Amirane bir tavırla: — Yerleşmeğe başlayabilirsi - niz. Bunu söyledikten sonra, ufak tefek ev sahibesi, burnu havada, dışarı çıktı. Samiye, yalnız kalmca, etrafı - na, somurtkan, — gayri memnun bir nazar attı . Odanın duvarları, mavimsi kâ- gıtlarla — kaplıydı. Bu kâğıtların ötesi berisi kabarmıştı. Eşya, pan siyon odalarının eşyasma benzi - yordu. Orada, ailesinin yanındaki ha- yatı, çok daha iyidi. Bu düşünce üzerine, gözlerin - | de yaşlar belirdi. Buna rağmen, büyük bir cesaret ve metanetle, kirpiklerini sildi. Hislerine hâkim olmağa çalıştı. Kendi kendine şöyle mırıldan- di: — İşi yoluna sokarım, sonra, hayatımdan memnun kalırım. Ço-| cuklar, hoş şeyler.. Şüphesiz ki, gayet iyi geçinmenin — kolaymı buluruz. | Daha fazla düşünmek istemi - yerek, genç kız, bavulunu açtı. İçinden çamaşırlarını çıkardı. EL biselerini dolabındaki askılara as- tr. YN A dar © Samiye, Reşadiyeden geleli al- tı hafta kadar oluyordu Mart geçmiş, nisan — olmuştu. ©, senenin ilkbaharı pek harikul- âde olmuştu. Bir yağmur, bir i,ıl— neş yağmamıştı. Yeknesak, güzel bir hava vardı. Bu güzel havalar, mürebbiye - nin buralara — alışması için çok faydalı olmuştu. Bütün zamanını, iyi telkinlerle kendine bağladığı çocukları arasında geçiriyordu. Deniz hanım, çoktandır İstanbula dönmüştü. Fakat, tabii, Samiye - nin bundan — dolayı hiç şikâyeti yoktu. — Bilhassa — bu kibirli ve müstehzi küçük hanmmın gitmiş olmasından dolayı memnundu. Paşa ile karısına gelince, onlar, kendi işlerile o derece meşguldü- ler ki, mürebbiyeye sarfedecek zamanları olmuyordu. Vildan hanım, evin nezaretile meşguldü. Gayet faal bir kadım" dı. Her işe burnunu sokuyordu. Herkes ona itaat ediyordu. Biran boş kalsa, kocasının nezaret et tiği kerestehaneye kadar iniyor- du. Kerestehanede teftiş vazifesi- ni görüyordu. “— Erkekler ne yapıyor, baka- lmm?,, diyordu. Kocasmın kerestehanede otu - | rup işçilere nezaret mi ettiğini, | yoksa, tüfeğini sırtlıyarak ava mı çıktığını anlamak istiyordu. İ Görülüyor ki, Vildan — hanım | Paşanın üzerinde bile fevkalâde, müessirdi. | Hele oğlile arası hayli açıktı. | En büyük haylâz asıl oydu. Aılıi iş başında bulunmaz, bıbaımdı'ı beter ava çıkardı. Tabit — değil mi ya; çift.likte fena halde canı sıkılıyordu. Ra uf, Samiye ile pek az görüşmüş | ona karşı esrarengiz bir muame'e Genç kıza karşı, ancak o alâka gösteriyordu. — Sade Rauf onun Ja konuşuyordu. Samiyeye tuhaf tuhaf hikâyeler güldürüyordu. Tesadüfen imiş gibi yolu üze- rine çıkıyor, nazikâne gülümsü- yordu. Daima hoş sözler yaordu. anlatarak onu söylü- Kızm bir kitap istediğini göre-| rek, onun için tavan arasındaki kitap sandıklarını içinden kitaplar seçerek ona ve- riyordu. (Devamı var) C.H. partisi kurultay şenlikleri İstanbul halkevinden: Partimizin dördüncü büyük ku: rultayının açılışı 9 mayıs 935 per| şembe günü ve gecesi aşağıdaki | program dahilinde kutlulanacak - tır, 1 — Gündüz: Saat (15) de Te pebaşı şehir tiyatrosunda: &a — Ankaradan radyo ile ve- rilecek pratimizin genel başkanı Kamâl Atatürkün söylevi dinle necektir. b — Evimiz üyelerinden yük - sek muallim mektebi müdürü Hâ mit tarafından bir söylev söyle - necektir. c — Evimiz üyelerinden Münir Müeyyet Bakman, bugün için yaz dığı (Oklarımızın ucundayız) ad İr şiirini okuyacaktır. d — Musiki sanatkârları cemi yeti üyelerinden (30) kişilik bir heyet tarafından könser verile cektir. Z — Gece; saat (21) de Gül - hane parkı içinde Alayköşkü şu bemizde. a — Temsil komitemiz başkanı Dr. Celâl Tahsin Boran bir söy lev söyliyecektir. b — Temsil şubemiz amatörle ri (Beyaz —Kahraman) ve (Mü rebbiye) piyeslerini oynayacak - lardır. 