Kılıç dişli kapian (X:9)un Hindistan ormanlarındaki maceraları 1s Jan uyurken kıskanç eskipdirihci kadın bimbçak/a ifer girmişfi. Bu sirada Maykla'kofı, gözleri çıkarılmak igin göfürülüyorlar. Zorkma Beyaz a- < Ye Z Et meleri yerine | OM ân vonunken. “Yalnız dı evineY9g rm ö O Yüksek mühendis mektebi arttırma| ve eksiltme komisyonundan: Mektep Fizik laburatuvarı için Komisyondaki şartnamesine merbut liste ve kataloğları mucibince (14031) iira (39) kuruşluk Fi zik alâtı kapalı zarf usulü ile alınacaktır. Teminat akçesi (1052) li ra (40) kuruştur. Zarflar 4 . 19 - 935 saat (15) de açılacağından is teklilerin zarflarını saat (14) e kadar Gümüşsuyunda mektep dahi | lindeki Komisyon Reisliğine arttırma ve eksiltme kanununun 2 irc | ve 3 üncü maddelerinde yazılı vesaik ile beraber tevdi etmeleri ve şartnamesini görmek için de hergün mektebe müracaatları ilân o lunur. (4740) | YARIN AKŞAM Harbiye'de BEL VUJ Bahçesinde İ Yaşar ve Celâl in Gecesinde Büyük san'atkârları dinlemekle beraber meşhur Kavuklu All Beym orta oyunu, çengi ve monolog ve sürprizler. Tel,49091 “ PARDAYANLAR PARDAYANLAR 35 Hanri, onun tarafından gelecek lâ- net ve hakareti bekliyordu. Fransuva elile Hanrinin omuzuna virarak; — Gebereceksin! Dedi. Hanri şiddetle bu tazyikten kendi- ni kurtardı. Geriye sıçrayarak kılıcmı çekip siper aldı: — Galiba burada ikimizden birisi- nin ölmesi İâzımgeleceğini söylemek istiyorsunuz ağabey? — Senin gebereceğini söylüyorum. Fransuvanın bir ölüm ıslığı kadar soğuk sesi Hanriyi titretti, Pransuva kılıcını ağır ağır kının- dan çıkardı. Bir kaç saniye sonra iki kardeş kı- lıçları çaprasvari biribirine değmiş gözleri biribirine dikilmiş olduğu hal- de karşı karşıya hamle vaziyeti aldır lar. Hiddetle parlayan bu iki bakışta kin ve düşmanlığın, yeis ve acının çar- pişışı okunuyordu. Ortalığı kaplayan karanlıktan dolayı biribirlerini göre miyorlarsa da gözlerinden fışkıran ateş varlıklarını belli ediyordu. .İ Hanri bütün kuvvet ve dikkatini; döğüşe vererek sahte hücumlar gös- termiş ve hattâ üç kere ciddi hamle ler yapmışken Fransuva kayıtsız dav- ranıyordu, Gözlerile kılıcı kontrol ediyor fa- kat düşüncesi bambaşka şeylerle uğ- raşıyordu. — Demek ki karımı kandıran kar deşimmiş! Bir kardeşin ihaneti insa- na ne kadar ıztırap veriyor. Yesimin son dereceye varmasının bu kadının bir fahişe derecesine düşmesinden i- leri reldiğini zannediyordum. Hayır bu canavarlığı ve karımın âşıkımın İs- mini öğrenmekten başka isteğim kal mamıştı. Yarabbi, bu anda niçin kederimden ölmedim? Bu ismi soracak yerde ken- di dilimi niçin koparmadım. Kardeşi- mi öldüreceğim. Pek iyi, ya sağ ka- lırsam?. Kardeşimin ihanetinden do” gan acılarım nasıl dinecek? Hanri şiddetli bir hamle ederek kılıcını Fransuvanın boğazıma hafif- ce dokundurdu.. Bir damla kan aktı, Bunun üzerine Fransuvanın düşünce- sinde bir değişiklik oldu. Hiddetle her şeyi, (o karşısındakinin (O kar- deşi olduğunu unuttu. Aklında yak nız Janın âşıkı ile karşı karşıya bu- lunduğu vardı, Kılıcının kabzasını daha büyük bir asabiyetle kavrayarak üç kısa adım attı. Her iki kılıç biribirine şiddetle Şarpıyordu. Yavaş yavaş göğüs göğü” se gelmeğe başladılar. Bir iki saniye zarfında kılıç şakır- tısından ve iki döğüşücünün kısık kı- sık nefes almasından başka bir şey duyulmadı. Sonra Hanrinin fırlattığı bir küfürü derin bir sessizlik takip etti, Arkasından bir inilti ve yere dü- şen bir cesedin gürültüsü işitildi. Fransuvanın kılıc, Hanrinin > göğ- sünün sağ tarafını üçüncü kaburga kemiğinin üstünden delmişti. Frarisu- ya bir dizini yere dayayarak kardeşi” nin henüz yaşadığını gördü: Hemen hançerini çekerek hiddetle kaldırdı. Ağzımdan: — Geber sefil! sözleri çıktı, Bu anda kırmızımsı bir ışık Hanri- nin mosmor kesilen yüzünü aydınlat La Fransuva o vakit duraklayarak in san sesine benzemiyen bir sesle: — Kerdeşim! Diye mırıldandı. Kaldırdığı hançerini uzaklara fır. lattı.. Ayağa kalkarak başını döndür- dü. Kulübeleri on on beş adım İleride | bulunan iki oduncunun kılıç sesini | duyarak ellerinde meş'aleler bulun- duğu halde kendilerine doğru koştuk | larmı gördü. Fransuva, lâkırdı söylemeğe gücü olmadığı için onlara yerde yatan kar- deşinin cesedini göstermekle iktifa etti, Sonra sütninenin kulübesinden çık- tığı zamanki gibi ağır ağır yürüdü. İki saat sonra Fransuva şatoya var-| dı. Asma Köprüde nöbet tutan subo-| yı onu görünce hayretle bağırmaktan kendisini alamadı. Ve öbür o sübaya,| Konnetablım büyük oğlunun saçlarını gösterdi, Sabahleyin simsiyah olan bu saç- lar şimdi bir ihtiyar saçı gibi beyaz” Taşmıştı. Subay: — Monsenyör dalrenizi hazırlaya-| rak.. Dive başlarken Fransuva onun! sözünü kesti. Boğuk ve güç anlaşılır | bir sesle: — Bana bir at getirsinler! dedi. — Monsenyör şatoda biraz dinlen miyecekler mi? Fransuva ayağını yere vüraral — Size atımı istiyorum dedim! diye bağırdı. Bir kaç saniye sonra bir uşak atı getirdi. Üzengiyi tutan subay sordu: — Monsenyör şüphesiz yakında ge- ri döneceklerdir değil mi? Fransuva — Asla! diye homurdandıktan son ya atına atladı. Hayvanı mahmuzlayıp şahlandırdıktan sonra ileriye atıldı. Çakıp sönen bir şimşek gibi, beyaz atı ile gecenin karanlığında uzaklaşıp kayboldu. 'Tam o sirada: — Fransuva!,. Fransuva!, diye haykıran ve kucağında çocuğu- nu taşıyan bir kadın şatonun önünde” ki meydanda belirdi. Fakat Monmoransi bu acı çığlığı duymamıştı. Çünkü başını çevirip bakmadı. Atının dört nalla koşmasın- dan doğan gürültü ağır ağır uzaklaş ti. Kadın o vakit, ileride meş'aleler tu- tan zabitlerin yanıma sokuldu. Ve hayretle Fransuvanın gidişini gördü, Kesik bir sesle: — Nereye gidiyor? diye sordu: Jan dö Piyeni tanımış olan subay cevap verdi: — Gittiği yeri kimse bilmiyor Ma- dam. — Ne vakit geri dönecek? — Hiç bir vakit gelmiyeceğini söy» Tedi. — Takip ettiği yol nereye gider? — Parise.. O yol Paris yoludur » dam!, — Paris ha?.. Pek âlâ! Jan uyuyan Löâizi kolları arasında sıkarak hemen yola çıktı, 1 ».. Çocuğu kendisine geri verilmiş ol- duğu sırada Jan ilk heyecan dakika- larını geçirdikten ve Pardayan gittikten sonra çocuğunu kucağına a- Up yalnız başma ve ihtiyar sütnine” nin beraber gelmek için ısrar edişine kulak asmayarak Monmoransi şato- sunun yolunu tuttu, Sevgili Lâizi şimdi artık kucağında olduğu için © nu kimse çalamazdı. Hattâ bir saniye