D OHABER İstanbulun en çok satılan ha- kiki akşam gazetesidir. İlânla - rmı HABER'e verenler kâr e - i derler, Osmanlıcadan Tü;kğeye Digerbin — Özgecil — — (Fr.) AL trulste İ Örnek: Digerbin olanları herk si sever * Özgecil olanları herkes se - ver, Dikkat — Dikkat (T. Kö.y — (Fr , Attention Dil — Yürek, gönül Dilâra, dilrüba, dilfirib — lan, gönül okşayan. Dilâver — Yiğit Dilâzar — Gönül inciden, hatır kı- ran Dilbaz — Gönül eğleyen Dilber — Güzel Örnek; Dilber bir kaz * Güzel bir kaz, Dilgir — Gücenik, kırgın Dilgir olmak — Kırılmak, gücenmek Örnek: Bana sebepsiz dilgir oldu. dunuz “ Bana sebepsiz gürendiniz. Bu sözlerden dilgir oluşü — doğru değildir * Bu sözlerinden kırılma - sı doğru değildir. Dilgüdaz — Yürek eriten Dilhâh — Gönül isteği, arzu (T.Ka.* Örnek; İşler dilhahı üzere gitme di — İşler arzusu üzere (gönül iste- ğgince) gitmedi. Dilhıraş (Bak: Canhıraş) Gönül ko- paran Örnek: Bir sadayı dilhıraş nül koparan bir ses. Dilhün olmak — İçi kan ağlamak Örnek: Onun bu düşkün halin görünce dilhün oldum — Onun bt düşkün halini görünce içim kan ağ Gönül a. ' Gü | insan tuttuğu Dilpesend — Gönül beğendi Dilriş — Yüreği yaralı Dilsuz — Yürek yakıcı, iç yakan, acıklı Dilşad — Sevinçli Dilşikeste — Gönlü kırık Dimağ cervelle Din — Din (T.) — (Fr.) Religion Dini — Dinsel — (Fr.) Religieux Örmnek: Dini müesseseler — Dinsol kurumlar. Gayridini — Yaddinsel rötigicux Ürnek: Gayridini Yaddinsel hareketler. Lâdini — Dışdinsel gicux hareketler * - (Fr.) Areli « Örnek : Dinle hiç bir alâkası olmu- yan mücssese ve hareketlere lâdini derler — Dinle hiç bir ilişiği olmeyun kurumlara ve hareketlere — dışdinsel iderler. Dirahşan — Parlak, parlıyan Diraht — Ağaç Dirayet Usuğ intelligence, capacit€ Ürnek: Bilgisi ne kadar vüsatli o. lursa olsun, dirayetsiz insan tuttuğu işte muraffak olamaz * Bilgisi ne| hadar geniş olursa olsun usuğsuz bir işi başlıramaz. Dirayetli — Usuğlu — (Fr.) İntelli- gent, capable, adroit Örnek: O, pek dirayetli — hareket eti * O, pek usuğlu hareket etti. Diraz & Uzun Beyin — (Fr.) Cerv:-ı:ıw —- (Fr) İr.| (Fr.) Adresse,| i | | | j Divane — Deli, aptal, alık Diyar — El Örnek: Diyar — diyar dolaştıktan sonra buraya geldi * El el dolaştık- tan sonra burmıı geldi. Dizdar — Kale sakmanı Dost »« Dost (T. Kö,) — (Fr.) Ami Ducret (zucret) — Sıkıntı, darlık Örnek: Son senelerim duecret için- de ge — Son yıllarım sıkıntı (dar- lık) içinde geçti. Duçar — (giriftar) kalanmış, tutulmuş Duçar olmak (giriftar olmak) — Uğ- ramak, yakalanmak, tutulmak Örnek: ? — Bir derdi devânüpesi- re duçar oldu * İlâcı bulunmaz bir derde uğradı. 2 — Duçar olduğu felâketten tah. Tisi giriban edemedi Tutulduğu felâketten yakasını kurtaramadı. 3 — Öldürücü bir aşka giriftar ol du — Öldürücü bir aşka yakalandı. Düd — Kurt, duman Duhan — Duman, tütün Duhter — Kız Duhul :— Girme, girim Duhuliye — Girmelik Örnek: Duhuliye vermeksizin içe- riye alınamaz * Girmelik vermek - sizin içeriye alınamaz. Dün — Aşağı, aşağılık (Ast — Madün) Örnek: Bu halıyı dün bir satmak medi * Bu halıyı bir paha ile satmak istemedi. Uğramış, ya- fiatla aşağı uzağı görmek -—-ı-ı—- gakeemerererr gördüğünden uzak bırakımasın. Dürendiş (dürbi: — Uzgören, uz. görür — (Fr.) Avi clairvoyant Örnek: 1 — Devletin başına geçen adamlar dürendiş olmalıdır — Dev. Tetin başına geçen adamlar - uzgörür olmalıdır. 2 — O, dürendiş bir O, uzgören bir adamdır. Dürendişlik (durbinlik — Uıgoruı lük Duşize (Bak: bâkir) Dümdar Artçı garde Örnek: Dümdar kollarımız düş- mata hücum elti © Artçı kollarımız düşmana hücum etti. Dümü — Gözyaşı Dünbal — Kuyruk Dürbün — Görgüç — sette, hunette adamdır. © | Eldeğmemiş (Fr.) — Arriğre (Ft.) Latg- Örnek: Zabitler uzağı rüyet — için dürbün istimal ederler — için görgüç kullanır: Ş d Subayler lar. Düruğ Yalan Dürüst — Doğru, düzgün, (T. Kö.) (Pr.) Exact, correct. Dürüşt — Sert, kaba Örnek: Dürüşt hareketlerile kepi- mizi gücendirdi & Kaba (sert) he- reketlerile hepimizi gücendirdi. Düstur — Düstur (T. Kö.) — Code, röğle gen:rılr formule Düşnam — Örnek: Büyük işe girişenler onun| Bunun düşnamından — korkmazlar > dürüst (Fr4 ' Polis * Karşılıklar Kılavuzu Örnek: De'bi dirin © Eski törü. l — (Fr.) Dettes ) Düzd — Hırsv | Eazım — Büyü Örnek: Timur ” Timur devri | Eb — Baba Eb'ad — Iraml Örnek: Eb'adı İramlarını ölçme Ebatil (Bak: b inanlar — (Fr.) $ Örnek: Ebatile mazda yeri yoktan he onlüânların arar Ebed, Ebediye (Fr.) Eterniti de sonrasızlık dü mahtan başka bi Ebedi — Sonrar Örnek: Ebedi £ kavuşmak istiyor baysallığa kavuşı Ebediyen (İlelel man, hiç bir vakit, Eternellement, â 4 Örnek: Gözleri mamak se sont fermös ÖL Onu hiç bir da Wous ne Te verror DÜZI üzere | Tadı, Dilir Dilküşa Örnek: Mahalli dilküşa bir yer Diriğ etmek — Örnek: M rığ etimeyini esirgemeyin Dirin, di — Yürekli : İç açan v ’ç açan JA Te — Sonra evvelisi gece gene değil mi”.. — Evet! — Yalnız mıydı? — Hayır yanında başka bir da vardı! Ragastan kendini zor tutuyordu. Müthiş hakikati artık tamamen anla- mıştı. Rengi sapsarı oldu: — Devam ediniz!.. Sonra ne oldu?.. — Gürültülü bir takım lüâkırdılar işittik, sonra askerler içeriye girerek gene kadını tuttular! — Ah, sefilleri. — Sonra bu kadını arabaya koöya- rak hepsi birlikte gittiler. — Ne tarafa? — Dağın altına doğru.. Ragastan atını o tarafa doğru sü- rerek homurdandı: — Bu sana çok pahalıya mal olacak Lükres.. Onu kaçırdın ha? Seni iki defa affetmiştim. Fakat bu sefer vay haline! geldi kadın —Ü0 GİAKOMO Ragastan dağın alt tarafına kadar Lükresin izini kolaylıkla takip etti. Araba geçmeğe elverişli yalnız bir yol bulunduğu için o yalnız bu yoldan gidiyordu. Uzakta, yakında yol kenarında bu- Tunan han, çiftlik gibi yerlere girerek Tâzım gelen malümatı aldıktan sonra tekrar yoluna devamı ediyordu. Fakat ovaya çıkınca bütün izler kayboldu. Çünkü burada bir çok yol -« lar birleştiğinden hangisini takip et - mek lâzım geldiğini kestirmek mlm- kün değildi. Bu düşünce altında ezi - Ten Ragastan atından inerek bir — ka- vak ağacının gölgesinde oturdu. Vazi- yeti'çok fena idi. Hemen hemen bütün #mitleri kırılmıştı. Primver kimbilir nasıl bir felâkete sürüklenmişti? Esirgemek : enetinizi benden di-| S Yardımınızı benden | den dur BORJİYA Çikir alabilmek ihtiyacıyla bütün olan biteni İspada Kapyaya unlattı. Şöyal- ye sözünü bitirdiği zaman sonuna ka- dar hayret ve heyecanla dinliyen İs- pada Kapya: — Bu kadın kudurmuşun biri imiş! Şeytan mıdır nedir? Tam o aileye lâ - yık bir mel'un! diye haykırdı. — Pek doğru ama sen bu hususta ne düşünüyorsun”? Hiç bir iz görebili- yor musun?.. — Hiç bir iz göremiyorum Müösyö! Eğer bir haber almak İcap ediyorsa bunu ancak Romada alabiliriz. — Romada mı?.. — Evet. Bunun ne kadar tehlikeli bir iş olduğunu bilirim. Bence hava hoş, emin olunuz ki uğrunuzda canımı yermek benim için en büyük şereftir. Ya siz ne yapacaksınız?. Siz mahküm- sunuz, Romada ise Marki Rokazanta isminde bir adam vardır. Kendisile sık sık kavga ettiğim bu herif gayet kurnaz ve binrinci derecede bir polis- Ür. — Sözleriniz doğru, Romaya gidelim. — Bir saniye sabrediniz Monsenyör ! Sizin bağınızı getirecek olana para va- dedilmişti. Onun