vü- ti küt ka- ni e Göndererek yapan 70 lik bir kontes dolandırıcılık mahküm oldu 70 yaşında ak saçlı ihtiyar bir kadın, hem de Fransız asil ailele- rinden birine mensup olan Kontes Danne, tehdit mektupları yaza - rak para dolandırmağa teşebbüs suçu ile Fransada ceza mahkeme- sine verilmiş bulunmaktadır. Mari - Antuvanet de la Bar, Kont de Viennay'ın kızıdır. Bu kadın bütün hayatı müddetince na mus ve ahlâk kaidelerine hiç ö - nem vermez, ekseriya histeri buh- ranları geçirir bir kadın olarak ta- nınmıştı. Polis romanlarına şid - detli bir merak saldrımıştı. Ken - disi vaktile evlenmiş olduğundan şimdi birçok torunları vardır. Suçlu hakkında bu kadar ma - lümat verdikten sonra asıl hikâ - yeye gelelim: M «€en Martın 26 sında, Morti - hlîîıılııdelerinden Madam De Kergozon, altında imza olmıyan ve kötü bir külhanbeyi dili ile ya- zılmış bir mektup almıştı. Mdn.u— bu gönderen şahıs 31 Mart tari - hinde öğleden evvel Vanne kili - sesinde mihrabım son köşesindeki tağın üstüne 8000 frank konma - sıni istiyor “ve şayet bu dediğimi- | zi yapmıyacak olursan oğlunun canına okuyacağız, onu kıtır kı - | tır keseceğiz... Lindberg'in yu - murcağını hatırına gtir.,, diyor -» du. Altı yaşında bir oğlu olan Ma- dam de Kergozon bu mektup üs- tüne dehşetli bir korkuya düşer. Hemen polis komiserine başvu - rarak — onunla bir plân kurarlar. Madam kâğıt kırpıntıları ile dol - duracağı bir zarfı söylenen yere koyacak ve komiser muavini Ga- billet de kilisenin içinde gizlene - | cek. Her şey tasarlanımış olduğu gi- bi yapılmıştır. 31 Mart tam öğle üstü artık beklemekten usanmış o- lan komiser Gabillet küçük kili » seye ihtiyar bir kadının girdiğini görür. Bu kadın Kontes de Danne' dır. Mihraba yaklaşır sonra da gözden kaybolur. Komiser böyle bir kadından şüphe edilemiyece- ğinden çıkıp gitmesine ses çıkar - maz. Ancak mihraba gelince, beş dakika evvel orada duran zarfm yok olduğunu görünce işi anlar. Muavin hemen komiserliğe ko - şarak işi analtır. Komiser de dos - doğru ihtiyar kontesin karşısına dikilir. Önce inkârla işe başlıyan kadın, sonra itirafa başlar: — Ben bu mektubu — bir sinir | buhranı esnasında yazdım. Para - | yı çalacak değildim. — Eğer zarfta bulsaydım, paraları ya geriye gön- derecek, yahut da hayır işlerinde | kullanılmak üzere bir papaza ve- recektim. Mesele istintak hâkimliğine ve- rilmiş, o da yaş dolayısile kadını hapsetmemekle beraber tahkikata girişmiş ve kontesi aklından mua - yene olunmak üzere adli tıp dai - resine göndermiştir. 'Tımarhanede iki ay müşahede altında tutulan kadının aklından hiçbir zoru ol - madığına dair mütehassıslar ra - por verdiklerinden iş ceza mahke- mesine intikal etmiştir. | — Kendisini müdafaa etmekte ©- avukat evvelâ mütehassıs- | lan iki | ların raporuna itiraz etmişler, son- ra da kontesi kurtarmak için adli hilelerin hepsine başvurmuşlar - dır. Ceza hâkimi ise bütün bunlara ay hapse ve 500 frank ağır para cezasına mahküm etmiştir. Suçlu, bu kararı temyiz etmek niyetindedir. Vücut güzelli - ğini muhafaza et. mek için jimnastik kadar iyi bir şey olmadığını söyle - | meğe lüzum var | mı? | rağmen kontesi suçlu görerek altı! $i Petrol madenleri için mektubu |GiZLİ HARPI!I Nakleden: Murad Sert No. 2 İhtiyar petrolcunun fermanı ve fedakâr bir misyoner Vilyam umulan, ve tuzak ku - rulan yoldan geçmedi. Evi ba - sıldığı zaman orada bulunmadı ve pasaport işlerini yola koyduk - tan sonra bir gün İskenderiyeden Kanadaya hareket eden bir vapı- ra atladığı gibi Mısırdan ayrıldı . İhtiyar Kanadalı, vapurda bi - rinci mevki bir kamara tutmuştu. Hiç kimse ile görüşmüyor, konuş- müyor. Kamrasından yalnız ye - mek yemek için çıkıyordu. Öbür vakitlerini bermutad dua etmek- le geçiriyordu. Ayni vapurda Vilyamın kama - rasının yanında başka bir yolcu daha seyahat ediyordu. Nurani yüzlü, siyah sakallı bir adam olan bu yolcu, deftere Amerikadan dö- nen bir misyöner olduğunu yazdır mıştı. Geceleri Vilyamın kamarasın -| dan başka bir de yalnız bu yolcu - nun kamarasında ışık yanıyordu. Yanyana olan pencerelerinden Vilyam birkaç defa bu adamın yüksek sesle İncil okuduğunu i - | şitmişti. Ayrıca pazara tesadüf eden bir gün kendisile geminin kilisesinde karşılaştı. Geminin papazile bu misyoner ve Vilyamdan başka kilisede kimse yoktu. Vilyam bu nurani yüzlü misyonerle duadan sonra çıkarken tanışmak ihtiyacı- nı duydu, Yanımna yaklaşarak eli - ni öptü. Afrikalı misyöner süratle kendisini takdis ettikten sonra geminin güvertesine çıktılar. Yan yana oturarak konuşmağa başla - dılar: — Galiba siz de Mısırdan geli- yorsunuz. Öyle mi muhterem pe- der? — Evet oğlum. On senelik bir çalışmadan sonra şimdi Kanada - ya gidiyorum. — Kanadaya mı? Ne tesadüf. Ben de oraya gidiyorum. Yirmi sene var ki oradan ayrıldım. — Ticaret maksadile mi? — Evet! — Ben de on sene oluyor. Lon- dra Misyoner mektebinden mezun oldum, Hazreti İsanın bir askeri sıfatile Afrikada çalıştım. Çok şükür aç, susuz geçirdiğim sıkm- tılr senelerden sonra az çok ga - yede muvaffak oldum. Pek çok kimseleri Hiristiyan yaptım. Fa - kat dediğim gibi.. Akla hayale gelmiyecek müşkülât ve eziyetler le karşılaştım. Amma bunların ne ehemmiyeti var? Hazreti İsa da az mı ıstirap çekmişti Fedakâr misyöner çok tesirli lâf söylüyordu. İhtiyar Vilyam göz leri yaşararak onun sergüzeştleri- ni dinledi. Misyöner bir romana benziyen hayatını, Araplar, yam- yamlar arasında Hazreti İsa di - nini yaymak için çektiği zorluk - ları, anlattığı ölüm tehlikelerini birer birer anlatıyor. Ara sıra ko- lunda yüzünde bir kurşun, ve bir bıçak yarası izi gösteriyordu. Fakat bütün sözlerinin sonunda bunun iyi bir Hiristiyan için bir hiç olduğunu, Hazreti İsanın bun- larla ölçülemiyecek kadar çok 1s- tırap çekmiş olduğunu ilâve etme yi unutmuyordu. Fedakâr misyönerin sözleri Vil yama çok tesir etmişti. O da bu fır İşte bunu çok iyi anlıyan — medeni memleketlerde, ka dınlara spor ku - | tüpleri açılmakta, ve hergün sayısı artan bunlar - bin- | lerce, hattâ yüzbin lerce üye bulmak . | tadır. Resimde, bu ka- dın spor kulüple . yelerini idman ya- | parken görüyor - sIYTLE. rinden birisinin ü- | Sovyetlerin “Kızılordu,, sunda süvari kuvvetlerine bilhassa önem ve rilmektedi: ir. sattan istifade ederek sergüzeştini anlatı ve işlemiş bir günahı var - sa affedilmesi çaresine bakması i- çin misyonere rica etti. N Misyöner büyük bir sabırla ib- tiyar petrolcunun itiraflarmı din « ledi. Neticede bütün hayatı müd - detince işlemiş olduğu günahların kefareti için bir hafta oruç tut - masmın kifayet edeceğini söyledi. Bundan sonra gözyaşları arasıntda hayatımda bu kadar az günh işle » miş bir adamla karşılaştığından dolayı büyük bir heyecan duydu - ğunu ilâve ederek Vilyamı alnın dan öptü. Bu esnada akşam oluyordu. İi dindar adam birlikte yemek yedi- ler. Ve Hazreti İsaya dua etmek için biribirlerinden ayrrlarak ka- maralarına gittiler. — Bütün geca her ikisi de biribirlerinin yüksek sesle İncil okumakta olduğunu duydu. Ertesi günü müsyonerle Vilyam yeniden buluştular, Misyoner Vil- yam'm petrolları ile hiç alâkadar görünmüyordu. Bir ara , Vilyam, Misyonere Kanada 'dax 'ne yaptığı: nı sordu. Misyoner şu şekilde ce - vap verdi: — Benim idealim İrana gitmek ve orada çalışmaktır. Fakat İran hükümeti ötedenberi ecnebilere her türlü imtiyazı — verdiği halde ıı'ıî.ıyonerlerin memlekete girme - sine izin vermemektedir. Halbuki İranlılar Araplar tarafından zor« la müslüman edilmişlerdir! (Devamı var)! Kızılordunun - süvari kttaları pek kuvvetlidir. Resimde bir Sovyet süvari müfrezesinin talimleri cörülü alıştırılmış olan atları yere yatırarak onları siper yllpıı;';lg;iı,:. î;;:o':î:'- Azkerler bu işe