” 21 AĞUSTOS — 1995 Ed HABER — Akşam Postası ——— —— — ———— A ME ünya güzelinin peşinde... fahrünname adlı eski Farisi tarih romanından slınmıstır No.41 -İ Bir iki saat nehrin üzerinde bucaladıktan sonra, Hurrem önüne bir kütük çıktı, ona sarılıp kurtuldu Aradan epeyce Zaman geçti.) muştu. İki taraf, canla başla cal Bütün elçilerine haber yolluyarak | pıştılar.Hurrem, öteki çeteyi ma Ferruhun tarifinde bir adam bi -! vetmek hususunda büyük yarar lıklar gösterdi. Fakat, artık b Naklegen: (Hetice Sörevya) — — Yazan KADIRCAN KAFLI Sana bir oğul getirdim. Beni o kur- tardı. sana da kavuşturdu. Babamı- Zın öcünü de aldı. Onu seviyorum... Dediği zaman yaşlı gözlerini Ağacık açmış: — Beni rahatsız etmeyin... Ben Syleceğim artık... Hiç olmazsa... ölürken rahat bırakın!... iye yalvarmıştı. Fakat o sıra - Ni renk Süleyman ona yaklaş - — Sizi kızınıza götüreceğim... tris sizi bekliyor!... Demişti. O zaman zavallı kadıncağız zöz lerini dört açmıştı: — Kızıma mı? Kızım Beairis nerede? — Kızıl Kadırgada... Sizi bek- liyor? — Türk Kadırgasında ha!.. sir mi? E- — Hayır... Hüsmen Reisle ni- sanlandılar, — Nişanlandılar mı? — Evet... . — Esir de olsa gitmeliyim. Ah, Yavrum... Onu ne kadar özledim. ermeden #ürese Mi) İs Ba im hep... Alçak Fernanso! $imiza ne işler açtı. Allah onun elâsın; versin!... E — Çoktan verdi sayın kontes... “> şimdi Kızıl Kadırgada. > Ne?... Orada mı?... — Evet... Fakat forsa olarık... sürek başında, ayaklarından #fn Sirli bir halde... >— Yaaa... O zaman hasta kadınm yüzüne biraz kan geldi. Gözleri parladı. iç umulmıyan bir kuvvetle doğ tuldu. ; Frenk Süleyman onun koluna Birdi. On dakika sonra Kızıl Kadır. Banı sandalı, kıyıdan © uzaklası Yordu, Bağliyano Frenk Süleymanı kı Yıya kadar uğurlamış, şöyle de Mişti, ME Biz sözümüzde durduk ve! *ğinizi yaptık. Sizin de böyle d,pacağınıza şüphem yoktur, Bun-| 4 haklı mıyız? RT Yerden göğe kadar... Artık key aoda değil ya, bütün Sic:)ya larında işimiz kalmadı, kp pliyano Frenk Süleymana :0- bi du ve ancak onun işitebileceği t sesle sordu: d — Piyale Bey veya Turgut Reis * gelmezler mi?... > Orada daha yağlı kapılar *. Niçin yorulacaklar?,., Tenk Süleyman artık durma- $, hemen sandala atlamıştı. ha onten Lüçiya çok bitkin bir de Vr en rağmen (ayakta mak için çabalıyor, Kızıl Ka- Mrzadan gözlerini ayırmıyordu. — Nerede?... Buradan görün - or mu? Kızım görünmüyer * Yoksa beni aldattımız mı? ki Hayır Kontes... Biz sizin gi- bi iyi yürekli, hasta ve uslu kalın. lara yalan söylemeğe utanırız. Frenk Süleyman Kızıl Kadırga- ya dikkatle baktı. Kıç kasarsınn üstündeki bir noktayı gösterdi: — İşte!... Görüyor musunuz?.. Orada beyaz elbisesiyle duruyor ve elini sallıyor. Geminin güpeşte- sine doğru koşuyor... İyi bakım... Zavallı anne en sonra görebil. di: : — Ah... Ne mesudum... Demek ki sağ hal... Evet, o... tanıdım o- nu... Gördüm onu.. Ana ile kızın buluşması pek a- cıklı oldu. Nice kavgalarda, nice korkunç yerlerde gözleri yaşarmıyan Je- ventler bile bu manzara karşısın. da kendilerini tutamamışlardı. Bir an süren bu acıklı görünüş gok geçmeden bayram haline gel- di. Beatris kolunu Hüsmenin boy- nuna atarak onu annesine gösteri. yor: —Sana-biwoğul getirdim. Beni 6 'kurtardı;iSana da: kavuşturdu, Babamızım öcünü de aldı. Onu se- viyorum... Kontes