22 AĞUSTOS — 1935 Kocamı öldüren, kızımı kırbaçla- maktan utanmıyan bu herifin tüküreceğim... yüzüne Hasta kadın bu silâhlara yak- Taştı. Onların arasından bir ban- Şeri aldı. Koynuna sakladı. Son: ii uyumakta olan kızını uyandır. i. © Genç kız annesini yüzünde bir Ganlılık görmüştü: — İyi oluyorsun, değil mi, an- neciğim!... İ Annesi cevap vermedi. Sadece biraz gülümsedi. Sonra dedi ki: İ > Dün bize tercümanlık eden! adamın adı nedir? — Frenk Süleyman!... — Onu çağırsınlar, söyliyecek- letim var... — Bana söyle... — Hayır... Onu çağırsmları. Kapıdaki levende -eüylediler: Bir dakika sonra Frenk Süleymar göründü. Lüçiya ona: «Ben Fernandoyu görmek is- Kiyorum, nerede? Wedi, — Onu buraya getirelim. — Hayır... Yerinde göreceğim. Onun ne halde olduğunu bilmeli» Yim. Kocamı öldüren, kızımı kır- lamaktan utanmıyan bu heri - fin Yüzüne tüküreceğim... Frenk Süleyman Hüsmen Reise aber vermeğe lüzum görmedi: — Başüstüne... Fakat yorula - caksınız!... — Hayır... Şimdi kuvvetliy'm. — Siz bilirsiniz!... Frenk Süleyman önde, hasta ka. dmla kızı arkada oldukları halde Yürüdüler, Forsaların aralarından Beçiler, Frenk Süleyman durdu. Lüçiya, henüz o göstermeden ernandoyu tanımıştı. a Osu baştan ayağa kadar süz- ü, Fronk Süleyman Fernandonun fasma bit yumruk vurdu: — Tanımadın mı? Başını kal- Ür da, o mendebur suratını gör- tün... Lüçiya hiç söz söylemiyordu. Yaklaştı. Gözlerini ayaklarından zinsirli a Fernandonun gözlerine dik. Fernando kakışlarını kaçırdı. Süçiya ansızın elini koynuna Bötürdü, d, yadan yalın bir hançer çıkar- Havaya kaldırdı. Ne Frenk Süleyman, ne de Be- 8 ile gardiyanlar onun elini tu- zaman bulabilmişlerdi. a sta kadının eli, yalm hançeri bi tün hızıyla Fernandonun kal ne saplamış, orada bırakmıştı. Ferunndo inledi. a derin birs ve hi. Çekti, Yazan: KADIRCAN KAFLI No.101 — Öcüm... Öcüm alındı. Ben) lini avuçladı, öptü... bunu istiyordum.,. Artık ölebili » rim... Rahat rahat ölebilirim... Dedi. — Oğlum!... Diye inledi. Sonra ilâve etti: — Kızım sana emanet... Onu Düşmek üzereydi. Frenk Süley-| üzme... Sana güveniyorum ve ar. man onu kucakladı ve kamarasına | tık rahat rahat gözlerimi kapıya- götürdü. Bunu işiten Hüsmen ko- şarak geldi. Fakat Lüçiya onun e- bileceğim, (Devami var) SAĞLIK UĞUTLERİ Boyunuzu olduğundan uzun gösterebilirsiniz! Şekli — 1 Boylu poslu görünmek herke sin istediği bir şeydir. Bunda ka. dın erkek farkı gözetilmez. Güzel endam, yakışıklı, bir boy hem kadına, hem de erkeğe çok yakı şır.. Ancak denebilir ki tabiaten kısa olarak doğmuş insanlar boy- larını uzatabilirler mi?.. Evet, boylarını filen uzatabile- cekleri gibi kendilerini oldukla rından çok daha uzun da göstere bilirler. Bu bir terbiye ve idman işidir: Hiç şüphe yok ki; gerinme ha- reketleri, henüz tam kemale er. memiş pek genç vücutlar için çok faydalıdır. o Ancak uzatmak için yapabilecek en elverişli harekete, şimdiye kadar almış olduğumuz santimleri tastamam göstermektir, başka bir tabirle söyliyelim, dik durmaktır. Meselâ birisinin 1.70 boyu ol. duğunu farzedelim. Bu adam tabii halde dururken kendini daima 2,5 — 3 santim eksik gösterir. Halbuki bu adam boyu ölçülür. ken kendini daha yüksek göster- mek