Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Yazan: Kadircan Kaflı No. 67 Büyük Deniz Romanı “Engin denizlerden pupayelken gelen gemilerin, bana bir sevgili getireceğini sanırdım!,, Birdenbire aklına kont Perini geldi. Vaktiyle, kâhyasının evlât- lığı olarak şatosunda bulunduğu bu adamı iyi tantyordu. O Graç - yozayı, babası kadar seviyordu . Genç kızın kaçırıldığını anlayın- ca onu kurtarmak için her halde Şahin reisi bulacak ve onu bağış- iamaktan çekinmiyecekti. Ali Reis ilk şaşkınlığı savmış gibiydi.. " Fakat şimdi başkasını düşünü - Yordu: — Bu genç kız bana karşı de - tin bir sevgi gösteriyor. Bana fe - nalık yapamk şöyle dursun, biraz evvel büyük bir felâketten kur - tardı. O olmasaydı şimdi Vene - dik askerlerinin elinden kurtul - muş olmamız pek küçük bir ümi - de bağlı idi. Bu, bizim hayatımızı kurtardı - Tasarlamış olduğumuz işten ha - beri yok.. Sessiz ve uysal, candan bir arkadaş gibi beraber 'geliyor ve sanki ay ışığında — bir gezinti yapıyor. Biraz sonra çok açıldı - ğımızı görecek, dönmemizi iste - yecek.. Biz dönmiyeceğiz ve ara - mızda kavga kopacak.. Onu hiç şüphesiz kolaylıkla bağlayacağız, ses'ni keseceğiz ve Cezayire ka- dar götüreceğiz.. Fakat — onun sesini kesmek, ona saldırmak ve hiırpz iamak.. Onun bana yaptığı iyiliğe —ve — gösterdiği — inana karşı kancıklık etmek.. Onu al- datmak.:. Onun her halinde bana ve arkadaşlarıma kârşı saygı o - kunuyor, fakat biz, biraz — sonra saygısızlığın en büyüğünü yapa - Cağız... İşte Ali Reis bu içinde iken Graçyoza: — Ne güzel bir gece... İnsanın gemici olacağı geliyor!.. Demiş, aralarında sürüp giden bu ezici sessizliği bitirmek istemişti. Ali Reiş sordu: — Denizi çok mu nuz? — Baknız!.. — Böyle bir deniz sevilmez olur mu?. Lâkin ben fır- tınalr, köpüklü denizlere de ya - bancı değilim!.. Pek küçüktenbe- ri hep açık denizlerde, — mavi u- fuklara, yelkenleri şişirerek kıyı- ya yaklaşan gemilere — hasretle bakarım... Oradan bana bir sev- gili gelecek sanırım.. Son bir iki yıla kadar bu hal bitmedi.. Sahi - den birisini bekledim... Ali Reisin gözleri biran parla- dt Graçyoza ona açıktan açığa aş- kını rat ,öyllüyordu?. — Beklediğiniz sevgili kimdir ve nasıldır? Sorabilir_ıniyim?. Graçyoza içini çekti: İ — Oe benim annemdir.. Pek küçükken kaybettim.. Bı_ma.“ o gemiye binerek denizlerin ÖPcsi. « ne, gezmeğe gittiğini Ve ıf"' gün gene o denizden bir gemi ile ge - leceğini söylemişlerdi. Dedemin şatosunda büyüdüm. Orası güzel bir yerdir. Belki duymuşsunuz * dur: Perini şatosu derler.. Kont Perini benim annemin babasıdır . Antonyo Perinin amcasıdır. — “#.?..