aHÜ ĞAŞ UAO AA * Galatadaki kundura bağı K fabrikasından bir görünüş Fabrikaları ziyaret Kundura bağları Nasıl yapılır bilirmisiniz? yılda 2800000 çift Türkiyede bir sarfediliyormuş ayakkabı bağıi Kadın ve erkek şapka kordelâ - İarı ve kundura Besr tezgâhlar arasındayım. Hep bir - den işleyen makinelerin çıkardığı gürültüden konuşmak hemen he- ıılömhıııhwıahnhufıb!i- kayı gezerken, insan, çok basit gö- tünen bir kundura bağınm veya bir şapka şeridinin kaç tezgühtan | ve kaç elden geçtiğini — görünce, yirminci asırda endüstrinin ne bü- yük bir terakki merhalesi geçir - tı: anlayor.. şerid makinesinin önünde | ğı yapılmış. Salışan işçiye sordum: — Günde kaç metre şerid yapr - Yorsun?. — Bu makine Metre şerid yapar Sucat fabrikalarındı şantte 15 - 20 Halbuki men - leri şeridi yapar. içinde kundura bağları da vardır. Makinenin yetmiş iki masurası bir den işlerse, günde iki bin metreye şerid yaparım. Biraz ötede çalışan - bir genç kıza sordum: — Siz ne yapıyorsunuz?. id dokuma '::dçu.dm iplik sararım.. e İ “ünul Tunca ;:.:ı, yerine — diğer iplik $ilelerini yerleştiririm. İptidat maddelerinden — yalnız ipliklerini Avrupadan getir - ten fabrikanım müdürü yüksek ses e kulağıma bağırarak anlatıyor : — Çileden iplik saran bu ma - çak kullanışlıdır.. Eskiden bu makinenin gördüğü işi, on be$ İlçi yapardı.. Şimdi bu gördüğü - Süz otomatik makineleri bir işçi İdare ediyor. Şurada gördüğünüz Yört makine yassı kundura bağla- î:ihw" Diğer dördü de toparlak yaparlar.. e'::lu yani parlak İPM î'hılıu yassı bağların bir grosesi .,;0 kuruşa - satılır.. Bir Sift yani 144 adet Ü vardır. Bunların bir gresesi 150 Kuruşa kadar olabları da vardır - Pakat, dışarıda çifti yüz Paraya 1':: beş kuruşa satılan yavarlak dura bağlarmım grosesi toptan Arr Maki - |labileceği do- | de, elli kuruştur. Küçük esnafın bun - da yarı yarıya kazancı vardır. Makinelerin arasında uzun boy- lu konuşmak kabil değil.. Motör ve çıkrık gürültüsünden insanın ku - lak zarı patlayacakmış gibi zonk- luyor... İşçilerden biri: — Bu seslere biz o kadar alış - tık ki.. Fabrikadan çıktığımız za - man derin bir boşluk içinde kal - dığımızı anlayoruz... Diye güldü.. İşçinin bakkı var.. Fabrikada geçen yıl; üç yüz bin metre kadar şerid ve iskarpin ba- lerle bir mliyondan fazla da yapı - İ i umuluyor. Fabrika müdürü çok - çalışkan bir genç.. Tezgâhların arasından çıkarken kafamın içinde garib bir istifham kıvrıldı: : —Acaba bütün — memlekette, yani Türkiye hudutları içinde bir yılda ne kadar kundura bağı sar - tiklere bakarak şu cevabı verdi: — Diğer fabrikaların da yap - tığı kundura bağlarını bir arada hesab edecek olursak; memleketi- mizde iki milyon sekiz yüz bine yakın kundura bağı sarfolunu - YOPu « — Fabrikada bunlardan başka er- kek ve kadın pantalonlarının as - kı lâstikleri de yapılmaktadır. Lâstikli şerid yapan makineler tel gibi ince kesilmiş lâstikler, muhtelif mihverlerin üzerinden dönerek makinenin altından yu - karıya doğru çıkıyor ve yukarıda- ki lan sarkan - ipliklere “,;dm gecelik — bağları, askı ve zer bir çok Tâstilli işler yapan bu makin: örünüşte o kadar ba - ai ve o kadar ko - kadar pratik İ;îılbw ki.. Bu küçük makine - nlnHyleînoevııırîfıılu;ıh. racağıma insan - gözüyle gördüğü - jnanamıyor. ı“leııeğlı“ı-;ıı ucuna teneke kaplama makineleri di re Bıil.