| Cun ökonomisinde para siyaseti meselesi B ; :hnğiq'lhllınruı mali — Btüme _:*;ı!mn hâdise 31 İkin- Bi baren Amerika Bir & g tletleri tarafından dolürm Yüzde 60 - tutarında | Meş(abiliser) edilmesidir. ü dahilinde kâğıt dolar j Ber Fed tebdil olunmamakla Pnc €ral Bankanın bir ) 'ğ_"u bir dolar fiyatla alrp a: Örleşik devletlerin para N4y Ce altn esasma dönmüş Bu p, P işarettir. İÖI.,—I“ gösteriyor ki Ameri- Sağy K devletleri 1934 Nisa- H beri tatbik etmekte olduk- g 'ko!"'“n kâğıt para,, siya- , * Menfi tecrübelerden son M:h'î“ü_l bulunmaktadırlar. a Vvil kıymetli kâğıt pa- b tarlarınm nazariyeleri Geleşiy ?hr kıymetinin - tesbiti ha l "İî"Min iç ökonomisin eli ü(l: heticeler vermiştir. Muh n M"ı #ubelerinde 1934 se - ' faaliyet artmış — ve ı::;l"dı bilhassa peraken İmı . © Mahsüs bir kalkınma Doğatur. len tesbiti siyaseti bir se - İ Muvaffakıyetle inkişaf a y :':""duiundın acunun en j & ;'hmik ülkesinde para |üz,, Seselesinin az çok halle- R,,::.:.'iknıedilebilir. lııı Para siyaseti âlemin- R 'te hemen de hiç mühim k ka j NWİ akya Kuron'un kıy - ti ydedilmemiştir. Yal- D *f ihracatı arttırma ba- Yapılan — bu (dövalua- g 'qî?le 18 n'sbetinde düşüre ) | h'ııu vak devlet adamla - İ 'q!q :d—'l tahmin edilen neti - — |Nt Temiştir. Çekoslovak “Pan piyasalarda altıda ©& ucuzladığı — halde ş.î': ill'bık olunan gümrük ile b '©ntenjan tahdidatı do- hi.; devletin ihracatı —he- Uas; aştır. Kuron'un p dan ümit edilen mev Çek ayda hâsıl olmamış bi- ökonomisi bu hâ- Paya ŞO mütcessir olmuştur. “& N'M'ndo altın esasma ç vi iüekeu.ıau Belçika ş:î. buh 'atının azalmasından ezilgişim tazyiki altında h:-iı halde altından uzak Ralma Yalnız İtalya, ihra- ir y, ' Yüzünden, tediyatı- Türmr altınla yapmak e mış ve serma - .ı.'.—“l eden bir döviz Tıztırarmda — bulun- a para siyaseti alanım- iyetli hâdise- aa manyanm ulusla- İ İçin moratoryom la, Bu suretle Alman- '.ll:: P“l“nuılır ancak * N"N..,_ T ile ödenebilmek '*vd..,;_,îd“müııuaaı. Üecen k Pemlckme, bu '(,“':: Ökonc ütesi olarak, ulus aA t ka, kn._î:în anlaşmalarını gl k Saring) sistemi esas- z m. 1931 lirası 125 Fran: Tagiliz s1z frnagma muadil bulunurken 1934 te şimdiye kadar kaydedilmi yen bir seviyeye 75 Fransız fran - gına düşmüştür. ltiraf edilmelidir ki dövalua- tion istisnaf olarak 1931 de bulun duğu ökonomik ve siyasal şerait içinde İngiltereye müfid olmuş- tur, Bunun en doğru tezahür saf - hası bugün İngilterede devlet büt- çesi varidat kısmınm masraf tara- fından 40 milyon sterling (bizim paramızla 250 milyon) fazla bu - lunmasıdır. Fakat bununla bera - ber bir devlet'n mütemadi bir su - rette parasının kıymetini müta- havvil bırakmasının — mahzurları bulunduğu bir hakikattir. O hal - de İngilterenin sterling'i muvafık gördüğü bir seviyede meselâ (80) Fransız frangında niçin tesbit et- mediği hatıra gelebilir. Buna ve - rilecek cevabı daha ziyade diğer büyük devletlerin para siyasetin - de aramalıdır. İngiltere, Tirasımı tesb't etmek hususunda, yeni bir dolar #&valuationundan veFranısz frangınm (altm esasına sadık di- ğer devletlerin paralarile — bera- ber) mahsus düşürülüp altın esa- sını terketmesinden kuşkulanmak tadır. Bu kuşku, Birleşik devletler Cümhurreisi Rooswelt'in son nu - tuklarından ve Fransız ökongmi- sinin iç ve dış sebeblerle 1934 de hayli gerilemesinden sonra,' büs- bütün kuvvetlenmiştir. Bu mülâhazalardan sonra öy - le tahmin edebiliriz ki İngiliz lira sr daha'bir müddet, belki- bütün 1935 'yılı zarfında, mütahawvvil kıymetli bir para olarak kalacak - tır, Uluslararası alış ver'şin tekrar ganlanması için baş vurulacak ça- relerden belki en ehemmiyetlisi bütün devletlerin para kıymetleri ni tesbit etmeleridir. Bu tedbirin ehemm'yeti 1931 de Londrada toplanan acun ökonomi konferan- sında tezahür etmiştir. Londrada bütün mesai para — siyasetlerinin hallinden sonraya bırakmış, para koamitesinde de İngiltere ve Bir- leşik Amerika devletleri sterling ve doları tesbit etmeğe razı olma- dıkları için konferansı tam bir a - kamete uğramıştı, O zamandan beri paraların (stabiliser) edilmeleri lüzumun - dan kâfi derecede bahsolundu. Bu mevzu dahil'nde bir kütüpha - ne dolduracak kadar eser yazıldı. Bu sahada bilhassa Paristeki ulus lararası ticret odasının naşiri ef - kârı olan (Economie - internatio- nale) de mütahassış kimselerin çok kıymetli yazıları çıktı. Fakat bütün bunlar hükümet adamlarını iknaa kâfi gelmedi. Bununla bera ber devlet adamlarının ökonomi sahasındaki açık hakikatleri an - lamadıklarına hükmetmek icab etmez. Bu adamlar (başta Birle- şik Amerika hükümetleri Cümhur resi Rooswelt olmak üzere) daha ziyade bilhassa dahili s'yasi âmil- lerin tahtı tesirinde bulunmakta - dırlar, Devletlerin para — sahasındaki tedbirleri harici ve dahili umumi siyaset tes'ri altında inkişaf ettik- ce müsbet neticelere varmak im - kânı şimdilik tasavvur edilemez. Bugün hiç olmazsa zahiren İn. giltereden maada hemen bütün devletler aziçok sabit krymetli pa- ralara sahibdirler. Fakat acun ti- ” HABER — Zlişam Postast 30 uncu asırda b erber dükkânı nasıl olacaktır? “Mütehassısın usta bakışı, hastanın yüzünde saç büyümesine bir benzer şey sezdi.,, -STEPHEN LEACOCK -den: Bundan yirmi sene önce, bir adam hasta oldu mu, doktora gi- derdi. Doktor ona bakar, muaye- ne eder, ve hâstalığı neyse söyler, bir ilâç verir, ve yatağa girmesini tavsiye ederdi. Hasta yatağa girer, ilâcı alır, ya iyi olur, yahut olmazdı. Bütün bunlar pek iptidaf şey- lerdi. Şimdi bunun çok ilerisinde bulunduğumuzu düşünürsek, ger- çekten sevinmek lâzım gelir. Bugün, bir doktor önce teşhisi- ni koyar. Hasta sonra, bir kalb mütehassısına gönderilerek kalbi yoklanır. Sonra sinir mütehassısı- na götürülür. Sin'rlerine bakılır. Daha sonra, eğer kendisine bir a- meliyat yapılacaksa, asistanlar ta- rafından klorform verilir. uyutu- lur, bir operatör kendisine ameli- yat yapar, sonra bir “basü badel- mevtçi,, uyandırır. Ne dersiniz. Bundan iyisi ola- bilir mi? Fakat bir defa öbür meslek a- damlarmın da ayni şeyi yapama- ğa kalktığımı düşününüz.. Büyük işler yapan meslek adamlarından yarısının bu tecrübeye giriştiğini tasarlayınız!.. İşte o zaman, haya tımızın gidişinde şu gibi sahnele- re rastlamak işten bile değild'r: * A | “Kapıdaki kadın nöbetçi, belli |başlı bir mütehassısın ismini ve- rerek, hastaya, onun bulunduğu daireyi gösterdi. Hasta oraya girdi. Bu adam, isminin peşinde bir sürü, ünvanlar, dereceler taşıyan büyük bir mütehassıs, yarım dü- “caret ve maliyesinin mihveri he- nüz Londra piyasası olduğu için Ingiliz lirasının temevvücü ulus - lararası ticaret'n kalkınmasına mâni teşkil etmektedir. Neticeyi hulâsa edelim: Ulus - lar arası ticaretin inkişafı için pa- raların kıymet bakrmından tesbit edilmesi lâzımdır. Paraların kıy - metce tesbiti için de- Para siyase- tinin iç ve dış umumi siyaset tesir ler'nden mümkün mertebe kurta- rılması şarttır. Devletler şu husu- su da dikkat nazarlarmdan uzak tutmamalıdırlar; Paralarm — kıy- metten düşürülmesi — (dövalua- tion) içinde bulunduğumuz öko - nomik şerait altımda (gümrük sedleri, kontenjanlar ilâh...) ulu - | sal ihracat attırmağa kâfi bir ted- bir değ'ldir. Onun için d&valua- Hon usulünü ökonomik plândan çıkarmak gerektir. Ancak bundan sonra uluslararası ticaretin inki- şafı için lâzım gelen tedbirler bir | acun konferansma'mevzu — teşkil | edebilir. Türk'ye Cümhuriyeti hükümeti bu meseleleri tâ bidayette düşün - lam ve sabit para esasına lâzım gelen ehemmiyeti vermiştir. Tür - kiye hakikati anlamaış ve uluslar arası sahasında da bu bakımdan kendine düşen vaz'feyi yapmış bulunmaktadır. Bize düşen iş a- İ İ | | züneden fazla cemiyetlerin fahri şampuvancılığını üzerine almış meşhur doktor Fosil'di. Mütehassıs, kapıdan giren has- tanm yüzüne şöyle bir baktı. Us- ta bakışı, hastanın yüz derisinde belli başlı bir kabalık, âdeia, kıs- men saç büyümesini andıran bir hal sezdi.. Vaziyet derhal anlaşıl- mıştı... Ona yaşı, mesleği, ailesi, alışkanlıkları üzerine bir kaç sor- gu sordu. Sonfa bir pertavsız'la hastanın yüzünü bir de yakından yakına gözden geçirdi. Başımı iki yana salladı. — Derdiniz anlaşıldı.. dedi. Si zin bir tıraşa ihtiyacınız var. Mütehassısın bu apansız söyle- yişi üzerine, hastanın biraz yüzü sarardı. Doktorların bir hakikati açıktan açığa söylemek, vazifosi olduğunu biliyordu. Bu hakikati, zaten kendisi de, kapıdan içeri girmeden önce sezmişti, Fakat ön ce ümide kapılmış, doktora - git- meğe luzum olmadığına kendini inandırmak istemiş, “sonra olsun,, demiş, zorlu mücadelelerde bu- lunmuştu. Hülâsa, kaçmılmıyan hakikatle karşılaşmamak için e- linden geleni yapmağa çalışmıştı. Mütehassısa sordu: — Bir iki gün sonraya kalsa olmaz mr acaba. Yapılacak bir çok işlerim var..,, Mütehassıs, kararınmda kat'i gi- bi görünüyordu: — Azizim, dedi. Senin bir tı- raşa ihtiyacın olduğunu bütün sa- mim'yetimle söyledim. İstersen geri bırak, Fakat herhangi bir va- ziyette beni mes'ul tutmayasın. Hasta içini çekti. — Pek âlâ, dedi. Mademki tı- | raş olmam lâzımdır. Olurum, Her nekadar çabuk yapılırsa, o kadar abuk biter. Haydi bakalım, ba la kesmeğe... Büyük mütehassıs gülümsiye- rek: — Fakat aziz müşterimiz, dedi. Ben kendimi bile tıraş etmem. Ben sadece bir kıl mütehassısıyım. Ben Yyalnız, vaziyeti teşhis eder, ve diğer mütehassıslara gönderi- rim, Zile bastı. İçeriye kadın kâtibi girdi. — Miş Flora.. Bu Bay için, tı- raş da'resine verilmek üzere bir kart doldurunuz. Eğer nöbetçi doktor Krips ise, Bayın yüz - kıl- larını kaldırsın... Sonra doktor Kliker'de ensesinde makas yürü- tür. Fekat daha iyisi, müşterimiz doğtuca buradan satunlarna da- | bi boyacısmın bulunduğu daireye iresine gitsin. Doktor Kr'ps'in *ö- | nüne, tamamiyle sabunlanmış bir halde çıkmasını temin ediniz. Genç kadın, mütehassısa yak- laşarak, yavaş sesle bir şeyler söy müş ve ökonomi siyasetinde sağ - | ledi. Belli ki, hastanın bunu iş't- mesini istemiyordu. Mütehassıs bundan sonra; —Vahvah, dedi. Demek bir sa- ata kadar boş hiç bir sabuncu yok öyle mi.. (Müşteriye dönerek) mütehassısların ikisi de meşgul- cun ökonomik duruşunun inkişa - müş, Her zaman böyle olmaz. Bu fını yakından tetkik etmektir, sabah bir adamın dehşetli surette Doçent Dr. Refii Şükrü ' büyük sakalını, büsbütün kökün- | leri geçtikten, ilk sabunlanma den kaldırmak icap ediyordu. Bu uğraşma o yüzündendir. Amma, doktor sizin için belki bir yol bulur... Ha, şunu da - söyliye- yim... Kulağmızın etrafındaki kıl ları tıraş etmek için eğer tanıdık ve bilhassa sizinle meşgul olma- sını istediğiniz bir mütehassıs var sa buraya çağırabiliriz. Hasta dedi ki: — Hayır, tanımıyorum. Fakat, adı neydi?.. Şey;.. Doktor Krips bu işi de yapamaz mı? Mütehassıs: — Evet, yapabilir, dedi. Fakat tehlikeli olur. Onun için tavsiye etmekte mütereddidim, Kulak et- rafındaki kılları almak pek nazik bir iştir. Muhakkak bir mütehas - sısa emniyet edilmelidir. Eskiden, teknik azlığı yüzünden bu sahada çok acı yanlışlıklar, kazalar olur- du. Meselâ, kulağının bir parçası- nı da beraber almak gibi.. Hasta bunun üzerine: — Pek âlâ, dedi. her şeyin mü- tehassıs tarafından yapılmasına razıyım.. Kıl mütehassısı sözüne devam ettiz — Şimdi Şampuvan meselesi kalıyor. Fakat bunun için, vaziye- tinizi dikkate alacak olan diğer bir mütehassısın sözünü dinlemek Tâzım. Bana kalırsa, siz, çabuk bir şampuvana tahammül edebilirsi: niz. Bununla beraber, — herhalde kalbinizi muayene ettiriniz. Çok defa, soğuk havalarda alelâde bir şampuvan, çok zahmet veren bu- run rahatszlıkları tevlid ediyor.. Neyse, bekliyelim bakalım.. — Pek âlü.. — Yalnız, her şey bittikten son ra, bir de ayakkabılarınızım bo- yanmasını ister misiniz? — Elbette,. —Eİbisenizi de fırçalasınlar mı? Ya şapkanız?... Pek güzel, Mis Flora, kendisini mutlaka sabunla- ma dairesine gölürünüz... Hasta biraz duraklryarak: —Peki, ücret ne kadar olacak? Mütehssıs, büyük bir onurla, âdeta meseleyi bir yana atmak iş- ter gibi, — Aman canım, dedi. bunu şimdi düşünmeyiniz... Sırası gelin ce, yerinde sizden alacaklardır. # LGA N6 Hasta bu ihtisas müessesesinin kendisine gösterilen bütün daire- g şinden son pudralanma ustalığına kadar her yanını bitirdikten son- ra, geniş bir nefes alarak ayakka- geldi. Ve zenci çocuğunun önüne oturdu. Orada da çocuk şöyle sordu: — Hangi ayağınızın boyanma- sını istiyorsunuz? Müşteri: — Canım hangisi olursa olsun, İşte al sağ ayağımı boya! Çocuk önünden kalkarak: — Öyleyse, dedi, Öbür iskeme leye gideceksiniz.. Ben solağım. Yalnız sol ayakkapları boyarım, Çeviren: HİKMET MÜNİR