Ali Reisle arka hazırlığını tamamlıyorlardı Belki de dönmeyiz Reis!. Her halde hiç olmazsa bu işi bitir- meli., Bunu da askıda bırakır gi - dersek gözüm arkada kalır. Ali Reis de durgunlaştı Kara Yusufun hakkı vardı. — Peki, zaten kolay bir iş.. Biti- | | FİTİZ... Ali Reis bu cevabı sonra Sansara baktı ve: verdikten | — Otelciyi içeri al!.. Dedi.. Otelci içeri girdikten sonra ona da şunları söyledi: Toskana — taraflarında bir dostumun davetine gidiyomm.ıw Donanmanın sefere çıkmış oldu - ğunu haber aldım.. Marki Valeryo | da bir türlü gelmek bilmiyor.. Bu | gidişle gelmiyeceği de anlaşılryor. Hemen yola çıkacağım ve donan - maya yetişecğim.. Bir gönüllüyü geri çeviremezler. Valeryoyu bek lemci'le kabahat ettiğimi anlıyo - rum şimdi.. — Fakat Marki Valryo her hal- | de gelirdi efendimiz... Biraz da-| ha... — Hayır, hayır!.. Hemen gide - ceğim.. Uşaklarım kotramı hazır - layıncaya kadar siz de — hesabımı çıkarınız!.. Burada bekliyorum. — Emredersiniz.. — Fakat sizin | gibi asil bir şövalyenin atelimize Teğtrteeşamızdir DÜ madem | — n ki gitmek istiyorsunuz.. —Hemen sunarım, muhterem şövalye haz . retleri.. , — Siz hazırlayınız da zamanı gelince çağırırım.. Eğer kardeşi - niz de beraber bulunursa hoşuma gidecektir.. Her ikinizi de bize | karşı gösterdiğiniz saygı ve kolay- İrktan ötürü ayrı ayn sevindirmek | isterim. « — Başüstüne muhterem şövalye | hazretleri!.. Otelci çıkarken — Kara Yusufla | Sansara su emri verdi: — Bonifaş, haydi Vittorya birlikte hemen rıhtıma in ve kot - rayt hazırla!, Hazırlık bitince de Vittorya ile bana haber gönder . Başüstüne muhterem şöval - ye hazretleri! . , Aradan bir saat bile... . Sansar kapınım aralığınadn sıy- | rılarak içeri girdi ve Ali Reisin ya- nma sokuldu. Kulağmna fısıldadı: — Her şey hazır!.. Sizi bekli - yoruz!.. — Biraz yiyecek falan aldınız ' — Aldık.. Suyumuz da var.. — Yelken, kürek, ipler, her şey ile geçmemişti ya tamam ya7. — Evet reis?. — Öyleyse sen git ve çıkmadan evvel baskıncı kardeşleri de bura- ya yolla!.. Dilsiz olduğunu sakm unutma ha!... Ne zaman dillenece- ğini ben söylerim.. Sansar ağzını açmadı ve sadece başmı salladı.. İk dakika sonra Yorgi Pılımı.- kis, onun arkasından da kardeşi Yani göründüler. Ali Reia, çok fena bir halde ol- Ğ_uiu, Venedik donanmasıyle bir- likte Forsa olarak cenuba - açılan | tekrar teşekkür | remiyordu. | mak istemişti. Fakat Ali Reis bir- a Şikâye No, 75 yük Deniz Romanı daşları kaçma bir gülü- kurtaracağını halde, babasını nasıl türlü kestiremediği yordu. Zorla, fakat zorla güldüğünü belli etmiyerek büyük bir artist gi- | bi gülüyordu. İki kardeşin ellerini kuvvetle şıktı. — Venedikte bulunduğum sıra- larda bize gösterdiğiniz kolaylığa ederim. Bunun karşılığını hesap puslanızda gös- | terdiği para ile ödemek şüphesiz mümkün olamaz... Puslayı — verir misiniz?.. Pusla zaren Yotgnin elindeydi, uzattı. Bu, sabahki tatlı sözlerden yüz | bulduğu için Yorgi tarafından a- damakıllı kabartılmıştı. Ali Reis bunun farkına varmakta