a ——— Amerikalı bii profesörün garip hastalığı Şikagodan yazılıyoz: kanın Vi-konsin üniversitesi profesörleri-den Vilyam Elleri Leo - a7e korkusu, denen bir be- nesi),nde nard, “. yin h bu ada yaşıyor. Eğer örünmesi duvar. çecek olursa, “loko - y onu tekrar ge ri karısı kendisin - Birincisi ölmüştü. Şimdi Crays Golden isminde bir genç Yuz onunla evlenmiştir, Ve profesö - de kapalı bulunduğu du - rünmiyen mahbesini biraz « Bununla beraber, pro- e bir kere daha bu kor - kudan kurtulur gibi olmuştu. Fakat h,. dediği şey onu tek -! ar kapalı ladı yirmi sene profesörle bera - yaşamış ikinci karısı gibi, profe « sörün hapishane hayazını paylaşmak zaruretindedir. Birinci kadm daha pek gençken kayboldu, Fakat na bakarsanız, bu kadın bir deliyd | Bugün 59 yaşında olan profesör, dımağınım O hapishanesinden kaçmak İstediği vakitler ne olduğunu şöyle anlatıyor: . &virıden çeyrek kilometre kadar | uzaklaştım mı, bir şey yok.. Ama bira; İlerlediğim vakit, içimi bir Korkudur | gibi. Günün Birinde daha © korkunç alıyor. Fakat bu korku, o kadar zorlu değildir. Az daha ilerleyince, bu kor-| kü artıyor, lâkin gene kontrol etmek mümkündür, Biraz daha gidince, kor ku, patlama haline gelmiştir. Buna| birkaç adım daha ilâve etmek, beni| anlatılmaz bir yalnızlık içinde bıra - kıyor. O kadar ki atlântiğin ortasında denize düşmüş bir adam, O yahut yüz katlı bir binanın en üst katında aley- ler içinde bir odanın penceresinde gibi buluyorum kendimi Yalnız şurası o anlaşılmalıdır ki bu t, delilik (değildir. Bu hâdise meselâ bir kadının fareden kor kusu, yahut meşhur amiral Nelsonun attan korkması gibi bir şeydir. Ami - ral Nelson harbetmeği, at arabası i - çinde gezmekten ehven bulurdu. Bazı kimseler, küçük bir yerde ka- palr kalmak istemezler. Ruralardan korkarlar. Meselâ asansöre binmezler. Bazıları yükseğe çıkmaktan “korkar. Sahneye çıkmak korkusu, bunların en tanınmış olanlarından biridir. Profesör Leonard hu hastalığını bi - liyor, Üzereinde tetkik yapıyor, Ken - dini kurtarmağa çalışıyor. Bundan u- tanç göstermiyor. Derdini saklamı - yor. Fakat her zaman İçerisinde şu dü şüneeler vardır: Bir lokomotif günün birinde onun beyninde böyle bir has. talığa sebep olacağı yerde ayağını sa- katlasaydr daha iyi edecekti. Profesör ayni zamanda şairdir. İn- giliz dilini ve edebiyatını tam mana - siyle bilmektedir. Ve ( birden ziyade atletik sporların ustasıdır. » Amerikalı profesörü kendi kendine hapseden bu derdin temeli nedir? Bu “Lokomotif ilâh,, ne demek oluyor ki? Profesörün anlattığına göre, ken - ie daha iki üç yaşında bir çocukken | bir istasyonda, hayatında ilk defa o.