeğe başlayın- cıya kadar esas vaziyette bekler-! ler. Haftada hiç olmazsa beş altı! defa kamutan yemeği durdurup! genç subaylardan birine o hafta zarfında askerlik hakkında yeni ne öğrendiğini sorar. Muhatabı| hazırlıksız 20 - 30 dakika özlü ko- nuşabilmelidir. Albay ince bir münekkittir, Japon ordusunda esas pratik - tir. Birkaç sene evvel Japon or- dusu garpta kullanılan kılıcı, terzi kılıcı, diye söküp attı, ve yerine çelikten mamul çok elverişli ve tehlikeli birini intihap etti. Bu yeni kılıç eksperlerin kanaatince şimdiye kadar yapılmış olan kesi- ci silâhların en iyisi olup, eski meşhur Şam ve Toledo kılıçla rını gölgede bırakmıştır. Bun- lardan biri ile Şanghay mücade.|| | hakiki akşam g lesirde bir Japon teğmeni bir dar- bede bir Çin makineli tüfeğinin su haznesini kesip a lAyakkabı giymekten başke derdi olmıyan insanlardan mürekkep Japon Ordusu Bir Amerikan zabitine göre “ nın öldürücü makinalarındandır,, unya- lü Japon piyade Erini bütün dünya askerlerinden üstün tuta - rak plânlarını ona göre otanzim etmiştir. Fakat niçin süngüye bu kadar ehemmiyet veriliyor? Sami. belki temas etmiş mi bir generalin şu ifadesi meselenin ruhuna bulunuyor: Orduya gelmeden evvel Erleri- miz tüfek, ne demek - olduğunu bilmezler. Binnetice alışık olma- dıkları için tehlike anında şuur- larını kaybedip sevki tabiileri ile harekete başlayınca tüfeğin tüfek olarak istimalini unutuyorlar, O- nun içindir ki onlara süngüyü ta. bit bir surette sivri bir değnek gi- bi kullanmasını öğretiyoruz, Böy- lece ellerinde bir silâh olduğunu asla akıllarından çıkaramazlar.,, Askerlik çağı 17 yaşından 40 yaşına kadardır. Sulh zamanın. da mükellefler askerliğe 20 yaşın- da alınırlar. Senede 600.000 kişi bu çağa erer. Muayeneden sonra bunların 100.000 kadarı A sınıfı- na dahil olup orduya alınır, geri kalanı ise ihtiyata ayrılır. 1925 senesinde mekteplerde as- kerlik dersi ihdas edildi. Günün her hangi bir saatinde Japon şehir ve kasabalarının çıplak ve tozlu mektep avlularından geçerseniz hakiki silâhlarla talim yapan ta- lebe gruplarma rüsgeliti it. öy Zamani veya iş vakfizn nf 9 SİS! biraz daha dolaşacak © olursanız fabrika avlularında içtima etmiş 40 - 50 amelenin tahta silâhlarla askerliğe hazırlandığına şahit o - lursunuz. Düşünceli bir erkânı - harbiye, memleketi sefere hazır « larken, amelelere tahta silâhla ta - limi kâfi görmüş, hakiki silâhlı bir amele ordusunun tehdidinden hü- kümeti ari tutmak için.... Askerlik çağına gelmeden mek- teplerde talim gören 15 . 20 yaş- larındaki talebenin bu husustaki kabiliyetini inceleyen bir İngiliz zabitinin kanaatince bunlar, İn - gilterede zabit yetiştirme mektebi talebeleriyle, lehlerine olarak mu- kayese edilebilirler. Bu sistem fevkalâde neticeler veriyor. Tesir altında (kalacak yaşta olan gençlerde büyük bir askeri sevkitabii uyandırıyor ve onları bütün arzularını, Nirvana- ya kavuşmak için değil, hayattan nefret edip, daha iyi bir asker ol- mak için feda eden Samuraiya kavuşturuyor. Mançuryada Japon ordusunun 1931 - 32 manevralarını seyreden Amerikalı yüzbaşı Bettsin şu ifa- desi bu idealin Japon er ve subay- larına ne kadar iyi anlatıyor: “Japon piyadesi aşılandığını lünyanın en Istanbulunen ç ilânlarını HABE verenler kâr ederler. Japon erkânı harbiyesi süngü-j Ünen