4 Kasım 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

4 Kasım 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—r — —- — ——0 —— Ai L — —© îsîanbuldan Al_;ı'karaya ui tayyare ile bir seyahat.. Dünyanır en rahat seyahatı, muhak- kak ki tayyare ile yapılan seyahattır. Bilmem, hiç tayyare ile seyahat et- tiniz mi? Araba, otomobil, tren ve vapurla bir çok uzun yolculuklar yap- tufım halde tayyare ila seyahat etmek fırsatını bulamamıştım. Bulamayışıma sebep te son zamanlara kadar memle- ketimizde hava hatlarının mevcut ol- maması idi. Gazetelerde okuduğum son hava- disler üzerine, yapmak niyetinde bu- lunduğum Ankara seyahatini tayyare ile ve kısa bir müddet zarfında ikmale karar verdim, ve tabii, ilk işim Yeşil- köy Hava yolları devlet işletme idare- sini telefonla aramak oldu. Telefona cevap veren zat, gazyet sarih bir tarz- da tayyarenin hareket programını ve şayet tayyare ile seyahat edeceksem hareket günleri sabah saat 9 da tayya- re otobüsünün Taksimden itibaren bü- yük otellere uğrayıp, yolcu alarak tay- yare meydanına gittiğini de haber ver- di. Kendilerinden benim için tayyare- de bir yer ayrılmasını rica ettim, Ertesi gün sabah saat dokuzu beş geçiyor. Tokatlıyan oteli önündeyim. Havai mavi boyalı, üzerinde Devlet Hava Yolları ibaresi yazılı güzel bir o- tobüs önümde durdu. İçinden çıkan te- miz giyinmiş bir hademe bavulumu e- limden alarak otobüse koydu ve bana da oturacağım yeri gösterdi. Bindik ve otobüs hareket etti. Yolumuzun üstün- de bulunan büyük otellere ve Beyoğlu, Galata ve İstanbul postahanelerine uğ- rayarak posta ve iki de yolcu aldık- tan sonra Yeşilköye müteveccihen ha- reket ettik. Yol muntazam; otobüs ye- ni ve rahatı ufak bir rahatsızlık hisse- dilmiyor, Yeşilköydeyiz. Hava Yolları Tsfas- yon binasına girdik. Müessesenin res- mi elbisesini lâbis, çok nazik, sonradan .f;!_aq;yoı'ım;:m;ru' olduğunu anladığım genç bir memur biletimizi kesti ve tay - yarenin hareket saatine kadar misafir salonunda istirahat etmekliğimizi söy- ledi. Müestesede gördüğüm intizam, te- mizlik ve işlerdeki sür'at her Türkün göğsünü kabartacak bir şekildedir. | Saat tam 10 u 25 geçiyor. Tayyare- nin motörleri güzel bir ahenkle yol al- mak için adeta sabırsızlanır gibi ho- murdanıyor. Birinci pilot yerine otur- muş, ikinci pilot ta yerlerimizi göster- di ve iniş kalkışlarda emniyet kemer- lerini bağlamaklığımızın lâzım geldiği- ni anlattı. Elimize hava tutmasma karşı kese kâğıdı, kulaklar için pamuk ve eğlence için de çiklet verdiler, Saat tam 10.30, Pilotlar yerlerinde. Biz üç yolcu tam manasile rahat san- dalyalara kurulmuş harekete — amade bulunuyoruz. Motörlerin homurdanma sadası ziyadeleşti. Dışarıda istasyon memurunun tamam işareti verdiğini görüyoruz. 4 Elli, altmış metre süren bir sarsın- fılr yoldan sonra, tayyarenin boşlukta adeta bozuk yoldan geçmiş te düz bir asfalt yolda kayıp gittiğini hissediyo- ruz. Tayyare hiç sarsmayan bir tırma- nışla havada yükseliyor, yükseliyor, Tayyare meydanı üzerinde bir tur yaptık. İrtifarmız bin metre kadar var. Biraz sgonra Galata köprüsü üzerinde- yiz. Üsküdara geçiyoruz. Sema tama- men açık, bir tek bulut parçası bile yok. Şimdiye kadar İstanbulu bu ka- dar toplu ve güzel bir vaziyette