Lüçiya genç adamın boy- vuna atıldı. Sıcak göz yaşları dö- kerek onu alnından öptü: — Oğlum... Sevgili oğlum... Sağında Beatris, solunda Hüs- men vardı. Onları birbirine yaklaştırdı ve: —Mesut olunuz!... olmağa namzet bir ülkedir. Yet. miş bir köyün yirmi altı köyünde (600) incir bahçesi vardır. Bu bah çelerdeki incir ağacı yetmiş bini geçmekte ve bu incirler 500 hek tara yakın bir sahayı işgal etmek- tedir, İlçe, gerek iklim ve gerek hava ve toprak noktasından bu mahsu. le pek çok elverişlidir. Bu yüzden her yerde durmadan, dinlenme . den çalışılmakta ve bu yıl yeniden incir bahçeleri kurulmaktadır. Geçen yıl ilk mücadele başlan. gicı olmasına rağmen iyi sonuç- lar alınan incir kurdu mücadele- sine bu yıl da başlanmıştır. İzmir. den gönderilen iki mücadele me- muru İle ilçemiz ziraat memuru Şükrü Ulusay, incir bölgelerinde- ki bahçeleri mütemadiyen dolaşıp müstahsillere mücadele hakkında talimat vermekte ve savaşın ne yolda yapılacağını anlatmaktadır. lar MEMLEKET MEKTUBU Tire'de domuz kuyruğu getirene 2 lira verilecek Tire (Ozel aytarımızdan) —| Tire ilçesi geniş bir incir bölgesi; re her müstahsil İncirlerini sey. Dedi. Fakat çok yorulmuştu, Birden- bire dizleri kırıldı. Yüzü sapsarı oldu. Hüsmen Reisin kolların düş- tü. Hüsmen onu hemen Kızıl Ka- dırganın kamarasına götürdü. Ya- tırdı.. Hasta kadın: — Bir şey yok... Siz işinize ba- kın... Sevinçten... o Çabuk geçer.. Bundan sonra yaşamak istiyorum. Diye söylendi. Hüsmen, onun yanında Beat»isi bırakarak, yukarıya, kumanda ye- rine çıktı. G1 ağ — YEL YÜZÜK... O gün sabaha karşı idi. Artık Kalbigaya yaklaşıyorlardı. Orada Turgut Reis ve Piyale Beyle balu- şacaklar, Hüsmen Reis beraberin- de getirdiği koca İspanyol kadır. gasını onlara sunacaktır. Hüsmen kıç kasaranm üstünde, sabahın güzel ruzgarınratıyor,ay- ni zamanda bütün gece uyumadığı için sedire uzanarak gözlerini a- zacık yumuyordu. Bu sırada Kontes Lüçiya yavaş yavaş doğruldu. Kamaranım dört yanına göz at ti, Orada Hüsmenin yedek elbise- sini gördü. Onların yanında da bazı şilâhlar vardı. (Devamı var) Mücadele talimatnamesine gö- yar kerevetler üzerinde kurutma - ğa ve bu kerevetlerin« akşamları on sayısı birbiri üstüne konmak suretiyle cibinlik şeklinde çarşaf- larla örtmeğe mecbur tutuldu. Bu gidişle Tire ilçesi incir müstahsil. lerinin piyasaya #evkedecekleri incir mahsulünün temiz ve kurt. suz olarak gönderecekleri şüphe- siz görülmektedir. Geçen sne Tirenin incir rekol- tesi 48.800 kiloyu bulmuştu. Bu yıl mahsulün bu yekânü arkada bırakacak kadar fazla olacağı tah. min edilmektedir. re. $ Bir sürek avı yapılması için il. çebay Şefik Yaşar hazırlık yap. maktadır. Su av bilhassa domuz içindir. Bir domuz öldüren köylü. ye iki lira hediye edileceği köylü. lere ilân edildi. Durmuş Türkmenoğlu Niyorlar mı diye sordurdu... Şimdilik Hümayı bir tarafa bı-' raklım.., Gelelim başka bir mevzua... Hurrem, arkadaşları tarafın - dan boğuldu zannedildiği halde, | hakikatte boğulmamıştı. Dalgalar içinde bocalayıp ve akıntıya ka - pılıp giderken, tesadüf, önüne bir kütük çıkardı. Buna sarıldı. Bir i- ki saat, geniş nehrin ortasında bo- calayıp aktıktan sonra, talih, o - nu, bir sahile attı. Kıyıya çıktı, Elbiselerini kurut- tu. Yürümeğe başladı. Birkaç saat gittikten sonra, ö » nüne