17 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

17 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kauçuk adamlar Romanın mevzuunu hazırlayan: Edgar Valass3 . kauçuk adamların peşin iü ; /$7e sarların pe ii ef idir. Övün mwavınimi ü rü. Dikkat edin öle ; raöfer, buğün o bana ehirkeh'alrler. SUK ag Ja er HABERİ, a bir adam var. #JO'Sen mısın Yi Zİ /ve json Swra//e ös. #üne gidimz rojek/örle aydın. Bizi ikiye AT) ; fendi le. z is//yorlar. Kli ARSIZ DA unu değ ZI Trol; Taöandak rel uzandı... di ko Urşun Daiğiyi ağır sure/ö yara /am 2 ” Istanbul gümrükleri baş i Ademi iktidar direktörlüğünden: | Başmüdürlüğümüze bağlı Güm rüklerde açık veya ilerde açılacak |ii İBel gevsekliğine 12 lira asli aylıklı memurluklar için 23/3/935 Pazartesi günü saat 13 30 da Başmüdürlüğümüz binasında kâtiplik ve daktiloluk müsabak“ı H o rm Oo bi n isi Tafsilât: Galata posta imtihanı açılacakdır. # kutusu 1255 Memuriyet isteyenlezın en aşağı orta mektepten mezun bulunma | iSssssmz ları ve memurin kanunun 4 üncü ve : beşinci maddelerindek; şartla: F m mi SERRA Ear haiz olmaları ve hiç bir yere devam etmemeleri lâzımdır. İmtihana gı |fi KIMYAGER receklerin mektep şahadetnamesi, hüsnühal kâğıdı, aşı kâğıdı, sıhha: #Hi ü Ss a m ii d di I n raporu ve nüfus hüviyet cüzdanla. iyle evvelce her hangi bir resmi ve # Umumi idrar tahlili 100 kuruştur. ya hususi müessesede bulunmuşlar: a oralara aid bon servisleri o gül iğ Bilumum tahlilât Eminönü; Erik behemmehal -göstermele,. mecbur: dir ği ve Eytam bankası karştsmda İzzet- İsteklilerin yukarda yazılı gün ve saatten evvel dairemize dilekçe- ii bey hanr, lerile müracaat etmeleri wabeder, “5610” |amesnniniz Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. 79. cu tertip 6.cikeşide1! 1.ci Teşrindedir Büyük Ikramiye : 200.000 Liradır Ayrıca: 30.000; 20:000; 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle beheri (50.000 lira) lık iki mükâfat vardır.. 82 PARDAYANLAR PARDAYANLAR Ss Her resmigeçitte, her o manevrada, her av eğlencesinde kralm » yanında bulunduğu için Pardayan onu birkaç kere görmüştü. Şövalye düşündü: — Acaha, muhafız. kumandanı ile| papaz Tibonun iştirak ettikleri bu şa-| irlerin toplantısı nedir. Ne için usta) Lündrinin yerine Lüben bu adamları karşılayor? ! Son derece bir merakla Lüben ve| Kossenin hareketlerini © gözetlemeğe koyuldu. Kebapçı (o dükkânında fırın başında uğraşan usta Lândri, büyük salonun son tarafında bulunan mut - fağın geniş penceresinden salonda geçen şeyleri görebilirken hiç dikkat etmiyordu. Lübenle misafir hizmetçi kadınların sofrayı kurdukları salona girdiler, Boş yere kırmızı tüylü şapkalı ada- mın yüzünü açtırmağı uğraşan Lü - ben: — Mösyü, ziyafet burada olacaktır, dedi. Konsen: — Daha uzağa gidelim! verdi, Öle taraftaki oda boş olduğu gibi buradan da on beş kadar iskemle di - Ğili bulunan başka bir odaya gecili - yordu. Bu dördüncü odanın sol tarafında da bir karanlık oda vardı. Kossen bu- raya girdi ve Lüben sordu: — Bu Kapı nedir? — Bu kapı dört oda boyunca giderek sokağa açılan bir koridorun kapısı - dır. — Pekâlâ bu dışardan açılamaz mı? Lüben gülerek kalın kapıyı kapatan Ki büyük sürgüyü gösterdi. — Bu âlâ! Peki papaz nerede otu - racak? cevabını —Kardeşim Tibo mu? Büyük salon- da, Ziyafet odasının kapısı oOÖnünde! Oh, kimsenin buraya giremiyeceğin - | den emin olarak siz de rahat rabat şi- irlerinizi okursunuz. — Siz de anlıyorsunuz ya! Rizim il. hamlarımızı kolayea kapmak istiyen birçok kıskançlar vardır. — Evet, ilham hursızları... ! Kossen başıyla tasdik etfi. Sonra gel- diği odadan geçerek ziyafet salonu- İ nun kapısına geldi. Ve gözden kaybol- | du. Pardayan kendi kendine: — Acaba bu gece Deviniyerde ne o - Şövalye zamanını düşünmekle ge - girenlerden değildi. e Yaradılışda ve sırf nefsini korumak için meraklı idi. Fazla tereddüt etmeden, belki Lübe - nin bile bilmediği hakikati öğrenme - ğe karar verdi. Pardayan otelin her tarafını tama- men biliyordu. Hemen ayağa kalka - rak Pipoyu çağırdı ve üç hizmetçi ka- dının Sofra hazırlığını bitirdikleri zi - yafet, salonuna girdi. Süratle bura - dan boş odaya girdi kapıyı kapadı. Sonra iskemle dizili olan odaya burü- dan da karanlık odaya vardı. Bu oda, rutubetli ve taştan duvsr ları örümcek ağlariyle örtülü olan bodrum gibi bir yerdi, Sokağa çıkan koridora yukarda İsmi geçen kapı - dan ve iskemlelerin dizili bulunan o - dadan da üst kısmı kafesli ve tozlar içinde bulunan kücük bir kapı ile ge- giliyordu. Bu karanlık (o bodrumsu oda usta Lândrinin mahzenlerine inilen yerdi, Bunun bir köşesinde o demir halkalı bir kapakla kapalı bir delik bulunu - yordu. Pardayan, sadık Piposu yanında ol- duğu halde mahzenlere inilen merdi - wenlerden aşağıya inerek her yeri lâ- yıkıyle gözden geçirdikten ve her şe- yin her zamanki gibi yerli yerinde ol- duğunu gördükten sonra kapaklı mah- zen deliğini açık bırakarak gene ka- ranlık odada bir köşeye saklandı, Şimdi Şövalyeyi burada bırakarak ölelin büyük salonuna dönelim: Saat dokuza doğru şapkaları kır - muzı tüylü ve mantolarma adam akıl- hu sarılmış üç kişi daha geldi. Lüben bu esrarengiz adamları kar- şılıyarak siyafet salonuna soktu. On dakika sonra iki kavalye daha sonra üç kavalye başlarında ayni kır- mizi tüylü şapkalar olduğu halde De- yiniyere girerek Lüben vasıtasiyle 2i- yafet salonuna götürüldüler, Bunları salona götüren Lüben kendi kendine mırıldandı: — Sekiz kırmızı tüylü şapkalı adam, hesap tamam oldu!. Bu anda, beyaz sakallı, dalgm ba:- kışlı, kırmızı yüzlü bir papaz da ka - pıdan içeriye girdi. Papazı karşılamağa keşan Lüben: — Kardeşim Tibo!.. diye haykırdı. Papaz yavaş sesle sordu: — Sekiz şair de geldi mi? Lüben eliyle ziyafet salonunu gös - terereki — Buradalar! cevabımı verdi. — Pekâlâ! Şimdi gözlerimi | iyice dinle! Mesele çok mühimdir, anlıyor- sun ya! Bunlar bizim şairlerimizle im- tihan olacak yabancı şairlerdir. — İyi ama birader, nasıl oluyor da| sen de şiir işlerine karışıyorsun? 'Tibo ciddi bir tavırla: — Lüben kardes! Bizim azizi ve muhterem başpapazımız o Mensenyor Sarbin dö Sent Fuva bu otelde bol bol yeyip içmek için manastırı terket- menize her ne kadar izin verdiyse de. sözlerini söylerken Lüben lâfı keserek inler gibi: — Kardeşim.. Ah 'Tibo kardeşim! di. ye yalvardı.? — Evet... her ne kadar bu muhterera adam sizin son dereceye varan pisbo- Zazlığınızı düşünerek hakkınızda çok merhametli davrandıysa da böyle her- İ seyi fazla merak etmekten doğan rö- nahlarınızı da affedeceğini sanmıyo z rum, — Susuyorum kardeşim! — Sizin sual sormağa hakkımız yok- tur. Yoksa tekrar manastıra girer « siniz hal. — Merhamet kardeşim.. Yemin e « derim ki bir daha ağzımı açmıyaca- ğım... — Pekâlâ,. Şimdi şu salonun kapı - sı önüne hemen bana bir sofra kuru » nuz! Çünkü karnım acıktı, 'Tibo bu son sözleri söylerken sesini biraz tatlılaştırmıştı. Diliyle dudakla- rını yalıyarak: — Lüben kardeş! ne kadar mes'ut- sun! sözlerini yy kendisini alamadı. — Aziz kardeşim! Ne yiyeceksiniz? — Az bir şey!. Yarım tavuk, bir bö- rek, bir omlet, biraz (tatlı, dört şişe Anju şarabı.. Evvelki halim olsaydı altı şişe isterdim ama,.. Heyhat, biraz ihtiyarladık! Papaz, kendisinden o İzin almadan kimsenin içeriye girememesi için ka - pınm önünde oturdu. Tibo istediği şeyleri masanın üzeri. ne koyan Lüböne: — Şimdi, Lüben kardeş; © sözlerimi

Bu sayıdan diğer sayfalar: