ŞUNDAN BUNDAN Belâ dediğin işte böyle Birleşmiş Amerika cumhuriyetle - rinin Corgya ilbaylığında Karlton şeh ri civarında küçük bir çiftlik işleten bay Natan Bravn geçen gün kuyu ba- şında elini yüzünü soğuk sularla yı- Karken burnunun ucunu bir arı sok - muş olduğu için, ilâç yapmak üzere evine koşmuş, yolda -acelesinden hiç bir tarafr görmediği ( için bir çayır yılanının kuyruğuna (o basmış, Yılan| da kafasını kaldırdığı gibi adamca - ğızın baldırını sokmuştur. Bay Natan bu ikinci sokuş karşısında artık evi - ni düşünmez olmuş, doğru şehrin yo- lunu tutturmuştur. Tam hastane sokağına sapacağı rada korkunç suratli bir buldok ki peğiyle çarpışmış, bu o sefer de sol| baldırından kocaman bir et parçasını köpeğin kuvvetli çeneleri o arasında bırakmış ve sedye ile hastaneye taşın- mıştır. Kadın da düelloya davet ediyor | Madam Alis Kantona çok güzel bir | kadm olduğu Budapeştede büyük bir | kadın terzihanesinin de direktörüdür. Bu terzihanenin sahibi de bir kadın - dır ve evlidir; kocası sık sık atölyeye gelir; işi gücü işçi kızlara lâf atmak sarkıntılık yapmaktır. Işçi kızlar, işten çıkarılmak korku - suyla bu sarkıntılıklara : ses çıkar - mazlar ve şikâyet de (etmezler, Bu! sessizlik karşısında büsbütün cesaret Alan ve işi azrtan pafron, günün bi - rinde madam Kantonayı gözüne kes - tirmiş ve ona biçimsiz tekliflerde bu » lunmuştur. Ancak çok sinirli bir ka. dın olan direktör kadın, patronun #u- ratına tokatı yapıştırdığı gibi onu dü- elloya da davet etmiştir. Kadm düşkünü adam düelloya he - niz bir cevap vermemiş olmakla be - raber, düellodan daha kötü bir vazi yele düşmüştür; Cünkü mesele hast © aşağıya kadar miştir, karısının kulağına git. Beyin banyosu Geçen hafta Amerika ve Kanadanm Birleşik doktorlar cemiyetinin vap - mış olduğu bir toplanmada Siraguza üniversitesi profesörlerinden doktor Core Retan 10,000, doktorun önünde “Beyin için duş, adini verdiği yeni bir tedavi usulünü okumuştur ki bu usulle bir çok sinir o hastalıkları ve Amerikada “çocuk inmesi,, (denilen nüzü! hastalıkları iyileştirmektedir. Uyku hastalığı ve Menenitin birkaç türlüsü bu usulle tedavi edilmiştir. Bayağı bildiğimiz su ve tuzdan ya - pilmış bir mahlül topukta © bulunan bir damara şırmga edilmekte ve beyin ile amudufikaride toplanmakta olan sular da amudufikarinin sonuna ba - tırılan bir iğne çekilmektedir. Bu tarz tedavinin niçin tesir etmek- te olduğu henüz iyive anlaşılamamış - tır. Ancak bundan çok dikkate değer birtakım neticeler elde edilmiş bu Tunmaktadır, Nüzül isabet etmiş bir dil yarım saat tir. Dört tane de “çocuk kası iyileştirilmiştir. Bu usul insa, - niyete büyük hizmetler edecektir. Güzel kokular cemiyeti Londrada bir “güzel kokular cemi. yeti,, kurulmuştur. Cemiyetin ilk İşi çiçekleri çoğaltmak ve ekilecek çiçek- leri de, daha çok, güzel kokululardan seçmek için Londra urayına başvur « mak olmustur. Cemiyet başkanı diyevinde “büyük şehirlerdeki pis kokuları ancak güzel koku davasını herkese o maletmekle ortadan kaldırabiliriz,, demektedir, Radyo spikerlerine tavsiye İngiliz radyo neşriyatı kumpanyası spikerlerine şu on maddelik emri gön dermişti İngiliz spikerlerine bundan böyle te - elmsel markalardan bahsetmek; sr - yasal adamları tenkit etmek; ahlâka uygun olmıyan sözler söylemek; kör - olur? Tük, sağırlık, dislizlik, Kekemelik gi- bi eksiklikler hakkında imalarda bu - Tunmak; sarhoşluğu övmek; dine ve spritizmaya karşı propaganda yap - mak; karı koca sadakatsizlikleri hak- kında konuşmak ; erileşmez hastalık - ları söze karıştırmak; cinlilerle alay etmek; zencilerle eğlenmek, Yasktır. Almanyada cigara içenler çoğalıyor Almanlar statistik işlerini çok iler- letmişlerdir. Alman statistik genel di. rektörlüğünün neşriyatıma bakılırsa 1934 yılmda Almanyada otuz milyar sigara içilmiştir. Bu hesaba göre ka - dın, erkek ve çocuk bütün Almanlar hep bir arada olmak üzere adam ba - şına © yılda sigara düşmüştür. Savaştan evvelki 1913 yılında ise Almanyada yalnız on üç milyar siga- ra içilmiş olup adam başına 193 siga- ra düşmüştü. Değerli bir miras Amerikada, İllinuvada ölen bir a -| dam © çocuklarına, Şunları. bırakmıştır: “Kırların bütün çiçekleri, ırmak kı- yıları, ağaçlar, içinde o yüzülebilecek bütün çaylar, kışın karla örütülü ya- maçlar, çayırlar, ormanlar... Dünyada en değerli o şeyin tabiat olduğunu bir kere daha anlatmak i - çin mi? vasiyetname ile, Şehir nasıt güzetleştirilir ? İsveçde küçücük Kumla şehrinin | karşısında çöplük olarak (o kullanılan | kuru bir dere yatağı vardır. Yerli bir mühendis bu — çöplüğün| şehre vermekle olduğu < çirkinlikten tiksinmiş, burasını bir lido yapmağa karar vermiştir... ©. Bütün dünyada olduğu gibi Kumla | şehrinde de işsizlik buhranı - vardır. Yerli mühendis gazetelere verdiği i - lânlarla şetırin işsizlerini . toplamış ve yalnız karın tokluğuna (mukabil! küçük vadideki çöpleri © oradan uzak bir yere taşıttıktan sonra, burasını su ile doldurmuş, kıyılarına da hamam odaları, kocaman bir kahve, 5000 kişi alacak büyüklükte bir amgı tiyatro bi. | naları yaptırmıştır. Şimdi burası İsveşin büyük kü uzak yakın bütün şehirlerinden *o - şup gelen keyifçilerle © dolup boşal - maktadır, Kumla belediyesi burasının işletme. sini mühendise ve orada çalışmış o - lan işsizlere vermiştir. Güneş banyoları Doğrudan doğruya alınan güneş şu- aları faydalı değil, bilâkis çok zarar- lıdır; hele ciğer rahatsızlığı çeken - ler bunu zararlarını çabuk (anlarlar. İsviçrenin meşhur doktoru Pollier bu nun verdiği zararlar üstüne kocaman bir kitap yazmıştır. Vücutları ve uzviyetleri sağlam o -| lanlar bile bu doğrudan doğruya şu alardan hiç bir fayda görmezler; ra - hatsız olurlar, Hattâ güneş (banyosundan sonra duyulan gevşeklik ve tenbellik bunu | isbat eder. Güneş şualarının doğru -| dan doğruya çarptığı saatler hangile ridir.: Bu saatler © sabahın 10,30 ile öğleden sonra 3,30 arasındadır. Bu saatlerde bilhassa çocukların başı a - çık güneş altındâ © dolaşmaları bile zararlıdır. Ispanyada ahlâk salgını! İspanyada açık saçık kılıklara kar- şi bir savaş haşlamıştır. Meselâ, de - nize girmek İçin mayo yeter görülmez mekte, kapalı bir kostüm giyilmesi is tenilmektedir. Geçen gün, bir takım — gençler, w kararları protesto etmiş olmak üzere! bir yüzme havuzuna, herkesin kah.) kahaları arasmda, 1909 yılında giyi - No18 Sulukulelilerir bir Kimi şaşkmlıktan O aptallaşı- yor; kimi utancından kıpkırmızı, eliyle