—.)? TEMMUZ — 1935 ;'*'Ko;:a , D"Şurımcg'c zaman kalmadı ve| | #eçip giden zabitin çıktığı yerden| | Mbaşı gelen iki asker göründü. ' Koca Veli bir anda okunu yer-| *slirmiş, yayını germişti. , — Buk.—.l).ııîian birisini her halde h İâmalıyım_ Diye homurdandı. Nişan aldı ve attı. p İspanyol askerlerinden birisinin arkaya doğru devrildiği, atının şa | (A kalktığı, sonra çılgin .z_ı'bl b €/ “*riye atılmakta devam ettiği gö Tüldü. 3| — Koca Veli: ae #' — Acaba gene mi boşa gitti? &| Diye düşünürken düşman ııl_ıe_- «Pidin gırtlağına giren — okun hâlâ &| *rada olduğu, adamcağızın fllnn 'e aşağı sarktığı, bacakları uzen 8| tlere takıldığı için sürüklendiği |*örüldü.. — Varan birrr. Diye seslendi İğer-aybir ' gerida bekliyen iki | | D | b 4| “Yntten birini atlattı B | & Fakat ikincisinin hizasına gel - | KOĞ ğ v e et — Küğüle B Dtenkhenzen . onum' Gstüne | "'“!nd, andan şakağına — doğru inen ;, ang, *Eizlı Türk palası onu - bir | "da Cansız bıarkmıştı. Koca Veli: ” Varan ikiliil.. Dcdi | Beni, Onra ilâve etti: . Paha altı kişi vâar... —— *nüz sözünü bitirmemişti ki U sefi üç kişi gö - | üna . ©* at başı gelen üç kişi g hdü., K haç*a Veli okunu onlardan or * & olana attı.. Yünkü o vurulur da dü!cf?': Üt atr ürker de şahlanırsa, iki dü, *ti diğer atları da ürkütür - Atlar ürkünnce askerlerin Ko - eliye karşı koymaları — veya için bir çare bulmaları » zaman kaybederlerdi ... İ(ı,.y' bütün hıziyle gerdi ve bı- | kiC::*ı vınladı, ortadaki — askerin Aşımnım ortasına saplandı . hç va Veli onlarm göğüslerine .'ı N ahmıyordu, — çünkü oraları "9 zırhlarla örtülüydü. “Panyol askeri atının yelesine | Tü sarktı.. Fakat düşmedi. | üt da ürkmedi ve olduğu gibi :":" hıziyle ileri koşmakta de - Bi aran üç!... | &di ve ağacın arkasından ile- * atılarak sağdâki askerin atı- Ayaklarına doğru kılıcını - bü- | ziyle salladı.. mnnn!,, | tyakları kesilen at acı bir lik &ttı, düştü ve çırpındı . Ni saniyede Koca Velinin kı- | Yazan, KADIRCAN KAFLI — onlar beş kişi oluyorlar, N sefer İspanyol — askerinin İ ) omuzları üstünden geçmiş, adamı yere sermişti. — Varan, dört!.. Dedi. | Üç atlıdan sonuncusu bu yolda | bir putu kurulduğunu anlamış - | tı. — Çünkü kendisinden yirmi o- tuz adım ileride giden arkadaşı - devrilen atını yerde cansız yatan | vücudunu da görmüştü. | Dizginleri çekti. Atınt arka a - | yaklarının üstünde, bir insan gibi ayağa kaldırdı. Sonra geri döne - rek arkadan gelen arkadaşlarına | bağırdı: — Burada tuzak var.... dan, oradan.. Vernetes'in biraz önce tarafa doğru sürdü. | Son gelen dört atlıdan ikisi ge- riye kaçtı, diğer ikisi kendlierine yol gösterenle birlikte deniz kıyı- sına doğru atlarını sürdüler. Koca Veli: | — Şimdi Fernando ile beraber biz de Ora - gittiği beş kişi.. , Dive düsündü. | Diğer-iki. azkadaşı da lapanı - | yolların yaptıkları — manevrayı görmüşlerdi . Koca Veli kıyıya koştu ve ba - ğırdı: — Çabuk, oraya.. Oraya.. Sırık Ahmed yalnız kaldı. | Üç levent, çalılardan, hendek - lerden ve çukurlardan birer kap - ki yarı yarıya kanlı kılıclar , kor- | kunç bir şekilde parlıyordu . | ... — 5l1 — AŞK ve ARKADAŞLIK Fernando ayaklarının değdiğini anlar anlamaz doğrul - | du ve kendisini — sudan dışarıya | attı. Bir saniye için başını evi - | rerek tgeriye baktığı zaman Sırık Ahmedin doğrulduğunu ve Kam'- ya çıkmak üzere olduğunu görd.u. | Fernando bu uzun boylu, çevik | ve yaman adamın elinden kı_ır - tulmanın ne kadar güç fılıınız”mı kestirmişti. Bunun ic_inğbılr an ön- undalıklar, ağaçlar — ve lcıîı:c'îîkrler arasında kıybolm_alı_ | onu şaşırttıktan sonra dı'ııc]u;_,rw Napoli tarafına savuşmak istiyor - du. Lâkin Sırık Ahmed onun um - duğundan daha çıbuk yetişmişti . Fernando işin sarpa — sardığını nnkl;i—:ı.i"zvırıııı-ıehı kendisine doğru son hızla gelen nal - seslerini d,l yere Veli siper almış, _Ispanqo birer birer deviriyordu HABER — Akşam Poatası No. 65 İları Kılıcını zaten çekmişti... Fakat elindeki bu sivri ve ince | selik parçası, Sırık Ahmedin kı - hıcma göre bir şiş kadar cılız ka - lıyordu Eğer bu yaklaşan nal sesleri de Türk atlılarının sesleri ise Fer - nando hapı yutmuş demeklti.. Tasarladığından daha atik dav- ranmak gerekti, Sırık Ahmedi karşılamak - için | dönerken ayağı sert bir şeye çarp- tW .» Yere baktı.. Orada büyücek bir taş vardı : Eğilmesiyle onu kapması için bir saniyenin onda biri kadar za- man yetimşti, Fernando taşı kaldırdı. Bütün kuveytiyle Sırık Ahme - din göğsüne doğru fırlattı.. Sırık Ahmed onu görmüştü .. Güldü: — Taşla adam öldürmek ha ?, Çocuk oyunacğı mı sandın çele- | bi?. Başmı ve gövdesini sağa çek - ti, Taş. sert bir vüzgür — yaparak kulağının hemen hemen - dibin - den geçti... Fernando yaptığı hamlenin bo- şa gitmesinden ötürü sıkılmıştı .. Fakat her neye malolursa — olsun Sırık Ahmetle kılıç kılıca dövüş - mekten başka bir yol da yoktu. Davrandı: Sırık Ahmed homurdandı: — Varol!.. İşte böyle olmalı . Davran bakalım.. Ne babayiğit ol- ü duğunu görelim biraz, Kale ku - | mandanı mısın, yoksa karı hirsizi maısın nesin? Sırık şimdi onu karşısında öy - |e cılız ve küçük buluyordu ki, ar- tık öldürmek istemiyordu. — Biraz oyaladıktan sonra bir vuruşta o - nun çöp gibi kılıcını ya düşüre - cek, yahut iki parça — edecekti. O zaman Fernandoya ellerini kal - dırarak teslim olmaktan başka bir iş kalmıyordu. O sırada Koca Velinin kıytda bıraktığı levent de Strik Ahmedin yardımına yetişmişti.. Fernando her şeyin bittiğini an- ladı.. , Sırık Ahmed ona yeltenen arkadaşına: — Onu öldürme!.. Dur!., Diye bağırdı, sonra Fernando - ya döndü: — Teslim ol!.. Yoksa pişman o- lursun! saldırmağa (Devamı var) Ailelere ve Talebelere ilâni Tatil zamanları devamınca 20 eylüle kadar 8 Türk li BERLiTZ' te ders'erde bu müddet i rasile 8 Her lisan için kurslar açılmıştır . Hususi çin mübim tenzilât Kayda başlanmıştır. İstanbul 373, İstik'âl caddes, Ankara Konva caddes' Dü Nya Süzelinin Peşinde,.. No: Nakleden: 6 aa Hafice Süreyya) —"Ferruhname adilı eski Farisi tğri[ı _romarlındğ_n alınmıştır.— 'Gördüğün ankadır. ismi igesi var, fakat Bütün gemi halkı, onu merak ediyor, onun dedikodusunu yapı - yordu. .. — Hali ne olacak; böyle yeme- | mekle, içmemekle insan — yaşar mı?- diyorlardı... Hakikaten de, dedikleri çıktı. Tüccar oğlu yaşamadı.. Doku - zuncu günü, gözlerini dünyaya ebediyen kapadı. Öldü , gitti.. Gemici usulü, kendisini kefen- lediler, Naşını denize — attılar.. Hırkası, abası, nesi varsa, hepsi - ni derleyip toplayıp gemi kapta - nı huzuruna çıkardılar, Kaptan, bunları karıştırırken, mahud resim eline geçti.. Adam- cağız, bunu görür görmez, bir ke- re yürekten: —Ah! - etti. Artık tüccar zadenin yerine o geçmişti.. Yataklara düştü, başı- nı yastıktan yastığa vurdu. Göz - lerinden yaşlar aktı. Bir lokma yemek yemedi... . Biçare tüccarm ne - deriten öl - düğünü şimdi artık anlamiştı. Öyle bir hale gelmişti ki, gözü- | ne artık, ne gemi, ne yolcu, ne | seyahat, ne ticaret görünüyordu , Denizle mükayyed — olmadı -. Gemi de kaptı, koyuverdi.. Yolcular, baktılar ki olacak gi- mekten vaz geçerek, — binbelâ ile gmiyi sahile yanaştırdılar. Kara - ya çıkıp birer semte dağıldılar, Şimdi artık gemide, en sadık tayfalariyle kaptan kaldı, Fakat, bir türlü aklı başına gelmiyordu . Hiç bir istikameti, hiç bir maksa- dı yoktu.. Enginlerden teselli arı- yordu. . Böylece, döne dolaşa Hind de - nizine kadar vardı, O sahillerde gemiciliğe —heves etmiş Şehlâ adında bir hüküm - dar vardı ki, yelken açar, dolaş - mağa çıkardı., Gene bir gün dolaşırken âşık kaptanın gemisine rastladı.. Sağa, sola,, istikametsiz olarak giden bu gemi, merakını celbetti, Yanma gitti. Yanaşarak meselenin ne ol- duğunu anlamak istedi, Kaptanın deli olduğu gören hü. dan öğrendi., Deliliğe sebebiyet verenresmi görmek istedi, Kaptan zaten içini dökecek bi - rini arıyormuş.. Ağlayarak göğ - sünden resmi çıkardı. Hükümda- ra gösterdi. Hindli, ötekiler gibi, aşkından yerlere yuvarlanarak fe - nalıklar geçirdi.. Maiyeti, gül sulariyle Şehlânın ellreini, ayaklarını oğdular, Ken- dine getirmeğe çalıştılar, larak, karaya götürdüler, Biraderi, Şehlânın bu hale gel | diğini görünce, çok tocssüf etti . O da resme baktı.. Hayran kal . dı. Bu güzelliği hayatında gör - | mmemiş ve işitmemişti.. Lâkin, hem bu fani | bi değil, gidecekleri iskeleye git- | Sağ sol volta vurup dolaşıyordu , | kümdar, bunun sebebini tayfalar- | Sonra, gemiyi de Şehlâyı da a- | ve göl- >kendisi yoktur... | heyecanının az olması, sakin ya - ratılmış bLir adam bulunması, | hem de kardeşine karşı beslediği hürmet hissi, onun da ötekilere benzemesi önüne geçti.. Erşir ismindeki bu kardeşi Şehlâyı bağrına dedi ki: — Kardeşim! Kendine hâkim » Böyle kapıp koyuverme.. Dün- | ya yüzünde böyle — güzel bir. kız yoktur. Bu, tamamiyle — hayal mahsulüdür.. Ressamlar, bu re . simleri yaparlar, başka başka a - damlarda burun, Böz, kaş, saç gö- rerek, bunları, hayallerinde bir &- raya getirip rTesmederler, Halbuki hakikatte bu güzellikte insan mev- cut değildir. Gördüğün ankadır , | İsmi ve gölgesi var, fakat kendisi yoktur. şehzade, bastı; ol Şehlâ, resmin kenarında Hita Sul- tanı Hümayun kızı Hüma diye ya- zılmış olduğunu görerek onu göş- terdi; — İşte bunun yapıldığı yer bu- rasıdır. Ve aid olduğu şahıs belli. dir.. Mutlaka gidip bakacağım .. Oralaramı arayacağım. Her h de ypan adama rastlarım.. Ondan sorar, kimin resmi olduğunu öğ- renirim! - dedi. - Hüma Sultana aid mi, değil mi anlarız. Ne söyledilerse, fayda verme « medi. İşini kardeşine — bırakarak Hita taraflarına yola çıkmak iste- di: — Ben yalnız biraz para ve bi- raz asker alayım., Mülk ve dev - let sende kalsın N Hita'ya kadar giderek Hüma Sultanı bulayım.. Eğer onu alabilirsem, gene mem- leketimie izzet ve ikballe döne . rim., Alamazsam artık encamı « min ne olacağını Allah bilir.. (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ İstanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi: ISTANBUL HABER Teleton Yaz 22872 idare: 24870 ŞARTLARI ürkü Eerebi ABONE K Senelik 6 aylık 3 avlık <00 * * aylık isa £ | Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) Matbaası KUPON 189 | 17-7-935