gecikme- | di. Bıyık altından gülümsedi, Lâ. | kin onlara dönerek: — Oteliniz, gördüğüm iyi ka bul ve rahata göre oldukça ucuz- muş !... Evet, efendimiz.. Otelimizin ufak olduğuna bakmayın, biz müş. terilerimize en küks otellerin hiz. metini yaparız. Yalan söylerken hiç de sesi tit- Kardeşi bu sözleri hemen he men olduğu gibi tekrarladı. Ali Reiş içinden şöyle düşün. si de madrabazlıkta biri- birinden üstün!.. Baskıncı olmasa: Tar bile kara toprağın üstünde de- ğü, altında bulunmaları daha uy- gun adamlar... Cebinden kesesini çıkardı. Al. tınları birer birer Yorginin av na saydı sonra ayrıca her eline ikişer altın bahşiş verdi. Bu kadar bol bahşişi o zama- na kadar kimseden almamışlardı, | İki baskıncı ne diyeceklerin bilemiyorlar, ağızları kulaklarına | vararak sırıtıyorlar, yerlere kadar | eğilerek: — Çok iyi yüreklisiniz!.. Bizle. ri yeniden dünyaya gelmiş gibi se- vindiriyordu!.. Diyerek yaltaklanıyorlardı. Ali Reis bunları da bıyık altın: dan gülümsiyerek seyretti ve din. ledi. Simdi iki baskıncı geri geri | çekilmişler, Ali reise yol açmışlar, içlerinden biri,kapıyı daha çok aç denbire toparlandı ve: — Bir dakika durur musunuz?.. Uşağım ancak yarım saat — sonra her şeyin hazırlanmış olacağın: söyledi. de... Henüz — zamanımız | var... Şuraya buyurunuz.. Sizinle leventten, Valeryodan, baskından ve şu barbar Türklerle yapılan bü- | — yük savaşlardan konuşmak istiyo- | ram.. Ah, Venedik donanmasının arkasından yetişebilmek için ka- natlanamadığıma öyle yanryorum ki.. Düşünmeyiniz!... Oturunuz. & fendim, oturunuz!... Şimdiye ka- dar ben sizin konuğunuzdum. Şim- di de siz benim konuğum olunuz!.. |- Rahatsız olmazsmız!... Ben — çok | demokrat bir Şövalyeyim.. Diğer | vi | asılzader gibi değilim!.. Buyuru- . rı nuz!.. Şöyle serbest oturunuz!... . koltuğa oturdular. Hah, şöyle!., Bravo!.. Bana şeref | HABER — Akşam Postasr | (Z;’ [emenn;l;f; K Şirketihayriyenin mukavelssi İmzasının neşredilmesiri — iste-| | miyen bie ir | mektup aldık. Bu mektupta deni - okuyucumuzdan Tiyor ki: *“Şirketi Hayriyenin ilk imtiyaz müddeli 1304 senesinde bitmişti, 9 NİSAN — 1935 ATMRS TEPEEYALMTEEMEANTNNİZTENTEEEEEEENTEREZ TDLLLİ MT EDÜEÜTTÜTTELİE ZĞ AAİLDİTETETTTENURLAMLANN! Türkçere | CEBİDELİKLER Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişah Ali Cengizin başından geçenler YÖMMR ZT LEİEEELEANME SOLRAEZ SN MREEAL M D ASCİN . —İİ— Etrafına şaşkın şaşkın bakını-! | Demir gözlerini oğuşturdu: Bizi uyandıran münasebetsiz Geç te yatmıştık. | | - ki yordu. Nejad haykırarak: | ihtiyat akçesinden binlerce lira tozundan hayvanlara bir takım i-| iseyin Hâki şirketin a âç AY O zaman Hüseyi ğ Ne oluyorsun Ali Cengiz? | Yemek tabağını yere mi attın di: ye sordu: Hayır elimden kaydı. rTüşvet vermek — suretile — imtiyaz müddetini 30 sene daha temdit| ettirmişti. Şirket taahhütlerinden biç birini yerine getirmediği hal Kİ de üç yüz on sekiz senesinde im-| Üyaz müddeti hususi bir irade ile elli sene daha uzatıldı. Halbuki şirket mukavelesinin| on