Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SAA U t NİSAN — 1935 — Yazan: İ Kadircan Kaflı $ vam dik donanması Türkler HABER — Akşam Postası » SOVGENERREEAEEEEAEERURETE UU REERU üzerine bir sefer hazırlıyordu Ali Reis denizin açıklarına u - zun uzun daldı.. Orada, yüzden fazla kalyon, Ki erini açmışlar, cenuba doğ- Bunlar, kocaman ve beyaz ka - natlariyle Bi rek uçan bir dizi kocaman martı- Venedik donanmasının Türkler üzerine bir sefer hazırladığı çok - tan biliniyordu.. Fakat onların bu- günlerde değil, daha bir iki hafta sonra yola çıkacağını zannediyor - | du. Graçyoza da böyle söylemişti. endi kendine şöyle düşündü: — Daha iyi!.. Babamın kaçırıl - dığı duyulursa Venedikten arkama düsecek gemi kalmıyor.. ! Arabacı: — Gidiyoruz Senyör! Deyince dalgınlıktan kurtuldu ve arabaya girdi... Cün'üz ve gece, hep gittiler ... Fakat ne mola verilen yerlerde, ne de yollarda ikisi de tek söz konuş - madılar.. . Şatonun kapısında onları kala - balık bir asker değil, — iki ihtiyar şövalye karşıladı. . 1 Graçyoza bunları — tanıyordu.. Eskiden bir çok savaşlarda bulu - nan yiğit adamlardı. Fakat çok - tanberi silâh işlerinde değil, Marki Hazretlerinin — şatosunda hususi işlerde kullamıyorlardı.. — <— « , prda ne arıyorlardı?. j Şatoda bir başkalık vardı. Graçyoza içeri girdiği zaman o - rada da ayni halle karşılaştı.. Av - luda gene eski askerler ve uşaklar oturmuş, konuşuyorlardı.. Gençlik, coşkun ve şen gençlik.. Şimdi şatoda bunlar yoktu.. Onu karşılayan emektar uşağı - na: — Ne oluyor? Burada bir baş - kalık görüyorum.. Diye sordu... j Uşak onun önünde ezildi, bü - züldü: — Markiz Hazretleri! Bizi ba - :İl-ılıymtz! Vikot — Antonyo Fîe - riniye ne kadar söyledikse de din - letemedik.. Neredeyse bütün şato - 'dakileri öldürecek, şatoyu ateşe verecek, öyle gidecekti.. — Fekat... Çabuk söyle!... Ne - Yi dinletemediniz? — Marki Hazretlerini bekleyi - W!_ded;k, neredeyse gelir, dedik. Lüleii hiç dinlemiyordu o.. Yanında amiral Mişel Barbarizo da vardı. Satodaki bütün askeri ve ÜiT]C'I'i lı.r.k Eittiler.. — Onun için mi, burada bir sü - rü kötürüm toplanmış ?, — Efendimiz, onları ben topla - dım, satoyu Süsbütün boş bırrak - mağa ge'mezdi... Ali Reis, şatodaki —askerlerin gittiklerini duyduğu — Zaman kılı bile oynamamıştı.. Fakat ıîsi_rleri-n de beraber götürüldüğünü işidince birdenbire bütün kulak kesılı.iı., Esirler?.. Sakım Şahin Reisi de götürdüler mi?. Demek ki burada SAa başka da esir vardı?- Öyle - ya, şatodaki ağır işleri kime gör * direceklerdi?. Genç kızın yanına sokulmuş, © - Ona: denizin üstüne sürüne - | — Baba mı da götürmüşler mi? Sor ona!... Babam buradan gitmiş mi?. Diye sormak istiyor, fakat bütün yol zamanımda ona tek söz söyle - meyen bu çelik yaradılışlı melek ' gibi kızla konuşmaktan sanki kor - | kuyordu. -— Lâkin daha ziyade duramadı ve kendisi doğrudan doğruya uşağa sordu: — Sahin Reiside götürdüler- Uşak bu yabancı adamın yüzü - ne baktı.. Ona cevab verip veremi- yeceğini birdenbire kestirememiş - Fakat genç kız da uşağa ayni sözleri söyleyince: | — Evet Markiz Hazretleri! O - | nu da götürdüler... Hiç olmazsa