ı2 RMANIN KIZI Vahşi hayvanlar arasında ve Alrikonın balta girmemiş ormanla- rında geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı &No 51 mama Yazan: Rıza Şekib tam Karşa babasının hazırladıgı tuzağı çok | begenmıştı... ğımız ipin ucunu şu yukarıdaki a- ğacın gövdesine — saracağız. Bu — Çalışırım, fakat d:dıslm gi- bi... Karşa ile Yavuz Niyam Niyam- Lhların ormanlarına girecekleri za- man göçmeye mecbur — oldukları geçitlere doğru yol aldılar. Aslanlı adamla kızı, — her za- manki yolları takib ediyorlardı. Dallardan dallara, ağaçlardan a - Baçlara geçmek suretiyle — daha kolay ilerliyorlardı. Geçitlerden ilkine geldiler.. Bu- rada yol sarp bir yarım — altından geçiyordu. Yar kayalık, fakat bu kayalar arasından büyük ağaçların yetiş « mesine müsaade edecek kadar da topraklıydı. Burası kurulacak tuzak için en elverişli bir yerdi. Karşa babası - nın ne yapacağını bilmiyordu. Yalnız onun isteklerini yerine getirmek için büyük bir sabırsız- lıkla bekliyordu. Günden güne gelişen, gürbüzleşen — vücudunun çalı ve dikenlerle sıyrılıp kana - masiha ehemmiyet vermiyor, çıp - lak ayaklariyle — taşlık yerlerde bile büyük bir kolaylıkla koşabili- yordu. Onun tırmanamıyacağı ağaç yoktu.. Çok defa — babasmın bile çekinerek çıktığı yerlere o, sanki bir merdivenden çıkıyormuş gibi tırmanırdı. * KF& 'Bâbasinın, hele Süley - man da öldükten sonra en gözde çocuğu olmuştu.. — Bir dediği iki olmuyordu. Murad, artık orman - dan ayrılma lâfımı ağzına alma - dığı için bu bahis de kapanmış sayılabilirdi. Karşanm ormandan ayrılması ölümü demekti.. Babası sarp taş- lara tırmanarak tepelere çıkar - ken, o, arkasından imrenerek ba- kıyordu. Ne olacaktı. bilmiyordu. ©O sade ötedenberiden — topladığı taşları babasınım gösterdiği yere yığıyordu.. Aslanlı adam tırmandığı büyük kayanın üzerinden bağırdı: — Karşa! Topladığın taşları, daha biraz yukarıya getir. Sana şimdi sarkıtacağım büyük kütüğü de onalrın yanına bırak.. — Nerede kütük?, — Şimdi sarkıtacağım. — Peki... Karşa topladığı taşları babası- | nın söylediği yere taşımaya başla- mıştı. Babası bir, ondan sonra da bir ikinci kütük şarkıttı, —azza - man sonra bu kütüklerin — adedi onu buldu. Karşa babasının bu — kütükleri ve taşları ne yapacağını merak et- miyor değildi. Fakat hiç bir za - man, onun ne yapacağını sormaz- dı, Aslanlı adam kayalara ne ka - dar kolaylıkla tırmandıysa gene o kadar kolylıkla indi. Yarım aşağıdaki — geçide en hâkim yerini seçti ve: — Karşa, dedi, şimdi bu ağaç: larr - yarım bu sırtına aralıklı ve iğri olarak tutturacağız.. Araları - ni çalı ve çırpılarla kapadıktan sonra taşları çitin arkasma yığa - cağız.. Taşların — ağırlğiyle citin devrilerek taşların geçide yuvar - Tanmaması için de çite bağlayaca- bağlı ip kesilir kesilmez, yığacağı- mız yüzlerce, binlerce irili ufak- h taş ve kaya parçaları - geçide devrilecek.. Hele ipi geçitten Ni - yam Niyamlıların geçtiği zaman kesersek.. Analdın ya.. — Biy tane Niyam Niyamlı kurtulamıyacak , üç yüz metre yüksekten devrilen taşlar altında ezilecek.. Bu tuzağı yalnız burada yap - mıyacağız, başka yerlerde de .. Bundan kurtulurlarsa B!elıiltrde muhakka kezilecekler.. Karşa babasının tuzağma bayıl- mıştı. Daha şimdiden kulakların - da büyük bir gürültü ile — yardan aşağıya, taşların tüyler ürpertici dökülüşünü görür gibi oluyordu . Aslanlı adam dalgın bir halde duran Karşaya: — Ne 0? dedi, yoksa tuzağı be- ğenmedin mi?, — Beğendim baba, .Çok güzel, hemen hazırlayalım.. — Şunu da düşün amma, Bize bir dakika içinde — devrilecek bu tuzaklardan — yalnız bir tanesini hazırlamak saatlere malolacak. — Ben yorulmadan çalışırım .. — Haydi öyleyse, ver bakalım bana şu sırığı... Karşa güçlükle kaldırdığı bo - yundan büyük sırığı Aslanlı ada- ma uzattı.. —1 - NİYAM NİYAMLILAR VE MONBİTOLARIN HUCUMU.. Aradan iki gün geçmişti.. Mu - rad, Yavuz ve Karşa çok sakin, çok düşüncesiz başbaşa oturduk - ları bir saatte Şerifin uzun dişleri ni havaya kaldırarak kulaklarını açarak koşup kendilerine yaklaş- tığını gördüler. Şerifin bu koşusu boş olmıya - caktı.. Onun keskin burnu çok u- zaklardan yabancıların geldiğini hissetmiş olacaktı. Murad, daha yerinden doğrul - maya imkân bulmadan Yavuzun sür'atle kalktığını ve bir şey söy - lemeden uzaklaştığını gördü . Bora ile Fatuş da onu takib edi- yordu. Karşa Şeytanın da baba- sını takib edeceğini anlayınca he- men atılarak uzun - yelelerinden tuttu ve bırakmadı.. Babası bir hayli — uzaklaşmıştı ki arkasımdan bağırdı: — Baba nereye?, — Siz orada kalın.. Ben tuzak- lara gidiyorum.. Şerif aldanmamıştı.. — Yavuz tuzaga varır varmaz, çok uzak - tan yerlilerin karabulut — gibi or- mana yaklaştıklarını görmüştü , Niyam Niyamlılarla Monbito - lar karşılaştıkları zaman işin aslı - ni anlamışlar ve Monbitoların kendilerine yardım için geldiğini öğrenmişlerdi. Bu vaziyette kuvvetleri bir mis- K artan Niyam Niyamlılar, artı' tam kuvvetle Aslanlı adamla boy ölçüşmeye geliyorlar ve Yavuzun esir aldığı elçileri kurtarmaya geliyorlardı. (Devamı var) HABER — Akşam Postası 11 TEMMUZ — 1985 Amerikadaki ı:?haîı'hı bırakıp . Buz çölünde aşsşıyan kadın Aşıkolduğu delikanlının kabilesini medenileştirmiye çalışıyor Bir kaç ay evvel bütün Av- rupa ve Amerika gazeteleri A- merikanın Klivlaua şehri doktor- larından birinin boşanmış karısı olan Madam Juliana'nın hariku- lâde sergüzeştinden bahsetmişler- di- Otuz yaşlarında olan bu kadın Avrupada İtalya, İspanya, Fram- sa, Almanya ve Orta Avrupa ük kelerini baştanbaşa dolaştıktan sonra, bir seyahat acentasınım şi- malde buzlu mıntakalarda tertip ettiği yolculuk ilânını görmüştü. Amerikalı kadın Danimarka, Norveç ve İsveçi de gezip Stak - holmdan önce Kiruna'ya, sonra da Avrupanın göçmen — ulusu olan âponların kışlağı Jukkarsjanvi'ye gilmiştir. Madam buraya varır varmaz Lâponların romantik yaşayışları- na âşık olmuştur. Kışın en kötü günlerini emin bir yerde geçirmek isteyen Lâponlar için, İsveç hükü- meti tarafından yapılmış olan bu kışlık karargâh Amerikalı Mada- mın çok hoşuna gitmiştir. Genç kadın burada sürü sürü Ren geyikleri olan Lâpon ailele- nylı tanışmıştır. Ren geyikli de- bînlernı lira kiymetinde değerli hayvanlardır. Lâponların arasmda Helsinki ve İstokholme yaptığı sayısız yol- culuklar yüzünden az çok İngiliz- ce öğrenmiş bir adam da vardı. Bu adam Avrupanın en sön göç- men ulusu olan 70—80 bin Lâpo- nun tehlikelerle dolu yaşayışını Madama anlatınca, kadın da som- suz buzlar içinde, kayıtsız ve ora- da dolaşmak hevesine kapılmış ve bu isteğini Lâpona söylemiştir. Ancak iptidat uluslar, kocasız ve ailesiz bir kadının kendi araların- da bulunmasmı pek hoş görmez- ler bunun için: — Olmaz Madaml!.. Karşılığını alınca, * Amerikalı kadın hiç aldırış etmemiş ve duy- duğu hevesi gidermenin kolayını bulmuştur. Amerikalı Madam, Ren geyiği tüccarı Lâpona - âşık olmuş ve onunla evlenmiştir Düğünden bir kaç gün sonra Madam Juliana meseleyi olduğu gibi avukatına yazmış ve Lâpon- larla birlikte esrar ve heyecan do- lu bir hayata 'doğru yola çıkmış- tır. Genç kadının Amerikadaki ailesi, avukat vasıtası ile bu işi öğrendikten sonra İskandonyav- yada bulunan bütün Amerikan konsolâtoları vasıtasıyle protesto- lar yağdırmış fakat onun izi ne İsveç ne de Fenlândiyada bir tür. lü bulunamamıştır. Aradan bir yıl geçince pasapor - tunu değiştirmek için Hekinki şeh- rine gelmiş ve Amerikan konsoloşs- huğundan işini bitirdikten sonra Amerikaya doğru yola çıkmıştır . Gazeteciler kulağı delik insan- lardır. Bunlardan birisi, Madamı vapurda yakalıyarak sergüzeştini anlattırmıştır. Amerikalı kadın neler söylemiştir: — Hiç bir şeyden pişman ol: muş değilim. Amerikaya ailemi ve servetimin vaziyetini görmek ayni zamanda bütün Lâponlarm çektiği ve bereket versin ki teh- Hkeli olmıyan bir ciğer hastalığı- nı tedavi ettirmek için dönüyo- rum, Gelecek baharda yeniden buz diyarıma döneceğim., Orada geçirdiğim hayat, umu: duğumdan ve beklediğimden daha az rahatsızlıkla geçmişlir. Ben gençliğimin bir kısmımı Kanada- da geçirmiş olduğumdan, o hava- ya alışığım, Tıpkı Lâponlar gibi onlarla birlikte çadırlarda yaşa- dım fakat pis kokular beni çok ra hatsız etti. Sarışım olduğumdan beni bir Fenlândiyalı sandılar ve benimle çabuk anlaştılar. Lüpon- larla Fenlândiyalılar arasında ö- tedenberi evlenmeler akdedik mektedir. Yegâne bahtsızlığım çocuğumun olmamasıdır. Kocam, ulusdaşlarını medenileştirmek — çin çoak çalışan — zeki — ve anla- 'Sihhi ve en nefistir. DÜN ve YARIN külliyatı Avrupanın en canlı, örnek eserle- rinden ahnır. DÜN ve YARIN külliyatı en modern fikirleri gös- terir. DÜN ve YARIN külliyatı sekmez bir intizam altında çıkar. DÜN ve YARIN külliyatı seçme bir kütüphane teşkil eder. Tevzi Yeri: VAKIT matbaası — İstanbul ÖLİMPOS Gazoz Fabrikası “SEK sünYer'de yeşüne serintettetdir. - tiküzin markasına dikkat, Nakliyatı fabrikamıza aittir. Bu sebeple satı * cılarımız mühterem müşterilerimize 24 şişeyi 50 kuruşa vermeğe mesebur- durlar. Aksi takdirde müracaat Tel 20458 TUPKİYE Z IRAAT -BAN KASI BiRikK T iREN RAHAT-EDER yışlı bir adamdır. Lâponlar arar sında medenileşmek için yaptığı« mız propagandalardan çok iyi ne- ticeler aldık ve yüz kadar Lâpon ailesinin şimal topraklarında yer- leşmelerini temin için İsveç hükü« metinden lâzım olan müsaadeyi kopardık. Amerikada Madam Juliana bütün gazetecilerden kaçmağa ve hiç birisine söz söylememeğe mu- vaffak olmuştur. Hatıratını yaz- raları Lâponları iskân etmek için kendisine zengin teklifler de ya- pılmıştır. Genç kadın işlerini bitirdikten sonra geçenlerde — tekrar Kiru- na'ya dönmüştür. Burada kocası yirmi gündür kendisini bekliyor- du. Kadın Amerikada bütün ser- vetini tasfiye ederek paralarınt beraberinde götürmüştür. Bu pa- raları Laponları iskân etmek için yapacağı ilk Lâpon kolonisinin kurulmasında kullanacaktır, Müdüriyet