| larak çek yakından müthiş gürültü -l ler yaparak bir tren geçmiş.. o ka - dar yakından ki, bir sıcak Istim hücu- Gar Mânası izah edilemiyeng korkular böyle hastalık- | lar tesirile doğar odasına 'adam kendisini ! “iki hayat, isimli şiir o kitabında ba ha p “Yüksekten korkmak,, pro- fesörün uğradığı illetin bir başka türlüsüdür. Böyle bir altıntan itilmekte olan bir kafes içinde sanar. mu biraz kendisini yakmış da. O za - man kendisini oöldürmeğe geliyorlar sanmış... Çocukken bu hâdise yüzünden si - nirli olmuşsa da, sonraları korkunun epey önüne geçebilmiştir. Bununla beraber, meselâ sokaktayken kendisi. ne birden bir hal olur ve derhal evi- ne koşuyordu. Çünkü korkunun ta kendisi, beyninin içinde çöreklenmiş yatıyordu. Yuva bulmuş bir mikrop bir şiddetle pathyacaktı, Leonard büyümüş, İngiltereye, Al -| manyaya gitmiş ve otuz yaşınday -| ken Amerikanın Viskonsin üniyersite- | sinde profesörlüğe ( başlamıştır. Bu sırada, bir akıl hastanesine girip çık- mış bir kızla evlenmiş ve talie bakın ki bu kadın bir yıl sonra ölmüştü Beyni içinde mahpus olan profesi 4 bahse dair yazarken karısına getirdiği çiçek demetlerini şöyle anlatıyor: “Bu kırmızı güldür, sevgilim, bu da beyaz! “Riri aşkın rasıdır. “Yeşil saplarından saçlarına taka - rak güleceksin sevgilim... Fakat tam tersine, bu kadın, dudak- larını bir daha açmamak — delicesine olsun — bir daha hiç gülmeden ka - pamıştır.,, İşte bu ölüm, profesörün kendi bey- ninde “lokomotif ilâh, (dediği şeyin yeniden patlamasma sebep olmuştur. Yalnız makineler, trenler değil, ka- Tabalıklar, sokaklardaki nakil vasıta - Tarı her türlü gürültü, hattâ takvim (çünkü ilk takvimi hayatında ilk de- fa korktuğu gün görmüştü.) Kendisini rahatsız etmeğe başladı. Evinden de çıkarak (© üniversiteye| yakın bir daireye taşındı. Belli başlı hir mesafe içerisinde rahattı, bir şeyi yoktu. Fakat biraz (açılınca derhal kaçıp gene evine dönmek istiyordu. Kafasmdaki © merhametsiz ilâh onu geriye doğru kovalıyordu. safiyeti, öteki ihti - ” İlk karısının © böylece ölümünden sonra üniversiteye gelen Şarlot Karl. ton İsminde genç bir kızla o evlendi. Kızıl saclı. ve çekici hir kız elan Mis Karlton beyaz saçlı, yakışıklı ve garip şairi görerek sevmişti. Onun edehiyat vadisindeki eserlerini o öğrenmiş, iyi, bir yüzücü, atlet ve mükemmel bir ter. | biyeci olduğunu görmüştü, Profesörün kafasındaki “lokomotif HABER — Akşam Postası adam asa re binemez çıkmaktan ürkmüş, herkesin bildiği korkulardan biridir. Bövle bir adama sahnedeki piyano ve halk adetâ birer canavar gibi kor- kunç gelir. ilâh! Mis Karltona vız geliyordu. Her şeye rağmen profesör hayattan biraz anlama fırsatını bulabiliyordu. Bundan başka, evlenmelerinde ön - ce profesör kendisini uzaklara git - mekle de alıştırmağa başlamıştı. Sev gilisinin resmini alır ve (bisikletiyle memleket içine doğru açılmağa çalışı- yordu. Korkularını yenmeğe uğraşıyordu. Arabaya binse, kendisini trende far - zetmeğe çabalar ve böylece bütün ve- himlerini unutmak, içerisindeki dikta- törden kurtulmak isterdi, Altın tozundan pud stalıklar)| A dut yer kork suna kapılmış 4 Profesör Leonard Profesörün şimdiki üçüncü karısı kendisinden 32 yaş gençtir. Profesör bunlara muvaffak oldu. Şikagoya sevgilisinin evine kadar