BU MEKTUBU. ÇABUK . İSE arw,, f%ıumn LERCE KiIŞiY a DEN KURTARA - —10 yi .— eee YKDN zz gaH0 p T gTP aıgattEYTSRNeyıoyygar S M ayazgyytTER ayyy zÜ N gyayyeTEARMyyy *BORJİYA — Hayır.. Son fenalık olmak üzere | hayvanı sahibine çaktırmadan aşır - dım, Bu sabah yavaş yavaş Napoli kapısıma doğru gidiyordum. Birden - bire karşıma siz çıktınız. Bu andaki sevineimi anlatmak ne kadar zor. Si- ze yaklaşmak istiyordum, Lâkin — bu sırada imdad çanı müthiş surette çal- mağa başladı. Siz atınızla kuş gibi u- çarak Napoli kapısıma doğru gittiniz. Ben de peşinizden geldim. Siz kale kapısından dışarıya fırladınız. Arka - nızı burakmadım. Benim atım da kuş gibi uçup gidiyordu. Nihayet siz bu - rada durdunuz ben de gelip yetiştim. Şövalye. Şimdi size tekrar yalvarıyo - rum, Beni bu ane kadar istemiyerek gecirmiş olduğum bu cehennem haya- tından kurtarınız, Ispada Kapya bu sözleri tamamen hüsnü niyetle söylemişti. Ragastan punu derhal anladı. Acıyan bir sesle dedi ki; — Mademki namuslu olarak yaşa- mak kabiliyetin vardı; niçin adeta haydudluk, adam soyuculuk, canilik demek olan hafiye mesleğini kabul ettin?.. —Bende bilmiyorum. Görgüsüzlük, enhillik, ihiyae beni bu rezil mesleğe sürükledi. Ah Şövalye! Siz benim adımı sormuştunuz. Ben İsmim var mı yok mu bilmem ki!, Ne anamı ne babamı tanıyorum.. Henüz pek ufak bir çocukken sokaklarda kal mışım, dilencilik ettim, külhan beyli- ği yapım.. Büyüdüğüm zaman karnı - Mi doyurmak için hırsızlık yapmağa mecbur kaldım. Benim gibi bir adam “Bayıfların. kuvvetsizlerin — yakasına “yapışmak, türlü türlü bahanelerle paralarını kapmak, kanla, ölümle ol - sun maksada varmağı doğru görmek gibi daima paralı bir mesleği — kabul etmez de ne yapar, Şövalye? Ahlâk kötü.. İhtiyaç fazla.. Para yok. Razastan vüzünü ekşiterek bağır- L f * Polis Hafiyesi (X: 9) ! oTı'ı'rk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman- birinci odcfn “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. EKEF — n — Sus, sus!. Dinlemek - istemiyo- rum, — Yalyarırım Şövalye! Bir dakika- cık daha dinleyin. Sonra ne yaparsa- nız yapın! * — Söyle! — Fakat bu hayattan acaba ben memnun muydum? Hayır.. Lâkin de- dim ya, mecburiyet vardı. Açlık yap- tırıyordu. Şimdi öyle bir el arıyorum ki beni bu bataklıktan çekip çıkarsın. Üyle bir göz arıyorum ki bana acıya- rak baksın. Öyle bir dil arıyorum ki beni tahkir etmesin.. Bunu yapacak olan bir kişi varsa o da sizsiniz Şöval ye. Dçemindenberi niçin peşinizden geldiğimi, sizinle niçin görüşmek iste- diğimi anladınız değil mi? Artık ne isterseniz onu yapım, Her şeyi şereli- mnize bıraktım. Ragastan bu sözlere verecek cevap bulamadı. Esasen kendi de halden an- lar, sadık bir arkadaş arıyordu. Bu eski hafiyenin işe yarayacağını anla- dı. Bu adamı yanına almağı tasarla. dı. Şu kadar ki şimdiki halde bir uşak kullanmanın masrafı Şövalyenin işi- ne gelmiyordu. Bir uşak kullanmak için onun aylığını vermek lâzımdı. Ra gastan ise fakirdi. Beş parasızdı. Çün kü tevkif edildiği zaman kemerinde bulunan bir kaç parası da alımmıştı. Gerçi Sezardan zabtetdiği kılıcın kab xzasında pek kıymetli taşlar vardı. Fa- kat bunları nerede ve ne vakit satabi- lir? Burası mechuldü. Şimdilik bu mümkün değil.. O hal- de Ispada Kapyayı haştan savmak- tan başka çare yok, Şövalye deminki sert hali ile taban tabana zıd, yumu- şak ve nazik bir tavırla dedi ki: Dinle!.. Deminden beri söylemekte olduğun sözlerin doğru olduğuna i. nandım. Evvelce sana sert muamele etiğime ben de