için, göğsünü dışarıya doğru şişirir, omuzlarını kaldırarak ge. riye iter, boynunun bütün sinirle. rini gerer, başını geriye verir, çe nesini kaldırır ve belki hiç soluk almaz. Bu duruş hiç de tabii va- ziyet değildir. Yorulmadan böy lece birkaç dakika durmanın im- kânı yoktur. Tabit biçimde dik durmak is- tiyen vasat bir adam 2 numaralı! Şekil — 2 resimde görülen vaziyeti alır. Bu rada B işaretiyle gösterilen kalça kıvrımının haddinden fazla dışa. rıya fırlamış olduğu görülmekte- dir. Nitekim bundan dolayı da C işaretiyle gösterilen karım da dı- şarıya doğru bir kamburluk mey- dana getirir ve A işaretinde görül. düğü gibi sırttan dışarıya doğru bi: kâvis yapar ve göğsü yassıla şır. Bu vaziyet yanlıştır. Orta boyda bir kadın, yahut er- kek aşağıda tarif edilen eksersizle ri her gün beş altı dakika yapma!;. la bir yanlış durumu düzeltebilir: Topuklar, kapalı bir kapıdar üç dört santim ileride olmak üze re dümdüz bir vaziyette durunuz. Bir elin ayasımı bir numaralı resimdeki C noktasma, öteki elin tersini B noktasına koyunuz, Bu vaziyette vücudunuzu BR noktası ile kapi arasmdaki nası feyi azaltacak şekilde doğrultma. ğa uğraşınız. Arkada duran elin ayası kapıya temas etsin, Bu vaziyet kuyruk sokumunu aşağıya itmekle olur; aşağrya itiş kalça kıvrımını küçültür, böylece belkemiğinin normal duruşu elde edilir ve A işaretiyle gösterilen kı. sım düzleştirilmiş olur. Gözler dosdoğru ileriye bakmalıdır, So luğunuzu kesmemelisiniz, Böyle dururken boyunuzu bir arkadaşınıza ölçtürünüz, Sonra da kendinizin alışık olduğunu sar kık durumu ölçtürürsünüz. Göre ceksiniz ki bu iki'ölçü arasında 3—4 santim fark vardır. Bu duruşta askerin hazrrol va- ziyetindeki omuzları germek göğ sü ileriye fırlatmak gibi sertlik ve keskinlik yoktur. Tashih edilmiş vaziyetten yalnız durmakla istifa- de edilmez, ayni zamanda yürü- meği de insan kendine en büyük bir zevk ve eğlence saymalıdır. Yuvarlak bir sırt, düz ve basık! bir göğüs, sarkık ve çıkık bir ka. rın, ve ayak kavislerine zorluk ve- rerek ekseriya düz tabanlığa se- bep olan kıvrık dizler yerine ta- rif ettiğimiz bu doğru durumu al. makla insan yeniden gençlik kay- naklarına kavuşmuş olur. DOKTOR güzelinin peşinde... Fahrünnamc adi: eski Farisi tarih romanından glımmuştur. Nâkleden: (Hatice Süreyya) No.42 Padişah ağaca çıkarak kızının dairesini seyretti. “görsün? Sultan, bir oğlanın Bir de ne dizine yatmış! Rezalet! Höngâm, Numan Şahın yanın ! dan kaçtıktan sonra, gençlerin başından geçen macerayı hayret- le dinledi ve onların bu derece be- lâdan arta kalmasına şaştı, kaldı. Fakat şimdi, felâket burada mahbus olmaktı. İkisi de zincir - lerle bağlıydılar. Bir gün, kulaklarına bir haber çalındı. Bulundukları şehir padi - şahmiın bir sarayı yapılmaktay - mış. Orasını yapan mimarın mai-| yetinde birde ressam varmış ki, Çinden gelmişmiş. Tavanlara, du- varlara çok güzel nakışlar yapı » yormuş, Fakat, birdenbire bir san- cısı tutmuş ve ölmüş. Şimdi, padişah matem içindey- miş. Bu başlanan resimler ne ola - cak?,. Hattâ, Çinden bir ressam getirtmek için ora hükümdarına bir name bile yazmayı düşünüyor- muş, Bu haber, zindandaki Hurre - min kulağma çalınınca, derhal, pa dişaha