| | HABER'in Hikâyesi Büyük bir rol hareketile avuç- larımı alama doğru götürdü: — Evet.. Hatırlıyorum... Mister | Mak Kinley... Hakikaten.. Milyarder — Evet.. diye devam etti; bu hatamı hiç bir vakit unut- mıyacağım. Fransız büyük bir ha- h: meraklısiydi. Kendisine rast gel- diğim günlerde, ne kadın, ne ço - cuk, insanı b'r dereceye kadar ha- yata bağlayan hiç bir şeyi halıla- | rıma tercih edemiyordu. Fakat Fi- | listinli Yahudi bezirgânlar onu al- datmışlardı. Bin senelik diye üstü ne titrediği küçük bir seççade, ni- hayet nihayet elli seneyi aşmıyor - du. Yüzbinlerce frank ödeyerek şatoyu baştan aşağı süslediği bu çeşitler ancak bir iki yüz bin gran gın içindeydi. Fakat, muztaribim.. Kont Jerard cessur bir askerdi; mert bir asilzadenin kanımı taşı - yordu, Sadık bir Fransız evlâdı, hakiki bir insanlık muhibbi idi. Yazık!. Hayata karşı bütün bağla- rını tenha ve kimşesiz bir şatonun halılarında yaşatmak istiyen bu yüksek ruhlu adama karşı istedi - ğim gibi hareket edememiştim. Bununla beraber bunu hiç bir va- kit elimde olmıyarak yapmışım - dır. Bütün bu inandığı şeylerin | kötü birer taklit olduklarını ken- disine anlattığım vakit, sadece, el- lerini masanın üzerine yapışlırdı; sapsarı kesilmişti. İki ay sonra yap tığım ikinci bir ziyaretimde, ma- atteessüf, Kont Jerard'ı orada bu- | lamadığımı söyliyeceğim,. Bir dakika durdu: — Bununla beraber, dedi; sizin halılarınızın içinde, pek eski çeşitler görmemek de beraber bütün bu çeşitlerin renk lerindeki harikülâde armoniyi işa- ret etmekten de kendimi alamıyo- rum, Meselâ, şu Girman halısı... Kahve rengi, bej, koyu lâcivert, açık mavi; bu armoni bulunmaz derecede güzeldir . Ne kadar çiğ | renk varsa halının üzerinden alın- mışlar... Adeta, kâğıt kaplı bir ca- mın üstündeki aydınlık gibi, halı- | da her şey donuk bir parlaklık i- çinde duruyor. Daha sonra bu Hindu Persan.. — Evet, dört yüz seneliktir Mis | ter Mak Kinley.. — Dört yüz senelik... Daha da faz'a.. Baştan aşağı pamuk oldu - ğunu tahmin ediyorum. Hayret; halbuki pamuğun boya tutma - dığını söylerler... Hakıkaten açık yeşil yolların ya nında pembe murabbalar en ince bir el işi maharetini gösteriyor, ve orta yerindeki yırtıklar, halının üzerinde büyük bir asalet damga- sı gibi duruyorlardı. Mis Mak Kinley, kollarını ha - fifçe arkaya verdi; âdeta gerini - yor bir vaziyette: — Her şey iyi Mösyö, diye atıl- dı. Fakat, daha ziyade koyu mavi desenli bir halı görmesini ne ka - dar isterdim. — Emredersiniz Madam. Ha- tırlıyabilseydim ki Mister Mak Kinley, Kont Jerard'ın sahte halı- ! larını meydana çıkaran zattır; bu- nu derhal yapardım; çünkü hakiki bir kurtla karşıfaşmak bir şeref - tir, Emredersiniz Madam!.. Ayni dakikada büyük halı tüc « cayınım son bir koz oynamak üzere olduğunu görüyordum. Hareket - lerinde daima bir Cüzamlıdan farksız hatırladığım uşak; yukarı çıkan merdivenleri bir Kunduz gi- Milyarder Mak Kinley'in halıları bi tırmandı; iki dakika sonra Mis Mak Kinleyin istediği halı önü « müzdeydi:. — Zannedersem arzu ettiğiniz çe! şit bu olacak madam. Fakat herşey den evvel bu halının dünya üze- | rindeki mevcudiyetini nereden öğrendiğinizi anlamak isterim. | Bunu araştırmakta haklıyım. Tam beş yüz elli sene, Şanghay'lı bir ailenin mahzenlerinde saklı olarak kalmıştı. Ancak 1914 yılı- nın başlarında, onu birdenbire Avrupada görüyoruz. Ve unutma- | yınız ki bütün dünyada yalnız ve yalnız tek bir benzeri daha var- dır. Eğer, Mister Mak Kinley mü- saade edecek olurlarsa, bu — asıl halmın bin beş yüz sene kadar ! evvele giden ve hakikaten şarklı olan doğuşunu da söyliyebilirim. Şarklı, diyorum; bu doğrudur; İranın en büyük hükümdarla « rından evleneceği ka- dınla kendisine bir düğün hediye- si olmak üzere, Erdeşir'e daha doğduğu yıldan itibaren dokun- maya başlanılmıştı. Her yıl lafa- han bahçelerine bahar geldiği va- kit, sarayın en güzel, henüz on- dördüne basan en alımlı kızların- dan 40 tanesiyle sarayın en levent iç oğlanlarından 40 tanesi, bir ta- rafta dünbelekler çalınır, bir ta. rafta rakkaseler oynarken bu ha- lıyı dokuyarlardı. “Mavi gül,, na- sıl şeydir bilir misiniz Madam?.. Eğer Isfahana küçük bir seyahat yapmadımızsa, kabil değil bunu bilemiyeceksiniz. Sadece Pariste bir mavi gül yetiştirebilmek için şimdiye kadarüç yüz bin frank sarfedildiğini batırlayınız.. Fa- l kat, bu halmın üzerinde onları | birer birer görüyorsunuz. Kulaks | de yapılan bir güzellik müsabaka- larınızı, bu güllerin düğümleri a- rasına vermenizi isterim. Unut- mayımız ki Isfahan bahçelerinde yaşıyorsunuz; ve orada, binlerce kuş seslerinden başka kulakları- nızı hiç bir ses dolduramaz. Bu halrnın tek bir eşi 670 sene | evvel Bağdadın en zengin Emir- lerinden olan “Efrasyap Kuli,, Hanın terekesinden Hind Emiri Melik Şaha yirmi bi nliraya satıl- mıiştır. Bugün büyük Britanya İmparatoru Kral Beşinci Jorj'e Hint umumi Valisi tarafından hediye edilmiş bulunuyor. Kral | Jorj'un eski eserler kolleksyonu, | bu halı ile, bütün dünyadaki halı kolleksyonlarının üçüncülüğünü kazandı. Bana gelince, beş sene evvel Viyanada iflâs eden yahudi komisyoncu Mişel Kohen kolleks- yonundan 25 bin liraya satın al- dım! 30 bin lira istiyorum, Milyarder Mak Kinley piposu- nun bir tarafında kalmış yarım bir dudakla: — Evet, evet.. dedi; ayırınız. Bu son parçayla, Milyarder Mak Kinleyin ayırdığı lıılılır 120 yi geçiyordu. Ali Seyfi biraderlerin en büyü- ğü, yeleğinin Üstüne düşen altın köstek parmaklar arasında az bir temas yapıyormuş gibi saati- ni çıkardı. Pa: arasında daha fazla sert bir madenin katı- lığını duymak istiyordu. Bu, bel- ki de onu, mağazanın birdenbire rakkamlarla dolmuş olan efsane- K havasından hakikaten çıkare- caktı. Ve her şeyden daha ziyade memnundu. Bunu, başını dimdik Dünyanın en karışık yeri şüphe yok ki Meksikadır. Burada ay geç- mez ki bir ihtilâl çıkmasın, biribir. lerine muhalif olan iki parti dö - vüşmesin. Bu cümleden olmak üzere ge - çen ay da bir vaka olmuş ve Mek- sikanın garp taraflarındaki bir şe- hir alt üst olmuştur. Bu karışıklığa sebep olan şey bir güzellik müsabakasıdır. Garbi Meksikada Riaz şehrin - sında Bella isminde bir genç kız birinciliği ve Meri isminde diğer bir kız da ikinciliği kazanmışlar ve keyfiyet böylece ilân edildikten sonra Mis Bellaya hediye olmak üzere vâdedilen bir altın kupa ve - rilmiştir. Fakat Meri taraftarları buna şiddetle itiraz etmişler ve ikinci mükâfat olmak üzere kendine ve- rilen gümüş kupayı parça parça el- | mişler ve: — Altın kupayı isteriz. Altm | kupa bizim hakkımızdır. diye gü- rültü etmişlerdir. Tabii Bella taraftarları bu gü - | | rültüye katiyen ehemmiyet verme- mişler, büyük bir alayla kupa ile Mis Bellayı beraberlerine alarak şen, şatır şehirlerine dönmek üze- re hususi olarak kiraladıkları tren- Terine binmişlerdir. İşin asıl gürültülü tarafı bun - dan sonra başlamıştır. Tren hareket ettikten sonra Me- ri taraftarları trenin bir istasyon sonra geçeceği yere giderek kalay, tahta, masa, ellerine ne geçliyse — iıtmuındın anlıyordum; fakat a- sine itimadı vardı; fakat assbiy- di. Ben, kendim, orada ne düşü- nüyorum? Rakamlardan başka hiç bir şey beni alâkadar etmi- | yordu. Her halı bir tarafa ayrıl- dıkça, yavaş yavaş kabaran ye- künu birer birer yeniden tekrarlı- yordum. Kafamda rakamların genişliğinden daha başka hiç bir şey yoktu. Ve her şey derhal olu- versin, nihayete ersin istiyordum, (Devam ediyor) Kenan Hulüsi (Meksikada güzellik müsabat yüzünden bir hâdise Bırıncı ve ikinci güzellerin taraftarlar birbi lerine sılâhla hucum ettiler Meksikalı güzel Bella ve bulunduğu trene taarruzu trenin yoluna koymuşlar ve mızı - kasını çala çala, şen şâtır gelmek- te olan trenin önüne birdenbire si- lâhlarile hücum etmişlerdir. Tabii bir anda tren ve mızıka durmuş. Silâhlar patlamağa, feryatlar or - talığı alt üst etmeğe başlamış Ve böylece hakiki bir muharebe baş göstermiştir. Zabıta süratle harp — sahasına | (D koşmuş fakat bir iş yapamıya- cağını görünce jandarmadan im - dat istemiş. Yarım saat sonra jan- darma da yetişmiş. Böylece üç ta- raf birbirlerile döğüşmeye koyul - muşlar. Nihayet gece yarısına doğ- ru kavga bastırılmış, ve başta Bel- lâ ile Meri olmak üzere ellerinde silâhla yetmiş üç kişi tevkif edil - miştr. | Mesele bu kadarla da kalmamış bu sefer iş mahkemeye intikal et - tiği zaman da bir gürültü olmuş- tur. Hâkimin önünde maznun ola - rak bulunan iki güzel kızdan Me- riye sormuş: — Siz taraftarlarmızı Bellaya hücum etmek için kışkırtmışsınız. — Buna lüzum yoktu. Herkes benim daha güzel olduğuma e - mindi. — Fakat siz de elinizde tüfekle yakalanmışsınız. — Doğrudur. — Haydi diyelim ki arkadaşla- rınız sizin daha güzel olduğunuzu müdafaa etmek için silâha sarıl - mış olsunlar. Bunların arasında si- Tân ne işiniz var? — Ben de onlarla beraberdim. — Birinsan — kendisinin daha güzel olduğunu iddia ile silâha sa- vıltr mı? — Ben kendim için değil, tem - sil ettiğim güzellik ve hakikat na- mına silâha sarıldım. Hâkim bundan - sonra güzellik kraliçesi Bellaya sualler sormağa başlamıştır: — Siz de elinizdeki silâhla ya « kalanmışınız. — Evet. Hem de ateş ederken yakaldılar. — Demek cürmünüzü itiraf e - diyorsunuz? — Bu hareketimin bir. cürüm olmadığı kanaatindeyim. M İl:lnuğ""" * - Ne için ateş ediyordu! — Hayatımı korumak içif? nimize hücum etmişlerdi. vaffak olsalardı belki beni rürler, veya dağa kıldmr'l' — Silâhları nerede buld! — Biz her ihtimale kır!' hareket ederiz. — Size taarruz edeceklet ha evvelden biliyor muydud Hayır, fakat tahmin edi Merinin beni kiskandığını larile yolumu kesmek isti: biliyordum. — Size hücum edenlerin ” Marinin âşıkları mıydılar? —© — Evet.. — Peki, ya sizinle berabi; lenler ve sizden tarafa ol! — Onlar da benim ve tin âşıkıdırlar. Benim Merid defa daha güzel olduğumu Marinin hakkı bana altın kü rildiğine göre gümüş değil, kalay olması lâzımdır. İstintak buraya geldiği © güzel Meri tahammül ede birden bire Bellanın üstüne etmiş ve iki güzel kadın bi le tam manasile saç saça, © ,ı şa dövüşmeğe başlamışla: Bir an herkes şaşalamı$ı pacağını kararlaştıramamıf | evvelâ biri Meri, diğeri B a raftarı olan iki jandarma " dan sonra da halk ve biribirine girişmişlerdir. A!u Reisile müddej umumi vt ile zabıt kâtipleri ve — daf mübaşir de biribirine giri! hakeme salonu tam dövüş yeri olmuştur. " Mücadele pek çahuk hire yayılmış ve halk bu * Diaz şehrinin içinde iki lup biribirlerile dövüşm miştir. Bu kanIt mücadele tAf Di sürmüş, ve nihayet civar dal (* den gelen asker — ve ja” güc belâ iki tarafı "n.d we bu defa yeniden $©€ git vi heyeti her iki güzel ğ y ilân etmiş ve her ikisine " retle mücadelenin önü e altın kupa hedive verilm 'h. a retle mücadelenin f miştir. -i xof