ABER | Polis hafiyesi X: 9romanımız: (6 ncı sayfada) Osmaniıcâdâh' Tü rkçeye Karşılıklar Kılavuzu : 12 etmek istiyenlere Gençliğin ahlâkını bozutmak istiyen- lere aman yoktur. Ifsad etmek (nifak sokmak anlamı - na) — Ara bozmak — (Fr.) Metre la discordance. Müfsid (münafık anlammma) 1 — A- rabozan — (Fr.) perturbateur, se- ditieuz 2 — Bozutcu | Örnek: O, müfsid bir adamdır * O, bozutcu bir adamdır. Müfsid (munafık anlamına) — A -| rabozan — (PFr.) Corrupteur Örnek: Gene bir müfsitlik ederek onu bana hkarşı kışkarttı & Gene bir arabozanlık ederek — önü bana karşı kaşlarttı. Fâşetmek (ifşa etmek) — Dile ver. mek, açığa vurmak, açmak — — (Fr.)| Divulguer Örnek: Sırrını - faşetti dile verdi (açığa vurdu) * İl a di - vulguğ son seeret İfçaat — Gizaçı — (Fr.) Divulga .| tion, rövtlation Örnek: — İngiliz Hariciye Nazırı. Paris müzakereleri haklanda bazı if- şaatta bulunmuştur. ” İngiliz dış be- kanı, Paris söyleşmeleri hakkında bir taktm gizaçlarda bulunmuştur. Fatih (Bak: cihangir) — Alpay Ömrnek: — Tarih büyük fatihlerir adlarını hürmetle anar * Tarih bü » yük alpayların adlarını saygı ile a - Har, Fethetmek — Açmak, — almak — — (Fr.) Conguğrir “Örnek: İstanbul'u Mehmed l. al- dı (fethetti) Fatiha — Başlangıç Örnek: İşin daha fatihasında iken büyük nııı.,l.ul!rr kendini gösterdi ** > Sırrın! aman yoktur. & — Fazâ — Uza Örnek: Fayazı nâmahdud i serpilmiş olan yıldız kümeleri * Uc- suz bucsuz uza içine serpilmiş olan yıldız kümeleri. Fazahat (Bak: denaet) Alçaklık Örnek: — Bu harekete fazahatten başka bir ad bulamıyorum ” Bu ha: rekete alçaklıktan başka bir ad bu » Tamıyorum. Fazilet — Erdem Örnek: Fazilet insan yüksekliği , nin alâmetidir — Erdem insan yü - eeliğinin beldeğidir. Fazla — Artık, çok, ileri Örnek: 1 — Bu kılatuzu yüzbin- den fazla bastırmalı * Bu kaılavuzı yüztünden çok fartık) bastırmalı, 2 — Fazla gidiyorsun & Çok olu. yorsun (ileri gidiyorsun.) Fecr — Tan Örnek: — Feerin ilk ışıkları ujka yayılırken * Tanın ilk ışıkları ufka yayılırken. Feda etmek — Vermek, uğruna ver, 'ıııv Örnek: Vatan için canımızı feda ederiz * Yurd için canımızı veririz. Yurd uğrunda — üç çocuğunu verdi (feda etti). Fedakâr — Özveren Fedakârlık — Özveri Örnek: Yaptığınız fedakârliği hiç| - Yaptığınız özveriyi hiç unutmam unutmam. Fehmetmek (idrâk etmek) — An - lamak Mefhüm — Öklem Örnek: Her mefhumun kendine Röre bir manast vardır. — Her ökle - min kendine göre bir anlamı vardır. Fek — Ayırma, açma, koparma Örnek: Fekki müdür * Mührü Tnfikâk etmek — Ayrılmak. Örnek: Bu sırada Anikaradan in - fikâk ctmek benim için pek güçtür Bu sırada Ankiaradan ayrılmak be » nim için pek güçtür. Felâh — Onum Örnek : Vatan borcunu ödemiyen -| Tere felâh yokt ur & Yürd borcunu| ödemiyenlere onum yoktur. Felâket — Felâket Felç — İnme, salkı Felce uğramak Meflüç — İnmeli Felek — Gök, çığrı Fem — Ağız Fen - (tatbiki ilim yerinde) — Fen (T. Kö.) Fer — Fer Örnek: Gözümde fer kalmadı. Ferağ — Geçirim Örnek: — Ru erin size ferağı için vergisini ödemeniz lâzamdır © Bu e- viİn size geçirimi için vergisini öde - melisiniz. Ferağ etmek — Üstüne (c;ııı»elı üstüne çevirmek Feragat — Özgeçi İnmeye uğramak Örnek: Mit işlerde feragat gös -| termek Tâzımdır Özgeçi göstermelidir. Feragat etmek — Bırrakmak, çekil - mek, vazgeçmek, elçekmek. Örnek: I — Gelin, bu işten fera - gat edin © Gelin — bu işi bırakın * Gelin bu işten vazgeçin * Gelin bu işten çekilin. —. 