. mi boşalmıştı. 4 BÜYÜK DENİZ ROMANI —— Şahin Yavrusu — Yazan: Kadir Can No.31 l “Bu adamlar Venedik pazarında bize servet Kazandırırlar!,, Sesimi kısmağa — mecbur | oluyordum . Karanlıkta saatler- ce kaldım, suyun altından ve deniz seviyesinden aşağıda ka-| lan pencereden hafif aydınlık gir-| dikçe sabah ve gündüz olduğunu anlıyordum. Ancak ertesi gün her şeyi göze alarak pencereden su- ya dalmak, ya ölmek veya kur- tulmak lâzım geldiğini anladım. Zaten bunu yapmasaydım, ner- deyse havasızlıktan ve açlıktan ölecektim. İşte başımı bu dalma oıı_ıııı.ndı bir kayaya vurdum. Çok şükür kurtuldum. Lâkin ge- Hiç kimse kalma- mıştı. Anbarlarda, şurada, bura- da kalan yiyeceklerle şimdiye ka- dar geçindim. Bu sabah dokuz kadar Türk kayıkcısı gemiye gir- mek ve tabii beni öldürmek, ya- hut esir almak istediler. Kılıcım- la onlara karşı koydum. Eğer siz yetişmeseydiniz, beni her halde öldürürlerdi. Ah, muhterem kap- tan, size ne kadar borçluyum bil- seniz... Sizi bana Allah gönderdi! Mülâzim Paolino kaptan Mani- tellinin ellerini avuçlarma alıyor, uzun uzun öpüyordu. Mülâzimin hikâyesini dinliyen tayfalardan biri eliyle bir mil ka- dar ilerideki küçük adanım ucunu gösterdi: — İşte, gidiyorlar... Demin mü- lâzim efendinin üstüne hücum e- 2 dek kayıkçılar... "Paolino büyük bir kinle doğrul- du. Kaşları çatılmış, çeneleri sı-! kılmış bir halde, kızgın kızgın 0 tarafa baktı: —Evet, işte!... ; Sonra kaptan Manitelliye dön- dü: — Rica ederim muhterem kap- tan, şunların cezalarımı " verelim. Bizim elimizden kurtulamazlar. Seo bir marti kadar hızlı görünü- yor... Hepside kuvvetli adamlar... Venedik pazarında epeyce para ederler. Gemiye forsa lâzim de- ğil mi?... Etraflarına toplanan tayfala - rın hepsi de bu silâhsız balıkçıla - rı yakalamak için hazır görünü- yorlardı. Lostromo söze karıştı: — Forsalarım içinde zayıf ve hasta olanlar da var... Onların yer lerine bağlarız. Kayık uzaklaşıyordu. O sırada ikinci kaptan da ka - marasından çıkmış, onların yanı - na gelmişti. Bu, orta boylu, dinç ve kuvvetli bir gençti. Kaptan Manitelli ona baktı: “ — Benito, mülâzim efendiyi ka marana götür... Elbise versinler... Yiyecek ve içecek versinler, yo - rulmuştur, dinlensin!... Biz şu i - leride görünen ve bizden kaçan yağmacıları yakalıyalım... Mülâzim Paolino kabul etme - di: — Hayır muhterem kaptan, be- nim şimdilik hiç bir şeye' ihtiya- cım yok. Herkesten evvel onlarm| kayığına atlamak ve bana yap-! mak istedikleri fenalığın intika-| maını almak isterim... Bu sözleri o kadar kahramanca ve sert söylemişti ki hiç kimse o- nu vazgeçiremiyecekti. “, Kaptanm hoşuma gitti. Mülâzimin sırtmr'okşadıf — | — Peki, kahraman oğlum!... Şimdi muradına erersin!... Seonun burnu dosdoğru balıkçı kayığının üstüne dönmüştü. Mülâzim Paolino: — Zantanın şimal burnunu geç- meden yakalamalıyız... Yelkenle- ri gerelim... Vardiyana söylemeli de forsaları kamçılasın!... Diyordu. Sonra