N a : ee : D RbRim YO Ş z ; B0 y CYS K? HAŞ a A E a y , D 3 Polis Hafiyesi (X: Türk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman- birinci 0 defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibı takib Ça0 ZEĞİÜNNYpıg g3K ÜALIN Ia ggg 0 edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. bir çete Pavrs isı zengin bil mı öldürüp altın taşıyan bir gemiyi zaptetmek | için yatını elde ediyorlar, Polis hafiyesl X:9 bu işin peşindedir. Tuyyare ile yetişip gemiyi kurtarıyor. Asıl şefi bulmak için de Pavrs'ın kal r. | Haim 2 ea deek LRL AA BEN BRODİ! PAYRASI KARISI, UŞAĞI vi HER iŞE BURWUNU SOKAN O ADAM ELİMDEDİR !.. NEYAP. MA isTİYGASU . KUMILDARSANIZ YA- KARIM.. ALLO' ALLO' BANA 9L70 NUMA- RANVI VERİNİZ!. DOLARI OA, NIZ. Mi? oraya sığınmışlardı. Fakat biz mağa - raya girince kimseyi bulamadık. — Çok tuhaf!, — Hakikaten çok tuhaf aziz dos - tam. Çünkü etraf tamamen işgal edil- miş ve mağara da sarılmıştı. Runla - rın kendilerini Anyo uçurumuna at. tıklarına inanmak saflığında bulu - nulı aa her halde şeytanın alıp gö- d erkes böyle düşünüyor. ât bu sözü bitirir bilirmez önün- deki kadehi bir yadamda içerek aya - ğa kalktı. — Hepsi bu kadar değil!.. İsterse - ni beraber gidelim de size daha me - 'a bazı şeyler göstereyim. — Gideceğimiz yer uzak mı?. Bir sevinç dalgası Ragastanım vü - cudunda gezindi. Fakat bu sevincini gizledi: — Şuraya.. Kiliseye kadar.. Ragastan güldü: — Şimdi dua etmenin vaktı mı ya?.. — Hayır.. Fakat geliniz.e Bakınız neler göreceksiniz. — Pek âlâ gidelim. — Ne kadar kanı sıcak adamsınız, Düönüşte bir parti de tavla oynarır. — Bizin dediğiniz gibi olsun. Zabit Ragastanla beraber meyha - nelen çıklı. Salaşın önünde mızrakla- yt ellerinde olduğu halde dört asaker bekliyordu. Bunlar yola koyuldular,, | Artık gece olmuş ve Tivoli — köyünde | herkes uykuya dalmıştı. Ragastan zabitin yanmımda gider- ken, neferlere iki arkadşın arasmdaki teklifsizliği göstermek için — onunla pek Hâülbali olarak konuşmağa dikkat ediyorduü. Kiliseye vardılâr. Dört yenl nöbet. çi eskilerile değiştirildi. Sonra zabit . möbetten çıkan dört neferi alarak be- l raber meyhaneye döndü. İki arkadaş tavlanm başına - otar - 168 BoRlİYA dular, Zabit zarları eline alarak Ra - agsltana sordu: — Gördünüz mü?.. ğ — Gördüm.. Bu tabutun etrafında, cenaze sanki fırlayıp kaçacakmış gibi gözlerini dört açıp bekliyen nöbetçi- lerin manzarası hakikaten acıklı! Zabit bir kahıkaha kopardı: — Hiç bir tehlike yok!l. Bu kız bir ölüdür. Askerlerin beklemesi cenaze kaçmasın diye değil.. İhtiram içindir. — Ölü kız mı dediniz?.. — Sus!., Zannedersem bu kız muh- terem pederimizin yakım akrabasın - dan biri.. Kızı gibi bir şeydir, — Hal! Hal.. Anladım.. Papanım gençliğinde pek . , . . olduğu söyle » Bir. gl — Tamam... Hattâ şimdi bile!, * — Demek ki ölen kız... — Papanın bazan takdis ettiği Ro- ma kadınlarına karşı duyduğu geçici heveslerin mahsulüdür. Zavallı —kız henüz on altı yaşmdaydı. — Onu hiç gördünüz mü idi?. — Evet bir akşam bahçede gördüm. Hattâ az kalsın Aşık oluyordum. Ragastan kendi kendine: “Acaba bu budalada mı aşkın tuzağına — düş. müş?., dedikten sonra yüksek sesle: — İhtiramın sebehini şimdi anla- dım.. Fukat dediğiniz gibi bu sizin | - gin bir angaryedir. —0 kadar ağır bir angarye ki... Her iki saatte bir rahatsız olmaklığı- müa ve güzel bir fırsatı kaçırmaklığı- ma sebep oluyor. — Nasl fıtsat?. — Şu ufak ayaklı, kısa etekli, par- lak gözlü küçük hizmetçi kım görü - yör musunuz?.. — Evet görüyorum., Çok güzel bir Şeye — Hem de benim için deli oluyor. Demin bana bunu söylüyordu. Tâkin herşeyden evvel vazife gelir! İşte dü- şeş attım ve kazandımı, ——— — — İkinci oyuna bakalım... — Ah. Ah. Dikkat ediniz! Çünkü beni tavlada hiç kimse yenemez.. — Halbuki ben sizi yeneceğimi sa- nıyorum !, — O imkânsız hir şey.. Ne attım?.. — Pencidü!. Ragastan zabite sık sık - içirmişti. Nihayet elleri tavlanın içinde karış- mağa başladı. Fakat gene kazanmak. ta devam ediyordu. Ortada dolaşan hizmetçi kıza — is- tekle baktıktan sonra içini çekerek: — Ah! Şu uğursuz angarye olma- saydı., dedi. — Sizi bundan kurtaramaz mıyım? — Ne demek istiyorsunuz? — Eh canım!.. Arkadaşlar - birbir- kerine yardıma mecburdurlar!.. Ben sizin yerinize beklerim. Zabit kendisini toplamağa çalışa - Yak: — Varife çok mühimdiri. Teşek - kür ederim.. Zahmet etmenize hacet yok.. Pek lütufkârsınız., dedi.. Sonra asabiyetle ilüve etti: — Hay şu vazifeyi şeytan alsın!.. — Size baygın baygın bakan şu kı- Ph bakmız. Biraz cesaret kâfidir. — Cesaret mi dedinix?. Merak et- Meyiniz, olacak.. Hey1, İçki getiriniz.. Rağgastan hizmetçi kıza içki getir. mesini şaret etti. Meyhanede kimse kalmamıştı. Sahipleri bile yatmışlar - dı. Kapı da kapanmıştı. Ragastan a - yağa kalkarak hizmetçi kızın yanak - larından öptü. — Oh.. Ne kadar yumusak bir yüz? Ne kadar da güzel! Arkadaş madem- ki siz vazifenizden ayrılamıyorsunuz ixin veriniz de küçük bayana sİzin ye rinize ben arkadaşlık edeyim. Kız nazlanmak üzere iken Ragas - tan onu hemen zabitin dizleri üzerine İtarek : — Ah kahbel.. Beni istemiyorsun ha! dedi. Ç Zabit: BORJİYA 159 — Evet istemiyorl. Çünkü — beni seviyor!. Ragastan: — Üyle ise haydi yatmız.. Ben si « zin yerinize işe bakarımı. — Neküadar iyi bir arkadaşsın. Lütfen ismini söyler misin?.. — İsmim sana ne lüzim azizim!. Sen fırsattan istifade eti.. Ben herşe- ye bakarım! — Hayır!. Mes'ul olurum.. — Belki de. daha fena... — Hay Allah cezanı versin!.. Git işine!.. Ben iki saatte bir seni uyandı- rırım, — Bak bu iyi!. Bu kabul edilir.. — Gördün mü ya?., Haydi git azi - zim ah bahtiyar çapkın ah!... — Pek âlâ.. Dinle öyle ise!, Parula Tiber ve Tivoli'dir. Bununla bizim askerlere her istediğini yaptırabilir - sin! Beni iki saatte bir uyandıracağı na yemin ediyorsun ya? — Her iki saatte bir gidip nöbetçi« leri değiştireceğim.. Ve eğer bir hâ- dise olursa seni uyandıracağım!.. , — Beni kucakla arkadaş!.. Ragastan zabiti kucakladıktan son- ra yarı iterek yarı tutarak güzel hiz- metçi kızın önden çıktığı merdivene kadar götürdü. Bir kaç saniye sonra bir kapının a- çılıp kapandığını işitti. O vakit rahat bir nefes aldı: — Beş dakika geçer geçmez horla - mağa başlar, Yarına kadar da kendi- ne gelemez dedi. Sonra yanındaki ka- prdan salaşa geçti. Askerler kendisini zabitlerile ye - mek yerken gördükleri için onun ar - kadaşı zannetmişlerdi. Ragastan Ça “ vuşu çağırarak parulayı söyledikten sonra nöbete çıkacak dört neferi a - yırmamımı emrettiği zaman ba zal AD tık kanaat derecesine çıkmış bulunu- yordu. Çavuş emri yaparak Ragastanı 85- kerce selâmladı. Şövalye se!