2 — Kırallıktan Kırallıktan çekildi. Feragat sahibi — Özgeçen Örnek: Bu genç gerçekten fera - gat sahibi bir adammış * Bu genç gerçekten özgeçen bir adammış. Menfaatperest — Asığcıl feragar eti * Ulusal işlerde| | rür © lardan yurda hayır gelmez. Ferah — Ferah Feraset — Yalgörü Örnek: Büyük siyasi işlere giri - şenlere en Tüzini olan şey, - feraset - tir © Büyük sıyasal işle: rişenlere en gerekli olun şey, yalgörüdür. Ferasetli — Yalgörür Örnek: Ferasetli adam, en gizli ve karanlık şeyleri de önceden Yalgörür adam, — en gü karanlık şeyleri de öneeden görür. Ferd — Ferd (T. Kö.) * (Fr.) İn- dividud Ferdi — Ferdiğ — erdiyet « Ferdiyet © dualite Ferdi aferide — Hiç kimse Feri — Dal, ayrıntı Örnek: 1 — Bu meselenin — dör fer'i vardır & Bu sorumun dört dalı vardır. 2 — İşin aslına bakalim, feri'leri bir yana dursun * İşin aslına baka - hm. ayrıntıları bir yana dursun. Füru, teferrüat — Ayrıntılar Füru (arda terimi) — İnenler Usul Çarda terimi) — Ağlanlar Ferid — Tek, eşsiz - fermâ — « buyuran, süren, emre den, Örnek: Hükümfermâ — Hüküm süren Ferman (Bak: emirname) — Buy . rultu Fermanferma — Hükmeden - fersâ — - bitiren, bırakmıyan Örnek: Taketfersâ — Güç bitiren Tahammülfersâ * Dayanık bırak- mıyan Fersude — Exski, yırtık, yıpranmış (Fr ) İndividuc! * (Fr.) İndivi Feryad — Haykırı Örnek: Gecenin karanlığı ıçılln bir feryad duyuldu. * Gecenin kt* ranlığı içinde bir haykırı duyuldu. Feryad etmek — Haykırmak, ba germak, çağırmak Örnek: — Weye feryad ediyorsu * nuz Ne haykırıyorsunuz — (Ney bağırıp çağırıyorsunuz) Ferzend — Oğul 3 Fesh — Bozma, dağıtma — (Parla mentolar terimi). Örnek: 1 — Aramızdaki mukav leyi fesh edelim *& Aramızdaki söz * Teşmeyi bozalım, 2 — Fransız kabinesinin parla mentoyu feshi üzerine — Fransız binesinin parlamentoyu dağıtması ü zerine, ÖNERGELER Kılavuz sözleri üzerine, her li: nin (ULUS) ta çıktığından başlamıık üzer — bir ay içinde, istiyenler ye * ni bir önerge ileri sürebilirler, Bun * lar T. D, T. C. Genel Kâtipliğine şekil altında gönderilecektir: | (yahut: yeter) görmüyorum. Sebebi: (kısaca) ... .....x.. (D Burada bir önerge gösteril « Ferşetmek — Yaymak, döşemek Mefruş — Döşeli Mefruşat — Döşeme » Tefriş etmek — Döşemek — miyen yazılar üzerine bir şey yapıla- 'şin daha başlangıcında iken bü) koparma. Örnek: Menfaatperest olanlardan ı:uçlııllı-r kendini gösterdi. Fekketmek — Ayırmak, açmak vatana hayır gelmez — Asığcıl olan - — 253 a BöR söeğ ĞA RAORJİYA aei eline dayamış oldnzıı halde bi kiy« metli hazineyi iki saat kadar -4 (6 bir zevkle seyretti, aklından : — Dünyada biricik kuvvet işte bu- dur. Her şey para ile olur biter.. Hay- di Lükres, bakalım bir kraliçe olabi- lecek mişin? düşüncesi geçiyordu. Bu esnada duyduğu bir — pıtırdı Lükresi yerinden sıçrattı. Derhal doğ- ruldu, meş'aleyi alarak çabucak ma- ğaranın içini dolaştı. Bir şey göreme- yince: — Büyücek bir kertenkele kaçarken biraz toprak düşürmüş olmalı.. Dedi. Lâkin bir türlü emin olamıyordu, a| cele ile kasaları ve taş dolabı k.