1 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

1 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazanı Kadircan gelen gemilerin, Sahin'in “Engin denizlerden pupayelken aaaveşanaanmncan gUN No, 67 u Büyük Deniz Romanı KA bana bir sevgili getireceğini sanırdım)!,, Birdenbire aklına kont Perini geldi. Vaktiyle, kâhyasının evlât- | lığı olarak şatosunda bulunduğu bu adamı iyi tantyordu. O Graç - | yozayı, babası kadar seviyordu . | Genç kızın kaçırıldığını anlaym- İ ca onu kurtarmak için her halde Şahin reisi bulacak ve onu bağış- iamaktan çekinmiyecekti. Ali Reis ilk şaşkınlığı savmış | gibiydi.. Fakat şimdi başkasını düşünü - | Yordu: — Bu genç kız bana karşı de - rin bir sevgi gösteriyor. Bana fe - nalık yapamk şöyle dursun, biraz evvel büyük bir felâketten kur - tardı. O olmasaydı şimdi Vene - dik askerlerinin elinden kurtul - muş olmamız pek küçük bir ümi - de bağlı idi. Bu, bizim hayatımızı kurtardı - Tasarlamış olduğumuz işten ha - beri yok.. Sessiz ve uysal, candan bir arkadaş gibi beraber geliyor ve sanki ay ışığında — bir gezinli yapıyor. Biraz sonra çok açıldı - ğımızı görecek, dönmemizi iste - yecek.. Biz dönmiyeceğiz ve ara - mızda kavga kopacak.. Onu hiç şüphesiz kolaylıkla bağlayacağız, | vas'ni keseceğiz ve Cezayire ka- dar götüreceğiz.. Fakat — onun sesini kesmek, ona saldırmak ve hırpz iamak.. Onun bana yaptığı î;îî;u ve — gösterdiği — inana karşı kancıklık etmek.. — Onu ab datmak... Onun her halinde bana ve arkadaşlarıma kâarşı saygı o - kunuyor, fakat biz, biraz — sonra saygısızlığın en büyüğünü yapa - cağız... İşte Ali Reis bu içinde iken Graçyoza: — Ne güzel bir gece... İnsanın gemici olacağı geliyor!.. Demiş, aralarında sürüp giden bu ezici sessizliği bitirmek istem'şti. Ali Reiş sordu: düşünceler — Denizi çok mu seviyorsu * nuz? t — Baknız!.. Böyle bir deniz sevilmez olur mu?. Lâkin ben fır- tınalı, köpüklü denizlere de ya - bancı değilim!.. Pek küçüktenbe- ri hep açık denizlerde, —mavi w fuklara, yelkenleri şişirerek kıyı- Ya yaklaşan gemilere — hasretle um... Oradan bana bir sev- gili gelecek sanırım.. Son bir iki yıla kadar bu hal bitmedi.. Sahi - den birisini bekledim... Ali Reisin gözleri bir an parla- dı... (Graçyoza ona açıktan açığa aş- kını nt .öy!,üynrdu?. — Beklediğiniz sevgili kimdir ve nasıldır? Sorabilir miyim?. Graçyoza içini çekti: —— Ce benim annemdir.. — Pek küçükken kaybettim.. Bı'mı_ontm gemiye binerek denizlerin fıteıt . ne, gezmeğe gittiğini ve l?" gün | gene o denizden bir 'emiıl!g.e. leceğini söylemişlerdi. Dedemin | şatosunda büyüdüm. Orası güzel bir yerdir. Belki duymuşsunuz * dur: Perini şatosu derler.. — Kont Perini benim annemin babasıdır - yo Perinin amcasıdır. — Şatonun penceresinde sant - ierce oturur ve denize ve deniz - den gelen gemilere bakarım .. Yıllarca bekledim, fakat annem gelmedi... En sonra anladım ki o ölmüştür.. Graçyozanın