ıl:tnn uî;lı“r:dı gördüğünüz ince tenekelerin bile iptidaf mad - deler arasında Avnıpı.dın geldi - ğini söylemek ne a€ bir hıki_ııı . tir. Bu tenekeler ,erîd. halinde Istanbula gelmekte, fnhn_lilda ke- silerek otomatik bir makine vası - daha bunlara ben - | tedir. HABER, —. Akşam Pcl:lj Tâvrensin rakibi sayılan Trebiç Linkolmnm (Sırasile Hahamlık, Protestan papaslığı Arıglikan |peskaposluğuvelnrogiliz saylavlığı yaptıktan sonra sus,, oldu 1 Nasıl Seyy Londradan yazılıyor: Ulusların karışıklık ve güçlük saatlerinde ortaya tuhaf kimsele- rin çıkıp yütseldiği görülür, bun. lar ne idikleri belirsiz, ad ve san- ları bilinmiyen adamlardır. Yap- tıkları işleri koyu bir esrar perde- si kaplar. İyilik ve kötülük bun. lardan çıkar ve günün birinde han gi gölgeden çıktılarsa gene öyle | gölgede kaybolup giderler. İngilterenin buyruğu altında o- lan Hindistan bu gibilerinin çalış- mak için seçtikleri topraktır . Ülkemizde iyice tanılan ve az zaman evve! İngilterede bir mo- tosiklet kazası neticesinde — ölen Miralay Lavrenş bunlardan - biri- dir. Bu adam az kalam kral ola- çaktı ve bir vakitler hütün bir u- lusun mukadderatını — avuçları i- çinde tutmuştu. Hayber dağlarında İngiltere ile gene büyük bir ulus arasında ay- namakta olan epntrikalar Miralay Lavrens gibi ortaya esrayengiz bir adam çıkarmıştı. Son yıllarda a- d sık sık söylenmekte olan Trebiç Linkoln de kendine evrensel san yapmış bulunmaktadır. — Bu adamm yirmi yıldanberi çevir - mekte olduğu siyasal dolaplar hâ - lâ durmamıştır. ve gördüğü işler birçok yerleri üzüntü ve heyecan içinde bırakmaktadır. Bin bir ad değiştirerek bütiün hizmet, menfaatlerine göre kullanmış © lan ve vicdanında binlerce kişinin öldürülmesi suçunu taşıyan bu adam Galiçyanm en fakir bir ya- hudi ailesinden, sadece Trebiç a- diyle doğmuş ve tam yirmi yıl ce- maatinin hahamı olmak gayesini mıştır. Ancak böyle basit bir meslek onun için pek mamuslu ve cılız bir işti. İhtirası ve zekâsı keskin ol. duğu kadar ahlâki hiçbir bağ tanı- muıyan bu adamı, yirmi bir yaşma varınca Orta Avrupanın — büyük çaddelerinde, adarz, ailesiz, din - sİz, yurtsuz, parasız, her işi göze almış, ayni zamanda birçok dil bilen bir genç olarak görüyoruz, En hüyük merakı sefahat ve lüks; en iyi becerdiği iş de yalan dolan- dı. Balıklarım yaşamak için suya muhtaç oldukları gibi, bu adam da rezalet ve skandal içinde yaşaya- biliyordu, Herhangi bir işi başar- makta gösterdiği kolaylık, göze şraE ÇÜDT ÇĞRÜZ, tasiyle bağların ucuna eklenmek. Bu ve daha buna benzer endüst- ride kullanılmak üzere, memleke - timizde büyük bir (teneke fabri - kası) na çok ihtiyaç vardır, Fab - rikaları gezerken bu ihtiyacı ya « ride kullanılmak üzere Avrupaya senede verdiğimiz teneke parası ile burada bir kaç teneke fabrika. # açmak mümkündür,, Memleke - timizde teneke sarfiyatı gittikçe Kundura iıı[]ln!un nasıl ya - pıldığını tetkik ederken, bu nok - bir| Don Kişota veya Fra Diyavolo'ya tayı da kaydetmeden geçemedim.. . * Trebiç Linkoln Tibet keşişi kılığında görünmek, ün almak (meşhur al- mak) için alan çok kuvvetli hır- sı, boyuna eğlendirmek ve eğlen- mek için duyduğu temayül kendi- sini bayali birer raman kahramanı benzetiyordu. Hiç düşünmeğe bile lüzum gör- meksizin bütün dinleri kabul ede- bilen bu adam 24 yaşında Sambur şehrinde bir haham; Hamburg'da pratestan vaızı, Kanadanım Mont. real şehrinde bir Anglikan misyo- meri olmuştu. Buradan İngiltere- ye atlamış ve Kent eyaleti pesko. posluğunu yapmıştır. Bulunduğu her yerde önce bütün cemaati kuv- vetli sevgi bağlariyle kendine bağ- Tamasını becermiş, sonra da papaz lık yaptığı kilisenin kasasiyle ce- maatin para çantalarını — kaptığı gibi sıvışıp gitmiştir. Yirmi beş yaşma varınca, yı - Janların deri değiştirdiği gibi o - nun da hüviyetini değiştirdiğini görüyoruz. Londranın Kuveyker denilen tarikati hesabına Avrupa- nn bütün ülkelerinde bir tetkik sayahatine çıkmış, tam iki