bir ariza yazdı. Zindancı- lara aldırttığı boyalarla ve fırça - larla bir iki resim de yaptı ve gön- derdi. Hemen o akşam, Hurremin tah- liyesi için bir emir geldi. Oğlan, huzura çıktı. Padişahın iltifatları- na nail oldu, Zindanda unutul - muş pek çok biçarelerin bulundu- ğunu da haber verdi. Böylelikle, az kabahatliler arasında Kleytp| da çıktı, Artık saadete kavuşmuşlardı. Buradan bir ân evvel kurtulmak i- çin, delikanlı, geceyi gündüze kat- mış, çalışıyordu. Duvarları çok güzel resimlerle donatıyordu. O kadar ki, hattâ, Çinli ressama bile faik olduğu dikkati celbetti, Padi- şah, onun yaptığı eserlere bakı - yor, beğeniyor, kendisini takdir e- diyor ve dolaştığı yerde methü se nasında bulunuyordu. Hatâ bir gün, haremde de yeni ressamın maharetinden karısma bahsetti: — Görülmemiş derecede genç ve güzel olan bu oğlanın bu kadar usta oluşuna şaşılır! - dedi. İçeriki odada, padişahın kızı “Güzel,, sözünü işitince merak - landı, İlle bu ressamı sevdasına düştü. Hemen o gün tuturdu: — Yapılan resimleri ben de gö- receğim. Tabiatiyle, bu pek meşru arzu- nun önüne geçen olmadı. Derhal, dadısı, lalası, haremden çıktılar. Yeni yapılan saraya gittiler. Ve burasını pek beğendiler Kız: — Ressamın nasıl çalıştığını göreceğim! - dedi. Onun yanına gittikleri vakit, kız, bizim Hurreme hayran oldu. Hemen gönlünü kaptırdı. Bir bakış, anlaşmaları için k&- | fi geldi, Konuştular. Ve dadının / İl Telgraf adresi: ISTANBUL HABERİ Şahı Nisvan sultan oturuyordu. | Telefon Yazı 20872 idâre: 2437g görmek | gafletinden istifade ederek, biri» birlerinin ellerini sıktılar, Biraz sonra, sultan, dadısma tutturdu, — İlle bu ressamı gece saraya benim daireme alacaksın. Onunla eğleneceğim. “Aman, yapma sultanım, etme sultanım!,, diye nasihatlerin hiç biri para etmedi. Dadı, çarnâçar, lala ile uyuşma” ğa ve ressamı içeri almağa razı ol- du. Sarayda, bir iki gece sefahetle, içki ve eğlenceyle geçti, Şayet ar- kadaşı Ferruhu düşünmek kaygı sı olmasaydı, Hurremin keyfine payan yoktu, Fakat, ah, iki sevgili arkadaşıma kavuşabilseydi. Bu dert içinde, gene o akşam sevgilisi Şahr Nisvanla buluşma « ğa gitmişti. Aksiliğe bkın ki,o gece, padişahm da uykusu kaç - mış bulunuyordu. Dolaşmak üzere bahçeye çıktı. Dairelerden birin- de ışık yandığını ve çalgı, çengi sesinin geldiğini duydu. “Allah Allah!... Bu saatte kim eğleniyor acaba?... Hem, bu, kı - zmmın dairesinden! - diye düşün- dü. . Hâlâ yatmamış olmasına hayret edilir!,, O tarafa doğru yürüdü. Bu, pek acayip bir eğlenceye benziyordu, Padişah, kapıyı çal « mak istemedi, Bir ağaç vardı. O - raya tırmandı. Pencereden içeri bakınca ne görsün?., Kızı, bir oğ- lanın kucağında yatıyor, Karşıda oynıyan rakkaseleri seyrediyor. Arada sırada öpüşme fasılları da var... j Fena halde kızdı. Irza, namusa pek düşkün bir padişahtı, w Hemen aşağı indi. Baş ağayı çağırttı, Kızmın dairesine baskın vererek ressamı da, kızı da yaka» lattr. (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik 140O0Xr. 2700p, & aylık 730 « 1450 3 00. © . 1 aylık 159 4 309 2 İLÂN TARİFESİ Ticaret Hânlarının satırı 12,86 Resmi ilanların 1g Mana Sahibi ve Neşriyat Müdürüz Hasan Rasim Us Basıldığı er (VAKIT) matbaası