altıncı maddesinde aynen şu » cümle vardır* “Hissedaran tara -| — Matmazel Marika: fımdan talep olunursa iş bu imti - Nasıl dedi? Köpeği efendi inkızasından| mi kaybetmiş.. beş sene evvel temdit ve tecdidi — Ali Cengiz hükümet seniyeden istida oluna - çalışarakı bilecek ve bu bapta zuhur edecek| Hayir Matmazel hayır: Ben taliplere şeraiti mütesaviye| bir şey almadım. Köpek nrkanlı yok. Demir gülerek: - Malüm Sebebini ben biliyorum, Matmazel Eleni - nin köpeğini kaybetmesine sebep kendisi olduğunu korkuyar, dedi. malüm.. söyleriz. diye yazı cedidin tarihi heyecanımı zapta sair ile Şirketi Hayriyenin hakkı rüc-| dan geldi. Bende kabahat hanı olacaktır.,, Dikkat edilirse imtiyaz detinin uzatılması ancak evvelki | imtiyaz müddetinin bitmesine beş| sene kala kabildir, Halbuki — mu-| kavele imtiyaz müddetinin bitme- Bunu ben de isterdim, Mat- sine on beş sene kala uzatılmıştır| mazel.. Fakat mümkün değil. ki bu hareket tamamen gayri ka -| Çünkü köpek kayboldu. nunidir.,, — A işte bu fena.. Eleni köpe Midye kabuklarını ı—'"nî'wk d-iıık;ndş'; $ ; Ma Marıka bu son cum ne yapıyorlar? A leyi çok sakin söylemişti. Bir kariimiz yazıyor: “Bugünlerde İstanbulun Ka - sımpaşa, Hasköy gibi yerlerinde| bir takım kimseler yollardaki mid-| ye kabuklarını sepetler ve — küfe- lerle toplryarak onları Galatadaki gır mağazaya götürüp satmakta lırlar. Bu midye #abuğu toplayı - cılarından birine sordum: — Bunları ne yapıyorsunuz? — Galatadaki bir dükkâna gö-| türüp satıyoruz! Orada ne yapıyorlar bunla-| fak olamadım. müd - t ü SA Tit HLA sabk de ederiz. canınt giderdi. Şen tavrını takın dı. Pek yakında bulunan Matma zel Eleninin elini tuttu. l ok teşekkür! Siz YAZI duğunuz yastıkları alınız., yastıksız bırakmaya gönlüm olamıyor, — Hayır.. Bana bunları verirsiniz, tamamile rı? — Bir makine ileun gibi ezip di. Yemeğimizi yedik. Sizin de ceniz hayır olsun.. Çaydani, tava lâçl: orlar. | aB ERESL AYU yı ve kapları yarın alırım. Bunun Üzerine bu dükkânın| adresini sordum ise de kabukları toplıyan adam bir adresi! söylemek istemedi. HABER Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresi; Teleton Demir yere doğru eğilip selâm- ladı: — Yarım müsaade ederseniz biz getiririz. türlü — Zahmet etmeyin!. Ben gelir alırım. Erkekler tava taşımaz.. Matmazel Eleni şamdanı alıp | odasına gitti. Ali Cengiz: — Komşumuz, dedi, çok güzel, çok sevimli bir kız! İSYANBUL BHABER İ y Demir azıcık kızgın cevap ver 'ai £ i di: ABÖNE ŞARTLARI ; Do 8 6 0taylık f Türkiye; 120 330 600 1250 Kış.? Ecnebir 150 45 B0 1s10 İ iİLÂN TARİFES) Ticaret İlânlarının satırı 1250 İ Resinl ilânlar 10 kı Gene mi fikir değiştirdin.. Biraz evvel onunla konuşmaktan | bizi menediyordun.. Şimdi de.. # Nejad Demirin sözünü kesti — Şimdi dedi, münakaşa ede . cek vakit değil uyumak lâzım.. Demir: Komşumuz isteseydi.. Neyi isteseydi? — Hiç. Ali Cengiz başını battaniyenin | altına sokup mırıldandı: | | üdürü: HASAN RASIM US Basıldığı yeet (VAKIT) Matbaası KUPON 90 — Komşumuzun, dedi, Mat