ŞA Kauçuk (damlar Romanın mevzuunu hazırlayan: Edgar Valass. , Pas Direktörü Telefon ei. kauçuk e HABER YBU kavşs, Vaiven, kavşuk ok, veniha- nd ilye” SnifYyi yaralayan kavçuk kurşun Şunu isbaf ediyor£... ki Kauçuk adam | (9 kızın malımafı vara. fataf Jar çok Tehli- Hah Tehaid ettiler. Kimin MY ke/ailer ve eh elfiğim; öğrenmeyi ÜN Onları Tulma ©) (yamecduruz © da S ürk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. | 79. cu tertip 6.ci keşide1! 1.ci Teşrindedir Büyük İkramiye : 200.000 Liradır Ayrica: 30 000, 20.000, 15.000, 12.000, 10.000 lirahk ikramiyelerle beheri (50.000 ira Y hık iki mükâfat vardır. mw Saraçhanebaşı Horhor caddesi Ana-ilk Leyli-Nehari H . İL ” ” o rta-Lise Pa ayrıye ISESİ Tam devreli İlk sınıflardan itibaren ecnebi lisanma çok ehemmiyet verilir, Kızlar kısmı ayrı dairelerdedir. Mektebin hususi otobüsleri ile nehari talebe hergün evlerinden aldırılır. İstiyenlerin adresine tarifname gönderilir. İkmal imtihanları Eylülün ikisindedir.Kayıtlara başlanmıştır. Hergün 10 dan 16 ya kadar Direktörlüğe müracaat, Telefon: 20530 Yedinci icra memurluğundan: Bir borçtan dolayı mahetz olup ya, | di caddesinde Elkâtip hanı kapısında |şeses Dr. HAZIM tılmasına karar verilen 69 adet gri | açık arttırma ile satılacağndan ta - Muayenehanesini, Beyoğlu Bekâr renkte Ondüle | Kürek 20 — 10, lip olanların o mezkür gün ve saatte |ğ sokağından Hamalbaşı emek tarihine müsadif cuma günü saat 9| TAY CR SE UMALATA -— > sar ) i dan ona kadar Istanbulda Aşir efen- | racaatları ilân olunur. (14615) > * PARDA NLAR PARDAYANLA öbür başında Luben hâlâ” nöbet bek - Wyordu. Evvelâ Giz ve Kardinal dö Loren sonra Kossen Tavan ve metre - polit nihayet Marsel, Kitalan en af * kadan da yalnız kalan Hanri dö Mon- moransi çıktılar, Bunların hepsi çıkinen mahzen de - liğinin kapağı kalkarak © Pardayanın kafası göründü. Şövalye gördüğü ve duyduğu şeylerden dolayı sapsarı ke- silmişti. Gözünün önünde geçen bu hal, söy“ lenmesi derhal ölüme © sebep olacak müthiş bir sır idi, On caninin karşısında © bir korku eseri göstermiyen, kudurmuş bir ka - labalığa karşı koyan, yıkılan bir evin enkazı altında kalmağı gülümsiyerek göze aldıran Pardayan böyle bir sır. rı öğrendiği için baştan aşağıya kadar titredi. Düşünmeğe başladı. Dük döGiz Deviniyer otelinde geşen şeyleri gören ve duyan adamın bulunduğunu öğrenirse derhal bu a» damın vücudu ortadan kaldırılacak - tı, Pardayan, kılıcı elinde bulundukça ölümle karşı karşıya gelmeğe kork - nazdı.Asıl istemediği bundan sonra her zaman korku içinde yaşamağa mah- küm kalmaktı. Her sokak köşesi ken” disi için bir tuzak ve her yer düşman - larının gizlendikleri pusu yeri ola - caktır. Yediği ekmek acaha İtalyadan getirilmiş bir zehirle yoğrulu mu diye düşünecek, serbestçe © yaşamıyacak. tı. Çünkü her şeyde hayatına kasde- den gizli bir ölüm vasıtasınm saklı o lacağı muhakkaktı. Ali halde, Dük dö Gizin böyle bir adamm varlığından haberi olmadığına göre kendisinin nasıl hareket o etmesi icap ediyordu. Hazırlanmakta olan faciaya kol - ları bağlı bir seyirci olarak mı kala- caktı! Hayır. Bin kere hayır! Bu fe- sat heyetine karşı içinde müthiş bir kin uyandı. Pardayan kralı sevmiyor. du. Daha doğrusu onu © tahimiyordu. Dokuzuncu Şarlın varlığı ve yokluğu onca birdi. Fransa kralı kim olursa ol- sun, o kendisinden başka bir kral dü. şlinemiyordu. Fakat bu heriflerin ha- reketlerini pek fena ve çirkin buluyor” du. Ne tuhaf şey! Kralm muhafız as- keri kumandanı Kossen, - Bastil zin- danı müdürü Kitalan, Mareşal Tavan, Marşal Dödamvil . ilâh. Bunların hepsi rütbelerini, şereflerini, yerleri. ni kralın sayesinde kazandıkları hal- de, ona karşı riyakârlikta bulunarak arkasından kuyusunu (o