yıl sü-| ren bu araştırma — yolculuğunda | Awrupanın bütün entrikalı işlerine | burnunu sokmuş ve bir Kııvıyker; misyoneri sıfatiyle istikbal için kendisine faydalı olabilecek çok önemli münasebetler kurmuştur. Gezintileri esnasında, henüz kendisini olmıyan bir adı takma- rak evlenmiş, ayni zamanda İn- giliz tabiiyetine yazılmıştır. Artık hukukt bir hüviyeti ve bir ocağı olduğundan Londraya dönmüş ve sırtındaki protestan papazı redin-| gotunu atmıştır. Bundan — sonra dikkate değer sosyoloci (içtimai-| yat) eserleri bastırmış ve İngilte- renin İiberal partisi sekreteri, son- ra da başkanm en yakın yardımcı- sı olmuştur. Artık mesleğinin yükselme ba- samağına çıkmış bulunuyordu. İn- giliz kültürlerinde Linkoln adıy- la yazılı bu adam siyasal işlere gi- rişmek için olgunlaşmıştı. Bu iş- lere bütün varlığiyle atıldı ve mu- waffak da oldu. İngiliz parlâmen. tosuna saylav olarak girdi ve bu. sayede şahsına karşr ayrıca bir saygı kazandı. Bildiği esrar sa- yesinde çabucacık parlak ve nü- fuzlu bir hatip oldu. Ancak bu adamın lükse karşı doymak bilmez bir iştahı vardı. Bunu gidermek için şok çabuk yürümeğe başladı. Bir banka kur- du ve bütün pek gözlü dalavecre- ciler bu kurumun içinde taplan- makta gecikmediler. İşte bu ban- ka yüzünden finansçılardan (ma- liyecilerden) birçok düşman ka- zandı. Düşmanların en tehlikeli- si de böyle adamlardır. Bir sabah hem gazetelerde, hem parlâmentoda bütün kirli ma- zisi yüzüne karşı bağrıldı. İnkâr edemedi, cünkü hepsi doğru idi. Kırk sekiz saat sonra bankası ka- panmış, oğlu ile karısı kendisini terketmişti. Büyük bir kırgınlık- la parlâmeantoyu, siyasal yaşayışı bırakarak bilinmezlere doğru sıvı- şıp gitti. Bu gidiş tam anlamiyle gaiplere karışmak oldu. 1912 yı- lında onu Brükselde bir tecim (ti- garet) mümessili, 1913 de de bü- yük bir devletin Ramanyada gizli ajanı olarak görüyoruz. Dünya harbine basamak olan Bosna swikastında hâlü İngiliz tebaası idi. Londraya gitti ve Ingiliz hükümetine hizmetini tek- Kf etti. İngiliz gizli istihbaratı, Av- rupanın bilhassa o karışık günle. rinde böyle bir adamı, mumla a. rasa bulamazdı.. İngiliz entellicens servisinde al- tı ay hizmet ettikten sonra yedinci . ay elindeki gizli vesikalarıve ken> di hizmetlerini Almanya ile müt- tefiklerine sattı. Bu sefor de peşine fakılan po- lislerden kurtulmak için gene ka- ranlıklara dalarak gözden kaybol- du. k Nevyorkta açlıktan ölmemek ve bir dilim ekmek satın alabil - mek için soygunculuğa başvurdu, yakayı elevererek hapishaneye girdi. Burada altı ay kadar kaldı ve bir sırasını getirerek kaçtı. Amerikadan kapağı Fransaya attı, burada yapacak iş bulama- yınca Almanyaya girdi ve Kapp ihtilâline iştirak etti. Bundan sonra onu Hindistan- da, hem de Hint rahibi yetiştiren bir manas'ırda buluyoruz. Manas- tırdan Budist rahibi diplomasiyle çıkmıştır. Trebiçin şimdiye kadar girmediği yegâne din olarak da Budizm kalmışt. Uzun zaman Efganistanm Kâbil şehriyle, Be. lücistan ve Hindistan sınırları a- rasında mekik dokudu. Hindistanda onun kellesini ge- tireçk olana büyük bir para mükâ- fatı vadedildi. Buradan Çin ül. kesine atladı. Tekrar Hindistana dönerek Gandhi'nin peşinde do- laştı. Peşaver ve Bengal kargaşalık- larında bulundu. Bütün aranıp taramalara :ağmen onu kimse ya- kalryamadı. Çinde Karl Grimsel adıyla do- Taşıyordu. Karanlık işlerin en a- çık göz bir amelesi olan bu adam ad ve sanımnı o kadar sık ve o ka- dar çok değiştirmiştir ki şimdi kendi bile galiba kim olduğunu bir türlü kestiremiyor. Hâlâ Hindistan ve uzak şark- ta dolaştığı söyleniyor. Fakat cı- va gibi bir türlü ele geçmiyor. ... . ,