. 18 Birinci kömun 1804 e E Büyük zabıta romanı Mezarlığı Nakleden : Vâ-N0 dA— <üzamlı 1 | Nal, derhal yerinden kalktı. e Peki... Yanma gideyim. Acele etti, Derhal fırladı. Dirayet hanım Jale hanma izahat veriyordu: il > Gerçi, bahçem, içinde kay- | yipsak kadar büyük değildir. Lâ- ba iyi görmiyen bir dos- ni. eğri olan yolun- ve Hidememiş. Çimentolu kenar- birine çarpmış. Yere düşe- İsa, NK elini yere vurmuş? oldukça “A yaralanmıştı. Onun için, ge "leyin ihtiyatlı davranmak lâzım | kanaatindeyim. İ | rai Bu sözleri söylediği sırada, sol! Haki pencereye döndü. | tl >— Gökyüzü de çok kapalı... Or- ik pek karanlık ve... ömlesi yarıda kaldı. İ iş bir çığlık kopardı. Müt-| ti olması boğukluğundari gelme! İm bu! Ayni psncerenin karşısında © | Kadriye de avazı çıktığı ka- e Ba mrmnreti, Ellerini ileriye" İtme sanki böylelikle kendini Yak istemişti. | Odada bulunan diğer kimseler, tranlara doğru döndüler. Bu! *Yecanın sebebini anlamak iste İN lendi, Fakat, ne olduğumu an- madılar. vet: > Sen de sördün, değil mi, Wive?... diye sordu. Kadıncağız, büyük müşkülâtla | avea biliyordu. İ a Eş kız, hiç cevab vere- ” Oyun masasma dayanmış, e imami için cabalıyormuş Wi ayakta duruyordu. | Dâbif bey, sordu: > Allah, Allah... Ne oldu? Ne ye Dirayet hanım, arkasındaki pen reyi göstererek: > Bu pencereden bir surat gör- Him. Pek çirkin, pek korkunç KN verat.. çiy bakıyorda. “hi Anlatm, kuzum... Nasıl sev- ü * diye Kadriyeye doğru yürü- ale ham bir şey anlıyamı - ni | | | İİ —Bir surat mı?... Burada mı? | — | | hâlâ titriyordu. | | emen dedi, Ker ama, bu saatte daima kapalıdır... Bugün ni - j patladı. e yet hanım, cevab vermek - id Sekindi. Sadece dedi ki: hh A yüzün gözleri yok- pi b da yarı açıktı. N fazla titriyerek: | let gözleri yoktu. hazirun, dehşet içinde, Lay nin he baktı. NE Örleyee, bu hayal ancak bir e görünüb söndü... Bizim yaşla bu Sade Yet hanım istikrah ifade e- : bir işarete bulundur Gs vd 2 — Hiç... Hiç bir ifadesi yoktu. Bu esnada kapı açıldı. Murad bey içeriye girdi. Arka- sında da Nuh vardı. Bu iki adam, odadakilerin ha - linden, peü buhranlı bir haleti ru - hiye yaşadıklarını anladı. — Ne var? Ne oldunuz?... Lâtif, izahat verdi: — Dirayet hanımefendile Kad-': riye hanım, şu pencerenin arka- il sında, pek müstekreh bir yüz gör- /5 mürler. Ev sahibesi: — Tamamiyle bu cama yapışık!? olarak... dedi. Nuh, sordu: — Yüzünün çizgileri akinmzde İ kaldı mı? — Sana da söyliyevim: Bu söz! ratım gözleri yoktu! İfadesinden hiç bir hayat manası çıkmıyordu. | Merkez Hank 57 50) Çimento ax 1315 İm İğlstikrazı Dahil 94 25 Ah, öyle cirkin, öyle müthiş O bir yüz ki... Sana nasıl anlatayım... Bir müddet düşündü: — Anlatamam, anlatamam... Balmumundan yapılma gibi bir seydi bu! Cünkü bir maska,. Lâ - kin dehsetti... Tüylerim diken di- ken oldu... Murad bey: — Ne zaman olduhnis? di- ye sordu. Hemen şimdi bizim ar- kamızdan mı? Dirayet hanım: — Siz buradan hemen... Kadının aklına, birdenbire, po- Tisin tavsiyesi geldi. Bu sebeble, kapıya doğru yürüdü. — Geliyorum... Şimdi, şimdi dönerim... Salonun kapısmı kapadı. Sofa- yı geçti... Lâkin, ortalık karanlık olduğu için çekiniyordu. Sema öy- le kapalıydı ki, (o polisin ardında saklandığı çalılık bile ( görünmi- yordu. Buna rağmen, kapıyı aralık br- rakarak bir kaç adım attı, Yolun yarısına geldiği vakit, seslendi: — Rant bey! Rıfat beyi... O - rada mısınız? Bir kaç adım daha attı. Bir kere daha seslendi. Lâkin sesi, rüzgârm sesi içinde kayboldu. Katettiği mesafeyi öl- çerek geri döndü. Lâkin, birden- bire, yerinden sıçradı: Polis hafiyesi tâ yanıbaşmday- dı. —A. Çok korkmuştu: — Geldiğinizi görmedim de... diye korkusunun sebebini izah et- ti, Polis hafiyesi, alelâcele sordu: — Kim bağırdı? — Kadriye ve ben... — Niçin? çıkmıştınz ki, — Pençerenin arkasında pek' . çirkin bir surat gördük. Rıfat bey, kadma devam etmek fırsatını vermedi: — Odadan kim çıktı? — Murad bey. — Başka?, — Kim çıktı?... Başkası çıkma- dı mı? Dirayet hanım, şaşkın şş#km: da çıktı... Lâkin ona gitmesini ve Murad beyi yalnız bırakmaması. nı ben söylemiştim. — Murad bey, odadan ra Hi Nevyork Nukut (Satış? 024 126 170 216 118 2450 Viyana Madrit Berlin Varşova Budapeşte Bükreş Beigrar Yokohama Alan 3 Paris Milâno SesaR Brüksel 5 Atina 3 Cenevre 818 Solya 9 Amsterdam 84 Pıag 102 3 Stokholm 32 Çekler (“ap. Sa, 16) Londra 623,50) Stokho'm 311 Nevyork (7040 | Viyma o 42890 5 Varis oo 1203 Madriı o $8032 Milâno o928:6)| Berlin 1.9756 5 Brüksel 3395 Varşova 41975 3 Atina 83495 | Budapeşte#,1687 Ş Ce 245 Bükreş 789655 3 Sofya o 660584 | teigret 349532 di Amstrdam 1,1765 | Yokonama 27468 i Prag (o 18950 | Moskova 1090 &öygi Ss H ESHAM | ee 9 Jy, Sigora 00 Eİ Anadolu 28, Reji 220 Şir Hayriye 15.50 Bomonti ( 1195 Tramvay 3150 Istikrazlar Tahviller 139Türk Borl 28 7 3S ll Uğ ADOKA Retim 1730 “ili 96.60 Anadolal , 45.60 ki Anadola (1 4560 Aradole HI 46,— Mümessil A 500 Tramvay | Yirgani *stikarzr97 O) —— ———— —ğ— — İ RADYO | Evgün İSTANBUL 1— 18 Almanca ders. 18.30 İstanbul konser » vatuvari konseri, (oFransz O tyatrosundan trensmlayon, 19.30 Dünya (o baberleri, 19.40 Jimnastik, Bayan Azade, 10.50 Şile (Necdet Cemil). 20 Maliye bakanlığı zamma kon » ferana, 20.50 Madam Voltna Mösyö Arzama - nof tarafından şan. 21.15 Anadolu ajans, Soresinr; 21.80 Orkenirm. — — z 823 Khz. BÜKREŞ, 384 m. 18 - 15 Plâk, 18 Plâk, 20 Konferans, 20,20 Plik (Oda musikisi). 2045 Konferans, 71.00 Senfonik konser, 22 Konferans, konserin de * vamı, 22.00 Haberler, 28,15 Kahvehane kon » eN 823 Khz. VARŞOVA, 1445 m. 18 Şarkılar, konferans, 18,35 Salon mü - sti plkları, sözler, 10.15 Mozart eserlerin- den konser, sözler, 2i (Beyaz Mazurka) &di: Franz Laharn opereti, 28,15 Konserli rek - amlar, 23,39 Plâk, 28.48 Lah musikisi, 24.05 Piyano « Keman konseri. 345 Kiz. BUDAPEŞTE, 660 m, 18.30 Piyano yardıniyle popüler şarkılar, 10 Sözler, 19,30 Pihk, 20 Sözler, 2130 Koro konseri, 24.40 Haberler, 23,08 Çingene mu - elkisi, 23,40 Asker mızikası, 502 Khz. VIYANA 507 m, 1823 Piyano konseri, sözler, 19.30 Ders, 20 Haberler, 20.10 MUW neşriyat, 2025 Ka- reşik rresikili program, 22.15 Osvald Kahas- tanm iaresinde umumi Avrupa konseri (Senfonik), 23.05 sözler, haberler, 28,40 kon- ferans, 2,55 PlAk, 1. Kuartet konseri, Çocukları koruyalım Kiş geldi. Kışm soğuğundan ve bu soğuğun getirdiği hastalıklardan yok. suz yuttaşlarımızı korumak hepimi - zin boynumuza borçtur. Bu borcu ö - demiş olmak için kullanamadığımız eski oçamaşırlarımızı, çocuklarımızı eskilerini Çocuk Esirgeme Kurumuna “Himayei Etfal Cemiyeti,, verelim. için hangi bahaneyi ileri sürdü? — Otomobilinin lâmbaları yan- mıyormuş da karanlıkta başka bir otomob'| çarpmasın diye bakmağa gitti. Rıfat, cevab verdi. Fakat bu ce- vab, pek alçak sesle söylenmişti.| Sanki yalnız kendi işitmesi için i- miş gibi: — Arabanm fenerleri, akşam- danberi yanıb duruyordu. — O da, kat'i surette yanmıyor demedi. Yanıyor mu, yanmıyor! mu, diye bakmak istedi. Her parçası ayn bir beştesma okunacak macera, kıskançiık, kuvvet, aşk ve seyahat roman ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU Tefrika No.116 Bundan bizi brrakmıyacağına hükmettik. Abdullah: “Bu senin için geldi,, dedi. Şaşırdım. Bora benim için neye gelebilir diye.. Fakat sen de bir dakika aklımdan çıkmıyordun. Senin göndermiş ola cağına hükmettim. Abdullah da yo İa devam etmemizde israr ediyor- du. Ama ben, evvelâ mütereddit- tim, sonra geri dönmeyi tercih et- tiğimi bildirdim. Ayşe ile Abdul lah beni bekleyemiyeceklerini söy lediler. İstedikleri gibi hareket €- debileceklerini bildirdim. Ayse Abdullahın filine geçti. Ben de aslan önde, ben arkada geri dön- düm. Merzuka bir müddet sustuktan sonra: — Akıl erdiremiyorum. dedi. Bora'nın, kendisine hiç bir $ey söyletmeden gelip beni alması.. Cidden şaşılacak şey. —Pek değil. Bora çok zeki hay! İ vanlardan biridir. Benim sensiz! geçecek günlerimin hep düşünce! ile, üzüntü ile dolu olacağını an- | hıyacak kadar zekidir. Daha ilk anda bunu sezmesi ispata kâfi de- ğil mi? —Evet.. Bir hayvandan bun- "dan başka bir şey istemek haksız- lik olur. Aslanlı Adam komuşma mev- zuunu birdenbire değiştirdi. Ya- vaş bir sesle sordu: — Bana evvelce babhsettiğin Cezayirdeki aslan terbiyecisinin aslanıyle mukayese edebilir mi- sin? Merzuka: — Yok.. Yok.. diye cevap ver- di. Mukayese edilemiyecek kadar büyük fark var. — Benim Boram mı daha akıl- 1? — Şüphesiz. — Bana Süleymandan azıcık bahseder misin? — Aslan terbiyecisinden mi? — Evet.. — Ne gibi? — Onu nasıl tanıdın? Nasıl bir adamdı? — İhtiyardı. Güzel, fakat yor- gunluktan bozulmuş bir karısı ve sekiz yaşlarında da bir kız çocuğu vardı, Ne iyi adamdı bilsen. Oğ- lunu Afrika ormanlarında kay- İ bettikten sonra tamamiyle kendi- sini bırakmış bir haldeydi. Çok ya şıyamadı; öldü. Karısıyle kızı da * Avrupaya geçliler.. — Çocuğunu nasıl kaybettiğini hiç anlatmadı mı? — Pek iyi hatırlıyamıyorum. Yalnız timsahların parçaladığını söylemişti galiba. “ — Karısının adı Blanş mıydı? — Evet. Bu Persemhre Akşamı SARAY SINEMASINDA Rıza Şekip Merzuka Aslanlı Hükümdarın Süleymanın karısının adını bilm3- sine şaşmıştı ve bunu şaşırmış bir halde yüzüne bakmakla anlattı, Aslanlı Hükümdar: — Şaşırdım mı? diye sordu. — Evet.. O halde sen Süleyma. nı tanıyorsun? — Tanıyorum. — Çocuğunu da bileceksin öy- leyse. — Hayır, çocuğunu bilmiyo- ram, — Nasıl olur? —Ben Süleymanı tanıdığım za- man onun benden başka çocuğu Merzuka, Aslanlı Hükümdarın dizlerinde duran başımı birdenbi- re doğrultarak oturdu ve elleriyle onun iri ellerini yakaladı. — Sen dedi. Süleymanm oğlu musun? Aslanlı Hükümdar cevap yeri- ne başını yere eğdi. Merzuka ısrar etti: — Söylesene sen onun oğlu m. sun? —.Evet.. Oğluyum. Asıl adım Yavuzdur. mış mıydı? — Evet.. Fakat kurtuldum.” — Nasıl oldu da kurtuldun.. — Bizim Mısırda canbazhane- ler yandı. Babam, ben, Matmazel Blanş ve Hergülle, Rober adında ki arkadaşlarla iç Afrikaya hare- ket ettik. Şimdi adını unuttuğum bir Mısırlı aslan avcısı da berabe- rimizdeydi. Anlatmakla bitmez, o kadar uzun o kadar heyecanlı dır. Biz Mısirlı aslan avcısının bir pususuna kurban olduk. Nilde bin diğimiz kayıkta, kayıkcıların hü- cumuna uğradık. Hepimiz nehire atladık. Ben iyi yüzüyordum. Fa- kat ters tarafa gitmişim. Burası t#imsahlarla dolu bir yerdi. Bunlar dan bir tanesinin ağzında lokma olmak bile hiçtendi. Çok mücade- İe ettim. Yaşım küçük, kuvvetim o kadar yoktu. Çok mukavemet edemedim. Tam bu sırada baba- min köpeği Sultan yaklaştı. Tim- sah beni bırakarak köpekle uğraş- mak mecburiyetinde Iu'ldı. Ne he- yecanmış ki, aradan bu kadar sene geçtiği halde bugünmüş gibi hatırlıyorum. Sultanla timsahm çekişmesi oldukça sürdü. Köpek de basa çıkamıyacağını anlayınca açılmak mecburiyetinde kaldı. ( Devamı var ) Biyik Artis Ronald Colman * ve diber yıldız LORETTA YOUNG Ünited Artist'in Fransızca Mükâleme Filminde