bunu bırakımız.. Sonra Marki Haz- retlerine biz ne söyferiz? diye yal- vardık... , Diye cevab verdi... Uşak söz - lerine devam ediyor, Graçyozanın ona kızmaması için — yalvarıyor, suçsuzluğunu, — açıkça göstermek istiyor, bin dereden su getiriyordu. Fakat onu artık ne Ali Reis, ne de genç kız dinliyorlardı. Birisi aradığını bulamadığı, yal- çın bir uçurumdantam — çıkacağı sırada birdenbire — yeniden daha derinliklere düştüğü için, yürekten kıvranıyordu. İkincisi de verdiği sözü tutamadığı, sevdiği bir genci sevindiremediği için derinden de- Ali Reisin —omuzları düşmüş, kolları sarkmış, başı eğilmişti.. Soluk soluğa, yumruklarmı, diş- lerini sıkıyor, yerinde duramıyor - du. Birdenbire doğruldu.. Dimdik oldu ve uşağa dönerek: :— Antonyo, Venedikte mi ka- lacak? Yoksa... . —Hayır efendimiz.. Amiral Barbarizo ile beraebr — Türklerle savaş için gidecek.. Çok hırçındı .. Bütün bunları kızgınlıktan yaptığı anlaşıltyordu.. Yoksa o, zorlanıma- dan savaşa gidecek kadar... Uşak sustu, sözünü: — Yiğit bir şövalye değildir. Bir salon adamıdır.. Diye bitirecekti... Fakat o sıra - da gözleri Graçyozanın gözlerin - de bir saniye kaldı.. Ali Reis yeniden sordu: — Demek ki antonyo da, esir - ler de amiral Barbarizonun gemi- sinde bulunacaklar, öyle mi?. — Konuşmalarından bunu anla- dım, efendimiz... | İş anlaşılmıştı. Antonyo, bir türlü Graçyoza- onun son gün, — kendisini yaralı iken Ankonalı şövalye ile gezme- ğe gittiğini görünce fena — halde kırılmıştı.. Bu kırgınlık, onu Türk- lerle dövüşme için sürüklemişti... Türklerle dövüşmek o sırada aşağı yukarı bile bile ölüme — gitmekti.. Demek ki Antonyo aşkma karşı - Amiral Barbarizo da askerini ve forsalarını çoğaltmak için marki Valeryonun şatosunu boşaltmıştı. Çünkü donanmaya bol asker ve hol forsa bulmak da o sırada epey- Şikâyetler, temennı'le;_. Dört ayda üç derş Cemil imzasiyle — aldığımız bir mektupta şöyle yazılıyor: “Musiki inkılâbrmız başlarken | biz de bu hususta büyük ve verim- li faaliyetler gösteren — Halkevle - rinden istifade etmek istedik.. Ve on , on beş kişi Beyoğlu Halk fır kası merkezinin gençlik mahfe - linde açılan keman kursuna açıl - dığı tarikte kaydolunarak musiki - de ilerlemek azmiyle devama baş - ladık. .Kursta hafta da bir ders ve- riyordu. — İlk iki hafta muntazam devarm edildi.. Arkasından bir kaç hafta muallimler değişti.. Nihayet kat'i olarak bay İskenderin nezareti al - tında dersleri — takibe başladık . Gene iki hafta muntazam — ders gördük.. Sonra muallimimiz — gelmedi.. Mahfelin idare — memurluğundan sorulduğu zaman rahatsız olduğu cevabı alındı. —Halbuki biz tale - beler Bay İskenderin — gelmediği haftalar Fransız tiyatrosunda ça - İıştığını bizzat giderek tiyatronun artitslerinden öğrendik. Bu işten idarenin haberi bilmiyoruz... Mahfel idaresi bize her hafta muallimin geleceğini söylüyordu . Kurs başlayalı dört buçuk ay oldu- ğu halde ancak üç ders alabildik . Ve nihayet iki hafta sonra yaz ta - yok mu, var mı tili olacağını söyleyen idare mem - muruna veda ederek ayrıldık. Bu suretle emeklerimiz — boşa gitti. Büyük ümitlerle girdiğimiz bu şiten elimiz boş olarak döndük. Böyle müesseselerin daha ciddi ya kendisini sevdiremeyince, hele | lık bulmayınca ölüme koşmuştu .. | hareket etmeleri lâzım gelmez mi idi?.,, “HABER Akşamı Postası ' İDARE EVİ : ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgraf Adresi: İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: 23872 — İdare: 24870 RBONE ŞAR_'I'LARI ı 38 6 12 aylık Türkiye: 120 350 660 1250 Krş. Ecnebi: 150 445 840 161ü iLÂN TARIFES! Ticaret iİlânlarının satırı 12,50 Resmi ilânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yer: (VAKIT) Matbaası ce güçtü... Graçyoza her an fenalaşıyordu. Yüzü sararmış, gözleri dönmüş ve buz kesilmişti. şaşkma Morarmış dudaklarının arasın - dan yalnız şu sözler çıkmıştı: — Alçaklar! Şatoyu iki haydud gibi soymuşlar |.. : Yan tarafa bakınca gözleri Ali Reisle karşılaştı.. Bir ımiye öyle - ce kaldılar . Genç kızın bakışla - rında: | — Beni suçlu bulma!.. | Diyen bir yalvarış seziliyordu. Ali Reis bunu anladı.. Elini u- Zattı.... Genç kız da uzattı ve sıktılar. (Devamı var) Genç kız, delikanlıları müte- essir etmekten çekinerek onlar ka- dar üzüntü duymuştu. Fakirlikle- rinin derecesi kalbini titretmişti. Gözlerinden akan bir damla ya- şınr onlara göstermeden süratle sildi ve: — Affedersiniz.. Zannediyo- rum ki.. O!. Mümkün deği' böyle olmaz.. Hastayı rahat ettirmeli. Marika koşarak odasma - gitti ve elinde iki yastıkla döndü. Kâ- ğıt demetlerini çekip atarak has- tanın başı altına koydu. Nejad: — Ne yapıyorsunuz Matmazel dedi. Bizim için kendi yastığınızı vermenize razı olamayız.. — Niçin!.. Ben size değil hasta- ya veriyorum.. Sizin itiraza hakkı- nız yok.. Demir: — Fakat siz yastıksız ne yapar- sımız Matmazel? dedi. — Ben mi? Bir elbise, iki üç e- teklik mükemmel bir yastık yap- mağa kâfidir. Zaten ben uyumak niyetinde değilim.. Bende biraz hatmi çiçeği var.. O her hastalığa iyidir.. Bak., Sizin bir de güzel a- teşiniz var.. Hemen şimdi çabu- cak burada kaynatırız. Bir çayda- nınız var mi? — Hayır, dedi. Bir — destimiz var.. Bilmem bu işe yarar mı? | — Hayır yaramaz.. Bende var.. Siz ateşi yakın ben gidip benim- kini getireyim.. Genç kız odasma gitti. Nejad sandığım bir parçasını daha alıp ateşe atarak: — < —a Bizim hakkımızda çok fena bu fakirlik.. Ayıp değil.. Ne iyi kalpli kız.. Bizim için ne yapaca- ğını şaşırıyor. Haydi bakalrm va- ziyeti düzgün olanlarda bu kalbi bul.. İmkânı yok.. İmkânrı yok;,. — Evet Matmazel Marika bize karşı çok i nsanca hareket etti. Midemde açlık sızıları olmasay - dı kendisini daha güzel — bulur- dum. — Demir!.. Böyle neden kıv- ranıyorsun?.. Yoksa sen de mi hastalanacaksın.. — Neden kıvranıyorum? Bil - miyor musun sanki!.. Açlığımı düşünmemek için elimden herge- leni yapıyorum. Fakat bazan ken- dimde mukavemet bulamıyorum. Sen de Nejat, senin de benden çok istırap çektiğini biliyorum.. — Fakat ben cesaretliyim.. Haydi Demir, kendini böyle yeise kaptırma.. Matmazel Marika &elinde çay- dan, bir fincan ve bir kâğıtla şe- ker olduğu halde içeriye girdi. — Ne oluyor?.. Yoksa » da mı hastalandı? diye sordu. Buna Nejat cevap verdi- — Hayır! Hayır!.. Bir şey yok.. Yorgunluktan.. Zaaftan.. Bugün çok çalıştı da!.. Nejat bunları söylerken mide - sinde hissettiği ezilip büzü'menin alâmetlerini saklıyabilmek için ocağa dayanıyordu. Matmazel Eleni, düşkünlükle- rinin, yüzlerindeki — solgunluğun sebebini söylemek istemiyen iki gence baktı. Bir kadın, kendisin- den saklanmak bile istense böyle, zaruretlerin doğurduğu istırabı kolayca anlar. Genç kız ocağın ö- nüne diz çökmüştü. Çaydanı ate- ==m:ı==:—::—:î='îâz:=:=====g:=:::::=:::::::m::::::::::m: HEb HELHEEERE L EEELEEEER Sieçiteğ : Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı ı NA-BIİ Ali Cengizin başından geçenler I TESEEESETDEDEESTİLESTSETTETELİSTDSİLTEETEİE TTT EETETESESESETİTEEETLEEEELEETLELLEEEEEELİĞÜSERSASEĞAANN Ha Si d şe koyduğu sırada Neajtla Demi- ri onlara hissettirmeden seyret - mişti. Birdenbire yüzü sollu. Her zaman şen olan yüzünde keder alâmetleri belirdi. Ayağa kalka - rak haykırdı: — Mademki burada büyle gü- zel bir ateşiniz var; müsaade e - derseniz gece yemeğimi de bura- da pişireyim | Eğer lütfeder de be- raber yersek beni çok sevindir- miş olursunuz? Demir kendisini kaybetmişti: —— Yemek mi?.. Matmaze! hâlâ yemek yemediniz mi? — Hayır! Belki siz de yeme - mişsinizdir. Nejat işi müsbet bir şekilde ta- mire çalıştı: — Evet Matmazel.. Yememiş - tik.. Çünkü arkadaşımı bekliyor- duk. O getirecekti. — Gördünüz mü? İşte benimle beraber yemek yemek için bu da mükemmel bir sebep... Komşuluk- ta böyle şeyler reddedilmez. Ben gidip odamda ne var, ne yoksa gtireyim.. Gerçi çok güzel şeyler yok.. Fakat halamın gönderdiği yumurtalarla güzel bir öomlet ya - pabiliriz sanırım! Demir, yemek sözüyle canları - mıştı: — Bir oömlet.. dedi.. O'bu 'pek mükemmel.. Ben omleti çok seve- rim, Nejat: — Fakat Matmazel bize karşı pek ziyade lütuf gösteriyorsunuz, Bizi daha yeni tanıdığınız halde bu hareketiniz., — 01 Benpek çahuk dostnolu- rum, Teklif ve tekellüfter de-hic haz:etmem.. Ben gidip getirilecek şeylri toplayıp gtireyim.. Siz de çaydana bakınız.. Su kaynayın - ca hatmileri içine atar ve ateşten çekersiniz.. Biz yemek — yerken hastanın da işi bitirmiş oluruz. Marika odasımna gitti. Demir a - teşin önüne diz çökerek haykır dı: - — Bu kadınadeta bizim hami- miz oldu. Nejat: ; . — Evet, dedi. Taliim bir gün yüzüme güler de elime para ge- çerse kızın bugün bize yaptığı iyi- liğe mukabelede bulunacağım.. — Nejat, belki Ali Cengiz de açtır. İhtimal omleti ilâca tercih eder.. Matmazel burada yokken sorsak.. eçi — Hâyır!.. Hayır!.. o. Sonra uyuyor. İrm.. Filhakika Ali, uyku taklidi ya- payım derken gerçekten — uyuya kalmıştı. Bu sırada * Matmazel Marika yumurtaları ile, vkmeği ile, helvası ile, peyniri ile odaya girdi: : — İşte; dedi. Ben geldim.. Nem varsa getirdim. On üç yu - murta, A.. Fakat bir felâket.. Te- reyağım da hiç kalmamıştı, — Ne zararı var yağsız yapa « YIZ.. — Yağsız ömlet?. Bu nasıl o - lur.. Hiç yumurta yağsız — yağsır tavaya konur mu? Yapışır kalır ayol.. Ha hatırladım. Do'abımın köşesinde biraz içyağı vardı. Şim- di onu küçük küçük doğra: ve e - ritiriz.. Bu bize tereyağı is'ni gö- rebilir.. Hastadır Uyandımıya- (Devamı var )