sesi titriyordu. Ali Reis susuyordu.. Yeniden vicdan azabı çekmeğe ve düşünmeğe başlamıştı.. Graçyoza onun bu halini gör - müştü.. Birdenbire doğruldu. Se - sine ve yüzüne elden geldiği ka - dar şenlik verdi: — Ben de eski acıları deşiyo - rum.. Halbuki bunlar s'zi her hal- de sıkar!.. — Yak.. .Hayır.. Fakat.. Siz s- kılıyorsunuz, değil mi? — Ben sıkılmiyorum, fakat rıhtımdaki gürültü — sizi epeyce sarsmış olmalı! Bir türlü eski ha - linizi almadınız!. Konaktan çık - tığımız zaman ne kadar şendiniz. Hakkmız da var ya, sizin gibi a- sil, doğru sözlü, her şeyi — açıkça söyleyen, temiz kanlr ve temiz yü- rekli bir şövalye — için böyle bir şey sahiden can sıkıcıdır. Lâkin babamın — uşağı da ne sersem a- dam ya... Babama en yakın ve o- nu herkesten iyi bilen ve tanıyan bir insan olduğum halde, — onuün söylediklerine hiç akliım yatmı * yor. Ali Reis yen:den doğruldu ve slikindi.. . Graçyoza işin iç yüzünü bilmiş olaydı, böyle mi konuşurdu?, Ali Reis onu seviyordu.. Sevgilisini nasıl aldatabilir, o - nu nasıl tuzağa düşürebilirdi ?, Fakat o, sahiden seviyor muy- du?. Bunu anlamak istedi... Sordu: — Markiz Graçyoza!.. Antonya Perini bizim böyle gezinti yaptı - ğimızı duyarsa ne yapar acaba?, — Belki bir şeyler yapmak is - ter, fakat yapamaz.. Çünkü ne hakkı var?, — Sizi sevmiyor mu?, — Kimbilir.. Belki sever.. Bel- ki seviyor... : — Siz onu.. Graçyoza, — Ali Reisin sözünü küçük bir gülüşle kesti: — Bırakımız bu zavallı - deli - kanlıyı! Onun soluklarma seş çı - karmıyorsam, sebebi başkadır.. — Nedir?.. — Ona acıyorum.. Çünkü ya - kında donanma ile birlikte harbe gidiyor... — Nereye?. — Akdenize.. Türkler üzerine.. — O kadar yakın mı?, — Bir iki hafta içinde yola çı - kacaklar.. - Gizli tutuyorlar da, kimse farkında değil!. Sakın siz de gitemyin!. Ben babamın Pa - lermadan bu kadar geç dönüşüne sevindim doğrusu.. Çi'm:ü daha bir kaç gün gelmezse — donanma denize çıkmış — olacak ve babam de kalacak!. . d (Devamı var) bir zengin Bir çok altın madenlerine sahip olan meşhur Kanadalı — zengin Staney Siskonun karlar arasında donarak öldüğünü İngiliz gazete - leri yazıyorlar. Hükümet tarafından uçurulan bir tayyare filosu ve bir çok husu- si tayyareler aramağa ve yardımı - na koşmuşlarsa da, yalnız tayya - resinin parçalanmış halini bul- muşlar ve ancak pilotu — sağ gör- müşlerdir. Maden zengini Sisko bundan bir hafta önce Montreoldan tayyare ile hareket ederek bir altın made - ni grubunu teftiş etmeğe çıkmış - &. Tayyaresi — dağlar üzerinde bir fırtınaya tutulmuş — ve Maçi gölü yakınında yere düşmüştür. Zengin adam, bir yardım ara - mak üzere karda şöyle bir yürü - meğe çıkmış, bir maden kampına waracağını zannetmiş, fakat buna irişmek nasib olmamıştır.. Hi az Litvanyada idama mahküm Almanlar Litvanyanın Memel şehrini Al- manlar eline geçirmek suçuyle maznun 126 Nazinin muhakemesi idama Litvanyanın noticesinde dört kişinin mahbküm — edildiği Vovno şehrinden bildiriliyor. Gene idama mahküm olan Me- mel Nazilerinden ikisinin cezaları 12 yıl hapse çevrilmiştir. Dokuz kişi dokuzar ay hapis ve Memel meclisi reisi Her Devs. ler de dahil olduğu halde iki kişi sekiz yıl hapis cezası yemiştir. Bir seneden itibaren hapse mahküm bir çok diğerleri vardır. Otuz beş kişi serbest bırakılmış- tır- Mahkâümlaın emlâki müsadere edilmiştir. Muhakeme edilen 126 kişinin ardında 20,000 kişilik hücum kı- taatınm isyana hazır olduğu söy- lenilmekteydi. Uroloğ — Operatör Doktor Kemal Özsan Karaköy Topçular caddesi Na s4 Telefon 41235 HABER Akşam Postası IDARE EVİ ILÂN TARİIFESİ Ticaret Mlânlarının satırı 12,50 Resind ilânlar 10 kuruştur. S.ı_ı:i.hi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Bazıldığı yer: — (VAKET) Matbaası Türkçeye Geçiren : NA-BI — Cebinde yüz kuruş varken kolay kolay gelmez. Allah vere de vaadettiği böreği getirse.. Son- ra ne yeriz! — Kendisine itimat ettiğimizi bildiği için böreği ihmal etmez sanırım.. — Ben pek zannetmiyorum. Aradan bir saatten fazla bir za- man geçti. Bu zaman içinde De- mir odadan sofaya, sofadan o - daya gidip geliyordu. Nihayet merdivenden hafif bir ayak sesi- nin yukarıya çıktığını duydu. Bu gelen muhakkak komşu Matma- zel olacaktı. Filhakika mervidenlerden çt - kan bir genç kızdı. Fakat komşu değildi. Demir böyle olduğunu anladığı halde yine sofadan ay - rılmadı. Bir kadını seyretmek, bir gencin her zaman için arzu et tiği bir şeydir. Bu kadın komşu- muzu kızdan — daha iri, daha semiz bir başka güzeldi. Genç kızm kendi katlarma çık- tığını gören Demir kendi kendine — Acaba bize mi geliyor. Ya bize ya komşu kıza, dedi. Genç kız merdivenin son ba- samağını da bitirince hiç tanırma- dığı halde Demire başile hürmet- kârane selâm verdikten sonra geçti. Azıcık tereddüt eder gö « ründü. Nihayet: — Affedersiniz, dedi. Matma- zel Marika'nın odası neresidir? Diye sordu. Demir: — Ben bu ismi ilk defa iştiyo- rum.. Bu passiyonda mı oturu - yor? — Evet... Fakat daha buraya geleli çok olmadı. — Oo.. O halde şu karşıdaki odada oturan Matmazel olacak.. Daha adını bilmiyordum. Esmer, ufak tefek bir matmazel.. —Evetta kendisi. Şu karşıki Kapı mı? — Evet ama boşuna zahmet ettiniz.. Dışarıya çıkalı bir hayli oldu, daha da dönmedi. — Ne kadar da aksi! Dönme - diğine emin misiniz? — Evet.. O zamandanberi so- fadan ayrılmadım. (Birden ken- disini toplayarak) yani dışarıya çıkmadım. Bizim odadan dönüp dönmediği pek güzel işitilir. — Doğrusu çok canım sıkıl - dı.. Uzakta da oturuyorum. Son- ra her zaman gelmek için de im- kân bulamam. — Şimdi neredeyse döner sa . nırim. Çünkü gideli epeyce ol - muştu. İsterseniz dönünceye ka- dar bizim odada oturabilirsiniz. — Teşekkür ederim, fakat si- zi rahatsız etmekten korkarım. Demir yeniden selâmlryarak: — Bilâkis Matmazel.. Demir odanım kapısını