yüzünü örtüyor ve seyirciler arasındaki külhanbeyi, kopuk ta- kırı onlarla birlik olüp el çırpı - yorlardı. Böylelikle saatler geçiyor; kav» ga da biteceği yerde uzuyor; or- tada karşılıklı savrulacak sövme- ler, saymalar, küfürler, günahlar kalmayınca bunlar yeni baştan daha İmes TANE yata i şeddeli olarak tekrarlanıyor; hele kavgacıların içlerindeki sinir zem berekleri çok bozulan kadınlar baştan ayağa kadar bütün vücut uzuvlarını mıncıklıyarak kan ter içinde yerlere yatıp kendi kendi « lerine tepiniyor; tıpkı kor yıl ma- yısm on dokuzuncu günü Çoban çeşmesinde (Araplar düğünü) di- ye bir âyin yapan Babalı Araplar gibi birtakım yarı marazi haller geçiriyorlardı! Bu itibarla, çingene kavgala - rın: bilhassa bizim ruh ve sinir doktorlarımız mutlakâ gidip birer kere olsun görmelidirler. Ruh ve kuyu; sinir hastalıkları içinde (çingene kavgası hastalığı) diye bir hasta lık adı yok... Fakat, ben öyle sa - nıyorum ki çingene (kavgaları başlı başına birer hastalık olma» makla beraber bunlar bildiğimiz berhangi bir ruh veya sinir hasta- lığının çingöne kadınlarında çok .İ fazla yeretmiş ve inkişaf bulmuş çok mühim ve ruh doktorluğu i « çin çok enteresan ve oldukça ori- jinal birer ârazıdır. Fakat, ne dersiniz o gün sabah- leyin erkenden başlıyan o pek şa- tafatlı ve dörtbaşı mamur kavga öğle vaktı biraz “yemek paydosu verilip öğleden sonra aynı tertip ile tekrar başlıyarak akşam erkek» İ ler evlerine dönünceye kadar sür- düğü ve akşam geç vakit gerek kendi erkeklerinin, gerek mahalle imam, muhtar, bekçisi ile, polisle- rin müdahalesi üzerine güç yatış- i tırıldığı halde her iki taraftan da | hiçbir kimse değil bir hafif tokat, bir minicik fiske bile yemedi. Kav ga akşam ezanı ile birlikte gene çalgı, ahenk arasmda tıpkı bir dü- ğün, dernek, eğlence biter gibi len deniz kostümleriyle gelmişlerdir. tatlı tatlı mayna oldu. ” 21 AĞUSTOS — 1935 < ÇİNGENELER ARASINDA Hayattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemal Kayşısız Köğuthane ölemi! Yeni dostumuz Reha Bey diyor ki: olmasa, hani yok mu, bunlar dün- yanın çok iyi insanlarından ola - caklar. İşte gördünüz; erkeklerin hiçbiri bu kavgalara karişmazlar; sonra hepsi de bu kavgaların a - leybindedirler; zavallılar böyle şeylerin olmaması için o kadar uğrı arı.halde kadınlarına bir MENU. eyi iy bunun vuunu a * lamazlar! — O halde bunların erkekleri hep kılıbık olmalı! — Hayır... O da değil; lâkin nedir ki, bu Çingene kadınlarınm ara sıra yaptıkları böyle kavgalar artık onlar için âdeta sıhhi ve içt- mai bir âdet şeklini almış... Eğer bunlar arada sırada böyle çalgılı ahenkli kavgalar edip de sinirle - | rinde birikmiş olan gerginlikleri gevşetmeseler sanıyorum ki isti - mi fazla gelmiş kazanlar gibi hirs larından patlıyacaklar. Böyle ol- makla beraber eski meşhur çinge- ne kavgaları şimdi nerede? Rah- metli babam anlatırdı, eski kav - galar bazan yirmi dört saat, hat- tâ iki gün iki gece sürerm Dedim ya işte şu çingenelerin kavgaları da olmasa, bani, o za - man kendileri dünyanm en iyi, uysal, sıcak, kibar insanları ola « i caklar, Tuu, Allah mustahakını versin, Reha Beyin bu lâfı üzerine şaşı « rıp da şu potu kırmayayım mı: — Kuzum Reha Beyciğim, bu