Ni Yazan: | Kadircan Kaflı İkinci Selimin fermanı Leventleri! BÜYÜK DENIZ ROMANI » çok kızdırmıştı Onlarla hoş geçinmek bi- zim için her zaman kârlıdır Sul tanım... En güzel kumaşlar, en güzel mücevherler, hattâ Kıbrıs şarabı ve Düka altınları onlarda bol bol bulunur. — O halde Sokulluya söyliye - yim de, şu Şahin Reisi başka ta- rafa kaldırsın!., — Allah razı olsun sizden. Lâkin artık buna hacet kalmadı. — Neden?.. — Şahin Reis, artık, bize bol bol hediye ve altın getiren Vene- 'dikli dostlarım yollarını kesmiye- cek!, — Ne olmuş?.. — Venedikliler onu esir et - mişler.. Gene bir Venedik filosu- na saldırmış, fakat bu sefer ye - nilmiş.. Şirmdi yaralı imiş.. Belki de ölmüştür... Jozef son sözleri söylemeden evvel biraz ilerideki genç kıza işa ret etmiş ve dolu şarab kadehini | çok Selim'in dudaklarma dayatmıştı. Selim kana kana içdi. Büsbütün mahmur bir halde yastıklara gömüldü. Kolumu, ya - mbaşma oturmuş olan sarışın ca « riyenin boynuna attı: — Sus artık!... Yeter!.. Ne “ “Yapilir; tertiel sas yolumda" ee rilır!... © Ertesi sabah bir gemi Mora ve Cezayir ile Tarablusgarb beyler - all şu fermanı götürüyor - bu: “Venedikliler ile barş halinde- yiz, Hiç bir akıncı onlara dokun - muyacak, düşmanlık etmiyecektir. Venedik gemileri Osmanlı sula- rmda serbest dolaşacak, limanla - rmoırzda alış veriş yapacak, kimse onlara dokunmıyacaktır. Her kim ki bu fermanı dinlemez, boynu vu rulal...,, #AMERT . * Çolak Mehmed Navarinde La - la Mustafa Paşa ile karşılaştı. Mustafa Paşa Valeryonun baskı - nmdan dolayı küplere binmiş, Ve nediklilere diş biliyordu. Çolak Mehmedle beraber hemen donan- , ma düzmeğe başlamışt. Bunu az zamanda bitirecek, kış bastır - madan evvel hiç olmazsa Otran - to, Bari, Ankona gibi şehirleri to- pa tutacak, açık denizlerde Vene- dik gemisi avlamağa sıkacaktı. Bu suretle eline bir çok esir geçir- mek, bunlarla Şahin reisi hiç ol - mazsa trampa etmek istiyordu. Son günlerde Amiral Barbari- gonun beş gemi ile Kıbrisden de - nize açıldığını, Venedik tarafına gitmek için yaklaştığı da duy - muştu, Eğer bu tanmmış Venedik Amiralini es'r edebilirse, yalnız 6, e reisi kurtarmak için bite- ri tam yola çıkacakları st » rada ikinci Selimin uğursuz fer - manr geldi. Çolak Mehmed, sakat kolunu kızgın kızgın sallıyarak: — Bune kepazeliktir? Eski Padişahlar bizim gibi erlere “a- kın yapın!,, diye ferman gönde- rirdi. Ne günlere kaldık!.. Diye söylenmiş, dinlememek is- Fakat Lala Mustafa Paşa onun sırtını okşamış, sarayın her türlü çürük ve bozuk taraflarmı: bilen bir adam gibi şöyle demişti: — Ferman her şeyden üstün - dür. İstanbul sarayını bilmiyenler yağlı kemendin, cellâd palasmın ne olduğunu da bilemezler... İki — etmiyen ipler, beş akçeye sa- tılan baltalar ne babayiğitleri ye- re serer ve ne büyük başları göv - delerinden ayırır.. Haydi aslnam, tek başma denize açıl, Habibeyi Cezayire, babasmm yanına götür de gel!... ... Şeyh Ebu Said yasda idi. Şahin reisle olan çatışmalardan sonra uzun zaman konağıudan' dışarı çıkmak şöyle dursun, penceresin- den bile bakmadı. Hayatının son günlerinde biri- cik ve sevgili kızınm çılgınlığma kızmıştı. Kendi kendine: — Bu hangi günahımm cezası - dır? Ben ne yaptım da böyle ol dum?,.. * Diye soruyordu. Halbuki bunu bilmiyecek