| | | Gündelik Ekmeğimiz Hakkında Bundan bir müddet evvel, ge- | he bu Amerikada Kuig Vidor tarafından kendi te- tebbüsü, kendi sermayesiyle çev- Filmiş olan “Gündelik ekmeği- sayıfalarda, Miz,, filminin uluslar arası dalc mükâfatmı kazandığını yaz- Mıştık. Bugün de, mükâfat ola- Tak verilen madalyanın ters ve Yüzünün resmini koyuyoruz. Yalnız şurasını ilâve edelim ki, bu filmi bu sene — İstanbulda Söremiyeceğiz galiba. Mükâfatı Veten jüri heyeti arasında Lond- Ta büyük elçimiz Bay Fethi de Vardır. Ve Paris büyük elçiliği- Ci-| miz bu filmin, uluslar kurumunun | bir mükâfatını kazanmış olmak itibariyle gösterilmesi için, Tür- | kiye Dış İşleri Bakanlığının da | #lâkadar olacağımı bildirmekte - dir. “Gündelik ekmeğimiz,, bu seme içinde yani mükâfatın ve- | Bütün bunlara rağmen,! filmini rilmiş olduğu senede, İstanbulda göremezsek çok yazıktır. Cidalc her sene bir başka film l için yeni mükâfat — vermektedir. Eğer bu senenin mükâfatını kaza.- nan “Gündelik ekmeğimiz,, gele- cek seneye kalırsa, pek eskimiş o- lacak. Bununla beraber, film bu- raya getirilebilsin, biz gene razı- yız. Çünkü olur a, bu filmin İs- tanbula gelmesi ile alâkadar olan- lar, filmde “baldır bacak yok, iş- lemez,, zihniyetiyle belki de ge- tirmezler, * . Olsanız.. Yıldızlar arasında yapılan bir anket Geçenlerde M - G - M stüd- yolarında “Hususi otomobildeki cinayet,, isimli bir film çevriliyor- du., Bu filmde Meri l.(ırlıyl fakir bir telefoncu kızken milyoner o- luyordu. O aralık, birisi kendi- sine sordu: j — Sahiden milyoner olınnıı: Z ne yapardınız? Sıkı bir rejim takib etmek mecburiyetinde olan Karleyl şu cevabı verdi: — Bir an tereddüd — etmeden bir çiftlik satın alır ve bütün öm- rümü kaymaklı dondurma ile ca- | nımın istediği pastaları yemekle | geçirirdim. | Ayni sorgu, ayni filmde rolü o- Jan Uma Merkel'e soruldu. O da şöyle cevab verdi: — Ben de bir çiftlik alırdım. Fakat daha evvel ailemin bütün efradını para sıkıntısından — kur- | tarırdım. Bundan başka tanıdı- | ğım fakirlere yardım ederdim. Onların bu ummadıkları para kar şısında ne yapacaklarını görmek pek hoşuma giderdi. Çarli Raggles bu filmde ko- mik polis hafiyesi rolünü yapı- O da çiftlik satın alaca- ğını söyledikten sonra: — Fakat, dedi, insan ne kadar çılgınlıklar yapsa bu kadar para- yı sarfetmekle bitiremez. Russel Hardi: | — Ben de, dedi, bir çiftlik alıb ! oturmak, dağların, kırların man- zaralarını rahat rahat seyretmek isterdim. yordu. — Kabil değil, bunu yapamaz- sın, dedi Raggles, çünkü aklın fikrin paraların çalınması ihtima | liyle meşgul olur ve manzaranın | zevkini tadamazsın, Bence — bu paranın en mühim kısmını haki- | kâten muhtaç insanlara vermek en iyi çaredir. Ben öyle temiz ve kıymetli insanlar tanırım ki... Başka artistlerden Klayt Tom- pson: — Benim bir milyonum olsa, dedi, Parise gider sanat tahlil e- derdim. Nevyorkun meşhur sahne ar - tistlerinden olub sinemaya gel - miş olan Porter Hall içini çekerek dedi ki: — Ben hemen Nevyorka döner, | bir tiyatro açar, orada istediğim ' piyesleri oynardım. Bütün bu cevablar iyi, fakat | bu satırları burada yazan muhar- rire, yani bana böyle bir sual sor- salar ben derim ki: — Burada bir sinema açar, İs- tanbula zevkleri geri — kalmış film tüccarlarının getirtmedik - leri filmleri getirtir, onların türk - çe yazılarını en tanınmış muhar - rirlere en anlaşılır şekilde yazdı - rır halka gösterirdim. Bir de | memlekette, Foks, Paramont hâ- | vadis gazeteleri nevinden bir | Türk havadis gazetesi temelleri- ni atardım. Milyoner || Klode Kolber Canlı Sinema Lui Lümyer'in yeni tecrübeleri Yakmda, sinemanın >mucidi sayılan Fransız âlimlerinden Lui Lümyerin yetmişinci yaşına giri- şi kutlulanacak. Lui Lümyer ilk defa olarak küçük ve kısa filmleriyle dünya- ya sinemayı tanıttı. Bu ihtiyar âlim, o gündenberi, çalışmaktan vazgeçmemiştir ve sinema âle- minde yaptığı buluşlar pek de işe yaramıştır. Lui Lümyer hâlâ da baş dur- mamaktadır. Şimdi “Üs buudlu,, denilen ve seyredenlere canlı, şekilli hayaller görüyormuş hissi- ni veren film imali tecrübeleriyle meşguldür. Bu icad, prensip iti- riyle ve lâboratuvar tecrübesi o- larak bulunmuştur. Lâkin bütün mesele onu sanayie tatbiktir. Lui Lümyer yetmişinci yaşına girer- ken bununla uğraşmaktadır. Temenni edelim ki ihtiyar &- lim, yetmişinci yaşını kutlulıya- cağı güne kadar tecrübelerini muvaffakiyetle bitirsin ve kendi eliyle, ilk olarak yarattığı sine - | macılığın en son tekâmülünü bi - | ze versin: “Üç buudlu,, film pek tabii hususi filmler imalini icabbetti « recek. Belki de seyircilere bir ne- vi dürbin gibi âletler de dağıl- mak icabedecek. Esasen hatır- larsınız, vaktile Yüksek kaldırım- dan inerken “seyreyle efendim dünya güzelini,, diye bir adam, on para mukabilinde küçük bir kutudan, dürbin gibi bir şeyle bi- ze manzaralar seyrettirirdi. Bu manzaralar alelâde kartlar ol - duğu halde dürbinden bakınlınca kabartma gibi görünürdü. İşte filmdeki hayaller de “Üç buud- — , Jan böylece görebileceğiz. ———