Günde 200 lira İstanbulda 7000 aç çocuk var- * Bunlar, kavaltı namına evde .’_Yi"rlını yaşorlar; mektebe | "hhflu; öğleyemeği olarak, a- h""îııı bir şey koymuyorlar; Üğer arkadaşları yemekhanede a :"l Cuvul, kapış kapış karınları: B biülîik, benizleri sapsarı bahçe- Tin bir köşesinde bekleşiyorlar; .| '*'nra, akşam üstü evlerine dönü- Torlar... Artık ötesi Allah kerim... bir tanesini de, ba- &4, bir bildik muallim anlatı: — Bir talebem var. Kim bilir, HH utanıyor, belki de karnı tok .k"l-ln muazzap etmek, onlar- &a Mmerhamet dilenmek istemi- Yor, “Evde mi yemek yiyeceksi- tiz, mektepte mi?,, diye sorduğu- vakit, “ben eve gideceğim!,, İedi, Fakat, dikkat ettim; çıkı- Yör; biraz ötedeki bir arsada ya- "im saat kadar yalnız başma otur- Y sonra, mektebe dönüyor. "ıîllıyıp sıkıştırdım: “Eve git- ea yemek yok... Oradakiler üzü- bcekt Mektepte kalsam...,, diye *öze başladı ve sözünü bitiremiye- "ek ağlamağa başladı. Hulâsa, bu vaziyette olan 7000 varmış. Hesap — edilmiş: .“nlırm öğle üstü açlıklarını bas- bilmek için günde (d) kuruş ı“iıııiş. Hilâliahmer, çalışmış, ça- ış, ancak 2000 çocuğa ye- Bek tedarik etmiş... Gazetelerde okuduğumuza gö- 'e, hâlâ 5000 çocuk açmış... Hesaba nazaran günde 200 li- h, _blmlınn hepsini doyurmağa lisi Geçen gün bana şişman bir zat © | tösterdiler: Ayaa alu Lta Ha hazasıyor- Buş: Günde 200 lira eder... Hayıre Bu para tulumu sıkbo- edilsin de ne sızdırılırsa hepsi Hocuklara dağıtılsın!,, demek iste- rum ! Fakat, bu memlekette, zengin- ke vardır! Hele günde dört kuruş "erebilecekler pek çoktar: Hususi billrin sayısma dikkat edi- « Birinci mevki tramvaya bi- Tenler, on para fazla verirlerse 'üd!d mi ederler? Lükx apartı- 'da oturanları düşünün ! Si- lara mini mini bir zam?... Hulâsa, İstanbul şehri, aç ev- lârı için, günde 200 İirayı sıkın- olarak, duymadan verebilir. İA'M bu meblâğı devşirecek teş. ğ yok dememe müsaade *diniz, Fakir ahaliye musallat olma- ".ı zenginlerden şu parayı çı- h'hık vacip değil, farzdır! (Vâa-Nüâ) u'lkuk Fakültesinde bir hâdise “»iî"i'"';" hukuk fakültesinin i smıfımda dün bir hâdise ol- (, bir talebe profesörün sözünü u'uıiyerek ders takririne mani ;I.“k hareketlerde bulunmuştur. hl%h. meclisince bu talebe, bir h $ıkarma cezasiyle, teçziye o- _— EeZııı:ı kalfalarına ders *ı'fük farmakologlar birliğinin Wıulfılın için tertip — ettiği Mdmlerine dün akşamdan başlanmıştır. Dün akşam lt ::_!"0— Mustafa Nevzat Bey ilk Ü ir. at >a “*ler Halkevinde ve gece sa- tağiş ** batlamak üzere verilmek- doyururlarken, onlar, boynnlı:vSanayl G Ra iHTİLAF | birliğile mali- ye anlaşamıyorlar İstanbul maliyesile İstanbul sanayi birliği arasında çıkan bir ihtilâf büyük kurultaya kadar ak- setmiştir. Bu ihtilâf istihlâk kanu- nunun bir maddesi üzerindedir. Fabrikalar için getirilen iptidai maddelerden iplikler memlekete girerken 9 kuruş resim verilir. Ka- nunda bu ipliğin mamulünden de 50 kuruş vergi alınması lâzım gel- diği kaydedilmektedir. Şimdi sanayiciler bu ipliklerden yalnız gümrükte 9 kuruş alınması lâzım geldiği ve asıl iplik olan mal lardan artık 50 kuruş almamıya - cağını öne sürmektedirler. Halbu- ki maliye bunun aksi kanattedir. Buhususta İstanbulda - bir türlü anlaşma kabil olamamış ve iş ma- liye bakanlığmıma aksetmiştir. Ma - liye bakanlığı da kanunun bu mad desini tefsire muhtaç görmüştür. Nihayet İstanrbul Meb'usu ve ay- ni zamanda sanayi birliği reisi o - lan Bay Vasıf kurultaydan bir tak- rirle kanunun bu maddesinin tef - sirini istemiştir. Diş tababeti talebe cemiyetinde Diş tababeti Talebe cemiyeti dün ikinci reis Necdet Atayın reis- liğinde toplanmıştır. 'Talebe; her dört senede bir çı- ksarmak üzere bir albüm neşretme- yi kararlaştırmıştır. Bu albümde bütün mezun olacak talebelerin resimleri ve mesleki yazılar bulu- nacaktır. Bundan başka 15 şubatta baş- İryacak sömestr tatili münasebeti- le hep birlikte bir seyahat yapıl- ması kararlaştırılmıştır. Nereye gidileceği henüz belli olmamakla beraber İzmirin tercih edilmesi muhtemeldir. Toprak altında kalan kızlar Bir müddet evvel Bakırköyün- de bir kaza olmuş, iki kız toprak altında kalarak ölmüştü. Burada, on, on iki yaşlarmdaki kızları günde yirmi beş kuruşla ça lıştırarak bu kazaya sebebiyet vermekle suçlu olarak da Hüseyin adında biri yakalanmıştı. Hüse - yinin muhakemesine dün ağır ce - za mahkemesinde başlanmıştır. Dünkü celsede burada çalıştırılan çocuklardan bir kısmı dinlenmiş - erin tir, çocuklar, yirmi beşer kuru - şa çalıştırıldıklarını söylemişler - dir. Muhakeme gelmiyen şahitlerin çağrılmaları için başka güne bı - rakılmıştır. einlğinsrin Inkılâb enstitüsünde Dün inkılâb enstitüsünde halk fırkası genel kâtibi Bay Receb ta- rafından derse devam edilmiştir. Bay Receb dünkü dersinde Türk inkılâbınm askeri safhasını anlatmıştır. aei Eroin kaçakçıları Geçen gün ele geçirilen eroin kaçakçılığı şebekesine dahil 34 kişi dün sekizinci ihtisas mahke- mesine verilmiştir. Muhakemele- rine, yarın başlanacaktır. Otobüs Sirkeciye kadar işlemelidir Bir müddetten beri Rami köyü - ne otobüs işlemeğe başlamıştır. Ra | mililerin uzun bir müddetten beri uğraşıp temin ettikleri bu otobüs- lere belediye yalnız Beyazıt ile Rami arasında işlemek için müsa- ade vermiştir. Ramililer otobüsle- rin Sirkeciye kadar işlemesine mü- saade verilmesini dilemekte, bele- diye ise buna bir türlü müsaade et- memektedir. Ramililer bunu temin için yeniden muhtelif makamlara | müracaat etmislerdir. İ Alafranga musiki Musiki değişmesine yardım et-| mek üzere “Türk Musiki San'at- kârları Cemiyeti,, de halka ala- franga konserler vermeği kararlaş tırmıştır. Cemiyet; bayramdan sonra her on beş günde bir, Be . yoğlundaki binasının - salonunda, konser verecektir. Cemiyet, şimdiki halde 40 ki . şilik bir örkestra takımı çıkarabi -| lecek vaziyettedir. Fakat bu bü - yüklükte bir orkestraya her ci - hetten elverişli bir yeri olmadığı için, şimdiki halde 10 — 20 ki . şilik bir orkestra ile kalacak — ve hususi bir programla konserleri - ne başlıyacaktır. Cemiyet, konser programlarını daha ziyade hafif parçalardan ha- zırlıyacak, fanteziler, küçük ope- ralar çalacaktır. Halk konserlerini, bütün kış mevsimince devam ettirmeği dü- şünen “Türk Musiki San'atkârları Cemiyeti,, yazın da bu işi geri bı- rakmamağı ve daha genel bir plân da çalışmağı tasarlamışsa da, bu- na şimdilik bazı engeller olduğu görülmektedir. Dışarda kendi işleri de olan “Musiki San'atkârları Cemiyeti,, azasının, kendi işlerinin başlama saatiyle, halkım bu