Niçin Kocamı o gece saraya çağırmışlar- dı. Kapiten Edison vaktile Afrika: yı ve Hindistanı çok dolaşmış bir za- bitti. O, kendsiyle evlendiğimiz gün: denberi, bana: “— Ah, derdi, s#eninle şöyle uzun ve heyecanlı bir yolculuk yapsak..!,, Edison gece saraydan döndüğü za-| man çok memnundu. Eve gelince boy- | numa sarıldı: — İstediğim nihayet oldu, benim güzel karıcığım! dedi. Kralm ve har: biye nazırmın arzulariyle Hindistan. da mühim bir vazifeye tayin edildim. Birkaç güne kadar Londradan — bir harb gemisiyle Bombaya doğru yola çıkacağız. ... Yedi parçalık bir filo ile Bomba- ya gelmiştik. Şehirde yerliler hükü- mete karşı isyan etmişlerdi. (1873) Bombayda İngilizlerin orturduğu bir otele inmiştik. Kocam sivil ve Bizli bir vazife almıştı. Omnun ne iş- le uğraşacağmı — Bomhay valisinden başka kimse bilmiyordu. Hattâ ben bile.. Ötelin üst katımda kargılıklı on iki oda vardı. Bu odaların ikisini biz tutuyorduk. Yanımızda ve karşımız- daki odalarda da yabancılar oturu- yordu. Otelde çekinecek, korkacak bir kimse yoktu. Hindlilerin isyanı çabuk bastırıl. mıştı. Zaten zırhlılar enhile dizilince, yerliler silâhlarını atıb kaçmışlardı. Bombaya geldiğimizin ikinci a - yında.. Bir mayıs günü otelin tara - çasında kocamla birlikte yemek yi - yorduk. Otelin ikinci katımda Lehistanlı bir kahve taciri wvardı. Uzun sakallı, ' © gözlüklü; altmışlık bir adam. | Bbu adama çok itimad etmişti. O gün taraçada alıbab olduktan sonra, dost- lağumuz ileriledi. Otelde iki İngi- Hiz zabitinden ve kahve — tacirinden başka dostumuz yoktu. Kocam, mes- leği icabr olarak, kimse ile görüşmi- yor, her yerde görünmek ve dolaş- mak istemiyordu. Bir akşam Bombay valisi etrafta- ki kasabaları teftişe çıkacaktı. Ko- cam da valiyle beraber gitti. Ben otel- de kaldım. Ah.. O uğursuz tarih! Keşki kocam yanımdan ayrılma- saydı.. Onu bir daha göremedim. Bu seyahat bir hafta sürmüştü. Valinin dönüşünde otele bir ya - ver geldi: “— Mister Edison bir müddet Mu- öldürdüm? — Hind komitesi bütün İngilizle - İnsanlar, günün birinde, a- ya ve güneşe giden yolu keşfe- decekler.. Merihle konuşacak- lar.. Fakat, hiç bir feylezof ve Romancı: kadın ruhunu tahlile muvaffak olamıyacaktır. “Alfred de Müusset,, ya havalisinde teftiş ve tetkik vazi - “esine devam edecek. Zevcesi isterse. Londraya dönebilir!,, Diyerek valinin sözlerini tekrar - ladı. Bir müddet Bombayda kocamı bekledim.. Kendisinden mektub ala- mıyordum.. Bir kazaya kurban — git- tiğine hükmetmiştim. İşte bu errada kahve taciri oduma gelmişti: — Kızım, dedi, kocanızın yanından kibar bir Afrikalı geldi. Sizi Lond- raya götürmek için kocanızdan emir ve talimat almış. Afrikalı zenci kibar tavurlu, tahsil görmüş, bir Avrupalr kadar nazik ve sevimli bir erkekti.. Kırk yaşlarm- da vardı. Kocam bana Afrikalıların çok sadık ve vefakâr olduklarını söy- Temişti. Said yanıma geldi.. Kahve taciriyle gizlice görüşerek, Londraya dönmeğe karar vermiştim. Günlerce, haftalarca döktüğüm göz yaşımı Bombayda dindiremiyeceğimi anlamıştım. Vali de bana dönmemi söylüyordu. ç Kahve taciri yanıma sokuldu: — Kocanızın itimadını haiz bir a- dam sizinle beraber gidecektir. Hiç korkmaymız! gösterdi. İnandım.. oldum. Kendisiyle dost . .» » Kocam Hindistanda kaybolmuştu. Bütün ajanslar Mister Edisonun es- rarengiz ölümünden bı_lııeıliyurlırdı. Saidle bir yolen vapuruna binerek Bombaydan Londraya doğru yola çık- mıştık. Vapurda Saidle konuşuyorduk: — Kocamı Muya havalisinde nasıl tanıdın? — Vali ile birlikte gelmişlerdi. Ben oralarda inci topluyordum. Bu sıra- da kendisiyle tanıştım. — Benim Londraya dönmemi ne - iden istedi? — Hindlilerden hayatmızı koru - muk düşüncesiyle.. — Hindliler beni tanıyorlar mıy - vi ailelerini tanırlar.. Ve onları öl - dürmeyi (Veda) ya uygun bir ihadet sayarlar, — Demek beni öldürmek istedik. lerini kocaum sezmiş, öyle mi? — Şüphesiz... Bu kısa konuşma kökleşmişti. — Zavallr kocacığım... Kendisi öl. meden benim hayatımı da düşünmü;ş! Diyerek boyuna ağlıyordum. . . * Londraya yaklaşmıştık. Bir akşam vapurda tanıdığım -bir İmgiliz centilmeni ile salondan geçi - yorduk. Uzaktan salon — kapısının birdenbire açılıb kapandığını — gör - düm.. Ve aralıktan uzun sakalile göz - lüğünün üstünden bakan Lehistanlı kahve tacirini tanıdım. Kendisi Bom- bayda bana, iki ay sonra, Kâlkütaya gideceğini söylemişti. Halbuki, benim bulunduğum vapura gizlice binmiş. On dört gündür vapurda bulunduğu- muz halde onu göremeyişimin elbet- te bir sebebi vardı. kafamım içinde Salondan geri döndüm. Kamarama geldim. Saidi çağırdım: — Bombaydaki kahve taciri nasıl bir adamdır.. Onu yakından tanır mı- sın? Diye sordum. Said ilk önce bucaladı.. Sonra bir den serin kanlı görünmeğe çalışarak: — Cok iyi ve namuslu bir adamdır, Mis! Diye kekeledi. Saide başka bir şey sormadan ka - maramdan çıktım. O gün akşama ka - dar Saidi gözledim. Hıııgi sır, perde arkasmda kalmış- Nihayet o akşam Saıdlt hhvo ta- cirini bir köşede başbaşa konuşurlar- ken yakalamıştım. Başımı uzattım.. Dinledim. Said yavaş yavaş anlatıyordu: *— Mis Edison bana seni sordu.. “— Ne cevah verdin? “— Çok namuslu bir adamdır, de- dim, “— Haydi, çık paraları — bakalım, Said! Londraya yaklaştık. Sözümüz buraya kadardı. Bundan fazla bek - Tiyemem.., Said elini koynuna götürdü ve bir çek çıkararak yahudiye uzattı: “— İşte.. Konuştuğumuzdan — beş bin şiling fazla yazdım. — Teşekkür ederim. Çok asil ruhlu bir adamsınız! — Londraya çıkmadan yoluna de- vam edeceksin.. Ben, eğer Mis Edi- son seni gemide gördüğünden bah- sederse, kendisine, sana benzer biri- ni gördüğünü söyliyeceğim! — Nasıl.. Sana karşı bir temayülü var mı? — Haydi, alayı bırak. — Bu kadar güzel ve beyaz bir kadım, henim ne - yimi sevecek? — Vallahi bana Bombayda senin çok sevimli bir erkek olduğunu kaç defa söylemişti. Kadınlar, erkekte renk aramazlar. — Sahi mi söylüyorsun? — O halde Edisonu öldürdüğüme çok isabet et- mişim... — Şüphe yok.,, * & &* Evimize gelmiştik. Vapurda kulağımla duyduğum ko- nuşmayı Saidin yüzüne — vurmamış- tım. Kocamı öldüren yılanı kendi e- |© limle Bamhaydan Londradaki evime kadar getirdiğimi kimseye & iyemi- yordum. Herkes Afrikalı Saidi, pa- Amwm Inkılâb Kitabevi GacsesesArAnA İngilizceden çeviren?: İSHAK FERDI e eERARL” EWMW MMMHIWHIIIIMWWğ vem ra ile satın alınmış uşağım sanıyor - du. Halbuki o kara suratlr canavar, be- nim âşığımıdı. Hem de kocamı kı—ndıl eliyle boğan bir âşık! Londraya geleli bir hafta olmuştu. Kral, baş mabeyincisi — vasıtasiyle beni taziye ediyor ve bir şeye ihtiya- erm olub olmadığını ıordııruyordıı..ı Kocamın bütün dostları benim ma - temime ortak olmuşlardı. — Kapiten Edisonun ölümü Lon -| dra kibar mahafilinde derin bir ü - züntü uyandırmıştı. Saidin, günler geçtikçe, bütün ser- vetini ayağımın rI.i'lıine serdiğini — ve beni çılgınca sevdiğini görüyordum. Bir gece evimin üst katında otu- ruürken, salonda bir ayak sesi işittim. Yavaşça ayağa kalktım. Kocamınm me- çini elime alarak arkama sakladım ve yatak odamdan salona geçtim. Duvar- da duran büyük aynanm önünde bir siyah gölge dikilmişti. Yavaş yavaş gölgenin üzerine doğru yürüdüm: — Said.. Sen misin? Bu sözümde, benim de onu bekle- diğimi ifade eden bir ahenk vardı: — Korkmayın, Mis! Benim... Diye mırıldandı. Korkuyordu.. Se- sinde garib bir titreyiş vardı. Yanı- na yaklaştım.. Ve birden elimdeki me- çi Saidin göğsüne sapladım, Boğuk bir ses: — Ah... Ölüyorum. Yere yuvarlandı.. - Fakat, o benim kılrcımla ölmemişti. Meçi göğsünde borakıb bağırmağa başladım. Uşaklar yukarıya çıkmerya kadar, Said, belindeki hançerini — çekerek kendi boğazmı kendi eliyle kesmiştı. Bu, beğendiği kadım tarafından se- wömiyen Afrikalıların bir âdeti imiş, Uşaklarım onun ne müdhiş bir yı- lan olduğunu meğer Londraya geldi- Alafranga ve ılıvw ka YEMEK ve TATLI KıTAB' Hergün pişecek yemeklerin ve tatlıların listesini ve Y bu kitabda bulâcaksınız. - Satış yeri; İstanbul Ankara ceddesi Na 157 Cildi 125 cilteiz 100 kuruş Bi gün anlamışlar. — Belki gene dirilir..! Endişesiyle başmı vücudun yırdılar.. Saidin gözleri kapalıydı.. — saçlarını parmağıma dolnyır*' kesik başı yerden kaldırdım.. P" le yüıün:ı baktım.. Kocamım ı aldığımdan dolayı sevinçli k kat, onu keşki öldürmeseydime SAzEşmım x Turenn j yaşatsaydım.. Ü MBin I, Ona şimdi niçin acıdığımı mi” yorsunuz? ) Anlataym: Bir gün kocam benimle g yordu. Nasılsa göğsümdeki iğtf ) mağına batmıştı. Kocam fenf kızdı ve bu küçük gaka yü bimi kırdı. O vakit kendi muştum: — Beni çok seviyor musut? — Severim amma.. Senin İ damla kanımı da akıtmak i: Aradan beş yıl geçti. Korl” sözünü unutamıyordum. İki arkadaş gibi ’l!nord“k;’ lileri uğrunda canlarını feda kekleri gördükçe, içimi şünürdüm: : — Acaba, yeryüzünde bl”“ | kanımı dökecek bir erkek yok ” Diyordum. Talih benimle alay etti.. B' kalı zenci, benim için lumı!“ Fakat, ne olursa nînım- sondan fazla sevdiğini lıılı”’r nu kendi elimle vıınlımn! 4 Hayatmda bir gün bile * görmiyerek, kocasiyle sadect W kadaşı gibi heyecansız yışI!" a dm, kendisine ilk defa uzat! yül bir elin rengine dikkat €€ nıyorsunuz?! HecrReuru uııııııı-ıvııııı- çıKt, Â K