kazıyorlardı. Kendisi yaradılışta oOmert, ve aslan yürekli olduğu için bu hali alçaklık ve döneklik sayıyordu. O halde ne yapmalı?.. Bunları ele mi vermeli? Asla! Asla! Şövalye böy- le bir alçaklığı kabul edecek yaradı - Mişta değildi. Bu düşünceler Pardayanın zihnin - den büyük bir süratle geçti. Ağır bir yükten kurtulmak isteyor - muş gibi omuzlarını silkti. (Vaktini böyle düşüncelerle geçirmek âdetinde bulunan bir adam olmadığı için man- tosuyla Yüzünü örterek Monmoransi- nin açık bıraktığı kapıyı kapamak İ- çin Lubenin kendisine doğru yürüdü - ğü esnada aralığa fırladı, ve Tibodan lâzımgelen | talimatı alan Lüben, sekiz yabancı şairin bu kapı - dan çıkacağını biliyordu. Hemen Ti - bonun yanına gitmek üzere çıkanları birer birer saymış ve sekizinci şair et. kımca sevinçle kapıyı kapamağa koş" muştu. Hesabımı altüst eden bu dokuzun - cu adamı görünce: — Hey! kimdir o. Burada ne ya - pıyorsun? diye bağırdı. Fakat bu hay reti ayni zamanda korku ve dehşete döndü. Çünkü bu sözleri söyler söyle- mez şiddetli bir (o darbe ile koridora yuvarlandı. Pardayan ise yerde inliyen Lube - nin üzerinden atlıyarak hemen soka- ğa fırladı. Mi FİRSAT BEKLİYEN KAPLAN O saatte Deviniyer oteli kapalı oldu. ğu gibi dükkânlar da ayni suretle ka” panmıştı, Bütün Paris uykuya dalmıştı. So - kaklar ıssız ve karanlık bulunuyor - du. Hiç bir yerden çıt çıkmıyor yal - nız bazan komşu ziyaretlerinden dö ” nen bir zenginin uşakları tarafından taşman fenerlerin © ışığında geçdiği görünüyordu. O devrin sokaklarını gözümüzün ö- bünde şöyle canlandırabiliriz: Muntazam ve bir hizada olmıyan ev lerin teşkil ettikleri girinti, çıkıntı » lar, karanlık gökyüzüne gömülmüş kuleler, rüzgâr fırıldakları, sivri ça- tılar 2 sıra mızraklı düşman askerinin karşılıklı durmasını andıran işaret ka zıkları, ay ışığının camlarına akset - ği Gotik tarzda evler, bazı yerleri çöken yol ve bunun ortasındaki bozuk kaldırımlarla çevrili yağmur sularının akmasına mahsus yer, su birikintile - rinden olma çukurlar, şimdiki Paris sokaklarındaki gürültü. ile katiyyen ölçülemiyecek. büyük ve korkunç bir sessizlik görünür, ara sıra, bir tü - fekli devriyenin bir teviye ayak ses - leri yahut gece hırsızlarının hücumu - na uğrıyan bir adamım çığlığı duyu - luyordu. Bunların hepsinin üstünde sayısız kiliselerin, manastırların çan kuleleri karanlıkta insana dehşet verirdi. Şimdiki üç milyon nüfuslu Pa - riste o zamanki iki yüz bin nüfuslu Pariste olduğu kadar kilise yoktur. Bu korkunç sessizlik içinde, bu sa- yısız kiliselerin saat çanları | tüyleri ürperten bir şeamet ile saatları vurur lardı, Herkesin evine çekilmesinden sonra serserilere, hırsızlara, külhan beyleri- ne, çapkınlara, sarhoşlara, derbeder - lere geniş bir alan (saha) olan bü sokaklarda yalnız başma gezmek için son derece korkusuz olmak lâzımgelir di, Bu zamanm senyorları sokağa çi - kınca mutlaka ata binerlerdi. Çünkü sokaklar pis kokulu bir bataklık ha - linde idiler. Geceleri ise yanlarında silâhlı ve meşaleli beş on kişi olmadan evlerinden çıkmazlardı. Bir kadın ise ancak bir tahtıravan, bir kapalı sediye ile gidebilirdi. Hak kın de bir çoğunun ya bir atı, ya bir katırı yahut bir eşeği vardı. Yalnız fakirler yaya gezerlerdi. Bundan — da anlaşılır ki, Odevirde Paris sokaklarından birinde gece vak ti tek başına dolaşmak ya bir serseri- nin yahut bir gece hırsızmın işi idi, »..* Hanri dö Monmoransi, hiç tereddüt etmeden Sen Denis sokağına dalmıştı. Mantosunun altında sağlam saph bir hançeri elinde tutuyor, ve acele etme- den sağ taraftaki evlere (sürünerek Sen Nehri tarafına doğru yürüyordu. Birdenbire durarak, o karanlık bir köşeye girip kımıldanmadan, duvara dayanarak, olduğu yerde kaldı.