kavga salt sizinkilerde var; fa - kat bizimkilerde!! neye yok? — Sizinkiler, bizimkiler kim, anlıyamadım! — Yani sizin sevdikleriniz Ay- vansaraylılarla (o Sulukulelilerde var da benim hoşlandığım göçebe harmancılarda yok... Reha Bey gülümsiyerek: — Sizinkiler!! Daima açık yer» lerde kır, dağ, orman, harman, çayır, bayır havazı aldıkları için onların sinirlerini oralarda tabia- tın mis kokulu otları, çiçekleri, yaprakları, rüzgârarı tedavi edi- yor; onun için onlar, bizimkiler?! ise daima böyle kapalı yerlerde, daima ayrı cevre (muhit) aynı | yapılar (binalar) içinde oldukla » İ rım var, Sonra bu — Eğer bunların bu kavgası da | Sabah “karanlığı başlıyan kavgâ, öğle paydosu müstesna fasılasız akşama kadar sürdü rr için... — Bir de sanırsam bizimkile- rin şehirle, şehrin gürültüsü pa* tırdısı, girdisi, çıktısı ile temas et" memeleri... — Evet! O da var; tut onları da getir buraya, kapat bu evlerin içine, birkaç ay da bak, görürsün ne hale gelirler! — Öyle Reha Beyciğim; öyle! Hattâ, ben onlardan bir tanesin bir hafta kadar bizim evde kap# mıştım da, zavallı bir haftanın # çinde hırsından, hiddetinden bi- zim evdeki kedilerle, tavuklarlâ bile hırlaşmıya başlamıştı! ** Bu cuma Reha Beyle filân ya * man bir Kâhtane âldömimiz var. Bu âleme Reha Beyin eski kalem ve kadeh arkadaşlarından seki on kişi katılacaktır ki bunlarm i* çinde tek tük benim de tanıdıkla” ilkbaharın ilk Kâhtane âlemi için Reha Bey ka” labalrk ve çok usta bir saz takım! ile en maruf hanende ve oyuncu kadmlardan beş altı kadın ve kı? getirecek... Üstelik saz takımının çalgıya fasıla verdiği zamanlardâ bizi ayrıca neşelendirmek içi klarnetçi İnce Mehmetle nâracı * sı Kahraman ve meşhur zurnacı” rardan Diri de gelecel.... ©, 4. senize ki bu cuma işimiz iş; felek- ten öyle bir gün çalacağız; ada * mm canıma canlar katan Kâhta * nede belki biraz da Nedimvari bir hayat yaşıyacağız... Lâkin dün akşam, ikindiden sonra Küçük Mustafapaşa ile Sul tan Selim arasındaki dik yokuşun üst başında rastgeldiğim üç erkek çerge çingenesi önce beni ney€ öyle yan yan süzmüşler; sonr# yanlarından uzaklaşırken arkam sıra niçin dik dik o bakmışlardı? Bunlardan briinin yedeğinde kos" koca bir ayı; birinin sağ kolunu” bileğinde oturan küçük bir may ” mun, birinin de elinde bir klarnet vardı. Hele o yedeğinde ayı ve bs” şında fes yerine yalnız fiyakal! bir alaca mendil sarılı olan kıs8” rak boylu, zayıf ve sırım gibi çin” genenin önce beni yan yan süze”” ken yanındakilere bakıp tuhaf 18” haf ve mânalı mânalı bir gülüşü vardı ki olur şey değil... Bunla” i muhakkak beni geçen yaz Vidos, Bakırköy tarafılarından tanıyor " lardı. Hele o ayıcı herifin profili uzaktan bizim Gâvur Eteme o k*” dar benziyordu ki... Belki köpoğ” lu, Etemin yakın akrabasındi” biri, belki de kardeşi filândır. işi gece mahalle kahvesinde R€ " Beye açtığım zaman: — Aldırma, dedi, onlara höt desen birden elli adim öteye f1.” larlar. Hem istersen onlara da haber gönderelim, bu cuma ayılar rını, maymunlarmı, iskemle K lalarını, fal heybelerini alıp 9” da Kâhtaneye gelip bizim yan” mızda bir iki fasıl yapsınlar! Fena olmaz dedim... Bakalı”* hele cuma gelsin, Kâhtanede ne” ler göreceğiz! lar (Devami var)