Yazan:. Kadircan Kaflı t — Herkes iş başına!.. Haydi! *pçular, hazır ol!.. Küçük Hüseyine döndü: — Dümene geç! Kumandaya k ver! İ — — Peki reisl.. | e lerin yüzlerinde büyük ) Seeninç ) z vardı, En sonra, ne za- çi BAtdanberi hasret kaldıkları sa- İ Na işte kavuşuyorlardı. y Halbuki Ali reis böyle düşün- :b-uoımy-ımawm-— Tnt ve başka yollara sapılmasını Aklr almıyordu. g N Yakalamak için arkalarına H.—-.lırdi ve bu yüzden Şa- ni Teisi kurtarma işinin bir kaç / w ]ıı'.n vurmasına sebep olmasa- n adarını da 'Br d, bu kadi da yapmıyı &k, uzaklaşıp gidecekti. *H.umh korsanlar, Ali reis ge- a| inin gizli lombar kapakları Mi Bünen Sömaen yRRRTİZ Bliç gemisi olduğunu, olsa ol- & tayfaların silâhlanmış — bulu- ki h::hîr top ateşile geminin gö- teyri ini süpürürlerse, — silâhlı u _:;ıd: k:. karşı koyacak hal —::Ylelîklo kolayca bu yağlı Mh ele geçireceklerdi. # q—:rıu bunu anlamakta ge- Yuya di ve onları kazdıkları ku- d“lül'ırıek için basit bir ma- 8..kyiıpııııyı tasarladı. Tn he n Nüz anlamış gibi dümeni ':ğ;f: kırdı. Gemi, korsan ge- h izinden ayrılmış, açılma- k“ıııı..ıı. " ı’"“'-ln soruştular: çe N 'or muyuz? y _n“.'n/ıidiyonıı'! Serserileri'de sağ bıra- j H——M bize... İnsan baş- 4 'o.__' Yaptığı iyiliği nasıl unut- | k..f“'llıiı da unutmamalı. Yusufun sesi, uzıyan bu | S p Ti kesti: Çl Mıktın * Yaptığını bilir ve her | N, : yapar,. # )) r da dümeni kırdılar | Âli r:rh üstüne yürüdüler. + Vt peit forsaların bulunduğu | & t S yan!.. | .—x :."ı' reis! J '_'::T:h hızlandır. Kürek- ) işliyecek.. N:. reis! ; M“""k girip” çıkacak.. kürekler denize kes- Ya, gören son hızla Bal Hat r ile on- | İix ttâ bu korsanlar vaktil. Nıııl olsa bu eski ve ağır gemi | Yakalıyamaz. Hattâ yaklaşa- | No, 36 l Büyük Deniz Romanı “Reis yaptığını bilir ve her şeyi bilerek yapar lar. Ali recis bu sefer — dümene koştu: — Korsanlarla aramızda iki yüz kulaç kalınca birdenbire ge- | ri dönülecek.. — Peki reis! ç Ali reis şimdi gene vardiyanın yanındaydı: — Gözünü eyi aç, dümen iske- leye kıvrılınca — kürekler gene böyle işliyecek fakat dönüş bi- tinciye kadar gemi sahiden son hızla gidecek.. — Peki reis! Ali reisin gemisi son hızla ka- çıyor gibiydi. Korsan gemisi vahiden son hız la onun üstüne saldırıyordu. A- ralarında iki yüz kulaç kadar a- ralık kalmıştı. Ali reis bağırdı: — Dümen iskeleye... Dikkat... Gemi bir anda iskeleye doğru dönüş yaptı. Korsan gemisi onu Sancak ta- rafındaki toplarla ateş altına al- mak istemiş ve bunun için hazır- lanmıştı.. Fakat Ali reis birden- bire iskele tarafına geçince gö- vertede bir kargaşalık oldu. İs- kele tarafındaki toplarım topar- lanması, nişan almaları, hiç de- ğgilse bir kaç dakikalık zaman is- tiyordu. Halbu ki Ali reis buna meydan vermeden top menziline #irmis va kumandavı vermisti: <—— Ateeşşşşl... Onsllüş toğili 'birdün : sgilrlidi. lâarını sanıyorlardı. Halbu- , Geminin yan tarafını, gittikçe büyüyerek dağılan beyaz duman lar sardı. On beş namludan çı- kan on beş yıldırım, korsan ge- misinin gövertesinde, bordasın- da ölüm kasırgası halinde ortalı- ğt altüst etti. | dönüş yaptı. Bu sefer de sancak onların korsan oldukla- | | nacak, fakat biz ÜD S ideceğiz. '*l.,'::*ımm | Töpen) Söverteye fırladı. l — ” top başında hazırdı- tarafındaki toplara, tam hizaya gelince: — Ateectşşş!... Diye haykırdı. Yeniden on beş tunç namlu- dan on beş yıldırım - fırladı ve düşman gemisinin gövertesini, bordasını altüst etti. Korsan gemisi birinci ateşte sağa yatmıştı. İkinci ateş onu $0- la doğru devirdi. Biraz sonra da- ğilan barut dumanlarının ardın- dan korkünç bir görünüş - sırıttı. Korsan gemisi hızla batıyor- du. Korsanlar gövertede suğa 80- | Ta koşuyorlar, kurtulmak için ip- lere, direklere delicesine saldırı- | yorlar, çoğu, silâhlarımı, derme çatma zırh ve elbiselerini fırlata- rak kendilerini denize atıyorlar- dı. Gemi battı. Kocaman ve beyaz bir köpük döne döne çukurlaştı. Oralarda çırpınan insanları, yü- zen tahtaları da sürükliyerek de- nizin dibini boyladı, Leventlerin bazıları göğüs gö- | ğgüse bir savaş yapamadıkları i- çin sıkılmışlardı. Fakat çoğu Ali reise hak veriyorlardı. Gürültüsüz patırdısız, hiç kim senin burnu kanamadan, öçleri- ni almışlardı. Ana yurddan çok uzak olan bu yerlerde, en doğru iş, böyle çalışmaktı. | siteden nakil; | tebrik ve ziyaretlerini kabul emiş sa- Ali reisin gemisi yeniden bir | BUGUN İSTANBUL: 17,30 da İnkılâb derleri: Üniver- Manisa saylavı Bay Hikmet, 18,30 Jimnastik: Bayan A- zade, 18,50: Dans musikisi plâk, 19, 30 Haberler, 19,40 Şehir tiyatrosun- dan Bayan Semiha Şen — piyano ile, 20 Maliye Bakanlığı namına konfe - rans 20,30 Demir caz 21,20: Son ha- berler, 21,30: - Mehmed Münir ve Berdiye Münir Şan, 22; Radyo cas ve Tango orkestrası. 223 Klhır. Varşova, 175 m. 16,445: Hafif musiki. — Sözler, 18: Koro konseri, 18,25: Sözler, 18, 35: Salon musikisi, — 18,50: Sözlez 19,15: Kuartet konseri, 19,45: Söz: ler, 20: Şarkılar, 20,20: Tktülalite, 20,30: Plâk. — Sözler, 21: — “Aşk şarkısı,, adlı TJohann Stramassun o | pereti. 23: Reklâmlar, 28,15: Dan , — konferans. — Dans. 175 Klz. MOSKOVA 1724 m. 17,30: Sözler, 18,30: Kızılordu Programı. 18,55: Kızılordua konser 19,30: Roman tefrikası, 21: Senfo - nik könser. 22; Alımanca, 23: Fran. sızça, 24: Felemenkçe, 545 Khz. BUDAPETE 550 m. 18: Opera örkestrasm. 19: - Ders, 19,30: Simi kurina çingene orkestra- .;_g_q,ıoı Konferans, 21; Wagnerin “Siegpried,, operasmın — ikinci kı - mmm operadan nakil, 22,05: Ha - berler. 23,40: Caz. 24,15: Çingene musikisi, 1.05: Son haberler. BÜKREŞ: 13 — Gündüz plk neşriyatı, 18: Hafif musiki. 19: Haberler, 19,15: Konserin devamı, 20: — Konferans, 20,20: Plâk 20,45: Konferans, 21: Sözler, 21,05: Radyo orkestrası, 22: Konferans, 22,15: Konferans, 23: Haberler, 23,25: Konser nakil. Bayramı nasıl tobrik etmeli? Din bayramlarında yapılan tebrik ve ziyaret masraflarını “Çocuk Esir- geme Kurumu, na vermenizi rica e- deriz, Ricamızı kabul edenlerin isim- leri bayramından evvel Genel Merkez tarafından gazetelere — neşrolunacak bu süretle bu iyilik seven insanlar dostlarını katlulamış ve — dostlarımnın yılacaklardır, Avrupa ve Amerikada ölü çelenk- leri, düğün hediye masrafları bile ço- cuklar ve yoksullar kurumlarıma ve- rilmekedir. Yurdumuzda âdetleri sayısız olan yoksul yayrucaklar için çok değerli olacak bu usulün benimsenmesini ve yayılmasını dileriz, Ankarada bulunan Genel Merkez tarafından para alınmağa başlanmış- tır. Kurban bayramı 15 Muarta rastlı- yor, HABER Akşam Postası IDARE EVİ , ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgrat Adrteli İSTANBUL HaBEL Telefon — Yazı: 28872 — İdareı tamo ABONE ŞARTLARI Do 86 8 iZ ayam Türkiyor 120 850 060 1250 Krp Benebii; 180 Ha M0 1610 ILÂN TARIFESİ Ticaret Hâalarının satırı 1266 Resml Ulnlar 10 kuruştar. Sıml;ı ve N::ı:iyı! Müdürü: HASAN RASİM US Bazılaığı yeri (VAKIT) Matbassi Nakleden: ( VA-Nü ) Düşüncesinin istikametini tayin edemiyordu. Şimdi, zihni saplanmıştı: “— Altı seneden beri görme- diğim bir adamla münasebetim nasıl olabilir?,, Hem, sonra, bu küçük evde kâ- Fi derecede oda yoktu ki, kocasına | başlıbaşına bir daire açsın.., Biri- | birleriyle pek burun buruna yaşa- yacaklardı. Hemen her dakika be- raber bulunacaklardı. “— Kabil değil... Bu işe (0l- maz!) diyip işin içinden çıkma- Ah, ne etmişti de hayatına baş- ka bir mecra vermemişti ! Bunu pek âlâ yapabilirdi. Mademki nihayetine kadar mu zaffer olmağı kurmuştu, şimdi ni- çin mağlubiyetler düşünüyordu? Hayır, hayır.. Mağlup olmıya- caktı! Eğer Kâmile saf ve temiz kal- masaydı, eğer canmın her - istedi- ğini yapsaydı, netice böyle mi o- lacaktı? Şüphesizı bu adam kendisi için bir yabancıdan başka bir şey de- | gildi. Altı sene ortadan kaybolup | da şimdi çıkagelen bu adam... Fakat, onu dört gözle bekle- memiş miydi?... Bütün rüyalarını onun istikametine çevirmemiş mi- di?... Kin dolu rüyalarını.. Öyle bir kin ki, insanm şahsiyetini kız- ğın bir ateşe zağlanmış gibi pırlı piril ortaya çıkarıyordu. Sevilmek arzusunun her uya- nişında, bu arzuyu kin kuvvetiyle. yenmişti. Böylelikle yalnız sev- | mek kabiliyetini değil, saadetini de yıkmıştı. Eğer temiz olmasaydı, eğer â- şıklar edinmiş bulunsaydı, eğer kendini heyecana düşüren bütün erkeklerin kucağına düşmekten | korunmasaydı, ayni kolaylıkla kendinden af ve melce dilenen bu | adamın da koynuna avdet edebi- | lecekti. Zira, bu adamı, bütün er- keklere tercih ediyordu. Vücudunun daha sıcak bir ha- yatla yaşadığımı duyuyordu. San- ki kendisini ilk uyandıran adamın yakınlığı yeni bir uyanıklığına sebeb olmuştu. Koluyle göğsünün dik ve dinç şekillerini yokladı. Biribirine do- kunan bacaklarını hissediyordu. İhtirasla — geriniyordu. — Saçları yüzünü okşayıp onu gıcıklıyor - dü. Düşünüyordu: Saçlarını yüzünden çekip ar- kaya doğru iten o elleri, otomobil le o gezintileri, diz örtüsünün al- tından biribirlerini stkan elleri dü şünüyordu: Kâmilenin ve Vahi- din elleri... Ah, eğer bu müddet — içinde başkalarına da kendini vermiş ol- şuna | saydı... Bu akşam, Vahidi beyninden LAUREL Kahkaha ve şetaretle tedavi!... Senenin enbüyük kahkaha rekoru! | ve HARDY “ŞEYTAN KARDEŞ,, filminin unu'tulmaz yaratıcıları ÇöL ARKADAŞLARI Filminde.Perşembe matinelerden itibaren iPEK de ABER'in ( No 29 tı?frlkası ı Âşk ve His Romanı saneseneeeenencensenenecenen e| kovmak için onları, öteki erkekle- ri düşünmek İstiyordu. Çok genç olan Ramizi düşün- dü, Bu çocuk, kocasından da gü- zeldi. Bir akşam, bu Ramiz, onu yanağından öpmüştü. İlk ve son defa olarak, genç kadın ona mağ- lup olmuştu. Şimdi o puseyi dü- şündü. Salonda idiler. Akşam vaktiy- di. Güneş batıyordu. Mart ayının başlangıcında... Işıklar, camlara vuruyordu . Genç kadım, uzun uzun konuş- muştu, Uzun uzun ve uslu - uslu... Belki de bu delikanlıyı reddede- rek ona ettiği işkencelerden dola- yı saadetini tadmıştı. Ona karşı, kalbinde birdenbire bir merhamet duymuştu. Heyecana düşmüştü. Sustuğu zaman, yüzünü elleri içinde gizlemişti. Ve epeyce öyle durmuştu. Sanki bu halle, karşı- sındakine: “—Haydi! Cesaret... İşte gör- müyorum... Ne istersen yap... Fır- | sattan iştifade et!,, demişti Delikanlı, onun üstüne eğilmiş ti ve genç kadının yanağında açık braktığı yeri öpmüştü. — Kâmile de, verdiği nasihatlerin tultulma- dığını görerek pek memnun ol- muştu. Zira, verdiği nasihat, de- Hikanlıyı karısına sadakata teşvik idi. Biçarenin çektiği — istirapları anlatıyor ve insan, birine bu de- rece azab vermemeli!,, diyordu. - İşte, şimdi bu öpüşmeyi düşün- ; nti bay e Ve inledi: — Ah, Ramiz... Halbuki, yalan! yalan!... Bütün mevcudiyetiyle: “— Ah, Vahid!...,, diyordu. Yarın, Feride mektubu şöyle yazacaktı: “İstemiyorum ! İsrar etmesi na- filedir, boştur. Beni onun bizzat ziyaret edeceği ile tehdit ettiniz, fakat bu tehditten de kokmuyo- rum, Buradan gideceğim ve o be- nim adresimi bile bulamıyacak- tır!,, (Devamı var) Soy adı Babacan Nuruosmaniye, Tasvir sokak 18 Nu da Ali Aguş, refikası Aliye, oğulları perükâr Osman, Abdür- rahman, Mehmed, İnrahim, kızları Sitare, Saime, Emine, gelini Neri- manı torunları İbrahim, Şadıman, yeğeni tuhafiyeci Osman Nafi ka- rışı hadiye, çocukları Hüsnü, Dür- rü Saf, Neclâ eski aile adları olan (BABACAN) 1 soy adı almışlar- dır. Karaşin Kaspar Karaşin. Soy adım Ka- raşin, Ankara caddesi No, 48 Kaspar Karaşin