için sizi civarda bu - lunan bir eve götüreyim, orada son derece bir emniyet içinde bulunursu- nuz. Bu esnada ben de şehre girer lâ- zım gelen malümatı ahırım! haydi — şimdi Ragastan başını sallayıp cevap vermeden atının başını Roma tarafı- na giden yola çevirip dörtnalla ileri - ye atıldı. İspada Kapya da, meyus o - larak, efendisini takip etti. Şövalyeyi çok elemli ve mustarip görüyordu. Hayvanları sağlam ve kuvvetli ol - duğu icin dördüncü günü akşamı Ro- ma kapılarına vardılar. Şehre yaklaş- tıkça Ragastan, büyük ve umulmıyan bazı şeylerin vukuunu gösterir izlere e dülü n Ne dün bir fıtratı var — Ne aşağı-| Bü lık bir yaradılışı var. Düf — Uzak etmesin * Tanrı şe girişenler sörgüsünden korkmazlar. quu — Güç, zor Düyün — Borçlar kimseyi BORJİYA bulunan Romn civarında şimdi asker kıyafetli ve silâhlı bir cok adamlar dolaşıyorlardı. Nihayet kalbi çarpa - rak şehre girdi, Şen Sarayın önünden gecerken gayriihtiyari ürperdi, Bu anda müthiş bir manzara gözüne çarptı. Sarayı yağma edilmiş, pencereleri — kırılmış, hahçesindeki güzel heykeller devrile- rek parçalanmıştı. Şehir tuhaf bir manzara gösteriyor- du. Ahali takım takım kılıç mızrak ve bazıları tüfekle silâhlanmış olarak sokakları dolaşıyorlardı. Ragastan, şehrin ortasına yaklaştıkça — artan, halk kitleleri arasından çekinmeden yürüyordu. Yanında gelen — İspada Kapyaya sordu: — Bu ne demek oluyor?.. — Müsyö, Romalılar arlık esaret zenciri altında yaşamak istemiyorlar. İstipdadın kahredici pençesi altında inleyen böyle fırsat gözler. Halk ar- tık bıkmıştır, saadetlerinin, servetle- rinin, hayatlarının — gazpedilmesine mütemadiyen tahammül edecek değil- lerdi yat.. Ragastan ceyap vermedi. Gene Primverin, Lükres tarafından kaçırıl- dığı akla gelmişti. Sapa bir yoldan eskiden oturduğu güzel Yanüs oteli- ne vardı. Avluya girip atından indi. Ötel sahibi Bartolomeo, bu — atlının girdiğini görür görmez hemen karsı - Tamaağ uğirtli.lfık—ıt şaşırmış,hayre- tinden ağzı açık kalmış, olduğu yerde mıhlanmıştı : — A. Mösyö Lö Şövalye dö Ragas - tan! kelimelerini mırıldandı. — Evet henim, azizim — Bartolemeo geldiğimden dolayı — saşıyor musu- nüz?. — Hayır Monsenyör. Yani bilâkis!. | Bu Rorjiya rezilterinin sizi ıııııhküııj etmeğe cesaret ettiklerini düşündük- çel. Lâkin hakikaten siz onların en onun — bunun (Fr.) Dettes Düyünu umumiya — Genel - borçlar Dünkü kılavuzı da (Cidal) keli sözler gelvcekti: Bücadil — Uğr için me sereftir, yaşa!. Sezar nın düşmanı olan Şöyalye dö tan!. Eğer Rııısuın herifin üze lıp kuülağını kavramamış olsa dala otelci hâlâ bağırmakta d decekti.. — Bartolomeo! İşinize çok cak olan şu sözümü dinleyini; benim ismimi söylemekte dev seniz tutmakta olduğum şu k keserim. Otelci derhal sustu. Ragas züne devam etti: — Bundan başka, otelinizd duğumu kimseye söylerseniz ğınızı keseceğim. — Hiç bir şey söylemem, — Üyleyse birbirimize 15 Haydi beni Tiber nehrine baki çük odaya götürünüz.. — Onu değil, ben Şövalyeyi min en güzel bir. odasını, p: oturmasına mahsus olan oda; ceğim, Fakat Ragastan, Romaya i Ki zaman oturduğu odayı m istiyordu. Çünkü bu oda ona bir ç hatırlatıyordu. Bundan başkı| tanın mahir bir yüzücü oldul unutmıyalım. Tiber nehri on! bir kere daha kurtarmıştı, F şacak olursa gene bu. nehrin kucağında sığınacak bir yer ceğini hesaplıyordu. Ayni akşam, Şövalye İspa ya ile beraber araştırma işi dı. Fakat çalışması boşa gittâ gün durmadan Roma ve ci tırdığı halde Lükresin izine mamıstı. Ragastanın Primveri bulm gittikçe nzalıyordu. Bu sekiz günü dehşetli hlr de geçirmisti. Bu sırada da F