3 — Yer azlığı yüzünden her| iki müsamereye de davetiyelerle girilebilecektir. Bu davetiyelet | her gün halkevi çevirgenliğinden alınabilir. 4 — Büyük kurultayı — ayrıca takip etmek istiyenler için Çağal oğlu merkez salonumuzda radyo tertibatı alınmıştır. Arzu edenler salonumuzda ku: rultayı dinleyebilirler. Holivud Holivutun 8 mayıs nüshası çok güzel resimler ve zengin bir mün- derecat ile intişar etmiştir. kınştn'ıyor,' HABER — Akşüm Postası “Yakın Tarihten Kanlı Yapraklar B MAYIS — 1935 ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi | mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor No. 14 Bu sırada 16 Mart faciası oldu.. O sabah erken uyanmıştım.. Bir kaç arkadaş pijamalarımızla bah- çeye çıkmış dolaşıryorduk. Yanımı za bir hasta bakıcı yaklaştı. — Dolaşmayınız burada! dedi, dolaşmayınız.. İngilizler hastaha - neyi basacaklarmış.. Kadmcağızın — korkudan elleri titriyordu. — Nereden haber aldın?. — Nereden haber — alacağım.. Kapıyı tuttular; Duvar boyunca da süngülü nöbetçiler koydular .. Üç arkadaş hastahanenin demir parmaklıklı dış kapısma — doğru yürüdük. Daha kapıya yanaşma - dan İngiliz askerlerini gördün ... Kapının tam karşısında üç nefer süngülerini bize — doğru çevirmiş nöbet bekliyorlardı. Hastahane kapısı kilidliydi. Biraz daha ilerledik.. Artık cad- de tamamen görünüyordu. İngi - lizler otuz kırk adım ara ile sıra- lanmışlardı. Hepsi süngü takmıştı. Köşe başlarına mitralyözler yer - leştirilmişti. Sokakta onlardan başka kimse görünmiyordu. Haber yıldırım sür'atiyle — hastahaneye yayıldı. Her kafadan bir sse çıkı- yordu: — İstanbulda katliâm başladı .. — Padişah kaçtı, hükümet dü - şürüldü.. — İngilizler bütün esir aldılar.. — Artık biz de bir müstemlike olacağız... Her biri bir hançer gibi kalple- rimize şaplanan bu bin türlü tah - minler, rivayetler arasmda daki - kalar geçti.. Nihayet dışarıdan doğru bir haber alabildik.. — İngilizler şehri resmen işgal ettiler . Bu haberi alalı bir saat geç - memişti ki hastahanenin demir ka- pıst açıldı. İçeri üstü battaniyeler- le örtülü sedyeler girmeğe başla- dı. Her sedyide bir yaralı vardı. Bu zavallılar kanlar içinde çırpınıyor- lardı. Bizi bir telâştır aldı, ko - guşlarımızdan — fırladık, aşağıya koştuk. Gelen yaralılar pansuman odasma alınıyor, yaraları sarıldık- tan sonra ayrı bir yere — yanyana yatırılıyorlardı. — Bu vurulanlar kimdi?. Herkes biribirine ayni suali so- ruyordu.. Nöbetçi doktoruna git - tik. — Adamcağız kan ter içinde idi. Teessüründen ne yapacağı - nr şaşırmış bir halde öteye beriye koşuyordu. Yaralıların ilk tedavi- leri bitince bize öğrendiğini anlat- tı: | — Bunlar askerler, bizim asker- ler.. Türk askerleri.. Şehzadeba - | şındaki karakolda sabah karanlığı | uykuda iken basılmışlar, yıtıklı - rında süngülenmişler.. Arkadaşlarla beraber, onların yattığı odaya gittik.. Demir kar - yolalara uzanmışlar, inliyorlardı . Bir tanesinin baş ucuna gittim. . memleketi [ — Geçmiş olsun hemşehri ! Gözlerini yarı açtı. Çok kan kaybetmişti.. Yüzünde renk, vücu- dunda kuvvet kalmamıştı.. Takat - siz bir hal ile: — Eyvellah paşam! diyebildi. Diğerine yanaştım. O daha kuv- | Kendisini kaybetmemiş- | | vetliydi. | ti — Sizi nasıl vurdular?. Yüzü birden karıştı.. — Sarı'elâ gözlerinde şimşekler çaktı.. — İçi yanayana cevab verdi : — Ağam ne yapalım ki bizi uy- kuda kancıkçasına - bastırdılar ... Uyanık olsaydık iş başka türlü o - lardu... Arkadaşlar öbür tarafta diğer bir yaralı