ne | vardı? Yıllarca onu hoş tutan Türk beylerine, Türk donanması - na karşı yaptığı odöneklikazmı fena şeydi?... Bu kadar bes belli bir mankörlük elbet cezasız kala- mazdı. Şahin Rels onun biricik kızmm yüreğinde örneksiz bir sevda ate- şi yakmakla, ayni zamanda ölümü göze alarak Cezayiri İspanyollara kaptırmayan Türk yiğitlerinin de öcünü almış oluyordu. Şeyh Ebu Said bin defa piş- mandı, Fakat inadcılıkda eşsiz bir adam olan bu ihtiyar Cezayir til - kisi, pişmanlığını yıllarca, içinde gizledi. Kızmm ayrılık acısmı, yü reğinin üstüne, kocaman, kızgın bir demir gibi yükledi ve sustu. Bütün pencereleri kapalı olan konağında, tekst başma, süs, rahat ve eğlence aramadan yaşadı. Kuy tu köşelerde, çöl aslanların bol tüylü postları üzerinde namazını kılıyor, teşbihini çekiyor, başını aşağı yukarı sallıyarak hiç dur- madan bir şeyler mırıldanıyordu. Bir zamanlar şöyle bir Oümide kapıldı: . — Şahin Reis gibi kaba saba, eski bir deniz kurdu, uzun zaman Habibenn ruhumu doyuramaz. O, evinde de hiç şüphesiz, gemisinde olduğu gibi sert, eğilmez ve tok bir adamdır. Böyle adam, her ka- dını pek çabuk bıktırır. Bundan başka Şahin Re's ne kadar çaba » lasa benim ona vereceğim rahatı veremez. Bu sıkmtıyı da Habibe | uzun zaman çekmez. Çok geçme - den elbet evine dönecektir. Hattâ belki de Şahin Reis onu başmdan savacaktır. Aylar bu ümidle geçdi. Senesi fp 2 HABER — Alişam e Pratik İyi Bilgisi — ave ve Ee beyran Yazan: Me Bayer Yemlikler temiz olmalı; odun ye hud madenden yapılmış olmalıdır. i Yemek buşu israf edilmemesi için hay vanların her biri kırk santimetre ge - rşlikte ve altmış santimetre irtifam- da hir delikten yemliğe haşmı uzat - malıdır. Böylece hayvan yemlikten ayrı bulunur. İnek ahırlarının yanında süt sağ - mak İçin ayrıca bir bina bulunmalıdır. Bu bina ne ahırla ne de çiftlik sahibi- nin binası ile doğrudan doğruya mer- but bulunmalıdır. Sağım yerinin 7€ mini su geçmez ve meyilli olmalıdır. Duvarları 1,75 metre irtifaa kadar çi- mentolanmalıdır. İçerisi ziyadar ol - malı bacalarla hava değişmesi temin edilmelidir, Burada su geçmez mad - deden mamul masalar, camdan, por - selenden yahu iyi kalaylanmış kablar olmalıdır. Üstü cilâlanmış yahud sır lanmış dablar kullanılmalıdır. Kabla- rın her biri kapakla örtülü olmalıdır. Kullarılan her kab karbonat dö sud atılmış kayar su ile temizce yıkan malı ve kaynamış su ile çalkanmalı- dır. HAYVANLARIN YAŞI — Dona doğduğu zaman iya dört ön dişi bulanür. On beş gün sonra dört dişi daha çıkar; ilk çıkan dişlerden Kisi k ki yaşına doğru değişir. Diğer orta iki diş üç yaşımda sonraki ikiorta diş dört yaşımda ve yan dişleri dört buçuk ya- şında değişir. Eskimesi dişin İç tara - fındaki müdevver çıkıntının kaybok mast ile belli olur, Ön dişler sırası ile yedi, sekiz, dokuz yaşlarında ve yan iki diş on yaşmda bu müdevverliği kaybederler. On yaşmdan sonra diş” ler birbirinden ayrılmağa başlar on NE yaşına doğru kökleri meydana çı- yulllrda bir takım çizgiler var- dır. Bunların birincisi üç yağında pey dn olur ve her sene bir tame. Fanlalar Şır, Böylece boynuzümda altı iz görü- len hayvan sekiz yaşındadır. Maama- fih hayvan satanlar boynuzları raspa lıyarak bu izleri yok ederler. IŞ SIĞIRI — “Tarlada çalışan hay- van,, bunun için çalışmağa elverişli ve yaşlandığı zaman yağlanmağa müs taid çinsten hayvanlar seçilir, Hayva- nın sıhhat halinde, yapılı, geniş gü - ğüslü, adalesi ve kemikleri (o sağlam, âzası geniş, sakatsız ve yedi yüz ilâ sekiz yüz kilo ağırlığında olması lâ- zımdır, Hizmet öküzünün eğri ensesi- ne ve boynuzlarının arka tarafına ta- kılan boyundursaktır. Boyundurağa alışmış hayvan satım almak efdaldir. Boynuzu düzgün olmıyan başka baş - ka istikametet olan, hareketi müte - reddit olan hayvan iyi değildir, Aya- ğin ön tarafı parlak arka tarafı biraz çukur olmalı. Boyunduruk altı kilodan fazla ağır olmamalıdır. Boynuzlardan birine di- gerinden fazla yükletilmemeli, kulak- lara rahatsızlık verememelidir. Hiz met öküzüne gıda olarak şeker fabri- kalarından kalan pancar ve pancar kösfelrini vermelidir, Gıdanın hazırlanma tarzma bir kaç misal; 1 — 60 kilo köspe, 7 kilo kuru ot, 6 kilo saman, 2 — Kırk kilo köspe, 5 kilo saman, beş kilo kuru ot, Iki kilo turtle. 3 — 90 kilo pancar, 3 kilo kıyılmış saman, 2 kilo kıtık, 3 kile kuru ot, 2 kilo turto, 4 — 20 kilo pancar, 6 kilo saman, 5 kilo kıtik, 2 kilo meles, 5 —6 kilo kuru ot, 15 kilo pancar, 6 kilo snman, 6 kilo arpa yahud yulaf, SÜTÜ İÇİN BESLENEN İNEK; Süt için beslenen inek fazla süt ve- ren cinsler arasmdan seçilir. Hayva - tın yapılışında dikkat edilecek nokta- lar: Arka taraf daha geniş olmalı, kalçalar ayrık olmalı, harkafe geniş, karın yapılır, ense nahif, baş ve âza- Tar ince, boynuzlar parlak, elit yumu oldu. Fakat İnebahtıdan Cezay're l şak ve mütaharrik, memeler yapılı ve gelen Türk gemileri Habibeyi ge- tirmedi, Ufukta herhangi bir ge - mi görünce Şeyh Ebu)Said, kâhya sını çağırıyor: (Devamı-var) geniş, deriledi ince, damarları görü - nâr olmalı, Bir memesi süt vermiyen yahud sert olan hayvanı almamalıdır. Bazı ineklerin memesindeki sert gud- deler verem veya entani turların O bu- lunduğuna delâlet eder. İKE. 5. 000. BE Aka BE No. 82 — Doğru amma, dirimliği kim buldu? Profesör Esoes değil mi? | Yeniden öldürme yolunu da ona buldurur. Böyle bir abdal, veya ço l cuk ruhlu saf dünyayı e ko- lay bırakmamalıyız. — Doğrudur. Fakat mukavele i çin ne yapacağız. Burada ne no - ter var, ne hâkim. — Biribirimizi söz veririz. — Yavaş konuşunuz, karşıdan bir eski dünyalı geliyor! — Anlamaz. Sanatoryum onu yeni dünyalı etti. Şimdi bütün ben liğiyle bönü birisi kesildi! İki ortak sıvıştılar. Karşıdan gelen eski dünyalı O. megadan başkası değildi. Karısı, Omikroyu arıyordu. Çocukları e- sirgeme kurumundan radyofon et- mişlerdi. Ana südü nöbeti gel- mişti, Doğan çocuk yeni dünya- nın çocuğu ise de sayılı zamanlar- da mutlaka ana siidü verilirdi. A- na südü fenni bakıma destek olan bir gürbüzlük gücüydü. Omega diplomatla komisyoncu- nun hızlı hızlı gittiklerini görün- ce seğirtib yeüşti: — Karımı gördünüz mü? Diplomat hemen ellerini uğuş- turarak, manalı manalı bakarak, ince ince sırıtarak cevab verdi; — Şey.. Evet.. Hayır.. Eğer ta- salanmıyacağmızı bilsem. — Tasa ne demek? — Şey.. Hani.. Karmız bir er kekle kolkola ve gülüşerek şu ya namusumuzla “na ghnler de Omega hiç bir şey (anlamadı. Kızmadı. Karısının gittiği (oOyana doğru uçtu, Komisyoncu güldü; — Ne odun gibi herif! Diplomat başını salladı: — Yeni dünyaya ilk önce şüp- heyi öğretmeli. Şüphe.. Bu, diplo- masinin ve madde insanlığının en büyük silâhıdır. — Amma bir şey anlamadı. — Zarar yok. Bir, iki, bin söy- lersin, Öğretirsin. O mikrob bir kere yüreğine, beynine girmeye- görsün, — Karısını tanıyor musunuz? — Dirildiği gün görmüştüm. Ka rakuru, mumya gibi bir şeydi. Bu- gün yeni dünya kadınları gibi ada makıllı güzelleşti. Havadan bir alay kadın, erkek geçiyordu. Diplomat: — İsterseniz katışalım, dedi. Bunlar müzik harbini dinlemeğe gidiyorlar. © İki ortak pervanelerini işleterek geçenlere katılıb kayboldular. ... Eski dünya insanlarından bir takımlarının şurada burada ye - niden dirilmelerine hiç mi hiç şaş- mayan yeni dünya şimdi şaşkıdan şaşkıya düşmüştü. Denizin dibinde, yerin altmdan bir takım şeyler çıkarılmıştı ki ne oldukları bir türlü bilinemiyordu. Bunu bilse bilse gene eski dünya- lılar bilirdi. Onların arasında da profesör Esoes en bilginiydi. Hava ve radyom makineleri iş- ledi. Profesörü eski Japonyanın bir bucağında buldular. Profesör bir Motostratosfere binerek beş on dakika içinde gel- di. Bir tepeciğe inmişti. Onu kar. şıladılar ve şaşmış gözlerle söyle- Alma ve başka dile El Devlet yesösinta koru ud diler: — Yerin altımdan büyük yük bir takım binaya ben? ler çıktı. Birçok boynuzları * leri var. Kimi parçalanm'# yan yatmıştı. Hepsini dei tuk. Ne binaya benziyor, 98” vana benziyor. Sizi ça mağa karar verdik. Profesör açılan pek genis kurlardan aşağı bakınca. şaşakaldı. Nasıl oluyor da ” yerin altında bulunuyorlar? lar bulunsa bulunsa den”. diplerinde bulunurlar, ç bunlar birer harb gemisiydis” sini ayrı ayrı dolaştı ve d ça şaşkısı artt. Bu gemi! çok okunabilen adlarını iyi tırlamıştı. Birinci umumi Çanakkale boğazmda Tür batırdıkları zırhlılardı! Onlardı amma, ne ç yerin altında balamayrlrd > raz düşündükten sonra dört Bi nına dikkatle bakmağa başi, İşte burası Seddülbahir, Kilidülbahir, karşısı Çan* 5 kasabasr.. İyi amma arada yok! Boğaz yok! Yanında*” çi — Bizim çağımızda burad! deniz boğazı vardı. B. yok. gr — Evet, dediler. Bura? bir şey varmış. Fakat biz ruz. Kablettarih burası bir mış, bizden önce gelen ve 9* tıkları henüz tamamiyle yen insanlar burasını kap Bizim eski tarihleri şöy yarım yamalak anlatabi! göre burası boğazken çok meli bir yermiş. İnsanlar 1 hep buradaymış. Bir aralık ler, insanlığı kurtarmak içi rasını kapamışlar. Kapam! ma geçidi kapamışlar. Denir. rakla doldurmamışlar. göğüsleri, gövdelerile N Üçüncü umumi harbten son? ya düzelmeğe başlayınca ye #anlar — ki bize göre say/f” yıllar önce gelmişler — ilk Irk işi olarak burasını kap”! Biz geçende gördük ki denizin suları (Azak, Kar” mara olacak) taşkınlık Kabaran suları akıtmak ii yeraltı yolu açmak istedik" liyat başladıktan sonra bulduk. Bunlar nedir? — Kimisi zırhlı, kimisi zör, kimisi torpido. — Zırhlı, kruvazör, ne Profesör uzun uzadıy# Kimse anlamadı. — Yani bunlarla şehirle" bardıman edilirdi. — Bunlar şehirlere çiçek ! müzik notaları mı atarlar" — Top atarlardı. — Top mu? Menekşe top” Gül topu mu? — Barutlu, gülleli top» — Barut?! Gülle?! FA” bunları bilmiyoruz. — Bunlar insanları öl di lerdir. — İnsanlar nasıl amli rs niçin? Hiç insan öldürülür « İnsan kendi kendine uyku? sonra uyanır. Sizin gibi — Top, işte şu boym” niz şeylerdir. LA