- : düşünceler seviyorsu * — Şatonun penceresinde saat - lerce oturur ve denize ve deniz - den gelen gemilere bakarım .. Yıllarca bekledim, fakat annem gelmedi... En sonra anladım ki o ölmüştür.. Graçyozanın sesi titriyordu. Ali Reis susuyordu.. Yeniden vicdan azabı çekmeğe ve düşünmeğe başlamıştı.. Graçyoza onun bu halini gör - müştü.. Birdenbire doğruldu. Se - sine ve yüzüne elden geldiği ka - dar şenlik verdi: — Ben de eski acıları deşiyo - rum.. Halbuki bunlar s'zi her hal- de sıkar!.. " —. Yok.. .Hayır.. Fakat.. Siz sı- kılıyorsunuz, değil mi? — Ben sıkılmiyorum, fakat rıhtımdaki gürültü sizi epeyce sarsmış olmalı! Bir türlü eski ha - linizi almadınız!. Konaktan çık - tığımız zaman ne kadar şendiniz. Hakkmnız da var ya, sizin gibi a- sil, doğru sözlü, her şeyi açıkça söyleyen, temiz kanlı ve temiz yü- rekli bir şövalye — için böyle bir şey sahiden can sıkıcıdır. Lâkin babamın — uşağı da ne sersem a- dam ya... Babama en yakın ve e- nu herkesten iyi bilen ve tanıyan bir insan olduğum halde, —onün söylediklerine hiç aklım yatmı - yor. Ali Reis yen:den doğruldu ve slikindi.. . Graçyoza işin iç yüzünü bilmiş olaydı, böyle mi konuşurdu?, Ali Reis onu seviyordu.. Sevgilisini nasıl aldatabilir, o - nu nasıl tuzağa düşürebilirdi ?. Fakat o, sahiden seviyor muy- du?. Bunu anlamak istedi... Sordu: — Markiz Graçyoza!.. Antonya Perini bizim böyle gezinti yaptı - ğimızı duyarsa ne yapar acaba?. — Belki bir şeyler yapmak is - ter, fakat yapamaz.. Çünkü ne hakkı var?. — Sizi sevmiyor mu?, — Kimbilir.. Belki sever.. Bel- ki seviyor... : — Siz onu.. Graçyoza, — Ali Reisin sözünü küçük bir gülüşle kesti: — Bırakınız bu zavallı kanlıyı! Onun soluklarma ses çı - karmıyorsam, sebebi başkadır.. — Nedir?.. — Ona acıyorum.. Çünkü ya - kında donanma ile birlikte harbe (& gidiyor... — Nereye?. — Akdenize.. Türkler üzerine.. — O kadar yakın mı?, — Bir iki hafta içinde yola çı - kacaklar.. - Gizli tutuyorlar da, kimse farkında değil!., Sakın siz de gitemyin!. Ben babamın Pa - lermadan bu kadar geç dönüşüne sevindim doğrusu.. Çünkü daha bir kaç gün gelmezse donanma denize çıkmış — olacak ve babam da evde kalacak!. . (Devamı var) deli - | MABER — Aksam Postasr — — - - — ST bir zengin Bir çok altın madenlerine sahip olan meşhur Kanadalı — zengin Staney Siskonun karlar arasında donarak öldüğünü İngiliz gazete - leri yazıyorlar. - Hükümet tarafından uçurulan bir tayyare filosu ve bir çok husu- si tayyareler aramağa ve yardımı - na koşmuşlarsa da, yalnız tayya - resinin parçalanmış halini bul- muşlar ve ancak pilotu — sağ gör- müşlerdir. Maden zengini Sisko bundan bir hafta önce Montreoldan tayyare ile hareket ederek bir altm made - ni grubunu teftiş etmeğe çıkmış - tı. Tayyaresi — dağlar üzerinde bir fırtınaya tutulmuş — ve Maçi gölü yakınında yere düşmüştür. Zengin adam, bir yardım ara - mak üzere karda şöyle bir yürü - meğe çıkmış, bir maden kampına varacağını zannetmiş, fakat buna irişmek nasib olmamıştır.. z ğjliami Litvanyada idama mahküm Almanlar Litvanyanım Memel şehrini Al- manlar eline geçirmek suçuyle maznun 126 Nazinin muhakemesi neoticesinde dört kişinin — idama mahküm — edildizi Litvanyanın Vovno şehrinden bildiriliyor. Gene idama mahküm olan Me- mel Nazilerinden ikisinin cezaları 12 yıl hapse çevrilmiştir. Dokuz kişi dokuzar ay hapis ve Memel meclisi reisi Her Devs- ler de dahil olduğu halde iki kişi sekiz yıl hapis cezası yemiştir. Bir seneden itibaren hapse mahküm bir çok diğerleri vardır. Otuz beş kişi serbest bırakılmış- tır- Mahkümlaın emlâki müsadere edilmiştir. ; Muhakeme edilen 126 kişinin ardında 20,000 kişilik hücum kı- taatınm isyana hazır olduğu söy- lenilmekteydi. Uroloğ — Öperatör e| # Doktor Kemal Özsan ? E i Karaköy Topçular caddesi No. $4 Telefon 41235 bi HABER Akşanmı Postası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresi: İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: 288172 — tdnre: 248170 ABONE ŞARTLARI . <g1 $ 6 18 aylık Türkiye: 120 850 660 1250 Krş. Eenebi: 150 4415 840 1610 ILÂN TARIFESİ Ticaret Hânlarının satırı 12,50 Resmi ilânlar 10 kuruştur, Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basildiığı yer: (VAKIT) Matbaaaı Ali — Cebinde yüz kuruş varken kolay kolay gelmez. Allah vere de vaadettiği böreği getirse.. Son- ra ne yeriz! — Kendisine itimat ettiğimizi bildiği için böreği ihmal etmez sanırım.. — Ben pek zannetmiyorum. Aradan bir saatten fazla bir za- man geçti. Bu zaman içinde De- mir odadan sofaya, sofadan o - daya gidip geliyordu. Nihayet merdivenden hafif bir ayak sesi- nin yukarıya çıktığını duydu. Bu gelen muhakkak komşu Matma- zel olacaktı. Filhakika mervidenlerden çt - kan bir genç kızdı. Fakat komşu değildi. Demir böyle olduğunu anladığı halde yine sofadan ay - rılmadı. Bir kadını seyretmek, bir gencin her zaman için arzu et tiği bir şeydir. Bu kadın komşu- muzu kızdan daha iri, daha semiz bir başka güzeldi. Genç kızın kendi katlarma çık- tığını gören Demir kendi kendine — Acaba bize mi geliyor. Ya bize ya komşu kıza, dedi. Genç kız merdivenin son ba- samağını da bitirince hiç tanrma- dığı halde Demire başile hürmet- kârane selâm verdikten sonra geçti. Azıcık tereddüt eder gö - ründü. Nihayet: — Affedersiniz, dedi. Matma- zel Marika'nın odası neresidir? Diye sordu. .Demir: — Ben bu ismi ilk defa iştiyo- rum., Bu paasiyonda mı oturu - yor? — Evet... Fakat daha buraya geleli çok olmadı. — Oo.. O halde şu karşıdaki odada oturan Matmazel olacak.. Daha adını bilmiyordum. Esmer, ufak tefek bir matmazel.. —Evetta kendisi. Şu karşıki Kapı mı? — Evet ama boşuna zahmet ettiniz.. Dışarıya çıkalı bir hayli oldu, daha da dönmedi. Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Cengizin başından geçenler e L — Ne kadar da aksi! Dönme - diğine emin misiniz? — Evet.. O zamandanberi sa- fadan ayrılmadım. (Birden ken- disini toplayarak) yani dışarıya çıkmadım, Bizim odadan dönüp dönmediği pek güzel işitilir. — Doğrusu çok canm sıkıl - dı.. Uzakta da oturuyorum. Son- ra her zaman gelmek için de im- kân bulamam, — Şimdi neredeyse döner sa - nırim. Çünkü gideli epeyce ol - muştu. İsterseniz dönünceye ka- dar bizim odada oturabilirsiniz. — Teşekkür ederim, fakat si- zi rahatsız etmekten korkarım, Demir yeniden selâmlıyarak: — Bilâkis Matmazel.. Demir odanm kapısını açtı. Kız biraz tereddütten sonra bu tekli- fi kabule karar vererek içeriye girdi. Demirin hürmetkârane tav- rr ve bir münasebetsize karşı mü- dafaa edebilecek bir kuvvette ol- ması kendisini cesaretlendirmiş - ti. Fakat içeride Nejadı da görün- ce geri dönmeye hazırlanıyor gi- bi davrandı. Nejad da kendilerine gelen mi- | safiri selâmlamak — için ayağa || kalktığından Demir onun altın- daki sağlam iskemleyi kaptı ve matmazele takdim etti: | tebi YA ! SEELERLERİLEREEREELEERİLERELELLLERDLELERLARELİ — Buyurun!, Oturunuz mat - mazel, dedi. — Oo! teşekkür ederim efen- dim.. Zannederim arkadaşım be- ni çok bekletmez. — İstediğiniz kadar bekliyebi- lirsiniz matmazel.. Genç kız sandalyaya oturdu. Nejad masanın önüne çektiği sandalyaya ilişerek yazısına baş- ladı. Demir arasıra genç kıza ba- kıyordu. Genç kız da gözleri a - yak ucuna mıhlanmış gibi duru - yordu. Odada iç üzücü bir süküt vardı. Nejad bu sessizlikten ürk: müş gibi ve konuşma yolu açmak için: — Biz, dedi, daha kamşumu - zu tanımıyoruz. Fakat pek şen bir kıza benziyor. — O, evet.. odasından her çı- kışında daima şarkı söyler. Gü- zel de sesi var. — Evet sesi güzeldir. — Siz İstanbullu musunuz Mat- mazel? — Hayır efendim.. İzmirliyim, İstanbula bir akrabama gezmek için geldim . — Gezmek için kışr seçmeniz? — Evet.. Yalnız gezmek için değil.. Gelmemde başka sebep - ler de vardı. — O başka.. — Marika da İzmirlidir. Ama o İzmirden çıkalr çok olmuştur. Bana İstanbulün gezilecek yer- lerini gösterecekti. Onun için ev- den çok erken çıktım. Daha ev - vel gelebilirdim.. Fakat başrma bir vak'a geldi.. _ f — Hayır ola ııhtmı,ıel Ne vak'ası.? — Çok fena bir vak'a.. Beni çok üzdü.. | — Bunun ne olduğunu sorabi- lir miyiz? y Nejad söze karıştı: — Size bir faydamız olabilir- Matmazel önledi: — Çok teşekkür ederim.. Bü - tün erkekler sizin gibi olsa.. Bu dakika tanrmadığım bir baya çok kızgmım doğrusu.. — Sizi tahkir etmiş olmasın - lar? — Evet.. Anlatayım.. Köpeğim ile beraber buraya gelmek üzere Beyoğlunda caddede yürüyor - dum, '| — Tramvay köpek almaz, bu- raya kadar yayan mı geldiniz?.. ' — Evet, yürüyerek gelecektim. Sokakta söylediğim baya — beni takip etmeye başladı. Münase . betsiz münasebetsiz lâkırdılar söylüyor, peşimi bırakmıyordu. Doğrusunu söylemek lâzımsa hiç bir kadımın sokakta yalnız başı- na tehlikesizce yürümesi- kabil değil.. Köpeği de sırf yalnız yürü. memem, böyle bir zamanda beni koruması için yanıma almıştım. Köpek akrabamızındı. — Ben sizin yerinizde olsay - dım köpeği saldırtırdım. — Ben de öyle yapacaktım. Fa- kat ne yapayım ki köpek beni bı- rakarak takip eden adamın ya - nına gitti, çağırdım gelmedi. Söz dinletemedim, neden sonra adam çekilip gitti ama, köpek de onun- la beraber... Çok canım sıkıldı. ' İşte bu terbiyesiz adamın yüzün- den Marikaya geç kaldım, w (Devamı var) ,, —— aa (E LÜT n