konserlerden istifade edebilecek işden çıkış sa. Di —— atleri birbirine uyamamaktadır. Kocas"" zehirlemek- Bu yüzden her ikisini uygun bir saatte bir araya getirmek müm - kün olamıyacağı zannediliyor. — POLİISTE Bir kaza Sebze halinde ameleden Veli-| ye, inşaatın üst kısmında çalışan duvarcı Yorgi ile, marangoz Ab- dulllahın kazaen düşürdükleri ka- las çarparak ağırca yaralamıştır. Yaralı, Beyoğlu hastahanesine kal dırılmıştır. Tramvayın ezdiği çocuk Vatman Alinin idaresindeki| tramvay, Necati isminde yedi yq-f larmda bir çocuğa çarparak ağır-! ca yaralamış, çocuk, lııldmldığı! hastahanede ölmüştür. Vatman| hakkmda takibat yapılmaktadır. Sinema yüzlnden.. Büyükadada oturan Mehmed ile Manol arasında sinemaya git- mek meselesinden bir kavga ol- muş, neticede — Mehmed Manolu bıçakla göğsünden ağır surette yaralamıştır. Mehmed yakalan haklı bir takal ihraç edebileceğimiz yalnız a ÂŞ dileği — PORTAKAL Mahsul az, fakat satış yok! Bu yıl portakal ihracatı yapıla- maması portakal müstahsillerini ve portakal tacirlerini gene çok dar bir vaziyete düşürmüştür. İs- tanbul piyasasında portakal çoğal dığından Dörtyola, İstanbula, ar - tık portakal gönderilmemesi bil- dirilmiştir. Dün bu hususta bir muharriri - miz portakal ihracat tacirlerinden Bay Hüseyin Avni ile konuşmuş - tur. Bay Hüseyin Avni diyor ki: “— Son senelerde bizim — por- Rusya kaldı. Bu sene de Rusya pi- yasadan portakal almıyor. Yalnız bundan bir müddet evvel Sovyet- | ler piyasadan ve üçüncü — mallar- dan 6 bin paket kadar aldılar. Bu sene Dörtyolda portakalm pek az olmamasma rağmen büyük bir darlık çekiyoruz. Dörtyolun bu se- neki portakal rekoltesi çok az ol - mamasına rağmen gene güçlük çe kiyoruz. Bu seneki rekolte geçen senekinin ancak üçte biridir.,, Tünel arabaları sağlam mı? Tünel arabalarını çeken tel ka- yışların muayenesine başlanmış- tır. Bu ara, arabalardaki elektrik frenleri de gözden geçiriliyor. Ka- yış koptuğu zaman bu frenlerin iş görüp göremiyeceği şirketler baş müfettişiyle şirket direktörü tara- fından denenmektedir. Bundan başka, tünel şirketinin, mukavele mucibince tünelin alt | başında yapmağa mecbur olduğu binayı yapması kararlaşmıştır. Baş müfettişlikle şirket bu yolda uzlaşmışlardır. Tramvay tarife komisyonunun bugünkü ücretleri olduğu gibi bı- rakmak hakkındaki kararı, tasdik edilmek üzere dün, nafia bakanlı- ğına gönderilmiştir. ten suçlu kadın Çatalcanın Karaağaç nahiye - sinden Rukiyenin, kocası Ahmedi zehirlemek suçu ile İstanbul ağır ceza mahkemesinde yapılan mu- hakemesine dün — öğleden sonra devam edilmiş ve karar bildiril- miştir. Dünkü celsede müddeiumumi iddianamsini söylemiş, Rukiyenin beraatini istemiştir. Mahkeme heyeti, Rukiyenin kocasını zehir- lediğine dair bir delil tesbit edile- mediğinden beraat kararı veril. miştir. Zavallı çokuk Evvelki gece Beşiktaş iskelesi bekleme yerine üç aylık bir çocuk bırakılmıştır, polisler tarafından görülerek Darülâcezeye gönderil- miştir. Hırsızlık Uzun Yusuf mahallesinde Nec-!' det bey sokağında oturan Hanife- nin evinden bazı eşyayı çalmak- tan suçlu Mustafa ve karısı Kad- riye yakalanmıştır. Dil meselesi : .. yeni midir? Dil bir ulusun en orijinal cseridir. Onun diğer ulusların dilinden belli farklarla ayrılması, hiç şüphe yok ki, şerefli bir hâdisedir, Böyle olduğu halde Türkün öz dili yabancı diller- den gelen kelimelerle dolmuşta. Bu- nu tarihin meydana getirdiği bir za- ruret gibi alıyoruz. Yalnız, gene tari- hi ve soysal sebepler onun şimdi de yabancı dillerden ayrılmasını icap et- tirmektedir, Bunu evvelki kadar tabii ve zaruri görmek lâzımdır. Biz şark medeniyeti camiası içinde yaşarken ve o medeniyetin dini, ahlf- ki, bedii kıymetlerini benimserken, dil hususunda hiç tesir almadan kala- mazdık. Demek ki Türk ulusu kendi- ne mukadder olan tarihlik altısı ya- parken bir aralık yanaştığı ve yanın- dan geçtiği islâm medeniyetinin tesiri altında kalmıştır. Fakaft bu gün arka- da brraktığı bu medeniyete alt krymet | leri de pek tabit olarak bırakacaktır. Biz islâm medeniyeti camiasından w zaklaşır ve garba doğru yol alırken bugünkü durumu yani dil inkılâbını vücuda getirecek sebepleri hazırlamış balmnuyorduk. Madem ki artık islâm zevkini, is- Tâm an'anesini terkediyoruz islâm me- deniyeti zümresine dahilken tesiri al- tmda kaldığımız Arap ve Acem lisan- larından gelen kelimeleri ne diye sak- lıyacağız? J Bu sahada senelerden beri devam eden karışıklık bu işi kökünden çöz- mek zamanının geldiğini göstermiyor- mu? Çocukluğumuzdan bu ana kadar dilimizin geçirdiği Enkilâp dili sade- leştirme hamleleri onun zaten kendi- Tiğinden bir tekâmill gecirmekte oldu- gunu göstermez mi? Simdiye kadar, bir çok sezişi kuvvetli insanlar — bize bu günün geleceğini çoktan bildirmiş- lerdi. Türk edebiyatı tarihine bakar- sak görürüz ki, sırf Türkçe kelimeler- le yazı yazmak tecrübesini. yapanlar - çok olmuştur. Son zamanlarda-terkip- v leri atmak, dili sadeleştirmek — husu- sunda adeta biribirimizle yarışa gir » miş gibiydik. Şuurla olmamakla bera- ber arap ve acem tesirlerine karşı bir isyan duyuyorduk. Yalnız bu söyledi- #im hameleler hep şahsi ve ferdi ka - lıyor bütün bir ölkeyi saracak kadar ehemmiyet alamıyordu.Bu iş geldi gel di, durumu yakmdan ve yüksekten gören hassas bir şuur önünde irkildi. Bu, akan hayatın ne tarafa doğru yol alacağını her büyük adam gibi herkes ten iyi seziyordu. Son bir hareketle işi baştan başa arıtmak ve bitirmek istedi. Kültür işlerile alâkadar olmak bugünkü siyasetin belli başlı gayele- Tinden biri olduğundan — mesele bir devlet işi haline gelmiştir. Bazılarımın zannettiği gibi bu mille- te istemediği beklemediği bir şey zor- Ja kabul ettirilmiş değildir. Bunu böy le düşünenler kendilerini tahlilden â- «iz olanlardır. Her ulusun kendine göre bir durumu vardır.Hepsinin dili, zevki, ahlâkr, hukuku arasında fark - Tar vardır. Bunun — içindir ki tarihin kaynaklarma kadar giderek öz dilimi- zi yeniden canlandırmak ve onu bu - günkü ihtiyaçlara göre yeniden yarat- mak istiyoruz. Bonu yapmak bir mil- Tetin manevt karakterini silmek değil parlatmaktır. | Türkân Başbuğ Bir katil suçlusunun muhakemesi Ağır ceza mahkemesinde kapa- h çarşıda koltukçu Bekir Samiyle münasebette bulunduğu zehabı- na kapılarak metresi Hüsnüyeyi tabanca kurşuniyle öldüren umu - mi tevkifhane gardiyanlarmdan Hasib hakkında davaya bakılmış- tır. Fakat, kendilerine cerb gön- derildiği halde gelmiyen bazı şa- hitlerin celbi için muhakemenin devamı başka bir güne bırakıl- mauştır.