pişmanım.. — Aman Şövalye. Bu ne kadar il- Mat?.. — İltifat değil.. Doğru bir söz. Se- ğ -ADAC < DALDI ÇOKUYİ HAL BA Ş A YERE Gi " 'ıı:ıpıâîgıu âiı:'îmîı N MUVAF'A FAK ©! LAZIM! ni yanımda kullanmağı ben de isteyo- rum, Lâkin ne çare ki aylığını verecek param yok. Onun için birbirimizden ayrılmamız lüzım, — Demek isteğimi reddetmenize se beb yalnız aylık meselesi? — Bu sebebin büyük engel olduğu da muhakkak... — Hayır Şövalye! Hayır, Izin ve- riniz de hizmetinize gireyim, Yemin ederim ki pişman olmazsınız. Maaşı- mr verecek kadar zengin olmadığını- zı söylüyorsunuz. Emin olunuz ki bu çok yakında olacaktır. Hem siz o- rasını düşünmeyin.. Ne vakit paranız olursa maaşımı da o vakit verirsiniz.. Yahut hiç vermezsiniz.. Hepsi bir, — Babacan.. O ka arzu gösteri- yor, o kadar istekle söylüyorsun ki, hoşuma gidiyorsun. Mademki muhak- kak maiyetimde bulunmayı tasarla- dın ben de kabul ediyorum. Bu andan itibaren her zaman için arkadaşız.. Ispada Kapya sevincinden şapka- sını havaya atarak haykırdı; —Yaşasın sevinç!, Yaşasın neş'e!. Elveda keder!, Elveda Roma!. Elve- da alçaklık! Elveda müzevirlik.. Ya- şasın Ragastan!Yaşasın kahraman Şövalyet, Evivaaa!.. Ragastan bu herifin para ile tu- tulmuş bir casus veya bir hafiye ol-, ması ihtimalini artık düşünmüyordu. Hakikaten İspada Kapya bu gsözleri büyük bir temiz kalblilikle söylemiş- ti. Ve bütün söyledikleri doğru idi. Ragastan atına bindi. Dört nale giderek Napoli yolunu tüttu,. Yeni va- zifesinden dolayı büyük bir sevinç i- rinde bulunan İspada Kapya da he- men hayvanına atlıyarak — Romada gördüğü üdet üzerine efendisini on beş adrm kadar geriden takibe koyul- du. Lâkin Ragastan bir işaretle kendi- &İni yanına çağırdı ve sordu: — Floransa caddesine çıkabilecek kestirme bir yol biliyor musun? Ka h # öldürüp altın yüklü bir için x :9 bu işin peşindedir. j mâni olmak için kendini kaçırıyorlar. : KORKMA.. ©LA Gizli bir çete Pavrs isminde zengin gemiyi yatını — zabtediyorlar. — Polis Hırsızlar JPRIYANİ, DEK BORJİYA M"t eee nnn Çü — Ünümüzde, bin adım kadar ileri- de bulunan şu meşe korusunu görü- yor musunuz, Bu korunun öbür tara- fında bir kilise harabesi vardır. Ben geceyi bazan orada geçirirdim. Kili- se harabesinden yirmi adım ileride, sağ tarafta — aradığınız gibi kestir- me bir yol vardır. Lâkin siz cenuba doğru, Napoliye gitmiyor miydiniz?. Floransa yolunda ne işiniz var? , — Beni istintak mı ediyorsunuz İs- pada Kapya?, — Kusura bakmayın Şövalye. Eski huylar birdenbire bırakılamıyor. Bu esnada Ragastanla yeni uşağı meşe korusuna yaklaşmışlardı. Şöval ye durdu. Romaya baktı. Üzengileti üzerinde kalkarak yolu gözden geçir- di. Uzaktan uzağa bir toz bulutu kalk mişti. Ragastan bunu görünce: — Peşimden geliyorlar.. dedi. He- men etrafına bakındı, Kırlar açık ve çıplaktı. Barmabilecek tek yer meş€ korusu idi. Ne yapmak lâzım?. Kaçmalı mı?" Lâkin nereye?.. Sağa mı? Sola mi7- Üne mi?.. Arkaya mı?. Ne tarafa kaf mış olsa tozu dumana katarak gel mekte olan atlılar Ragastanı görecek- lerdi. O halde?.. En iyisi Kapitenit süratine güvenerek ileriye fırlamâ” h. Başka çare yok! Yanmda yürüyen İspada Kapyt” ya: — Gücün yeterse arkamdan — gelle diyerek atını mahmuzlamağa hazırla” nıyordu. Lâkin tam fırlayıp gideceği sıradt İspada Kapya onu bir işaretle dür” durdu: 8 — Kaçmağa gelmez Şövalyel. YAY kayı derhal ele verirsiniz, Çünkü He” rifler bizi hemen takibe başlaya' lardır. —Bu koruda saklanmak mümkif değildir. O halde kaçmaktan başk? çare yok. u ğ