24 MAYIS — 1935 Yazan: KADiRCAN KAFLI HABER — Akszın Postası îAşkın Hikâyesi Nakleden: İHatice Süryya No. 14 îîç gülle, üç yıldırım gibi Ceneviz gemisinin gövdesin Üç dört levent yaralıyı kaldır - tlar.. Hüsmen etrafına bakınarak diı; — Süleyman, Frenk Süleyman!. — Buyur reis!.. — Kaptan mıdır; nedir, bu Al - aptalına sor; niçin hiç dö - Yüşmeden teslim oldu? Bana ateş timesini biliyordu da, o İspanyol Yyduduna ateş etmesini bilmiyor Muydu?. Frenk Süleyman — bunları İtal - Yancaya çevirdi.. ağzmı açıyor, çeneleri #ynuyor, fakat bir şey söyleyemi- Yordu.. k Bu sırada önünden geçen ihti - 'âr kont,, son kuvvetle doğruldu . Kaptana derin bir kinle dolu ba - k!ll.ı' atarak: — Alçak!.. Buna sen sebep ol - Sun? Sen.. İsteseydin!.. Dîye kekelerli... n Hüsmen Reis, Süleymana sor - ge: Ğ —— Na söylüyar?. Frenk Süleyman — bunları da Ürkçeye çevirdi. , .L;'lüuıın © Zâman çılgına dön - Zaten İspanyol gemisi gittikçe şıyordu ve — kaybedilecek yoktu.. — Heyyy! Kara Veli!.. Şu he - Tifi lan direğe as! Ça- ol!.. lehlırı göstererek diğer |e - lere emretti: — Bunları da gemiye sürün!... tan Oryani bir kaç saniye '?“_'l bacaklarından Grandi dire - hh"l gabya çubuğuna — asılmış, yordu.. Tayfalardan yirmi kadarı Kızıl Alırgaya almmıştı, . iğerleri de canlarını — kurtar- Ak için Türk akınçılarının kalm :—*lllırim bağlanmıya can atı - 9rlardı.. Fakat bunlar da alınırsa _' ağırlaşacaktı... kı ı"—“:ll!ı Reis kumandayı hay - Tdi; ha 5 Herkes gemiye... Çabuk.. Yo- 'Oruz... 'Öılı.; saniye sonra — Ceneviz .*'l"n_dı hiç bir Türk kalma - ha * Orada kalan forsa - Zincirlerini kırmak için çaba - kl—ıı _'l_l. tayfalar ne yapacaklarını Yorlardı. _ğ:f T M kaleç kedar — Hedef su kesimi!.. Dikkat?.. b ı__:':ı! Kadırgadan atılan üç gül- Tni Yıldırım gibi Ceneviz gemi - İi Bövdesini üç yerinden dekli.. Fı.. sular girdi, yana yattı.. l f.,:-ılııd.n kurtulanlarla tay - kendilerini denize atıyorlar, 4 ı.,.rwu da direklere tırma- Laak Yra B aa L Süleyman — reisin yanma di — Kont ölüyor.. Seni istiyor!.. Beatrisi kaçıran gemi Fernando - nün İmiş... , Dedi.., Hüsmen Reis yaralının bulun - duğu tarafa koştu... Zavallı ihtiyar — baba, gözleri yaş içinde, — kesik, kısık bir sesle yalvarıyordu: — Gemne o... 0... Fernando.. Kı - zımı kaçırdı. Onu senden başkası kutaramaz., Öcümü.. al.. ve.. kı - zımı.. kur... tar... Başı omuzuna düştü.. Kolları sarktı... Ağzından akan kanlar dudakla- rının uçlarında pıhtilaştı.. Kızıl Kadirga son hızla İspan- yol gemisinin izinde ilerliyordu. Ceneviz gemisi, güvertesine ka - dar suya gömüldü. Sonra garip bir ses çıkararak bir anda denize gömüldü. Battığı yerde koyu mavi deniz| le beyaz köpükler birbirine do - ' Tandı. | Bir iki dakika sonra orada bir | kaç tahta parçası ve bir kaç şaş-| kın adamdan başka bir şey kal -| mamıştı. Çok geçmeden yalnız — tahta, parçaları kalacak, onlar da su - yun akıntısına kapılarak kim bi- lir nerelere gideceklerdi?.. e V Iki borç arasında Fernando kaçıyordu. O bir al- çaktı, bir korkaktı. Çünkü Kızıi Kadirganın geldiğini — gördüğü halde geri dönüp mertçe dövüş - mek istemiyordu. Bu hal, Hüsmeni büsbütün çi- leden çıkarıyor, gemisine bir-kır- Tangıcın hızmiı vermek için çıl - gın gibi, her — çareye baş vuru- yordu. Şimdi bir burundan kıvrılmca, Fernandonun gemisinin — yüksek kıç kasarasını, bol yelkenlerini, ağzı parlıyan kocaman toplarını görüyorlardı. Fakat biraz sonra © da başka bir burundan kıvrılı- yor ve görünmez oluyordu. — Ah... Açık denizde olay - dım!.. Hüsmen reis, göğsünü koca man bir kürek gibi şişiriyor ve boşaltıyordu. Beatris!.. Güzel ve sevimli kız!.. Şimdi kaba saba, zalim ve alçak Fer. nandonun elinde olsun ha!.. Onun elinde bu zavallı yavru ne olur? Güneş ufka yaslandı. Karanlıx çöktü. Artık İspanyol gemisine yüz kulaç yaklaşsalar gene onu gö : remiyeceklerdi. Hüsmen reis, kabına sığamı - i deldi... yordu. Gemisini açık denize — sürdü. puslanın başında — durarak ku - mandalarını veriyor; dosdoğru Salernoya gidiyordu: — Tilkinin dönüp dolaşıp ge- leceği yer kürkçü — dükkânıdı. Ayıyı avlamanın en kolay çaresi onu ininde yakalamaktır. Diye düşünüyordu. Fakat o yetişinceye kadar Be- atrise bir şey olmasaydı!.. Düşünceleri bu noktaya gel - diği zaman içi bir hançerle deşi- Hiyor gibiydi. Bazan bir ümit onu avutuyordu: â — Eğer Salerno önlerine on - dan önce varırsam, orada çarpı - şacağız... Gece pek karanlıktı. Zorla ilerliyorlardı. Buraları bir çok hiristiyan ge- milerinin geçit yerleriydi. Hattâ sık sık büyük filolar görülürdü. Bunlar, o zamanlarda âdet oldu- ğu gibi fenersiz ve ışıksız gider- lerdi. Hüsmen reis, karanlıkta bir düşman filosunun — ortasına düşmekten korkmuyordu. Böyle korkulu şeyler onun — başından çok geçmişti. Fakat iyice yüklü| ve kocaman bir kalyon — yahut Galer ile çarpışmak pek fena ©- lurdu. Türk gemileri bu gibi hallerden korunmak için geceleri bir liman- da, sığ bir sahilde, demir atarla;. hiç olmazsa açık denizde çok ya: vaş giderlerdi. Halbuki Hüsmen reis, müm - kün olduğu kadar çabuk gitme- ğe çalışıyordu. “Gece vardiyalar bir misli ço - ğgaltıldı. Her an savaşa hazır bu- lunmak için bütün leventler silöâb elde, güverteye uzandılar. Top - ların başında yarı uyanık sabat- ladılar. Ufuk ağardığı zaman kendile - rini açık denizde buldular. Ufkun dört tarafı da yoklan- dı. Yalnız şimal tarafta, ufuk çiz- gisinin ardında bir direk görünü- yordu. Acabâ o mu?.. Belki odur. Değilse de, gene gidecekleri yer Salerno idi ve a - raya bu yoldan gidilirdi. Vardiya bağırdı: İkinci, üçüncü mektup... Lâkin, her seferinde, bir uçu« rumun derinliği gibi boş ve kor- kunç bir sükütla karşılaşıyordu. Artık, tereddüde hacet kalma- dı: Anladı.. Aşıkı, onu terkediyordu... Ken disinden uzak yere atıyordu. İs-! tikbalinin ne olacağını düşünmü- yordu bile... İ Ah, alçak adam... Samiye, deli gibi oldu... Raufa lânetler yağdırdı... İnkisarlar et- ti... Ondan sonra, ağladı, ağladı ve yatağının ayak ucuna, baygın bir halde düşüp kendinden geçti. Ancak aradan bir kaç saat geç- tikten sonra kendine — gelebildi.. Yavaş yavaş doğruldu. Gözlerinde — azimkâr bir pırıltı hasıl oldu. Mademki hayat onu kendi kad - rosu içine kabul etmiyordu.. Öy - leyse ölüm?. — Ölüm, onu, kendi içine alacak mrydı?. Ah, öyle istırap çekiyordu ki... Çocuğa ucıyordu.. — Onun, kar - nında — kımıldamağa başladığını hissetmişti. Bu zavallıyı, doğma - dan öldürmek elinden gelemezdi . Daha şimdiden kendisinde annelik hisleri uyanmıştı.. . En iyisi, annesiyle — babasına mektup yazmak, hatasını itiraf et- mek ve sükutunu anlatmak - değil miydi?. Çantasında, otuz. — kuruş kadar bir parası kalmıştı.. Bununla biraz kömür alsaydı da, kendini zehir - leiyp ölse miydi?. Uzun uzun düşündükten - sonra, bu projeyi en muvafık buldu.. Kö - mürü aldı.. Zehirleyici gaz neşre - den tarzda yaktı.. Pencereleri sı - kı sıkı kapadı ve annesiyle babası- na şöyle bir mektup yazmağa baş- hadı... “Anneciğim, babacığım.. Çok betbahtım.. Ölüme doğru gidiyorum.., Ümid ederim ki, ha - yat, benim için ölümden daha şef- katli olsun.... Beni affedin ve sizi çok sevdiği- me emin olun!.. İhtimalki mes'ud olurduk, fa » kat, mukadderat bunu istemedi.. Niçin beni zorla yanınızda alı - koymadınız? Niçin oraya seyahat etmeme razı oldunuz?. Aksi tak - dirde başrma bu felâketler gelmi - yecekti... “Ah, biliyorum, benim icin pek büyük fedakârlıklara katlandınız.. Benimle iftihar ediyordunuz... Be- ni hoca, mürebbiye — görmek kol- tuklarımızı kabartıyordu. Fakat bütün tahsilime yalancı ve namussuz bir yalanlarma, cahil kızlar danmamazlık etmedim... Başıma gelen felâketi anladınız, değil mi?, Sizi, bütün gönlümle kucakla - — Reis!.. İskelemizde bir ga. | Sammmumanacauuazuzc”uu”u..ma”uuzu.”ı.. mi.., Başka biri tamamladı: — Bu, bizimkilerden biridir.. Hüsmen reis, o tarafa baktı ve! hemen tanmnıdı: Bu, — sahiden bir Türk kırlangıçı idi. Kırlangıç eski Türk donanma- sında kullanılan en küçük gemi: lerdi. Ondan on yedi oturağa ka- dar kürekleri bulunuyordu. Her küreği iki veya üç kişi — çekerdi. Çokluk top taşımazdı. — Bazan | provasına iki bir ve kıç üstüne de iki olmak üzere üç top konurdu. Savaş ve akından ziyade filola - rın karakol ve haberleşme işle - rinde kullanılırlardı. Mümkün olduğu kadar hafif yapılırlardı. Grandi direğile pervanesine çe - kilen iki yelken, oldukça büyük olur ve en hafif — rüzgârda bi'e tekneyi kolayca yüzdürmeğe ya - rardı, (Devamı var) rağmen | gencin | gibi al- | a İ No, 23 | rım.. Şefkatinizi, muhabbetinizi ü- | zerimden esirgemeyin.. Betbaht kızınız: Samiye | — Bu mektubun zarfı üzerine ad - | resi yazdı.. Görünür — bir tarzda, masanın üstüne bıraktı.. Fakat, tam bu esnada' karnında ı yeniden bir kımıldama hissetti . — Evlâdım.. -diye mırıldandı.. Aşkımın bu büyük Felâketi esna - sında, 22 daha onu feda edecekti.. Fakat işte, bu dakikada, o, kendi mevcudiyetinden annesini haber- dar ediyordu. Samiye, derhal, pencereleri aç - tı. Âdeta yepyeni — bir maneviyat, onunhüviyetine hükmetmeğe baş - lamıştı: » | Hayır, hayır... Yavrusunu meza- ra sürüklemeğe hakkı yoktu.. O - nun için hayatla — pençe pençeye gelse, yeriydi! —| Bir kaç gün sonra, parasını ala - mıyan ev sahibi, onu, evden de kovduğu için, kızcağız, son barmn - dığı dam altından ayrıldı. “H.,, ka- sabasında, kış ortası kalmıştı. Zavallıcık, burada, taliin, ne bü- yük sillelerini yedi., Tanıştığı eski- ciye baş vurarak, onun yıkayıcılı - Ginı ve sökük dikiciliğini yaptı .. Buna karşılık, bir oda köşesine sı- ğındı ve kötü yemeklerle karnmı doyurabildi. . | Fakat, eskicinin de işleri iyi git- miyordu.. Onun için, Samiye, boş- ta kalmağa mecbur oldu.. Kaç ge- ce aç ve susuz kaldı. Bir gece, büs- 'bütün evsiz kaldı. Çünkü, — eskici de, onu.» yanından çıkarmağa mecbur kaldı,. Derenin kenarında dolaşıp duruyordu. Artık, gözü ka- rardı. Her ne olursa olsun diyerek, kendini akar sulara bıraktı.. (Devamı var) Parasız Musiki dersleri Binbirdirek Işık sokak Musiki Yayım Kurumu. Hergün ikiden sonra müracaat HABER Akşam Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgraf Adresit İSTANBUL HABER Telefon — Yazıı 28879 — lüare: 24310 ABONE ŞARTLARI i Türkiye Ecnebi îSenrlik 1400 Kr. 2700 Kr. 56 aylık 730 , M50 , İ3 aylık 400 , 800 , îl aylık 150 ,, 300 , t iİLÂN TARIFESI î Ticaret iânlarının satırı 1280 İ i Resmil Uanlar 10 kuruştur, | İ vneşvenesananaesenaKAN LA eseneeesesnaasecennAN İ Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yeri — (VAKIT) Matbassı