hiç kimseden cevab bek- lemedi. Güvertede sağa sola koşa- rak kumanda etmeğe başladı. Tay falar, sanki ezeldenberi onun ku- mandası altında imişler gibi her emrini hemen yapıyorlardı. İkinci kaptanın yüzünde bir bu- lut gezindi. Kaptan Manitelliye baktı: — Neoluyoruz?... yerine koymuyor bu!... Diyerek ileriye yürümek, Paoli- nonun emirlerine mani olmak İs- tedi. Fakat Manitelli onu kolundan tuttu: — Brak!... İstediğini yapsın!.. Henüz pek genç ama, senden, benden daha iyi kumanda veri- yor .. Ateş gibi delikanlı!... Mülâzim Paolino bir pire çevik- liğiyle iplerin, halatların üzerin- den atlıyor, direklere tırmanıyor- du. Bir aralık forsalarm yanına indiği görüldü. Şimdi vardiyanın tokmağı da - ha sık vuruyor, kürekler hızla kal- kıb iniyordu. Mülâzim Paolinonun sesi, kam- çı seslerine karışıyor, gemi bütün, hıziyle, avınm üzerine atılan bir. kartal gibi gidiyordu. Gemide bulunan herkes, büyü- lenmiş gibiydi... Balıkçı kayığında tam dokuz kişi vardı. Tek yelkenleri adama- kıllr şişmemişti bile... İkide bir ipi kopuyor ve kürekler bütün kuvvet leriyle işledikleri halde bir türlü hızlanamıyordu. İri yarı ve esmer bir adam, ar- kadaşlarına kumanda veriyordu: — Kürekler daha hızlı!... - Fa- kat keskinlemesine çekin!... Dik- kat edin!... Çok hızlır gitmek iste- diğimizi zannetsinler, fakat yeri- mizde sayalım... İşte!... Onlar hız- Jandılar. Tam üzerimize - geliyor- lar. Yaşasın!.. Tutulacağız.. Ya- şasın!... Dikkat!.. Bize rampa et- tikleri zaman kürekleri kıracağız ve karşı durmak istiyor gibi yapa- cağız!... Anlaşılryor mu?... Bu ne demekti?... Tutulacakla- rı için sevinen bu Türk balıkçıları yoksa akıllarını mı kaybetmişler- di?... Aralarındaki mesafe pek çabuk kısaldı. « Seo gemisi bütün hıziyle küçük balıkçı kayığının üstüne yürüdü, aralarında on on beş adım kaldığı zaman sancağa hafif bir dönüş ya parak, sahile kaçmak istiyen ka- yığı açık deniz tarafına aldı ve rampa yaptı. Rampa olur olmaz da mülâzim Paolino: »- Teslim olun, köpoğlular!... Yoksa hepinizi şişlerim sizin!... Diye haykırarak kendini üç ku- laç yukarıdan kayığın kıç güver- tesine attı. Kılreımr çekmiş ve ka- yıkçıların üzerine yürümüştü. “ (Devamrvar) Bizi adam " HABER — Akşam Postası _AllnAgilı'zc_ergler'_slerı Xı Mülellifi: ömer Rıza —82— Ehemimyetini anlattığımız bu kelime nasıl iş görüyor? Evvelâ bu kelimenin cümledeki — subject (sobjekt) yani fail hakkında bir şey söylemesi gerektir. Herhangi faili, ismi, ele alımnca onun ismi ol- duğu şeyin (1) ya bir şey yaptığı- nı, yahut ona bir şey yapıldığını, (2) yahut onun bir şey olduğunu görürüz. Yani iki türlü fiil vardır. Bunlarım biri actions (ekşenz); yapılan şeyleri ifade eder. Biri de states (istets) halleri anlatır. Bu iki sıfattan birinesinin sayısı ikin- cisinden pek çoktur. Biz evvelâ yapılan şeyleri ifade eden fiillerle meşgul olacağız. On- ların nasıl iş gördüğünü gösterece ğiz. Daha sonra öteki smıfa geçe- ceğiz, Bunların ikisi de yaptıkları wazife bakımından birbirlerine çok benzerler. Fakat aralarında çok mühim farklar da vardır. De - min yazdığımız şu cümleleri göz » den geçirelim: Tbhe tall man hit tbe frightened OY 'The bittle girl has lost her doll. Father is diggng iİn the garden Bütün bu cümledeki fiiller yapı- lan bir işi anlatryor. Fakat üçüncü cümledeki (is digging) yeni (top- vek kazıyor) fiili öteki cümleler - deki fiillerin anlattıkları işten da - na basitini anlatıyor. Yani şayet bihrisi bize yalnız, 4 Father isdigging —. “Baba toprak kazıyor,, Diyecek olursa fail olan (fat- her) inne yaptığmı ve (is dig- ging) kelimelerinin fiil olduğunu hemen anlarız. Father is digging Kelimeleri tam 'bir cümle teşkil ediyor, Fakat şayet birisi bize yal- nız. $ The tall man hit. Yani “uzun boylu adam vurdu,, diyecek olursa bu cümle eksik ka- h. Çünkü uzun boylu adamın kimi veyahut neyi vurduğunu da anla- mak isteriz. Yahut biri çıkar da yalnız The small girl has lost. “Küçük kız... kaybetti.,, Diyecek olursa bu küçük kızm neyi kaybettiğini anlamak isteriz. Bu kız, anasını mı, - bebeğini mi, kurdelâsmı mı kaybetti? Onu bil- mek gerektir. © halde isdigging fiilinin ifade ettiği iş ve hareket, bu fiile bir ka- ide ilâvesi ile tam oluyor. has lost ve hit fiilleri böyle değildir. Onları ifade ettikleri fiil ve hareketin tam olması için bir mef” ule ihtiyaç vardır. Böyle bir mef - we ihtiyacı olan fiillere transtive (transtiv) yani müteaddi denilir. Bu kelime, lâtinceden alınmadır. Manâsı: geçmektir, mütcaddi bir Fiilin hareketi de başka bir şeye veya şahsa geçer. Bir mef'ule bhitiyacı olmıyan fi- illere intranstive (intranstiv) yani (gayri müteaddi) denilir. Fail de, mef'ul de ya bir isim, veya bir zamir olur. Sözün diğer kısmları failin de, fiilin de, mef'- b ulün de mânalarını genişletmek i- | çin kullanılır. Father is digging in the garden. cümlesindeki (in the garden) ke - Yazan: Aka Gündüz T: 50001 — Tüpler hazır! — Evet... Sustular. Bu evetin altından ne geleceğini ikisi de biliyordu. O- mikro gözlerini dike dike söyledi: — Profesörüm! İlk denemeleri benden başla, — Nasıl olur? — İşte şöyle olur, göğsümü aça- rım, yürek çevresi üstüne ilk şırın- gayı yaparsınız. — Olmaz! Profesör kalktı. Elleri titriyor- du. Benzi limon sarısma dönmüş- tü. Bulduğu büyük formüle inanı- | yordu. Yalnız bir yerinden kuşku- | No, 46 luydu. Hadi diyelim ki olmadı, İs-| tediğini elde edemedi. Bu, çok çok bir boşuna yorulmak olur. Fa- kat ya iyi bir son vermedikten| du. * başka üzerinde denenilen adamı öldürürse!? Deneme iki başlı olacaktı. For-| maz mısınız? mül ölüme karşı gelecek mi - gel- miyecek mi? Bu birinci deneme.. Sonra denenilen adama yarama- sa, öldürecek mi öldürmiyecek mi? Öldürmese bile kötü bir iz bırakır mı, bırakmaz mı?. Esoes o gece uyuyamadı. —— ” 19 Birinci kânun 1934 © aerr l —T 5000 - —— İ L Alma ve başka dile çevirme Devlet yasasınca koru'udur- ne biliyorsun? Ya ölmezlerse.. . Kapı: Tık tık tık! vuruldu. d Omikro sevinç içindeydi. yıldanberi işte ilk bu gündüğü * profesörden önce gelmiş, İ Esoes'i uykuda bulmuştu. k — Geç mi kaldım Omikro' | 1 — Hayır, ben erken geldi | | Ustasını utandırmak i ; Birdenbire durup sordu: — Bugün yüzünüz pek profesörüm. — Hiç uyumadım. —Sancımız falan mr vardı! | h — İçim ve beynim sancıdı * du. — Acaba anladım mı dersi — Ne anladın? : — Deneme işi sizi sancıya W -— n n —- « B — Size bir şey söylersem d! — Ben kime darılırım ki? Sevinçli sevinçli: ; — Yaptım ben! — Ne yaptın? — Deneme! — Ne denemesi? — Dün (olmaz) demiştiniz. ”| , u. dd Eğer hiç bir deneme yapamı-| odanıza çekildikten sonra OMt| , yacaksa ne diye bunca yıl bu iz- beye kapanıp çalıştı? t Bir kucak ak saçlarmı arkaya itti. Bir torba ak sakallarını on parmağıyle taraklıyarak gülümse- di. Gözleri yanıyordu, dudakları kupkuruydu. Beton duvarlara doğ ru ağır ağır mırıldandı: | — Hadi bakalım Esoes! Dav- ran! Neye korkuyorsun? İnşanlığı ölümden kurtarmak için insanlık- tan sıyrıl bakalım! Başka türlü ol- muyor Esoes! İnsanlığı harpten, boğazlaşmaktan kurtarmak - için ölümü kaldırmalı.. Buldun işte. Ö- lümü kaldırmanın yolu avucunun içinde! Amma bunun değerini an- lamak için bir çok insan ölecek- miş! Ne çıkar? Esoes'in uçan benzi burada yemyeşil kesildi. Kafasıma bir yumruk indirdi — Aylı gecenin Esoes'i! İnsan- Tarı kurtarmak için insanları öl- dürmek mi gerek? Biraz durdu, içinde bir ses var- dı: — Denediklerinin öleceklerini 25 forma buldu. ÖZ TÜRKÇE KARŞILIKLAR 20 Kuruş KURUN refikimiz tarafından her gün muntazaman 4 889 : fa olarak neşredilen ve toplandığı zaman kitab haline gelebi'” cek olan i_ı'ı türkçe karşılıklar (Yeni lüğat) dün yüz ıı!lM' Şimdiye kadar toplayamıyanlara bir kolaylık olmak üzett yirmi beş gündenberi muntazaman KURUN gazetesi dan ilâve olarak verilen bu formalar bir araya toplanmıştır. — Öz türkçe karşılıkları bundan sonra KURUN gazetesini &İ7 rak takib edebilirsiniz. 100 büyük sayıfalık 25 formayı 20 kv mukabilinde KURUN idaresinden tedarik edebilirsiniz. bana yardım etti, ben göğsümü neledim. Profesör olduğu yere mamak için karyolasına çöktü. a — Üzülmeyiniz! İşte yaff rüm, tam 12 saattir ki natüraff' hiç bir değişiklik yok. Roğulr hağıılr seelondikld — — Omega! Omega! |* Omezga elinde gene bir ri parçasıyle girdi. — Sen ne yaptın? — Ne var ne yak hepsini t ledim. — Onu sormuyorum. Ont ile dün akşam ne yaptmız? — ( Devamı var ) J) FİTRE — ZEKÂT Fitre ve zekâtmızı bir '.4 vermekle, olsa olsa onun en | cak bunları Tayyareye Ulusal işlerimiz başarılır. VU bir arada limelerinin mef'ul — object (ob - | kazdığını göstermeğe yardım edi- | fail, fiil ve mef'ulün mânalart v jekt) olmadığma dikkat ediniz. Bunlar babanm nerede toprak yor, Şimdi; şu cümleye bakalım da | | srl genişlettiğini görelim: bi — ÇDevamıvari