gi- debilmişti- Evlendiler. Fakat balayı yapmağa çıktıkları vakit “Tokomotif | ilâhi, kendisini derhal (o göstererek dir. Böyle rin hızla uçtuğunu sanarak uya nanlar çoktur. Fakat yirmi yıl sonra, böyle buhran- lar esnasında kocasının tahammül e dilmez sözler söylediğini ve bunun bir seri halinde devam ettiğini ileri süre- rek boşanma davası açtı ve boşandı. » Fakat Amerikanın o Viskonsin üni « versitesi profesörü bugün gene evli - dir. Aralarında 32 yaş fark olan 27 yaşında birisiyle» fi Yalnız bütün bu zamanlar içinde, herkesçe duyulan bu garip “beyin has- tası adam,, bir çok kimselerin dikkati. ni çekmemiş değildi. Üçüncü karısı da belki bu şair adama böyle bir hevesle varmıştı, Fakat profesör, kendisini oaçmağa, evinden çok uzaklara gitmeğe çalıştı. Zı gibi, odasından çıkmağa fırsat ver - miyecek kadar küçücük bir hücreye kapanma hastalığına da tutlabilir, ee onları tekrar eve kaçmağa mecbur et- | ———X-— —— ti, Profesör, Mis Karlton fle yirmi yıl beraber yaşadılar. — ra ği icat edile fakat herkes kullanabilecek mi? Yüz makyaj için altın tozu kullanılmakta oldu . gunu hiç duydunuz muydu? Duymadımızsa yazıları okuyun: Sanatini sahnenin ve beyaz perdenin bütün kadın yıldızlarının yüz tuvaletlerinde göstermekte olan Jak | Dovin adlı Hollivut güzellik mütehassısı, makyaj sana- | tinde yeni bir usul bulmuş ve kullanmağa başlamıştır. | Bu usul hakiki alı yapraklarındlın yapılmış bir po - yaldızlayıp büsbütün gü - mada ile kadın güze'liğini zelleştirmektir. Terkibi gizli tutulmakta olan bu kozmatik 14 karat lık altın yapraklarından dökülmüş zewreleri İhtiva öt - mektedir ki bu zerreler elverişli yağlar ve mahlüllerle karıştırılarak bir pomat haline konmaktadır. Pomada fırça ile yüze sürülünce, görünüş tam arlamiyle zerrin oluyor. Bu makyaj gerek sunT gerekse tabii güzel görünmekte ve foloğrafa mükemmel bir surette uymaktadır. aşağıdaki lüzum olmaksızın ter Dovin, 14 ayar Burada resimlerini gördüğünüz güzel kızların yüz- leri yaldızlanmaktadır. Bunlar makyujcinin usta eline bile güzeldirler âmâ Unutmayın ki günün modasına uymak da güzelliğin icabıdır! Bugünlerde güneşin tunçlaştırdığı kadar moda olduğunu ve çok beğenildiğini erin ne en Mis- altın makyajımı düşünmüştür. renk) Bu mütehassıs oldukça yaşlıdır ve kadınların cilt. lerini yakmamak için güneşten kaçındıkları günleri hatırlamaktadır. O günlerde rüzgâr ve güneşin kavur- Şimdi ise kad duğu tenler bir gece tuvaletine pek de elverişli sayıl- mazdı. Günün modası fildişi renkti, ınların hepsi bol güneş ışığı ve temiz havaya can alarak tabiatin kendilerine vereceği rengi benimsemektedirler. İşte güneş ve havaya koğacak va- kit bulamıyanlar da derin gölgeli pudralar kullanmak. ışıkta gayet bunu daha iyi temi la bu ten rengini temine uğraşmaktadırlar, Mister Do. vin İse, makyaj pomatlarma altın tozu karıştırmakla in etmiş olmaktadır. Sür'atten ürkmek de diğer bir korku illetis adamlar içinde gece yattığı yes DAA A A m ye A, AŞ