ııııdı.l Mağaranm duvarı gene eski halini al- dı. Lükres bir taraftan bunları yapı- yor, ve diğer taraftan da gizli bir gö- zün kendisini gözetlediği hissine kapı: hyordu. Biran mağarada başka birisi var sandı. Gelmiş olduğu dar — yola “baktı. Kimseler yoktu. Yürüdü. Yolun ağzını tıkayarak Kşke döndü. Köş- kün çifte kapısını kapadı. Etralını u- zun uzadıya gözden geçirdi, Bir saat sonra dairesine döndüğü zaman her zaman uyanık bulunan hizmetçi : — Malyadan bir adam gelmiş, sizi bekliyor Zenyöra! dedi, Lükres bütün vücudunun ürperdi- gini hissetti. Aklıyla hiç ihtimal ver- anek istemediği halde, bu adamın ge- Tişiyle hazinenin saklı bulunduğu ma- Barada işitmiş olduğu hafif patırdı arasında esrarengiz bir bağ, bir ya- BEmlik bulunduğunu sanıyordu. Hiz- Mmetçiye sordu: — Bu adam geleli ne kadar oldu? — Yarım saat kadar.. —İtalyadan kimin tarafından geli- yormuş? — Monsenyör Sezar cenapları ta rafından. Lâükres bir sevinç çığlığı kopardı. Hizmetçiye bir içaret etti. Ttalyadan gelmiş olan adam, bir dakika sonra Lükresin karşısındaydı. Lükres onu görür görmez: Ş — Vay, siz misiniz Papaz Anjelo? Diye hayretini göstermekten kendisi- ni alamadı, * Anjelo mürai bir tavırla ikl bük: lüm olurcasına yerlere kadar — eğili- yor, Reverans yapmak için son moda olan vaziyetlerin hepsini alıyordu. Onun bu halini gören Lükres ken: disini mağarada birisi gözetlemiş bile olsa bu budala papaz olamıyacağına kanaat getirmişti. İçinde hiç bir şüp- he kalmamış olduğu halde sordu: — Ne vakit geldiniz azizim Anjelo? — Henüz bir saat olmadı. Yolda çok acele ettim. Bu cevabı verirken papaz manto- sunun altından bir. mektup çıkardı. Ve Lükrese takdim ederek dedi ki; — Bu mektubu getirmek için Mon- senyör Sezar beni memur etti. Mek- tubunu güvenilir birisiyle göndermek istiyordu. Lükres mektuba bir göz xgezdirdi. Papaza düşünceli bir bakışla baktı. Sonra oturdu. Mektubu kelime kelime ve büyük bir dikkatle tekrar okudu. Mânasını tamamen anlayınca papazı göz ucuyle iyice süzdü: — Nasıl olmuş da Sezar bu sersem herife bu kadar itimat etmiş?.. diye düşündü. Sonra yüksek sesle sordu : — Mektupda ne yazılı - olduğunu herhalde biliyorsunuz?. —Evet Madam! Ne yazılı olduğunu da ne söylenmek istenildiğini de bili- yorum, Papazın sesi ve konuşuşu birden- bire değişmiş, yüzü sert ve merhâ- metsiz bir hal almıştı. Lükres —ona hayretle bakıyordu, Anjelo sözüne de- vam etti: — Madam!, Mektupda yazılı olanı kabul etmiyecek olursanız keyfiyeti Monsenyör Sezara bildirmek için ya- rın geri dönmeğe mecburum. Fakât -ai :h kuvvetle zannetiğimiz xibi, Papayı te- davi etmek hususunda siz de bizim gibi düşünüyorsanız derhal işe giriş- mek İâzımdır. Çünkü sevgili kardeşi- nizin lütfen vadetmiş oldukları pes- kaposluk tacını giymek için acele İ- talyaya döneceğim. A Papazın bu sözleri meseleyi tama- men aydınlatıyordu. Lükres bunu an- lamakta gecikmedi, Papaza cevap ol- mak üzere dedi ki: — Azizim Anjelo!. Ben sizi tama: men tanımıyordum, Şimdi anladım. Sizinle konuşacaklarımız var, daha sonra da, herhalde bir peskaposluk tacından çok yüksek olan kıymetiniz- den istifade ederiz. & Anjelo soğuk bir tavırla: — Ben de öyle düşünüyorum Ma- dam, dedi. —Bununla beraber Kapreraya hu- susi surette gelmiş olduğunuz işin ya pılmasına hiç bir engel yoktur. Şu is- kemleyi alın.. Yanıma gelin.. Oturun. Lükresle Anjelo arasındaki sözler bundan sonra yavaş sesle devam etti. Ve uzun zaman sürdü. * ÜÖğleye doğru Lükres babasının ya- nına gitti. O Papayı ekseriya bu za- manlarda görmeğe giderdi. İhtiyar Borjiya öğle yemeğini yediği sırada Lükres sözleriyle babasını eğlendirir ve neş'elendirirdi. O gün Papa biraz fazla kederli gö- rünüyordu. Lükres babasının hatırmmı gordu. Fakat bir gece evvel Papanın kapıldığı korkudan hiç — bahsetmedi. Borjiyanın ayakları altındaki yastı- ğin yumuşak olmadığını behane ede- rek değiştirtti. Sonra dedi ki: — Baba, ben size bir sürpriz hazır- Tadım. — Nedir kızım?, — Kitap okutmak için kimseniz yöok, cânımız sıkılıyor. — Üyle Lükresciğim, yoksa hana yeni bir okuyucu mu buldun?.. Bu işi Papaz Anjelo çok güzel — yapıyordu. #ai » — BORJUYA aa — Keşke onu da buraya getirseydim!. —Size burada bir okuyucu bulmak- tan daha iyi bir şey yaptım.. Anjelo- nun buraya gelmesi için hususi suret- te haber gönderdim — Bravo Lükresciğim!.. Sağ ol, var oll. Anjelo ne vakil gelecek? — Geldi bilet. Bu haberi verir vermez Lükres çın- gırağın düğmesine bastı. Anjelo der- hal göründü. Hemen gidip — ihtiyar Borjiyanmım önünde diz. çöktü. Papa da onu hemen takdis etti. * & * Stella gemisinin kaptanı Maga ile papaz Anjeloyu Lükresin şatosundan bir saat uzakta karaya — çıkarmıştı. Bunlarım ikisi de sahil boyunca uza- yan yoldan geçerek çabucak şatoya doğru yollandılar. Biraz sonra söyle- miş olduğumuz balıkçı köyüne vardı- lar. Roza bir kulübenin önünde durâa- rak Anjeloya dedi ki: — Vakit gelince beni bu kulübede arar bulursunuz. Şimdiki halde şato- ya doğru yolunuza devam ediniz ben burada kalacağım.. Papaz etrafına bakındı. Kulübeyi ve bulunduğu yeri iyice belledi. Son- ra gecenin karanlığı içine daldı. Lâ- kin yoldan gitmeyip sahildeki kumsa- la indi. Ve ince kumların üzerinde x- ğır ağır yürümeğe başladı. Maksadı- na bu kadar yaklaşmış olduğu halde Anjelo tuhaf bir tereddüde kapılmış- tı. Bu tereddüt papaza tabiatın son ihtarıydı. Gençti. Canına kıynık için ıeldl. £i adam kendisi hakkında her zaman şefkatli davranmıştı. Bununla bera- ber yükselmek hırsı genç papazın bü- tün düşüncelerine galip gelmiş kal- binde iyice yer tutmuştu. Pekapos olmak için adam Sldürmeği kabul ete mişti. Lâkin şimdi başka türlü düşünü. yordu. Peskaposluğu elde etmek için bir insan öldüreceğini düşündükçe bü- SiLma