görme- miştim, Sahili takiben Yalova istikametin- de ilerliyoruz. Solumuzda Anadolu sa- hili. Haydarpaşa, Kadıköy, Suadiye _ plâjı, Bostancı altımızda görünüp kay- boluyor. İşte, Adalar. Büyükada hava- dan hiç te o kadar büyük değil.... Yalova üzerinde uçuyoruz. Hare- het edeli yirmi dakika olmuş artık de- Mzs voda ediyoruz. İleride büyük bir su birikintisi gö- züktü. İznik gölü. Haritada küçük ma- vi ile gösterilen bu göl oldukça büyük. Bilecik dağları başladı. Bu dağlar çok yüksek, ve ormanlık manzara cid- den çok 1İâtif. Aşağıda oyuncak trenlere benzeyen bir trenin yol almak için çabaladığı gö- rünüyor. Bizden kim bilir kaç saat son- ra Eskişehire vasıl olacak, İkinci pilot daima yolcularla meş- gul. Bir şey isteyip istemediğimizi so- ruyor. Onların güler yüzü insana ha- vada olduğunu unutturuyor. Yeşilköyden kalkalı elli dakikalık bir zaman geçtiği halde ilerimizde Es- kişehir gözüktü. Şehrin üzerinden geçiyoruz. Şeker fabrikası. Tayyare alçalıyor. Her iki pilot ta vazife başında, dikkat kesilmiş- ler, Sanki iniş sahası bize doğru büyük bir sür'atle ilerliyor. Tayyaremiz yere kondu. Yine o bozuk yol. İnsan rahat ve sarsılmadan seyahat edebilmek için muhakkak hava yolculuğu yapmalı. Fakat, bu rahata alışınca da yere in- mek pek te hoş bir şey değil. Eskişehirde 10 dakika kaldık, Bir yolcu daha bindi. Pilo'lar yerlerinde; biz de sandalyalarımızı işgal ettik, Mo- törlerin sadaları fazlalaştı. Yine bozuk yolda gidiyoruz. Bir, iki saniye.... te- miz yol, havadayız. Sakarya yılankavi inhinalar yapa- rak bizimle yarışıyor. Müaamafih, biz daha sür'atliyiz. Eskişehir Ankara bir saatlik bir mesafe. Manzara güzel; se- ma yine bulutsuz, ufak bir sarsıntı bi- le hissedilmiyor. İkinci pilot yolcularla meşgul. Bi- rinci pilot arada sırada arkasına baka- rak tebessüm ediyor. Pilot beylerin gü- | ler yüzü havada en müessir bir sinir i- lâcı tesiri yapıyor. Ankara tayyare meydanı gözüktü. Beş dakika sonra tayyarenin alçaldığı- ni hissediyoruz, İşte yine o bozuk yola çıktık. Tay- yare, istasyon binasına doğru koşuyor. Tayyare istasyon binası önüne gel- di, durdu. Pek az sonra da motörlerin homurdanması kesildi. Temiz, beyaz ceketli bir hademe tayyarenin kapısını açıyor. Bavulları- mızı aldılar, indik. , Ankara tayyare istasyon binası cid- den çok asri bir tarzda yapılmış ve iyi bir zevkle tefriş olunmuş. Müdür bey ve memurin herkes yolcularla meşgul. İşlerin bir makina intizamile görüldü- ğü aşikârdır. Otobüs hazırmış; bavullar da yer- leştirilmiş. Otobüse bindik. 10 dakika sonra Ankaraya Taşhana gelmiş bulu- nuyorduk. Çok kısa bir maziye malik olan bu yeni teşekkülün göstermekte olduğu bu bariz varlık göğsümüzü kabarttı; iftihar duyduk. S. M. Nev Jersey — açıklarında tutuşan “Morro - Kastl” Amerikan vapurunun uğradığı bu kazaya, — bir çok yolcu küurban gitmişti. Şimdi Amerikada va- kanm tahkikatr yapılıyor. — Resimde, Kaptan Vilmotun — ölümünden sonra vapuru — sevkeden Kaptan Vilgam Vormsun, Nevyorkta miistansik tara- fından sorğuya çekilişini görüyorsu - nuz, | tarzı halli, telepati ile beygirlere tel- #.L-| Li '."'İ_'.ı fiesap yapan e A L ı ARLIRILRA hayv e PC T a ani Bu garip hâdiseyi tetkik ve izah etmiye çalışan âlimler ne gibi faraziyeler ortaya koyuyorlar ? Dr. Ed, Claparede bir sene aralıkla iki defa Elberfelde giderek bu mesele hakkında bir fikir edinmek istedi. Bi- birinci ziyaretinde gayet iyi intibalar- la ayrıldı. İkinci ziyaretinde Muha- med, Zarif, Barto, Hanschen çok kö- tü bir tarzda cevap verdi. Verdiği sualler bütün hazır olan - lara malüm olduğu halde aldığı ce - vaplar iyi değildi. M. Karlın bizzat kendisinin sordu- ğu suallere de alınan cevaplar itmi - nabhaş değildir. Sorulan meseleler ko- lay (muayyen bir veya bir kaç adedin okunması) ve güç (Cem, tarh, zarp, taksim, cezir çıkarmak) deye ikiye ay- rılırsa iyinin yüzdesi ile kötünün yüz- desi şu suretle tesbit edilmiştir: 26 Mart: 265 kolay suale verilen doğru cevap 29 dır, yani yüzde 11; 66 güç suale alınan doğru cevap 9, ya- ni yüzde 13.. 27 Mart: 268 kolay suale 20 doğ- ru cevap, yani yüzde 7 1-2; 79 güç su- allere alman cevap 9 doğru, — ya- ni yüzde 11. Bu statistik tetkik edilirse alman neticenin memnuniyet verici olmadı « | ğı görülür. Güç meselelerden alman i- yi cevaplar kolay meselelere verilen cevaplardan biraz daha iyidir. Şu hal- de hayvanların zekâveti pek gatip bir şey olacak ki, onlâarca güç meseleleri halletmek kolaylarını bulmaktan daha basit geliyor. Bu hesap yapan hayvanlar adi za- manda veya hiç olmazsa, hesap yap - tıkları zaman vaziyetleri, hususi fis - yomomileri itibariyle, cahil arkadaşla- rından farklı mıdır ki, çalıştıkları za - man zekâvetlerinin faaliyette olduğu- nu anlIryoruz?. Maeterlinek bu suale menfi cevap veriyor. Bu hayvanların — çalıştıkları zaman fisyonomilerinde bir zekâvet e- seri görülmediğini, — ve dimağlarının faaliyette olduğunu gösterir bir alâ « met olduğunu söyliyor. Dr, MÖZELEWEKİ de Ayri fildre dedir: (Elberfeld beygirleri düşünen mahlüklar sınıfına mensup oldukları - na dair bir intiba tevlit edemiyorlar, Kara tahtaya yazılan meselelerle, a - detlerle alâkadar gibi görünmiyorlar), Bu etütte zikrettiğimiz müellifler - den başka birçok tabiiyun, profesör ve doktorlar Elberfeld'e giderek inti « balarını yazmışlardır. Şu suretle ki, hesap yapan beygirlerin bibliyografisi çok zengindir. Yapılan müşahedatın tefsiri: Sorulan suallere karşı Elberfeld beygirlerinin verdiği cevapları izah etmek için bir çok faraziyeler kurul- muştur: 1 — Telepati veyahut zihinler ara- sında münakale: — Bu faraziyenin bir çok taraftarları vardır. Ezcümle Dr. Modzelewoki tamamile bu fikirdedir. Bu bilgice göre, beygirlerin öğrendiği yegâne şey tırnaklarını yere vurmak- tır; ve bu uğurda hususi bir terbiye görmüştür. Kendilerine verilen dur emri, ister M. Krall tarafından veril- sin, ister seyirciler tarafından verilsin bu emre itaat etmek için zeki olmala- rı icap etmez. Hayvanlar insanlar ka- dar kolay ipnotize edilebilir. Bu hesa- br yapan hayvanlar ipnotize edilmiş hayvanlardır. Yalnız bunlardaki ipno- tizasyon yalnız bir adeleye mahsus- tur. Bu faraziye, görülen vakayi ile pek te uzak değildir. Eğer meselenin kin edildiği farzedilirse sualin güç ve- ya kolay olması verilen cevabı değişti- remez, Diğer taraftan biliyoruz ki ru- hiyat lâboratuvarlarında yapılan tele- pati tecrübeleri ©» 25 nisbetinde mu- vaffakiyet verir. Şu halde hususi ma- hiyette olan böyle bir telâpati tecrübe- sinda muvaffakıyetin 976 10 na düşmesi hayret edilecek bir şey değildir. Bun- dan başka hususi mahiyette olan bu telepati ile sair telepati tecrübelerinde ilk sorulan sualler en iyi cevapları a- hır; çünkü yorgunluk telkin meselesin- de büyük birmania teşkil eder. Dr. Glaripede ikinci ziyaretinde, ü- zerine adetler yazılı mukavva tecrübe- sini tekrar etti. Fakat mukavvanın ü- | masını izah edecek mahiyette değildir. den hiç birisi bilmiyordu. Maeterlineck ve doktor Hanel'in müşahedatının ak- si olarak, verilen cevaplardan hiç biri- si doğru değildi. Bu netice, telepati nazariyesini teyit eder mahiyettedir, Çünkü seyircilerden hiç biri adetlerin ne olduğunu bilmediği için bilerek, bil- miyerek düşündüğünü karşısındaki bey- gire telkin edemiyeceğinden hayvanın verdiği cevap ister istemez, tesadüfe bağlı olur ve doğru olamaz. İnsanlar arasındaki telepatiyi inkâr etmemekle beraber, bunun arzu ile yapılamıyaca- ğını ve kendine tahassül edebileceğini ve binaenaleyh çok nadir olduğunu ka- bul etmek lâzımdır. Hiç bir insan iste- diği zamanda telepati tevlit edemez. Bir insanın düşüncesinin diğer bir in- sana intikal etmesi istisnai bir hâdise- dir. Bu hakikat bilindikten sonra bir insanın düşüncsinin bir hayvana inti- kal etmesi her zaman ve muntazaman vukua gelebileceğini kabul etmek doğ- ru olamaz. Meydana attığımız bu fa- raziye, hayvanın yalnız bir ahır içeri- sinde, tecrübeyi yapan adamın bilme- diği bir suale, verdiği cevabım doğru ol- 2 — Medyum nazariyesi: — Bu na- zariyede hesap yapan hayvan, hare- kete gelen ve ayağını vuran masaya benzetilmiştir. Beygirin tırnağı tıpkı masanın ayağı gibi yere vurur, Fakat masanımn ayağının harekete gelmesi, tecrübe eden adamların ellerini masa- nın üzerine tatbik etmesiyle bilerek bilmiyerek, masayı - oynatmalarından ileri gelir. Elbelfeld beygirlerinden ce- vap alamak için eller hayvanın ayağı- na tatbik edilmiyor. Eğer uzaktân uzağa insandan hay- vana bir seyyalei elektirikiyenin inti- kal ettiğini kabul edersek o zaman bundan evvelki faraziyeye gelmiş olu- ruz. Filhakika birinci faraziyede — tec- rübe yapan adamın beyni iradi veya gayri iradi bir hayvanın beynini hare- KETE Şetiren bir seyyale gümaeriyor- ” du. 3 — Hesap yapan beygirlerde kud- reti fikriye: — Meşhur Şarl Rişe, he - sap yapan hayvanları görmemekle be- raber okuduklarına istinat ederek bey- girlerde bir kudreti fikriye olduğu ka- bul edemiyeceğini söyliyor Elberfeld beygirlerini görenler - den, onlar üzerinde tecrübe yapanlar- dan bir çoğu bu hayvanlarda, en kü - çük bir çocukta görülen bir zekâvet kadar bile bir kudreti fikriye olmadığı- nı beyan etmekte terdusiz &... e w BKf imi Maeterlineck, Medyum 1.azariyesi ta- raftarı olup bu hayvanlarda bir zekâ- vetin mevcut olduğunu farzetmek, ka- bul edilmiyecek bir şeydir, diyor. Dr. Claripe de birinci ziyaretinden çok iyi bir intiba ile ayrılmış olduğu halde bu hayvanlarda zekâvetten eser olmadığını ve görülen hayret verici neticeler, olsa olsabir terbiye meselesi zerinde yazılr olan adetleri seyirciler- | Resimde gördüğünüz, bir zırhlıdır. Fakat, suya indirilemiyecektir. Bunun sebebi, sabundan yapılmış olmasıdır. Almanyada yapılan bu zırhlr, Alman donanmasının “Doyçlarıd” zırhlisi ör- nek almarak, yapılmış ve trpkı tıpkı - srhna uygğun olarak ortaya konülmüş - tur, Sabundan zırhlimim uzunluğu altı metredir. — Her halde yanında duran kızdan daha uzun boylu! olduğunu kabul ediyor. Gayet kuvvetli hafızaya duğunda şüphe edilmiyen bu lerin zekâveti başka hayvanlar ha yüksek olmadığı muh sek maymunlara nazaran çok daha aşağıdadır. Beygirlerde arada sırada baz! ::Ü Bunlar " kâvet tezahüratı görülür. kıvılacrmlardan başka bir şey olur. talim ve terbiye edildikleri. zaman H karıda bahsettiğimiz beygirlerden çi 4-—Tılimveıer!ıiye:-M vel, amali erbaayi yapabildi kleri hesini uyandırmıştır. Bu köl”u;: en meşhuru Mutino isminde bir niştir. 1818 senesinde Pariste teş miştir. Fransızca, İngilizce, ca, Almanca ve lâtinceyi anlar, Ve ” altı ay mektebe giden bir çocuktaf! ha iyi bir tarzda amali erbaayi bâf | rırdı. Bu köpek Domino oynami bilirdi. Munito, üzerinde adet ve P" ler yazılı büyük mukavvalarla yap', bir dairenin ortasma konulur; ( nür gibi ciddi vaziyetler alarak btf da dolaşır ve sahibinin verdiği işart zerine istenilen harf veya adedin - de dururdu. Bu işaret, o kadar hf o kadar görülmiyecek bir tarzda V lirdi ki, bunu insanların işitmesi B değildi. Meselâ terbiye eden adam'| ni cebine sokar ve orada kendi —tf ğınt kaşrmakla hayvan bunu lirdi. Ayağı ile yere vuran hesapçı gir veya ayni şerait tahtında ayaği sahibinin eline vuran köpek bunu ufak sesi iıitirvıdurmumki“ cak verilen bir işaretle yapar. Sahibi meselenin cevabını bildiğ. çin hayvan tam lâzım olan adet ktl| —a Şim- —H VU YUDPUURU SeRE A N gayrı maileyhin iradi ve yahut bir surette ve etrafındakilerin mıyacağı bir tarzda işaret verir ve ' hut fizyonomisinin değişmesiyle ve' hut vücüdünün yaptığı küçük bir ' reketle hayvan adet yahut harfin " basit bir terbiye ile her suale © nünde durur. Busayede Elbelfeld beygirlerinin muayyef işaret sayesinde — ayağı ile indif” dediliyor. şaret sayesinde istenilen belerini kesiyordu. Bu bakımdan muhakeme hayvanın terbiyesi için — pek ses çıkarmak lâzım olduğu anlaşılır, Dur işareti ne suretle ve riliyordu? Bu, her vakit meçh'ı' mıştır. heyi ortadan kaldıracak bir olmadığını söylemek lâzımdır: ileyh hayvanların ahır dışındâı | bir yerde muayene edilmesine Alman bilgici Pfung' dediği gibi Van Osten ve yahut *? tilerin ya göz ile ve yahut pek kt bir ses ile, gayri şuuri verdikleri F, dığı zaman Hans ismindeki beygi' Yalnız,; M: Kralf'ın vaziyeti Bi zaman muvafakat etmemiştir: Bu hususta kendisine lifleri her vakit reddetmiş ve bep olarak birbirinden daha 87 rıcı şeyler göstermiştir. |— — Elberfeld beygirleri ı.uıa':; w Sirk hayvanları gibi muayy*© — 44 N işaretine itaat etmek için ter diklerinde, ve bu hayvanların tında zekâvete ait hiç bir $©Y ğında şüphe yoktur. Esrarengiz olan ciheti $U hayvanları bu dereceye hd:l için tatbik edilen terbiye " w ğ olduğu ve verilen (Dur) tabiatta bulunduğu henüz mıştır. Mustafa Bundan evvelki sari a| ”'. igndf ar! j beygi” Bit değildi" p yart| Binaenaleyh beygirlerde hesa odlaı cak kadar zekâvet farzetmek € J| iH &L. y) dan başka, köpek, fil ve huıu::: gi | « / | —etf g_l h ka e he n e ü n | M nie ” z F FEKFSFE - . RLgraş £FF 5 LA H4 a ELEİPEİY.ECELEI? IZ SEELET KSF ı??! ELEŞ ff'tl.-.-

Bu sayıdan diğer sayfalar: