Çalınmış çocuk peşinde Palis Hafiyesi (X:9)un harikulâde maceraları ».« ELCETYE BNNESİMİ, SELMİ YECEK '”ı' PARAYA - EĞİL SEVGN- ) eai e K k VA VYE BAKA, Z, z (P e Mi CĞ > , / ğ gi ; t İ ERAL ŞAĞUK- ARKAMIZ O SGELİYORLAR. kKORKUYORUNA 206 — RAĞASTANIN OĞLU — yozuldu. Son defa olurak birer tekme ) ile zavallır papasları kapı dışarı etti. —Ü BU VAKANIN NETİCESİ Fanfar ile Kokarder köprülerden geçerek iyi kabul olunduklarına emin oldukları bir meyhaneye girdiler. Bu- rası Argoların devam ettiği bir yerdi. Orada Loyolânm — papaslara verdiği kese jle ceplerinden çıkan parayı pay- laştılar. Kâr oldukça büyüktü. Fanfar rahat bir nefes alarak: — Ne olur, hergün böyle bir iki cö- mert papas — elimize geçse.. Bak işte zengin olduk. Şimdi ne yapacağız ar- kadaş! Kokarder: — Evvelâ karnımızı doyuracağız di- yerek altı franklık bir eküyü meyha- neciye gösterip nefis yemekler ısmar- ladı. İşte bu suretle, serserilerin fena ahlâkr mükâfat gördü. (!) Bunlar na mussuzcasına — elde ettikleri para ile karınlarını doyurdular. Öte tarafta |- se faziletli (!) papaslar dayak yemiş ve tahkir olunmuştular, Heyhat, dünya böyledir! Bizim iki serseri, adam akıllı karın: Tarınmı doyurduktan sonra - biribirleri- bin yüzlerine baktılar. — Bu keşişlerin böyle zengin ola- caklarını kim ümit ederdi, — Bama kalırsa o siyahlı adamın bu zenzinikte parmağı var. — Siyahlt adamın mı?... — Evet Tru Pünezdeki evden keşiş- Terle beraber çıkan, — Demek ki bu Tibo ile Lübeni em- rinde kullanacak kadar zengin bir Se- myör Öyle mi? — Bana kalırsa kiliseye mensup bir adamdır. — Fakat böyle hımbılları ne işde kullanacak? — Belki biz serserilerin kabul ede- miyeceğimiz bir iştir. e — Meselâ... — Ne bileyim... Herifi — iyice dinle din mi... — Mayır! Dinlemiyor, gözetliyor- dum. — Ben hem güzetledim, hem de din- ledim... — Ne dedi? — BSiyahlı adam — keşişlere hiç bir şey unutmamalarını tavsiye ediyor- du. Papaslardan biri — kitapları Dole- nin matbaasında bulduğuna yemin e- deceklerini söyledi. — Bu sakın bizim Lântenenin orta- &1 Metr Dole olmasın.. — Şüphesiz odur. Pariste başka matbaacı Dole var mı ki... Herhalde bu duyduklarımızı — Lânteneye anlat- malıyız, Metr Dole — teykif — edildiği gündenberi delikanlının ne kadar yels içinde bulunduğunu görüyorsun! Do- lenin muzır kitapları bastığından do- layı mahküm olduğu — söylenmiyor muydu. — Bu muzır kitaplar ne acaba? — Orasına aklım ermez.. İstediğim şey bizim için canlarını tehlikeye ko- yan adamların sandetidir. Manf(fred ile Lântene için icap eder- se ben kendimi dört parça ederim. — Ben de öyle... — O siyahlı herifin bahsettiği mu- hakkak Metr Doledir. — Üyle ise gidip — Lânteneye bunu haber verelim.. İşte Triko da geldi. Bi- ze lâzımgelen nasihatte bulunur. Hakikaten — bu esnada Argo kralı devriyeye dostça bir selâm verdikten sonra meyhaneye girı Fanfar: ' * d ._—*J—-M%www * b y — RAGASTANIN OĞLU — 207 —Triko! Gel beraher - içelim! diye | bağırdı. Triko gülümsiyerek: — - — Muzir serseriler... Gene hangi za. yallıyı soydunuz? dedi, — Sana ne. Cebimizde — içecekleri- mizin parasını verecek kadar bir şey var yal, Triko Kokarderin yanına oturarak onun doldurduğu kadehi bir yudumda yuvarlayıp: — İşte bu pek hoş! dedi. Kokarder: — Hepsi bu kadar değil! Karşılığında bulundu. — Ne o, yoksa zenginleri soymak i- çin bir çare mi buldunuz.?.. — Hayır.. — Yoksa Fransa kralı gibi para mı basıyorsunuz? — O da değil.. Dinle.. — Bize men- sup olmryan bir kardeşimizden bah- sedeceğim.. Triko kaşlarını biraz çatarak! — Bu dâ kim? dedi. — Lântene! Triko biraz — sarardı ve yüzünü ek- şitti. — Ah.. Evet! Bir kürdeş.. O hakiki bir kardeştir. Ey... Ne ölmuş bakalım? Kokarder vakayı olduğu gibi anlat- tı. Aldıkları paranın miktarından baş- ka her şeyi doğru söyledi. — Bilhassa duyduğu bir kaç sörde ısrar etti. Triko derin bir dikkatle dinlemişti: — Bunların hiç biri ehemmiyet ve- rilecek şeyler değildir! Dedi. — Demek sizin fikrinizce Lânteneye bunları haber vermeğe — lüzum yok öyle mi? t — Böyle bir şey söylemedim. Sen na Bıl istersen öyle yap. Yalnız © kadar mühim bir şey değil- dir dedim. Allahasmarladık, dışarda biraz işim var., Bunun üzerine Triko ayağa kal- karak meyhaneyi bir dolaştıktan son- ra dışarıya çıktı. Kokarder: — Ben Trikonun fikrinde deği- Hm?, dedi. — Bu Triko teerübeli bir adamdır. — Evet, akıllı bir hırsız olduğunu bilirim. Fakat bu gsefer aldanıyor. Haydi gidip hepsini Lanteneye anla- talım ! ğ . . * İğnmas 18 Loyola keşişlerden ay- rıldıktan sonra Üniversiteye — giden yolu tutmuştu. Fakat biraz gider gitmez sağa sa- parak Sen nehrine inip Pöti — Şatele zindanına doğru ilerledi. Başını önüne eğmiş ağır ağır yü- rüyordu. Düşünüyordu: — Kralın zafmdan istifade ederek Etyen Dolenin tevkif emrini aldıktan sonra henüz kat'l bir karar — verme- mişti. Yalnız o gün Konsiyerjeri hapisa- nesine giderek yarın mahpusla görü- şeceğini Jil l8 Mahüye haber vermiş ayni zamanda Kralın emrini göster- mişti. Sonra Deleye dair bir takım sual- ler sorarak Mahüden istediği gibi ce- vaplar almıştı. Oradan ayrılırken Loyola yalnız? —Kendisini göreceğim zaman mev* kufun münasip bir odada bulunmasi iyi olur, sözlerini ilâve etti. Mahü: — Emriniz yerine getirilecektif peder! cevabını verdi. Loyola bir saniye kadar tereddüt ettikten sonra: — Belki yanımda biri hnlllllnı, dedi, — İster yalnız olunuz ister - yant