çük yucula Kü ilânlar Ok a bir hizmette bu- lunmak ga lar,, sütunu satır yle bir “Küçük İlân- na beş ku r. Biray içinde g lar gazetemize parasız —konulu- ZÜEMERE İ i Üy.. MÜĞK v : Amerihada. Kaliforniyada Santa Monika plâjlariyle meşhurdur. Becok el Kışın bile ilkbahar havası yaşiyan Santa Monikada bu senenin moda- Plâja gelen kadınlar arasinda en güzeli o st “krelçe,, seçmektir. zellik kraliçesi,, ilân edilmektedir. h çoğalar bu, birer günlük kraliçelerden biri Resmimiz, sayısı pek #ni intihaptan sonra ar- kadaşları taralından havaya kaldırılmış bir vaziyette gösteriyor. e Eski Avtistürya imparatoru Fransva Jozefin torunu şimdi Viyana- da bir şarap ticarethanesinin sahibidir. Prens, hayatını kazanmanın zevkine doyulmadığı nı söylemektedir. t TEN Üa ; Kat e$ SAT Plfer 4 çalışarak Gergedan dünyanın en vahşi hayvanlarından olmakla tanınmış- ter. Fakat onu da insana alıştırmak kabil olmuştur. Londra hayva- nat bahçesinde kendilerine Huş ve Has adları takılan bu iki getge- dan dâ şeker vasıtasiyle alıştırılmı stır. rından biri, gergedana şeker verirken görülüyor. Resimde, bahçe muhafızla- Geminin bordasında asılı du- ran balığı, büyük balıkları av- | lamağa mahsus olan gemi adeta mücadeleden sonra öldürmeğe | muvaftak olmuştür. | — Avusturalya denizlerinde ya- şıyan ve adına “kaplan balık,, de- nilen bu balığın ağırlığı F 4400 kilo -tutmuştur. Bayu ise 12 metredir. tam İ j j j * | cık hiç olmazsa yarım saat otura- - | yormalarından korkarım, — | necekler diye bile bile kendimi öl | B üynler. Gandinin çocakluk resmi.. Ha- yır ona benziyen bir çocuk.. Nev- yorkun bir mahallesinde gazete- cilerin tesadüf ederek Gandi kı- lığında resmini- aldıkları bu ço- cuk Hint milliyetperverleri reisi- : ne maruf tabiriyle “bir elmanın yarısı,, gibi benzemektedir. Atla mania atlanır. Fakat bo- ga ile mania atlandığı her halde pek nadir görülen cambazlıklar- dan olaa gerek... Reşimde Mek- sikalı bir binicinin boğa ile ma- sa üzerinden atladığı görülüyör. muharebe denilebilecek uzun bir | Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, kıskanclık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı Tefrika No. 81 Vahşi reisi, işin halledileceğine kadının güzelliğini bir delil say - $ mış olacaktı. Memnundu ve bu memnuniyetini yanındakilere de aşıladı, Hepsi de gülüyorlardı. P Ğİ | O, daha çok, kızmın, — aslanlı a '" adam elinden kurtulacağina artık | N Yanlarında bir heıykfl z şimdiden inanmış gibiydi. | kilen âdamı Söfmem'!'ffd, Karşa ormanma yaklaşıyorlar- | — Bu, aslanlı adamın tâ | dı. di. Gözlerinde garip bir ışili Merzuka ve Abdullahtan başka dı, Bu, daha çok, bir zevk 'ı altmış tane de yerli vardı. Yerli- | dı. Dikkatle kendinden | ler uzaktan takip etmekle — bera- | genç kadını ıeyrediyoıd.u.'b_y ber, bunları bir an olsun gözden I Yalnızdı. Herzamanki gi kaçırmıyorlardı. Abdullahla Mer- | vetli görünüyordu. / zuka, aslanlı adamın bulunduğu | Bakışlarından buraya, d yere kadar uzanacaklar ve onunla | sadasız sokulan bu iki ya temasa geçmeye çalışacaklardı. —| ayni zamanda hayretle se a Vahşilerden biri, aslanlı adamın ı ni de anlamak mu;küıl d'—'ĞkJ bulunduğu yeri daha evvelden Bir an, onların derin uy | keşfe çalışmış ve bunda muvaffak | rahat ve sakin kıvrılışlarını | ta olmuştu. den geçirdi. Sonra Abdullah Bu, Abdullaha uzun uzadıya L laştı. Eğilerek omuzlarında! | anlatılmış ve yanlış bir hareketin- | ve sarstı. de kendisile beraber Merzukanım | Abdullah, gözlerini af | da öldürüleceği söylenmişti. | karşısında kendisine benzer Ayşeyle öteki kadını gerçi ser- | yaz bir adamın bulunduğunf' | best brrakmışlar, fakat kasabadan | rünce şaşırdı ve rüya gördü | çıkmasına müsaade etmemişlerdi. bükmetmiş gibi gözlerini uğ? | Bunlar, Abdullahla Merzukanım | du. Sanki dili tütulmuştu, Bi | dönüşünü bekliyeceklerdi. söyliyemiyordu. Merzuka yaya yürümekten ha- Bu âdam, kendisine yapılf| | vap bir haldeydi. irife göre aslanlı adamdan bA Nihayet dayanamamış olacak ! olamazdı. ti ki: Aslanlı adam: D — Artık: ben , yürüyemiyece- | — — Siz kimsiniz, burada #? | ğim, Abdullah, dedi. Şurada azı- | yorsunuz? Diye sordu. Abdullah kekeliyerek: — Bir yolcu.. dedi. hım... — Oturalım ama, arkadan bizi takip ediyorlar. Oturuşumuzu yor Nereden geliyorsunuğ” gunluğumuza değil, başka şeye Mi GT — Cezayirden geliyor, gidiyoruz. Misira büradan gidil! Nereden geliyorsunuz? — Söyledim Cezayirden« — Bu kadın kim? — Kendisine refakat bir yolcu.. .li’, — Bana hakikati söylem Sizi Rassi'ler mi gönderdi- — Hayır.. — Sizi arkanızdan takiP Rassilileri gördüm. — Ne yapayım, onlar şüphele- düremem ya.. — Pek âlâ, oturalım... Güneş, insanı kavuracak kadar kuvvetliydi. Bu sıcak altında, iki - sinin de sinirleri gevşemiş, — ikisi de halsiz düşmüşlerdi. Hele bunu, | oturduktan sonra daha çok anla - dılar. Az sonraydı. Uyuşukluk vücüt- larının bütün zerrelerini — kapla- eti * Amerikada Şikago şehrinde geçenlerde eğlenceli bir "M / mıştır. Garsonlar cemiyeti tarafından ve yalriz yano",“'a V ) olmak üzere tertip edilen bu yarış 100 metre mesafeyi eli ğ la kadehler bulunan bir tepsi ile sen kısa bir zamanda İ“,j libaretlir.. Müsabakada birinci gelen garsonun rekoru 17 sart