bir köy çıktı. Köylüler, ken- disini kabul ettiler. Misafir alı - koydular, Ertesi sabah yola çıka- cak ve arkadaşlarmı arıyacaktı. Onlarm gittiği tarafa giderse rast gelmeleri muhtemeldi. Fakat, talih buna da yâr olma- 1 Geceleyin bir at kişnemesi, si » lâh şakırdısı ve nâralarla uyandı. — Ne oluyor? - diye sorduğu vakit, köylüler: ; — Eyvah! Gene haramiler bas- HT cevabını Verdi; 77170 © — Kendimizi müdafaa edelim, Silâhmız yok mu? — Oklar var amma, atmasını pek bilemiyoruz, Daima böyle ge- lir, bizi baskına uğratır, nemiz var, nemiz yoksa, alır, giderler... Delikanlı, bu kadar mezellete kail olamadı. — Verin şu silâhlarmızı bana !- dedi. Silâhlarr aldı. Bir kayanm ar- kasma geçti. Haydutlarm birço - ğunu yere serdi. Fakat aradan pek az zaman geç tikten sonra, haydutlar, zavallı Hurremi muhasara ettiler, Çok kişiydiler, Delikanir, canla başla muhare- be ederek onlardan birkaçını da- ha öldürdü, Fakat, nede olsa, bir adam, kırk elli kişiye karşı mukavemet edemez, Kement attılar, Hurre - min boyuna geçirdiler, Sürük - liyerek onu yakaladılar. Yanları - na alarak, barındıkları mağaraya götürdüler. Evvelâ, işkence ile öldürmek niyetindeydiler, Fakat reisleri: — Ben bu çocuğu beğendim. Bizimle canla başla muharebe et. ti. Her halde, onu bize uyarsa, çe temize girerse işimize pek yarıva- | — Ölmeğe mi, yoksa çelemize girmeğe mi razısınız? « diye sor - dular, Hurrem, ölmektense, çeteye girmeyi tercih etti, Bir iki ay hay- dutlar arasında kaldı. O civarı kasıp kavuran iki hay- dut teşkilâtı varmış. Bunlar da | onlardan biriymiş. | Çete reisi, delikanlınm baha .İ dirliğini görünce, rakiplerine ker») $ı onu kullanmayı muvafık bul - çete de zayıf düşmüştü. İlk köy baskınında Subaşını i adamlariyle karşılaştı, Çil yavr su gibi dağıldı. Kurtulan kurtul du. Kurtulamıyan da kelleyi ka tardı. Bereket versin ki, Hurrem ku tulanlar arasındaydı. Kaçtı, o h validen çıktı. Atiyle giderken, b şehir gördü. Oraya girecek, gec yi gayet iyi geçirecekti. Şehr yanındaki korulukta pek güzel b kuş gözüne ilişti. — Şunu vurayım da fmma v reyim, bu gece karnımı doyura yım! - diye davrandı. Kuşu vurdu. Fakat, vurmasiyle, civarda Ko rucuların belirmesi bir oldu. Hurremi kıskıvrak bağladılar — Burası padişaha aittir, Ser ne demeğe kuşu vuruyorsun? dediler. Nizamı bilmiyordum, biliyor dun derken, Hürrem soluğu zın danda aldr. Ayağına zincirler vuruldu Tar iki ay oralarda inleyip kaldı. Bu sıralarda, - Numan Şahı Höngâm ismindeki emniyetli a damı harıl harıl gençlerin izind dolaşmaktaydı, onları hiçbir yen de bulamamıştı. Dolaşıp duru yordu. O da, geze geze bu şehri girmişti, Bir kavga görmüş, araya gir » miş, kavga edenlerden biri om tahkir etmek istemiş, o da, terbi yesiz herifi bir temiz pataklamış tı, Meğer, kavga eden zamanm nüfuzlu terbiyesizlerinden biriy « miş. Zavallr Höngâmı yakaladı « sa palas pandıras zindana attı » İşte, böylelikle, Hurrem ile Höngâm hiç ummadıkları bi yerde karşılaştı, (Devamı car) HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi, !STANBUL HABER Telefon Yazı 23872 Idare: 24376 ABONE ŞARTLARI Türkiye © Eenebi çe pi : yim <0». S65 İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânlarının ga sam HARA vas0 Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matboası İKUPON 224