17 EYLOL — 1935 o Tefrika numarası: 7 Karısının yanında bir adamı tahkir ederek onu küçük düşürmek, Hızır reisin aldığı terbiyeye ve un Türklüğü HABER — Akşam Postası Yazan: (V&- NG) iş a KIZI N“ gg mmm Yazan: Rıza Şekib Le Artık kulübe tamamile yanmıştı, Ebülulâ tünel havasız kalmıya başlayınca, dışarıya fırlamak için kapıyı zorladı, ve... Filhakika, vahşiler, batan ku -| rın acı bağırışlarını işiten vahşile- n mertlik şiarına uygun değildi, Korsan demin azarladığı Prensin kolunu dostca tuttu Geçen tefrikaların hulâsası Hızır Reis (Barbaros) kendi. ine tâbi Ağrıbos adasının pren - sine iki kadırga ile geliyor. Bu tabiyete isyan gösteren prensin karısı Anita, ona bir sulkast ha- zırlıyor. Merasim merdipenin - den girerken başına somaki bir saksıyı düşürüp Hızırı öldüre « cek. Şark tarafından doğu esip ge- len hafif bir rüzgâr, deniz, zeytin ve çam kokularının baş döndürücü halitasını Anitaya doğru getiriyor- du. Sarayın bahçesi, kiznbilir han- gi asırlardan kalma, belki İsa pey» gamberin doğuşundan evvel dikil- miş kalın kütüklü ve bodur zeytin ağaçlariyle doluydu. Yalnız bi nanın hayli yakınında koskoca- man ve yemyeşil bir çınar vardı. Bu bir tek ağaç, bütün zeytin ko- ruluğundan hem daha güzel, hen de daha heybetliydi. Kokusu duyulmakla beraber, ortada biç çam ağacı görünmü - yordu. Fakat bütün Yunan uda - larının toprağı gibi, burasının da yeri, sanki mahvolmuş milyonlar- ca çamm reçinesiyle dolu gibiydi Kırmızı ve topaçlaşmış,. Akdeni adalarma has garip bir topraktı. Çam kokusu bu topraktan eli - yordu. Prenses gittikçe yükselen gü - neşin sanki tahammur ettirip büs - bütün şaraplaştırdığı bu sarhoş e dici havayı ciğerlerine ihtiras; çekerek, kale kapısında: içeriye giren, çiçek serpili halılar üzerin- de yürüyen bu heyecanl: kalaba- lığı seyrediyordu. Bir takım açık başlar. tehalük le yerlere kadar eğiliyor, sağa 80- çevriliyor, heyecan gösteriyor- lu, Kocasının da başı, bunlar a- rasındaydı. Ve bir takim kavuklu başlar.| dimdik duruyordu. Sank' hareke? | siz gibiydiler, Heyecan gösterm' | yorlardı. Bunlar, Türk'erdi. Va: kar içinde, yavaş yavaş ilerliyor lardı. Önlerinde rukün varan, secde eden karşılayıcılara karşı ellerini göğüslerine götürerek kıst selâınlar veriyorlardı. Ainitanın gözü, bunların arasın- da en uzun boylusuna ilişti: — Çınar gibi...., diye düşün. dü, Evet, bu adam, Yunar. zeytin likleri arasma tek başına düşüver - miş. onların içinde göğe yerişmiş şu çımara ne kadar ben: u1yordu. Prenses, onu şimdiya kadar hiç görmemişti, denebilir. Maha ev velki gelişlerinde, birer hahaneyle yanına çıkmamıştı. o Kocası gib yerlere eğilmek kibrine dokunmu;| tu, Hem, müslümanların, kadın: | erkekten aşağı tuttuklarına kanı) olduğu için, Hızır Reisir yanmdz| kocasından bile aşağr sayılmak | maazallah, tahammül eğilir sey | lerden miydi?.. Evvelce eN uzaktan hayal meyal gördüğü bu adama şimdi dikkatle bakıyordu. Henüz saka! koyuvermemişti, Altın sarısı bi yıkları ve alnına doğru kıvrılan altın renginde kaşları verdı. Ten denizciliğini derhal anlatacak de recede bakırlaşmıştı.. Başımdaki küçük sarık ve sırtındaki yegâne elbise olan göğsü açık, kollar: bol, yakasız gömlek, gene denizcilere has bir temizlikte, sakız gibi, bem- beyazdı. Bacağında, aşağıya doğ- fa darlaşan şarabi bir sulvar var. dı. ,Sol yanında, alabildiğine ko- caman bir eğri kılıç sallanıyordu Ayağında çorap yok, gene koyu renkte papuçlar vardı. Kalınca baldırlarından sonra bilek kemik: lerinin hissolunur derecede ince- lişi Hızır Reisin çok güzel (bir ırktan geldiğini anlatıyordu. Anita, somaki saksıyı eliyle ok şıyarak: “.— Ne olursa olsun...,, dedi. Türk korsanı, altı yedi yaşında ve tıpkı kendisi gibi giyinmiş, bit erkek çocuğunu elinden tutmuştu Bahçenin ortasında durup Onu Prense göstererek: — Manevi çocuğum Hasan.. «dedi. —'i — Nasıl, güzel oğlan değil mi? Evlâtlığım... Prens Cilberto d'Albertino: 4— Oristi?.. odedikten sonra sanki istimdat ediyormuş gibi, kor- kak korkak etrafma bahtı, Çocuktan bahsettiği sırada, Hı- zır Reis, gömleği ve sarığı kada: beyaz dişlerini gösterip gülmüştü. Fakat, bu “oristi,, onu kızdırdı. Bu sefer, gayet fesih bir rumca ile: — Sana geçen sefer türkçe öğ- renmeni tenbih etmiştin.. Zanne- derim, Prens!... dedi. Bunu yap- man, yalnız tâbi bulunduğun kuv- vete karşı lâkaytliğini göstermek le kalmaz, ayni zamanda zekân hakkında herkesi şüpheye düşü rür, Ağrıbos adası, devletimizce Midilli ile ayni sıralarda fetho- lundu. Bak, o zamandan sonra ben doğdum, büyüdüm, #âkim m. - Yüksek Mühendis Mektebi Arttırma ve Eksiltme letten olduğum halde tâli milletin dilini nasıl konuşuyorum... ki sen, beni hâlâ karşında türkçe- den başka dil konuşmuğa mecbu: ediyorsun! Emin ol ki bozuşaca- ğız. İtalyansın, Rumlar arasında rumcayı öğrenmişsin. Türkçe bil. miyorsun... o Sana fena muamele yapmağa mecbur kalacağım... Prens, büyük bir telâş eseri gös- terdi Bir özür bulmak: istiyordu. Kendini temize çıkarmak için: — Zevcem cariyeniz £ türkçeyi çok iyi, tıpkı ana dili gibi konuşu: efendimiz! dedi. (Bendeniz de, bundan sonra öğrenmeğe gayret edeceğim... Söz veriyorum... Böyle söyliyerek, balkona dön- dü Hızır Reis de başm: kaldırın ca, genç kadmla gözgöze geldi. Belki bir an süren bu bakışma dan sonra, Hızır, Prense karşı mu- amelesini derhal değiştirdi. Kar: sınm yanmda bir adamı tahkir e derek onu küçük düşürmek, aldr- ğı terbiyeye ve Türklüğün mertlik şiarma uygun değildi. çu Birdenbire, Prense alnan mua- onun kolunu tuttu: — Senin menfaatin için bunu söyledim, muhterem biraderim! dedi. Alaturka terbiyenin verdiği bir itiyatla, kadının bulunauğu bal kon tarafma doğru ilerlemek is . tememiş gibi, etrafıma baktı, — Ooo... Benim çınarın altını ne güzel hazırlatmışsmız! Haydi oraya gidelim... (Devamı var) Kiralık daire Kabataşta, Sedüstünde Çürük: sulu Mahmud Paşa apartımanında gâyet güzel manzaralı Obüyük beş oda ve bir sofalı, mükellef ha- mamlı bir daire kiralıktır. Tramvay istasyonunun hemen yanındadır. Taksime de yakımdır. Jübenin etrafına toplanmışlar ho- ra tepiyorlardı. Yangın, bütün dehşetiyle kulübeyi sarmıştı. İçerde diri diri yanıp kül ola- cak olan dört canm, çıkaracaklar rı haykırışları bekliyorlar ve bu geçiktikçe (yüzlerini bir endişe Halbu-| kaplıyordu. Karşa, sessiz durmanın vahşi- leri uyanık bulunduracağını his - sedince Ebülülâya: — Böyle durmak lehimizde ol- mıyacak dedi. Sen bir dakika as- lanlarla uğraş.. Ben kulübenin ya- nına kadar gidip orada acı acı ba- ğıryrm.. Bu adamlar, bizim başka ye yandığımıza hükmedemez - er, — İyi amma yalnız senin ba - ğırman kâfi mi? Ya ben. — Sen de sonra!. — Ya aslanlar., — Onları da bağırtırım. Karşa gitti, Az sonra tünel yo- ları daha canlandı, Hattâ bir ara, Karşanın acı bağımmalarını vahişi- lerin yaygaraları bastırdı. Fakat bu arada tünelden, Kar- şanın acı bağırışlarını duyan as - lanlar, onun bir hücuma uğradığı. nı sanarak kükremelerine Ebülü - lânm yanmda başlamışlardı. Ebülülâ, onları muhafazaya imkân bulamadr. Elinden kurtul- dukları gibi Karşanın bulunduğu tarafa koştular, Karşa, arkasından bir gürültü. nün koşarak yaklaştığmı duyun - ca başmı çevirdi. Karanlıktan hiçbir şey görülmüyordu. Fakat a- yak seslerinden bunların aslanlar olduğunu kolayca anladı ve sakin- leşti, Hayvanlarm gelmesi bir bakı- ma fena da olmamıştı. Yanan ku- İübenin yakınmda onları bağırt - mak kabil olacaktı. Nitekim böy - le yptı. Hayvanları üç defa fası « lalarla kükretti. İki aslan ve bir Karşa dar geçidi tamamiyle kapa- mışlardı. Bir aralık nefes almak imkânmı (o bile * kaybetmişlerdi. Karşa kulübenin tamamiyle yanıp bittiğini, ateşli ağaçların geçide açılan kapı üzerini kapladığını zannediyordu. Geçidin birdenbi - re bu kadar havasız kalmasının sebebini başka türlü izaha imkânı yoktu. Kapınm da tutuşması ihtimali vardr. Şayet bu olacak olursa va- ziyet bösbütün kötüleşecekti, Du - manlarm hava cereyanı tesiriyle tüneli doldurmaları ibtimali var- dı. O zaman ne yapacaklardı? Dışardan Karsanm ve aslanla- rin sevinçlerine ölçü yoktu. Karşa Ebülülânın yanma dön- dü. Orası kapıya yakın olduğu i - çin daha havadardı. Ebülülâya: — Öteki kapı tamamiyle ka - panmış.. Hava gelmiyor. Burada fazla kalamayız, dedi. — Zaten çok kalacak değiliz. Kulübenin yanışı tamamiyle bitti. Herkesin bizi öldü sandığını yay- garalarmın çokluğundan anlıyo - rum, Âz sonra bu kapıyı kırar ve dışariya firlarız, — Bu kapmın kolay kırılaca - ğmı sanmıyorum. Açılabilir bir şey olsaydı vahşiler her halde akıl ederler ve tedbir alırlardı. — Hayır.. Ben yokladım., Çok kolay açılabilecek., Bizim tüneli keşfedip oraya saklanabileceğimi. zi akıllarma getirmemiş olacak - — Böyle olmasını temenni ede- rim, — e Kafamı bir düşünce — Nedir? — Dışarıya çıkar çılimaz bu Kas dar kalabalığın hücumuna uğra « muyacak mıyız? “Devamt var) © © Sarıyer gençler mahfelinin büyük deniz gezintisi Sarıyer mahfeli Kırklareli say- lavı Bay Şevket Ödülün himaye- lerinde güzel bir gezinti tertip et- mişlerdir. Gezinti 21 eylül bu cumartesi akşamı şirketin 71 numaralı vapu- riyle yapılacak ve sabaha kadar sürecektir. Vapurda mükemmel bir caz » bantla bir de incesaz heyeti var « dır. Ondan başka da mahfel genç» leri tarafından birçok numaralar yapılacaktır. Davetlilerin hoş bir gece ge » çirmeleri için şimdiden hazırlık « lar yapıimaktadır. Üye arkadaşların cumartesi akşamına kadar davetiyelerini maları rica olunur. HABER AKSAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu ; Istanbul 214 Telgraf gdresi : istanbul HABER Yazı işleri telofonu : 21872 Idörevellân ,. o : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye © Ecnebi İLÂN TARİFESİ Ticaret ilanlarının gi Rssmi uârların 10 MUPUNE Ze Sahibi ve Neşriyat Müdürü : komisyonundan Tahmin i.inci ihale eksiltme bedeli peyakçası günü sasti 18-9.935 (350) aded yatak ve (350) aded yorgan çarşafı 1425 (o 106,87 rl Stoboret (bir aded) 360 27 15 Motörlerden çıkan gazların tahliline mahsus alât (bir aded) 85 640 16 Mekteb için yukarıda yazılı mevad açık eksiltmeye ko » nulmuştur. Eksiltme saatleri ve tahmin bedelleri ile birinci pey paraları hizalarnda gösterilmiştir, İsteklilerin şartnamele- rini görmek için her gün eksiltmeye girmek için de belli gün ve saatte teminat makbuzları ve arttırma ve eksilime kanunu - nun 7 inci maddesinde yazılı vesaik ile beraber komisyona müracaatları ilân olunu.. (5177) a ee m Serseriler yatağı romanı İnumaradan 237 numaraya kadar hazırdır, Vakit kü- tüphanesine müraca- at edilerek alınması la MN İ KUPON 246 17-9.-935