açtı. Kız biraz tereddütten sonra bu tekli- fi kabule karar vererek içeriye girdi. Demirin hürmetkârane tav- rr ve bir münasebetsize karşı mü- dafaa edebilecek bir kuvvette ol- ması kendisini cesaretlendirmiş - ti. Fakat içeride Nejadı da görün- ce geri dönmeye hazırlanıyor gi- bi davrandı. a Nejad da kendilerine mi- safiri selâmlamak lçi:d:;.h kalktığımdan Demir onun altın- daki sağlam iskemleyi kaptı ve matmazele takdim etti: CEBiDELİKLER Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin başından geçenler --ğE CA — Buyurun!, Oturunuz mat - mazel, dedi. — Oo! teşekkür ederim efen- dim.. Zannederim arkadaşım be- ni çok bekletmez. — İstediğiniz kadar bekliyebi- lirsiniz matmazel.. Genç kız sandalyaya oturdu. Nejad masanın —önüne çektiği sandalyaya ilişerek yazısıma baş- ladı. Demir arasıra genç kıza ba- kıyordu. Genç kız da gözleri a - yak ucuna mıhlanmış gibi duru - yordu. Odada iç üzücü bir süküt vardı. Nejad bu sessizlikten ürk müş gibi ve konuşma yolu açmak için: — Biz, dedi, daha komşumu - zu tanımıyoruz. Fakat pek şen bir kıza benziyor. — O, evet.. odasından her çı- kışında daima şarkı söyler. Gü- zel de sesi var. — Evet sesi güzeldir. — Siz İstanbullu musunuz Mat- mazel? — Hayır efendim.. İzmirliyim. İstanbula bir akrabama gezmek için geldim . — Gezmek için kışr seçmeniz? — Evet.. Yalnız gezmek için değil.. Gelmemde başka sebep - ler de vardı. — O başka.. — Marika da İzmirlidir. Ama ©o İzmirden çıkalr çok olmuştur. Bana İstanbulun gezilecek yer- lerini gösterecekti. Onun için ev- den çok erken çıktım. Daha ev - vel gelebilirdim.. Fakat başıma bir vak'a geldi.. — Hayır ola matmazel.. Ne vak'ası.? ) — Çok fena bir vak'a.. Beni çok üzdü.. İ — Bunun ne olduğunu sorabi. lir miyiz? y Nejad söze karıştı: — Size bir faydamız olabilir. DN Matmazel önledi: — Çok teşekkür ederim.. Bü . tün erkekler sizin gibi olsa.. Bu dakika tanrmadığrm bir baya çok kızgmım doğrusu.. — Sizi tahkir etmiş olmasın - lar? — Evet.. Anlatayım.. Köpeğim ile beraber buraya gelmek üzere Beyoğlunda caddede yürüyor » dum, y — Tramvay köpek almaz, bu. raya kadar yayan mı geldiniz?.. — Evet, yürüyerek gelecektim. Sokakta söylediğim baya — beni takip etmeye başladı. Münase . betsiz. münasebetsiz lâkırdılar söylüyor, peşimi bırakmıyordu. Doğrusunu söylemek lâzımsa hiç bir kadının sokakta yalnız başı- na tehlikesizce yürümesi- kabil değil.. Köpeği de sırf yalnız yürü: memem, böyle bir zamanda beni koruması için yanıma almıştım. Köpek akrabamızındı. — Ben sizin yerinizde olsay - dım köpeği saldırtırdım. — Ben de öyle yapacaktım. Fa. kat ne yapayım ki köpek beni bı- rakarak takip eden adamın ya - nına gitti, çağırdım gelmedi. Söz dinletemedim, neden sonra adam çekilip gitti ama, köpek de onun- la beraber.., Çok canım — sırkıldı. ' İşte bu terbiyesiz adamın yüzün- den Marikaya geç kaldım, Ç (Devamı var)'

Bu sayıdan diğer sayfalar: