I İ Hafivesi (X" “ Gizli"dir çete Pavrs isminde zengin bir ada- | ; ; Polis Hafiyesi (A D ) | o scmrüp öi ça di cemiri eee ! o Türk matbuatında bir yeniltik olarak sayılacak bu roman. birınci yi için yatını elde ediyorlar, Polis hafiyesi X:9 ü H : R bu işin peşindedir. Tayyare ile yetişip gemiyi def? HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib kurtarıyın, Aml çeft bülmak için de- Pavrs'in edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. karısının yanına dönüyor. ÇONULĞRT T gpyiggggotAİKELN p gy EAAP AYA ppyyygylA DN ayyayaya TÜ aeT ö gol Üİ yagayyga A TER N ga 9 r.... —— —- —- :::L;:Ğ;î:'? A ŞiMDİ ı_mmnz?ı A NE DERSİNİZ?. - w n MEE Dkterrr 1 ö nge?bı.uü “ÜU BAşŞKA BİR TABANCA İREYIMİ, r VARN“— YALNIZ BAŞINA BİR |: iİŞ YAPAMAYORSUN. | , HEPSİNİ BANA GETİR. BEN BRODİ! PAYASIN L KARISI, UŞAĞI VE HER iŞE BURNUNU SOKAN O ADAM ELİMDEDIR'!.. WEYAP. MA isSTİYORSU - KUMILDARSANIZ YA- KARIMI.. ALLO' ALLO' ÇANA 9L 30 NUMA- RANI VERİNİZ!. DOLARI OA ALDI- Nız. Mi? TİLANI ALFRED HOL GÖRDÜ — ŞEFİN ADAMLARINDAN BİRİ DE GÖRDÜ ş'îre HAÂBER VER MELİYİM.. S$SON ü UMUDU || BU İLÂNDA İ L İ 158 7 PBORIİYA oraya sığınmışlardı. Fakat biz mağa - raya girince kimseyi bulamadık. — Çok tuhaf!, — Hakikaten çok tuhaf aziz dos - tum. Çünkü etraf tamamen işgal edil- miş ve mağara da sarılmıştı. Bunla - rın kendilerini Anyo uçurumuna at- tıklarımna inanmak saflığında bulu -| nulmazsa her halde şeytanın alıp gö-! türdüğünü kabul etmek lâzımdır.. İş- | te herkes böyle düşünüyor. Zabit bu sözü bitirir bitirmez önün- delti kadehi bir yudumda içerek aya - ğa külktı. — Hepsi bu kâdar değil!.. İsterse - riz beraber gidelim de size daha me -| raklı bazı şeyler göstereyim. — Gideceğimiz yer uzak mı?. Bir sevinç dalgası Ragzastanm vü - cudunda gezindi. Fakat bu sevincini gizledi: — Şuraya.. Kiliseye kadar.. Ragastan güldü: — Şimdi düa etmenin vaktı mi ya?.. — Hayır.. Fakat geliniz. Bakınız neler göreceksiniz.. — Pek âlâ gidelim. — Ne kadar kani sıcak adamsınız. Dönüşte bir parti de tavla oynarız. — Bizin dediğiniz gibi olsun. Zabit Ragastanla beraber meyha - nelen çıktı. Salaşın önünde mızrakla- rt ellerinde olduğu halde dört asker bekliyordu. Bunlar yola köyuldular.. Artık gece olmuş ve Tivoli köyünde herkes uykuya dalmıştı. Ragastan zabitin yanmda gider- ken, neferlere iki arkadşm arasmdaki teklifsizliği göstermek için — onunla pek lâülbali olarak konuşmağa dikkat ediyordu. Kiliseye vardılar. Dört yeni nöbet- çi eskilerile değiştirildi. Sonra zabit nöbetten çıkan dört neferi alarak be- raber meyhaneye döndü. İki arkadaş tavlanm başmma - otür -! dular, Zabit zarları eline alarak Ra - agstana sordu: — Gördünüz mü?.. — Gördüm.. Bu tabutun etrafında, cenaze sanki fırlayıp kaçacakmış gibi gözlerini dört açıp bekliyen nöbetçi- lerin manzarası hakikaten acıklı! Zabit bir kahkaha kopardı: — Hiç bir tehlike yok!.. Bu kız bir ölüdür. Askerlerin beklemesi cenaze kaçmasın diye değil.. İhtiram içindir. — Ölü kız mı dediniz?.. — Sus!., Zannedersem bu kız muh- terem pederimizin yakım akrabasın - dan biri.. Kızı gibi bir şeydir. — Ha! Hal!.. Anladım.. Papanm gençliğinde pek . . . .olduğu söyle - nir.. ge — Tamam... Hattâ şimdi bile!, i — Demek ki ölen kız... — Papanım bazan takdis ettiği Ro- ma kadınlarma karşı duyduğu geçici heveslerin mahsulüdür. Zavallı kız henüz on altı yaşmdaydı.. — Onu hiç gördünüz mü idi?. — Evet bir akşam bahçede gördüm. Hattâ az kalsın âşık oluyordum. Ragastan kendi kendine: “Acaba bu budalada mı aşkın tuzağına — düş- müş?., dedikten sonra yüksek sesle: — İhtiramın sebebini şimdi anla- dırm., Fakat dediğiniz gibi bu sizin i - çin bir angaryedir. — Okadar ağır bir angarye ki.. Her iki saatte bir rahatsız olmaklığı- ma ve güzel bir fırsatı kaçırmaklığı- ma sebep oluyor. * — Nasl fırsat?. — Şu ufak ayaklı, kısa etekli, par- lak gözlü küçük hizmetçi kızı görü - yor musunuz?.. — Evet görüyorum.. Çok güzel bir Şeye — Hem de benim için deli olüyor. Demin bana bunu söylüyordu. Lâkin herşeyden evvel vazife gelir! İşte dü- şeş attım ve kazanıdımı. : BORTJİYA 150 — İkinci oyuna bakalım... — Ah.. Ah.. Dikkat ediniz! Çünkü beni tavlada hiç kimse yenemez.. — Halbuki ben sizi yeneceğimi sa- nıyorum!, — O imkânsız bir şey., Ne attım?.. — Pencidü!.. Ragastan zabite sık sık içirmişti. Nihayet elleri tavlanın içinde karış- mağa başladı. Fakat gene kazanmak- ta devam ediyordu. * Ortada dolaşan hizmetçi kıza — İs- tekle baktıktan sonra içini çekerek: — Ah! Şu uğursuz angarye olma- Baydı., dedi. — Sizi bundan kurtaramaz mıyım? — Ne demek istiyorsunuz? — Eh canım!.. Arkadaşlar - birbir- lerine yardıma mecburdurlar!.. Ben sizin yerinize beklerim, Zabit kendisini toplamağa çalışa - rak: j — Vazife çok mühimdir!. Teşek - kür ederim.. Zahmet etmenize hacet yok., Pek lütufkârsınız., dedi.. Sonra asabiyetle ilâve etti: — Hay şu vazifeyi şeytan alsım!.. — Size baygınm baygın bakan şu kı- Fh bakmız. Biraz cesaret kâfidir. — Cesaret mi dediniz?. Merak et-| meyiniz, olacak.., Hey!, İcki getiriniz.. | Ragastan hizmetçi kıza içki getir- mesini şaret etti.. Meyhanede kimse kalmamıştı. Sahipleri bile yatmışlar « dı. Kapı da kapanmıştı. Ragastan a - yağa kalkarak hizmetçi kızın yanak - larından öptü. — Oh.. Ne kadar yumuşak bir yüz? Ne kadar da güzel! Arkadaş madem- ki siz vazifenizden ayrılamıyorsunuz izin veriniz de küçük bayana sizin ye- rinize ben arkadaşlık edeyim. Kız nazlanmak üzere iken Ragas - tan onu hemen zabitir dizleri Üzerine iterek: — Ah kahbel.. Beni istemiyorsun ha! dedi. k Zabit: — Evet istemiyor!. Çünkü — beni seviyor |.. Ragastan: — Üyle ise haydi yatınız.. Ben si - zin yerinize işe bakarımı. — Nekadar iyi bir arkadaşsın.. Lütfen ismini söyler misin?.. — İsmim sana ne lâzım azizim!. Sen fırsattan istifade etl.. Ben herşe- ye bakarım! — Hayır!. Mes'ul olurum.. Belki de. daha fena... — Hay Allah cezanı versin!.. Git işine!.. Ben iki saatte bir seni uyandı- rırım, — Bak bu iyi!. Bu kabul edilir.. — Gördün mü ya?.. Haydi git azi - zim ah bahtiyar çapkın ah!... — Pek âlâ.. Dinle öyle ise!. Parula Tiber ve Tivoli'dir. Bununla bizim askerlere her istediğini yaptırabilir - sin! Beni iki saatte bir uyandıracağı- na yemin ediyorsun ya? — Her iki saatte bir gidip nöbetçi- leri değiştireceğim.. Ve eğer bir hâ- dise oluürsa seni uyandıracağım!.. — | — Beni kucakla arkadaş!.. Ragastan zabiti kucakladıktan son- ra yarı iterek yarı tutarak güzel hiz- metçi kızın önden çıktığı merdivene kadar götürdü. Bir kaç saniye sonra bir kapının a- çılıp kapandığını işitti. O vakit rahat bir nefes aldı: — Beş dakika geçer geçmez harla - mağa başlar. Yarına kadar da kendi- ne gelemez dedi. Sonra yanındaki ka- pıdan salaşa geçti. Askerler kendisini zabitlerile ye * mek yerken gördükleri için onun ar - kadaşı zannetmişlerdi. Ragastan Çâ “ vuşu çağırarak parulayı söyledikten sonra nöbete çıkacak dört neferi a - yırmasıtı emrettiği zaman b zan AI“ tık kanaat derecesine çıkmış bulunu- yordu. Çavuş emri yaparak Ragastanı 25- kerce selâmladı. Şövalye sevincinder M aB ”A isalek 2 e el — Z e