RR m m e Istanbuldan Ankaraya tayyare ile bir seyahat.. Dünyanır en rahat seyahatı, muhak- kak ki tayyare ile yapılan seyahattır. Bilmem, hiç tayyare ie. İeydlei et) tiniz mi? Araba, otomobil, tren ve vapurla bir çok uzun yolculuklar yap- tafım halde tayyare ila seyahat etmek fırsatını bulamamıştım. Bulamayışıma sebep te son zamanlara kadar memle- ketimizde hava hatlarının mevcut ol- maması idi. Gazetelerde okuduğum son hava- disler üzerine, yapmak niyetinde bu- | lunduğum Ankara seyahatini tayyare | ile ve kısa bir müddet zarfında ikmale karar verdim, ve tabii, ilk işim Yeşil. köy Hava yolları devlet işletme idare- sini telefonla aramak oldu. Telefona cevap veren zat, gazyet sarih bir tarz- da tayyarenin hareket programmı ve şayet tayyare ile seyahat edeceksem hareket günleri sabah sant 9 da tayya- re otobüsünün Taksimden itibaren bü- yük otellere uğrayıp, yolcu alarak tay- yare meydanına gittiğini de haber ver- di. Kendilerinden benim için tayyare- de bir yer ayrılmasını rica ettim, Ertesi gün sabah saat dokuzu beş geçiyor. Tokatlıyan oteli önündeyim. Havai mavi boyalı, üzerinde Devlet | Hava Yolları ibaresi yazılı güzel bir 0- tobüs önümde durdu. İçinden çıkan te- miz giyinmiş bir hademe bavulumu €- | limden alarak otobüse koydu ve bana da oturacağım yeri gösterdi. Bindik ve otobüs hareket etti. Yolumuzun üstün! de bulunan büyük otellere ve Beyoğlu, Galata ve İstanbul postahanelerine uğ- rayarak posta ve iki de yolcu aldık- tan sonra Yeşilköye müteveccihen ha- reket ettik. Yol muntazam; otobüs ye- | ni ve rahatı ufak bir rahatsızlık — hisse- dilmiyor, Yeşilköydeyiz. Hava Yolları Tsfas- yon binasına girdik. Müessesenin res- mi, ibisesini, lâbis, çok nazik, sonradan Misyon atlara olduğumu anladığım | gene bir memur biletimizi kesti ve tay -| yarenin hareket sastine kadar misafir salonunda istirahat etmekliğimizi #öy- ledi. Müesresede gördüğüm intizam, te- mizlik ve işlerdeki sür'at her Türkün göğsünü kabartacak bir şekildedir. Saat tam 10 u 25 geçiyor. Tayyare- nin motörleri güzel bir ahenkle yol al- mak için adeta sabırsızlanır gibi ho- murdansyor. Birinci pilot yerine otur- muş, ikinci pilot ta yerlerimizi göster- di ve iniş kalkışlarda emniyet kemer. lerini bağlamaklığımızn lâzmm geldiği. ni anlattı. Elimize hava tutmasına karşı kese kâğıdı, kulaklar için pamuk ve eğlence için de çiklet verdiler, Sant tam 10.30. Pilotlar yerlerinde. Biz üç yolcu tam manasile rahat san- dalyalara kurulmuş harekete amade bulunuyoruz. Motörlerin homurdanma sadası xiyadeleşti. Dışarıda istasyon memurunun tamam işareti verdiğini görüyoruz. 4 ENİ, altmış metre süren bir sarsım- bik yoldan sonra, tayyarenin boşlukta adeta bozuk yoldan geçmiş te düz bir asialt yolda kayıp gittiğini hissediyo- ruz. Tayyare hiç sarsmayan bir tırma. mışla havada yükseliyor, yükseliyor. "Tayyare meydanı üzerinde bir tur yaptık. İrtifarmız bin metre kadar var. Biraz sonra Galata köprüsü üzerinde- yiz. Üsküdara geçiyoruz. Sema tama- men açık, bir tek bulut parçası bile yok. Şimdiye kadar İstanbulu bu ka- dar toplu ve güzel bir vaziyette görme- miştim, Sahili takiben Yalova istikametin- de ilerliyoruz. Solumuzda Anadolu sa- hili. Haydarpaşa, Kadıköy, Suadiye plâjı, Bostancı altımızda görünüp kay- boluyor. İşte, Adalar. Büyükada hava- dan hiç te o kadar büyük değil... Yalova üzerinde uçuyoruz. Hare- Bet edeli yirmi dakika olmuş artık de- Mİs5 veda ediyoruz. İleride büyük Bir su birikintisi gö- xüktü. İznik gölü. Haritada küçük ma- vi ile gösterilen bu göl oldukça büyük. Insana deniz hissi veriyor, Bilecik k dağları başladı. Bu dağlar çok yüksek, ve ormanlık manzara cid- den çok lâtif. Aşağıda oyuncak trenlere benzeyen bir trenin yol almak için çabaladığı gö- rünüyor. Bizden kim bilir kaç saat son- ra Eskişehire vasıl olacak, Ikinci pilot daima yolcularla meş- gul. Bir şey isteyip istemediğimizi s0- ruyor. Onların güler yüzü insana ha- vada olduğunu unutturuyor. Yeşilköyden kalkalı elli dakikalık bir zaman geçtiği halde ilerimizde Es- kişehir gözüktü. Şehrin üzerinden geçiyoruz. Şeker fabrikası. Tayyare alçalıyor. Her iki pilot ta vazife başında, dikkat kesilmiş- ler, Sanki iniş sahası bize doğru büyük bir sür'atle ilerliyor. Tayyaremiz yere kondu. Yine o bozuk yol, Insan rahat ve sarsılmadan seyahat edebilmek için muhakkak hava yolculuğu yapmalı, Fakat, bü rahata alışınca da yere in- mek pek te hoş bir şey değil, Eskişehirde 10 dakika kaldık. Bir yolcu daha bindi. Pilotlar yerlerinde; biz de sandalyalarımızı işgal ettik, Mo- törlerin sadaları fazlalaştı. Yine bozuk yolda gidiyoruz. Bir, iki saniye... te- miz yol, havadayız. Sakarya yılankavi inhinalar yapa- rak bizimle yarışıyor. Maamafih, biz daha sür'atliyiz. Eskişehir Ankara bir saatlik bir mesafe. Manzara güzel; se ma yine bulutsuz, ufak bir sarsıntı bi. le hissedilmiyor. Ikinci pilot yolcularla meşgul. Bi- rinci pilot arada sırada arkasına baka- rak tebessüm ediyor. Pilot beylerin gü- ler yüzü havada en müessir bir sinir - Mâ: tesiri yapıyor. Ankara tayyare meydanı gözüktü. Beş dakika sonra tayyarenin alçaldığı- nı hissediyoruz, İşte yine o bozuk yola çıktık. Tay- yare, istasyon binasına doğru koşuyor. Tayyare istasyon binası önüne gel- di, durdu. Pek az sonra da motörlerin homurdanması kesildi. Temiz, beyaz ceketli bir hademe | tayyarenin kapısını açıyor. Bavulları- | mızı aldılar, indik. İ Ankara tayyare istasyon binası cid- j den çok asri bir tarzda yapılmış ve iyi | bir zevkle tefriş olunmuş. Müdür bey ve memurin herkes yolcularla meşgul. | İşlerin bir makina intizamile görüldü. ğü aşikârdır. Otobüs hazırmış; bavullar da yer- leştirilmiş. Otobüse bindik. 10 dakika | #onra Ankaraya Taşhana gelmiş bulu- | nuyordak. Çok kısa bir maziye malik olan bu yeni teşekkülün göstermekte olduğu bu bariz varlık göğsümüzü kabarttı; iftihar duyduk. Nev Jersey 2 açıklarmda tutuşan “Morro « Kasti”” Amerikan vapurunun uğradığı bu kazaya, bir çok yolcu kurban gitmişti. Şimdi Amerikada va- kanım tahkikatı yapılıyor. o Resimde, Kaptan Vilmotun ölümünden sonra vapuru — sevkeden Kaptan Vilgam Vormsun, Nevyorkta müstantik tara- fından sorğuya çekilişini görüyorsu - nuz, ER — Akşam Pa stası “Hesap yapan hayvanlar! | Bu garip hâdiseyi tetkik ve izah etmiye çalışan âlimler ne gibi faraziyeler ortaya koyuyorlar ! dam hiç iri hira Macterlink Dr. Ed, Claparede bir sene aralıkla iki defa Elberfelde giderek bu mesele hakkında bir fikir edinmek istedi. Bi- | birinci ziyaretinde gayet iyi intibalar. Ja ayrıldı. İkinci ziyaretinde Muha- med, Zarif, Barto, Hanschen çok kö. tü bir tarzda cevap verdi. Verdiği sualler bütün hazır olan « lara malüm olduğu halde aldığı ce « vaplar iyi değildi. M. Karlın bizzat kendisinin sordu- ğu sunllere de alman cevaplar itmi - nabbaş değildir. Sorulan meseleler ko- lay (muayyen bir veya bir kaç adedin okunması) ve güç (Cem, tarh, zarp, taksim, cezir çıkarmak) deye ikiye ay» | rılırsa iyinin yüzdesi ile kötünün yüz- | desi şu suretle tesbit edilmiştir: 26 Mart: 265 kolay suale verilen doğru cevap 29 dır, yani yüzde 1l; 66 güç suale alınan doğru cevap 9, ya. ni yüzde 13. 27 Mart: 268 kolay suale 20 doğ. ru cevap, yani yüzde 7 1.2; 79 güç su» allere alman cevap 9 doğru, oye- ni yüzde 11, Bu statistik tetkik edilirse alman neticenin memnuniyet verici olmadı « ii görülür. Güç mtsebilerdkn alisan £ yi cevaplar kolay meselelere verilen cevaplardan biraz daha iyidir. Şu hal- de hayvanların zekâveti pek garip bir şey olacak ki, onlarca güç meseleleri | halletmek kolaylarını bulmaktan daha | basit geliyor, Bu hesap yapan hayvanlar adi za- manda veya hiç olmazsa, hesap yap « tıkları zaman vaziyetleri, hususi fis « yomomileri itibariyle, cahil arkadaşla” rından farklı mıdır ki, çalıştıkları za - man zekâvetlerinin fazliyette olduğu- nu anlıyoruz?. Maeterlinek bu suale menfi cevap veriyor. Bu hayvanların çalıştıkları zaman fisyonomilerinde bir zekâvet e- seri görülmediğini, ve dimağlarının faaliyette olduğunu gösterir bir alâ » met olduğunu söylüyor. Dr, MOZELEWSEKİ de uyri #iletre © dedir: (Elberfeld beygirleri düşünen mahlüklar sınıfına mensup oldukları « na dair bir intiba tevlit edemiyorlar. Kara tahtaya yazilan meselelerle, a detlerle alâkadar gibi görünmiyorlar). Bu etütte zikrettiğimiz müellifler - den başka birçok tabilyun, profesör ve doktorlar Elberfeld'e giderek inti - | baların yazmışlardır. Şu suretle ki, | hesap yapan beygirlerin bibliyografisi | çok zengindir. Yapılan müşahedatm tefsiri: Sorulan suallere karşı Elberfeld beygirlerinin verdiği cevapları izah etmek için bir çok faraziyeler kurul muştur; 1 — Telepati veyahut zihinler ara- sında münakale: — Bu faraziyenin bir çok taraftarları vardır. Ezcümle - Dr. Modzelewoki tamamile bu fikirdedir. Bu bilgice göre, beygirlerin öğrendiği yegâne sey tırnaklarını yere vurmak- tr; ve bu uğurda hususi'bir terbiye görmüştür. Kendilerine verilen dur emri, ister M, Krall tarafından veril. sin, ister seyirciler tarafımdan verilsin bu emre itaat etmek için zeki olmala- rı icap etmez. Hayvanlar insanlar ka- | dar kolay ipnotize edilebilir. Bu hesa- | bı yapan hayvanlar ipnotize edilmiş hayvanlardır. Yalnız bunlardaki ipno- tizasyon yalnız bir adeleye tur. Bu faraziye, ilen vakayi ile pek te uzak değildir. Eğer meselenin tarzı halli, telepati ile beygirlere tel kin edildiği farzedilirse sualin güç ve- ya kolay olması verilen cevabı değişti- remez, Diğer taraftan biliyoruz ki ru- hiyat lâboratuvarlarında yapılan tele- pati tecrübeleri ©/ 25 nisbetinde u- vaffakiyet verir. Şu halde hususi ma- hiyette olan böyle bir telâpati tecrübe» sinde muvaffakıyetin 96 10 na düşmesi hayret edilecek bir şey değildir. Bun dan başka hususi mahiyette olan bu telepati ile sair telepati tecrübelerinde ilk sorulan #üaller en iyi cevapları a- Ir; çünkü yorgunluk telkin meselesin- de büyük birmanin teşkil eder, Dr. Glaripede ikinci ziyaretinde, ü- zerine adetler yazılı mukavva tecrübe- sini tekrar etti. Fakat mukavvanm ü- zerinde yazılı olan adetleri seyirciler. ? si doğru değildi. Bu netice, telepati ve doktor Hanel'in müşahedatının ak- si olarak, verilen cevaplardan hiç biri- nazariyesini teyit eder mahiyettedir, Çünkü seyircilerden hiç biri adetlerin ne olduğunu bilmediği için bilerek, bil. miyerek düşündüğünü karşısındaki bey- gire telkin edemiyeceğinden hayvanın verdiği cevap İster istemez, tesadüfe bağlı olur ve doğru olamaz. İnsanlar arasındaki telepatiyi inkâr etmemekle beraber, bunun arzu ile yapılamıyaca- ğını ve kendine tahassül edebileceğini ve binaenaleyh çok nadir olduğunu ka- bul etmek lâzımdır. Hiç bir insan iste- diği zamanda telepati tevlit edemez. Bir insanın düşüncesinin diğer bir in- sana intikal etmesi istisnai bir hâdise- | p İ en meşhuru Matino isminde bif dir. Bu hakikat bilindikten sonra bir insanın düşüncsinin bir hayvana inti- kal etmesi her zaman ve muntazaman vukua gelebileceğini kabul etmek doğ- ru olamaz. Meydana attığımız bu fa- raziye, hayvanın yalnız bir ahır içeri. inde, tecrübeyi yapan adamın bilme- bir suale, verdiği cevabın doğru ol- masını izah edecek mahiyette değildir. 2 — Medyum nazariyesi: — Bu na- zariyede hesap yapan hayvan, hare kete gelen ve ayağını vuran masaya benzetilmiştir. Beygirin tırnağı tıpkı masanm ayağı gibi yere vurur, Fakat masanm ayağının harekete gelmesi, tecrübe eden adamların ellerini masa- nm üzerine tatbik etmesiyle bilerek bilmiyerek, masayı oynatmalarmdan ileri gelir, Elbelfeld beygirlerinden ce- vap alamak için eller hayvanın ayağı- na tatbik edilmiyor. Eğer uzaktân uzağa İnsandan hay» vana bir seyyalei elektirikiyenin inti- kal ettiğini kabul edersek o zaman bundan evvelki faraziyeye gelmiş olu- ruz. Filhakika birinci faraziyede tec- rübe yapan adamın beyni iradi veya KE m arm me du. 3 — Hâsap yapan beygirlerde kud- reti fikriye: — Meşhur Şar Rişe; he - sap yapan hayvanları görmemekle be- raber okuduklarına istinat ederek bey- | girlerde bir kudreti fikriye olduğu ka- | bul edemiyeceğini söyliyor Elberfeld beygirlerini (görenler - den, onlar üzerinde tecrübe yapânlar- dan bir çoğu bu hayvanlarda, en kü - çük bir çecükta görülen bir zeküvet kadar bile bir kudreti fikriye olmadığı- nı beyan etmekte tere... : lar, CT Li Maeterlinek, Medyum tazariyesi ta- raftarı olup bu hayvanlarda bir zekâ- vetin mevcut olduğunu farzetmek, ka- bul edilmiyecek bir şeydir, diyor. Dr. Claripe de birinci ziyaretinden gok iyi bir intiba ile ayrılmış olduğu halde bu hayvanlarda zekâvetten eser olmadığını ve görülen hayret verici | neticeler, olsa olsabir terbiye meselesi Resimde gördüğünüz, bir zırhlıdır. Fakat, suya indirilemiyecektir. Bunun sebebi, sabundan yapılmış olmasıdır. Almanyada yapılan bu zırhlı, Alman donanmasının “Doyçland” zırhlısı ör- nek almarak, yapılmış ve tıpkı tıpkı - sma uyğun olarak ortaya konulmuş - tur, Sabundan zırhlının uzunluğu altı metredir. (Her halde yanında duran kızdan daha uzun boylu! — olduğunu kabul ediyor. Gayet kuvvetli hafızaya duğunda şüpbe edilmiyen bu PM” lerin zekâveti başka hayvanl ha yüksek olmadığı mul ala sek maymunlara nazaran zeki çok daha aşağıdadır. Beygirlerde arada sırada ba” kâvet tezahüratı görülür. ri kıvılcrmlardan başka bir şey Binaenaleyh beygirlerde hesap b cak kadar zekâvet farzetmek ço” ii — Talim ve terbiye: — ra giri ve terbiye edildikleri sama 7 karıda bahsettiğimiz beygirlerde *. # vel, amali erbaayi yapabildikleri hesini uyandırmıştır. Bu köpekli” miştir, 1818 senesinde Pariste teşhir © miştir. Fransızca, İngilizce, | İMİZ ca, Almanca ve lâtinceyi anlar, Ve altı ay mektebe giden bir çocuktu ha iyi bir tarzda amali erbaayi b rırdı. Bu köpek Domino oynamif! bilirdi. Munito, üzerinde adet ve ler yazık büyük mukavvalarla bir dairenin ortasma konulur; nür gibi ciddi vaziyetler alarak da dolaşır ve sahibinin verdiği işarti zerine İstenilen harf veya adedin ö de dururdu. Bu işaret, o kadar © kadar görülmiyecek bir tarzda lirdi ki, bunu insanların işitmesi değildi. Meselâ terbiye eden adam ni cebine sokar ve orada kendi ğmi kaşımakla hayvan bumu ls | ufak sesi işitir ve durmasına kâfi Girdi. Ayağı ile yere vuran hesapçı gir veya ayni şernit tahtında ayaj sahibinin eline vuran köpek bunu cak verilen bir işaretle yapar, il Sahibi meselenin cevabını bildi) çin hayvan tam lâzım olan adet ki KİREEEİ LI İEVU VETİIYeE abe maileyhin iradi ve yahut gayri bir surette ve etrafındakilerin anlf rmyacağı bir tarzda İşaret verir hut fizyonomisinin değişmesiyle hut vücüdünün yaptığı küçük bir reketle hayvan adet yahut harfin * nünde durur. Busayede © hayvan basit bir terbiye ile her suale verebilir, gd! Elbelfeld beygirlerinin munyyefği “ işaret sayesinde ayağı ile indi darbelerin durduğu muhakkak gil dediliyor. o Alman bilgici Pfunjf dediği gibi Van Osten ve yahut cilerin ya göz ile ve yahut pek Ki bir ses ile, gayri şuuri verdikleri şaret sayesinde istenilen (adede dığı zaman Hans ismindeki beygif belerini kesiyordu. Bu bakımdan muhakeme ( ©ğ”g z “ ERİR ZE hayvanım terbiyesi için o pek ses çıkarmak lâzım olduğu 'anlaşiler, i Dur işareti ne suretle ve riliyordu? Bu, her vakit meçhul ” mıştır. v Ne; Yalnız, M, Krall'ın vaziyeti iy, heyi ortadan kaldıracak bir “ olmadığını söylemek lâzımdır. * NM ileyh hayvanların ahir dışmdir ie “e bir yerde muayene edilmesine zaman muvafakat etmemiştir. Bu hususta kendisine ileri her vakit reddetmiş ve Pİ bep olarak birbirinden daha 8*” net şeyler göstermiştir. Elberfeld beygirleri benzer ve Sirk hayvanları gibi muaye VE işaretine itaat etmek için terbiy* diklerinde, ve bu hayvanları” tında zekâvete ait hiç bir #9” #ında şüphe yoktur. . Esrarengiz olan heç gı hayvanları bu dereceye kadar Ee için tatbik edilen terbiye e olduğu ve verilen (Dur) tabinttn bulunduğu henüz " tu ç ne 7; EI e” Ka E FAZIE.