mazel Eleniyi tanımasına mütees-| sifim., Bir kaç dakika sonra üç genc| arkadaş derin bir uykuya dalmış | bulunuyorlardı. Ü — Saat dokuzu bir hayli geçmiş üç arkadaş hâlâ uyanmamışlardı. eriyorsunuz |.. İki kardeş odanm köşesine doğ- | u, bile bile oraya konmuş olan iki | | darbeler ayni zamanda üçünü de (Devamı var) | uyandırdı. Kovmak istedim bir türlü muyaf- bi yabancımız değil, ketdisine ia- Bu sakinlik Ali Cengizin heye -| “) ricam yar, Şu başımın altına koy - yarın| iyileştiğiniz zaman.. ÂArtık yatma zamanı gel - artık bir şeye ihtiyacınız yok, Ge- | Nejadı —Belki kortşu tavasile çayda- nını almak için gelmiştir. — Zanneltinem o hâlâ uykuda - dır! pt tokrar tekrar ve — daha kuvvetli voruluyordu. Ali Cengiz yatakta birdenbire doğruldu. Ol - dukça yavaş bir sesle: Açmayınız!., — Açmayınız.. Belki polislerdir. dedi. Nejad; — Poli diye cevap verdi. Olura.. İnsan hali bu.. daha dün geceki her Kapıyı aç « r! Kalk ta kapr | ada ne işi var, | | | — Galiba zeyanların geçmedi.. | mak lâazım.. Der yraç. — Sen kalk aç.. Ben daha yata- cağım.. — Âli açsın!. O bu gece bizden fazla uyudu — A: Tamam.. Gidip te kapıyı açacağım.. Ben akşama kadar ya- taktan kalkmak niyetinde deği - kım,, Kapıyı açmak için içeride mü - nakaşa devam edip dururken kapı | önünden bir ses haykırdı: — Tenbelliğin lüzumu yok.. Yoksa kapıyı açmamıya m: karar verdiniz? Üç arkadaş ta bu sesi tanıyarak # — Matmazsl, dedi. Omtletinize| hir ağızdan bağırdılar.. er. Fakat sizden bir — A.. Naci, Naci gelmiş!. u Dışarıdaki ses tasdik etti: i '1 ma kadar burada mı bekletecek - siniz?.. Nejad, Demir ve Ali Cengiz hep birden kapıya koştular. Ace - lelerinden giyinmek hatırlarına bile gelmemişti. Bir dakika sonra Naciyi kucaklıyorlardı. Naci, yöirmi beş yaşlarında, or- | ta boylu, ciddi tavırlı, güzel ol - makla beraber sevimli bir gençti. | Tatlı bakışı, gözlerinin canlılığı, sesinin tatlığı iyi bir kalbin, hisli bir ruhun sahibi olduğunu anlatı- yordu. Yüz, insant çok nadir ola- rak aldatır. Bunun aksini iddia & | denler simadan anlamıyanlardır. Nacinin anasile babası memle- ketlerinde hatırı sayılır insanlar - dandı. Çocuklarıma az ve — fakat | bir genci idareye yeter bir servet | brrakmışlardı. Senede eline geçen | muayyen bir varidatla Naci uzun zaman pek güzel yaşamış ve mev. kiini muhafaza etmişti.. Hukuk tahsilini bitirdikten sonra edebi - yata olan merakı dolayısiyle dava vekâletini bırakmış, intihap ettiği bu yeni mesleğe ciddiyetle sarıl - mıştı. Fakat bu sıralarda önüne çıkan bir vak'a onun fikrini değiş- tirmesine sebep olmuştu. Şüphe - siz burada bir kadın parmağından bahsetmek istediğimi okuyucula - vım anlamışlardır. Erkeklerin mu- kadderatı daima bir kadının elin- dedir. Naci, İstikbali parlak bir genç muharrir olarak Şişli muhitinde bazı aile toplantılarında bulunur ve zamanın modası mahiyetinde - ki bu eğlencelerden geri kalmaz - dı, Paraca biraz daha geniş olsay- dt hiç şüphesiz bunlardan geri de kalmamıya calışacaktı. (Devamır var)