Mehmetçiğin hatırını so- ruyorlardı. O, dört süngünün vü - cudunda açtığı derin yaralara rağ- | men, bu faciaya sebeb — olanların tarihi için ebediyen yüz kızartıcı bir hatıra olarak — kalacak olan baskın hâdisesini şöyle anlatıyor - du: — Sabah ezanı okunuyordu ... Daha gün ağarmamıştı.. Kalktrm namazımı kıldım,. Arkadaşlar mr- ŞÖM ŞeyerleRiN TEkrar y tım, Dalmışım... Bir aralık koğuş- ta bir haykırma oldu. — Titriyerek uyandım.. Başımı kaldırıp — bak- mak için şöyle bir — davranayım, dedim. Fakat kıpırdamaya bile wakit kalmadı.. Sırtıma müthiş bir şey indi.. Yere yuvarlandım.. Ar - kadan kasıklarıma bir süngü da - ha saplandı.. Can acısiyle yerden fırladım.. Karşımda bir İngiliz as- keri duruyordu. Vücudumdan ye- ni çıkardığı kanlı süngüyü yeni bir hamle ile saplamak — için sıçrdı.. Kendimi karyolanın öbür tarafına attrm ve bu sırada elime geçen bir tahta iskemleyi onun kafasına fır- lattım. İskemleyi beynine yeyince ser - semledi.. Fırsat gecirmeden üzeri- î : 20062 ” Aksaraylılar han No. 20 Telefon Satıs merkezi Yeni Postahane civarında Her yerde arayınız. — 16 Martta varalanan askerler- r' den birine yaklaştım. Bana: Ağam ne yapalım ki bizi uyur- ken alçakça bastırdılar, dedi. ne çullandım.. Parmaklarımı gırt « lağma yapıştırdım.. Sıktım sıktım. Yarım dakika geçmeden o boğuk sesler çıkararak yere yuvarlan - | dı. Yere düşen silâhmı kaptım .. Ona son bir darbe indirmek üze - re iken karşıdan yetişen bir Sene- galli asker mavzerini üzerime bo - şalttı. Ondan sonrasını hatırla - mıyorum.,, Kahraman asker sözlerinin son - nuna doğru yorgun düşmüştü. Sık- sık soluk alryor, gözlerinin karar - dığından şikâyet ediyordu. Biraz sonra kendinden geçti.. Masum uykularında süngülenen bu türk yavrularının — acıklı hali karşısında kimsede metanet, itidal kalmamıştı.. Hepimiz- ağlıyorduk. Bizi oradan çıkardılar. Hastaha - — nede müthiş bir faaliyet göze çar- Pryordu. Bütün doktorlar o zaval- hlarr kurtarmak için uğraşıyorlar- dı. Fakat ne yazık ki.. — Hiç biri kurtulamadı.. — Birar saat ara İle gözlerini hayata kapadılar.. 16 Mart işgalinin bu talisiz kur. banları için bir cenaze merasimi hazırlamağa başladık. Öteye be- riye haber gönderildi, bayraklar, çelenkler getirildi. Tabutlar, Türk bayraklarına sarıldı. Her şey hazırlandı. Fakat hafiyeler, cenazerelerin merasimle kaldırılacağını İngiliz- lere haber vermişti. — Sabahleyis erkenden bir manga İnçiliz askeri kapıyı tuttu. Hastahane önüne toplanmış olan yüzlerce halk sün - gü ile, kırbaçla dağıtıldı. Bunlarm içinden yakalananlar müşevvik s- fatiyle Arabyan hanma tıkıldı. Fa- kat, İngilizler, bütün bu şiddet ve tazyiklerine rağmen — bir kısım halkım kahraman Mehmetçikleri ebedi yataklarma kadar göz yaşla- rı arasında götürmesine mâni ola- madılar. Kırmızı bayraklarla sarılr tabutlar hastahanemizden el üstünde çıkarıldı. Ve — Taksime doğru götürülmeğe başlandı.. Biz hastalar ve mevkuflar — daha bir gün evvel yataklarında, — sargılar içinde kıvranarak: — Ah ağam, uyanık olsaydık, diye derd yanan — bu yağız yüzlü, şimşek bakışlı Anadolu evlâtları - nın cenazerelerini yaşlı — gözlerle takib ediyorduk. (Devamı var) Yeni neşriyat Bu da benim sesim Genç şair Bay (Fevzi Ahmet) in milli manzumeleridir. Bilhas * sa gençlere hitabeden parçalar? vardır. Muallim Ahmet Halit kü” tüphanesinde (25) kuruşa satıl * maktadır. Kervansaray kızları Genç ve yeni şairlerden Ba: (Penhııı Günqür) ün yudlı' bu şiir kiladı çok nefis bir surct” te basılarak çıkmıştır. Muallistt Ahmet Halit — kütüphanesind? (25) kuruşa satılmaktadır.