şen delikanlılar Aldı coşkun gençlerden bir ta- nesi daha: Dağlar dağımdır benim, Gam ortağımdır benim, Dindirme kan ağlarım, Yaman çağımdır benim. "lllıı.ıbmmu yazıyor: — | %d. halk arasında çok ya- | :"d“l konuşma diline Mı!ıı edebiyatı,, oldu- | i mektuplarımda yaz- Manilerden bazı nümune- bir İştim, Bu ıııektulmmdııW mani daha not ediyo-| — Bu genç te kabadayılıktan dem vuruyor: Kamamı vurdum yere.. Kurusun kanlı dere.. Sevdiğimi almazsam, Kanlı girerim yere. » aralarında bir eğlence likanlılardan biri söylü- —&. bir genç bu maniye kar- ""!nr Karda kar kedi k.“dl lıyl.ek etıı.. benim olmazsa, h .:'.m memleketi. A, H Vurdum rende.. girende.. y, **se bir olsa, Yanrma gelende. Sevgilisiyle bir arada olabil- mek için dağları devirmek, mem- leket yıkmak, kamaya sarılmak| gibi şeylere hiç yanaşmak istemi- | yen bir delikanlının arzuladığı gü- zel bir çare: | Yolunun bucağında.. | Ot yanan ocağında.. | Çocuk olup gezeydim, Yarimin kucağında. Bu da, tam manasiyle “armut piş ağzıma düş,, taraftarı bir genç: Karanfil uzar gider.. Yaprağın düzer gider.. O kız yolun şaşırır, Inşallah bize gider. Dün üzerine bir tanesi şu ma- lüyor: d“Ü" ayazlanır.. ı%ı Joğar beyazlanır.. M sevdiğim yar, Snmağa nazlanır. Nakaşaya iştirak eden bir İf k sabahlarını — şu şekilde| — Bu delikanlı aşkta hercailik et- | ı_:'v tiğine nadimdir: nba. yanan ağlar.. Kar yağar kar üstüne.. boyanan ağlar.. Çıktım duvar üstüne.. Ü B L'!İııı— yastıkta, Meğer ki kör olmuşum, duyanan ağlar. Yar sevdim yar üstüne. | .’ “leıl şunları söylüyor: | Ötüne taş koydum.. Fakat, bu da saadeti clı:ii;iklik—l y, Jastığa baş koydum.. te bulmuş: g cek diye, Dereler-buz bağladı.. yanımı boş koydum. Avcılar iz bağladı.. klı. Beni bir gelin vurdu, bir delikanlının hissiya- Yaramı kız bağladı. 'ndan gelsin yakından.. şh“' halketmiş yaradan.. | Yağmüura doyarsa, | de doyarım yardan. K::!kl bir sevdalı: Yş. vde bir üzüm var.. | fimde &: l İ hakka oçuna i $l tesiriyle kendisinde fev- Sevgilisinden azar yiyen bir. gençi: Vay ne imiş ne imiş.. Kaderim böyle imi: Yarden bir şey istedim, Dedi bana görmemiş! Dertli bir âşık söylüyor: Bahçe yar için ağlar.. Ayva nar için ağlar.. Kaflı dağ güneş için, Gönül yar için ağlar. Ve şu manisiyle perişan halini daha ziyade ortaya koyuyor: Felek vurdu taş ile.. Gözüm doldu yaş ile.. Bilmem nereye gideyim? Bu sevdalı baş ile. W Vasfi l"'r kuzum var. l"".üır hisseden bir de- k, l"hlr olursa. î © kesleve dz Sarde ail malâmat veriliyor. Kız mekteple- Bahatne ehemmiyetle yer ayrılıyor. Resim, bir lank - el- olan mekirph Japon kızlarının bu müthiş harp öle- a dair bir zabit tarafından verilen izahatı din- '*v.""* "ıı Bt eeedın HABER — Akşam Postası " SetEM yygi BÜt yAgHEPN gTT Ka DAT YU TeT TETTENEKARE T C eTEN G aa FUN a gadNE YU vart EPTYUR YAK DLBEY izi YUT FOT Çok Gezen Çok Bilir Se ahat Notları ııı..umııuıııııııııııııını' HDU Ui HK B gizy £ VÜRL A gt Vi gy KA VD ç gİ N ge Y V a BAA g gA DUt ga G | Ka g caA SK LA gFT G n Âhalisi bir anda Büt ölen şehirde.. Mısırlıların mumyaları — nasıl yaptıkları malümdur. Önce ölünün burun deliklerinden — soktukları maşalarla beynini çekiyorlar, son- ra karnını bir taraftan yararak ba- gırsakları çıkarıyorlar, — vücudun içini de yıkadıktan sonra karnı içi- ne pamukular ve bazı otlar koya- | rak dikiyorlardı. Bununla beraber, mumyalar, daima iyi muhafaza edilmiyordu. Bazı yere gömülenler çabuk çürü- yordu. Fakat bazıları da o kadar | iyi muhafaza olunuyordu ki, insan, bunların uyküya yatmış zayıf in- sanlar olduğunu zannedebilirdi. Bunun da sebebi şudur: Bazı top- rakların ölüleri saklamak hassala- ri vardır. Meselâ, Amasyada, ki reçli bir arazi vardır. Bir gün bu- | rasını kazarlarken, vaktile oraya gömülmüş, zannedersem yedi ce - set bulunmuş. Bu cesetler hiç bo - zulmamış bir vaziyette idi. Halk, bunu bir keramet saymış ve ceset- lerin sahiplerini evliya olarak ka- bul etmişti. Bazan da ölülerin öyle vazi - yetleri vardır ki insan, — bunların mahsustan ölmüş gibi durdukları - mı zanneder. Ve tıpkı tam yartaım- da durmuş bir filmdeki aktörler, film gene başlar başlamaz — nasıl tekrar harekete geçerlerse, bun - ların da nerde ise konuşacakları zannedilir. 1902 senesinde geçen bir va - kayı anlatayım: Martinik adasında Sen Piyer şehrinde oturan bir adam, For — dö — Fraus adasında oturan bir. arkadaşiyle telefonla konuşuyor - du. O gün mayısın sekiziydi. Saat| Telefonda| tam sabahın 7,50 si. şöyle bir mükâleme başlamıştı: — Allo.. For — dö — Fraus- dan telefon ediyorum. Sen Piyer-| de ne var, ne yok. Nasılsınız? — Oldukça iyi. Teşekkür ede- rim. Yalnız bir kaç gündür garip hâdiseler oluyor. — Ne gibi?. — Pele yanardağı uyanır gibi oluyor. Geçen gün üzerimize kül yağdı. Geceleri hep zelzeleler ©- luyor. Yanar dağdan şimşekler ça-| kıyor. Halk korku içinde.. Karım, size gidelim diye israr ediyor... E- ğger böyle devam ederse... Ah.. İm- dat. İmdat.. Yetiş.. — Allo... Ne oluyor? Ne var? Telefon mükâlemesi burada bit- mişti. Telefondan garip gürültü- ler duyuldu ve sonra hiç.... Bir kaç gün sonra Sen Piyer şehrine gidenler, bu şirin şehir ye-, rine ölü bir şehir buldular. Halk,/| | ani olarak patlıyan, yanar dığın1 kurbanı olmuş, hiç bir yere kaça-| mamıştı, hepsi, garip garip vui—ı yetlerde ölüp gidivermişlerdi. | Kimisi, elinde bir bardak tutu- yor, kimisi gazetesini okuyor, ki- misi sokakta kunduralarını boyat-| makta devam ediyordu. Kilisede, iki çocuk, bir papasın, önünde diz çökmüş duruyorlardı. Fakat ne çocuklar dua edebiliyor- lar, ne de papas onları dinliyebi- liyordu. Papas, bir kömür külçe- si olmuş, fakat eli havada kalmıs- tı. Eylerin birinde, bir anne çocu- ğuna meme verirken — kavrulmuş kalmıştı. Bütün bu mukaddemeyi yap - maktan maksadım, size, Meksika - nın Guanajuato kasabasında gör - düğüm garip bir mezarlıktan bah - setmek içindir. Evleri bir dağın yamacına üstüste yıkılmış olan bu | Haykırmak için açılan ağzı öy-| lece kalmış bir çocuk!.. Bir genç. | kızın düşük çorapları!.. Divan salonunda! Seyahat notları — 2 kasabanın mezarlığı - Kanada dö Marfil ismini taşıyan bir boğaz - dadır. rakılır ve adetâ çiroz gibi bir va - ziyete gelirler. Mezarlıktaki İâhit- ler açıktır, ve amudidir. Ölüler bu- | ralara ayakta olarak konulur — ve orada beş,on sene ailesi lâhit kirasini — tıpkı ev ki- rası gibi — vermekte devam ettik- leri müddetçe kalırlar. Kira venl mediği takdirde, mezarcılar ölü- |: Burada ölüler, güneşe bı - | 2esmuz “merhumun,, (j; | yü, koltuklarından tutarak Kala.- bozo denilen uzun bir koridora götürürler, ölüler salonuna bıra - kırlar. Buradaki ölüleri, Mısırda yıp- tıkları gibi mumya haline İkoyma- ğa lüzum yoktur. Güneş, bu vazi- feyi üzerine almıştır. Ölüler salonunda ön sırada bu- göğüslerine çap- raz olmuş kollarının dirsekleriyle birbirlerine dayanarak müvazene- lerini muhafaza ederler ve arka sıradakilerin ellerine sırtlarını da - yarlar. Arka sıradakiler de sırt « larmı duvara dayarlar. Bütün bu ölüler öldükleri an - daki hareketlerini muhafaza et - mektedirler. Öldükleri an mı? Fakat insan, bu iki sıra duran ce - setlerin bir türlü ölmüş oldukları - Bunlar, sanki, bir ve lunan cesetler, na inanamaz. sıraya dizilmiş cüzamlılardır büyük bir süküt — ve huşu içinde “Diyan,, salonunda beklemekte - dirler. Neyi beklerler? Belki de ıuku « tun bozuulp tekrar harekete geç - mek zamanını.. İşte şurada hay - | kırmak için ağzını açmış bir ço « cuk.. Daha ileride, entarisi çürü - î müş, fakat kendi “dipdiri,, ayak - | ta duran bir ihtiyar kadın.. Şura - | la çorabı düşmüş bir genç kız.. O ne? bir gürültü!.. Yere, artık bek - lemekten usanmış bir baş düştü. Hayır.. Burada daha fazla dura - mıyacağım.. Çıkıyorum.. Hızla yürürken, caketimi biri - si tutuyor.. Cebime bir ölünün eli takılıyor.... | Yolcu ÖEETAEEKİNN T Yeni ESERLER Dün ve yarın Tercüme külliyatı Sayıı 14 Fransuva Moryak Peyami Safa | Engerek Düğümü İstanbul — 1884 Fialı 60 Kuruş Dağıtma yeri: VAKIT Matbaası VARUFA MAT AYA DOKTOR Ali ismail Haydarpaşa hastanesı bevliye mütehassısı Urologue - Operateur Babrali caddesi Meserret Uteli so. No, 88 Hergün öğleden sonra ikiden sekize kadar