4 Kasım 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; ” 1 ikinci teşrin 1934 | İ . ESNAF V ;şcı L Hasbuhal Seyyar esnaf lüzu- mundan fazladır Tezkereleri tahdit etmeli! Dükkâncılarla konuşurken, sey- yar esnaftan şikâyet — ettiklerini, seyya” esnafın da — mütemadiyen belediyeden dert yandıklarını gö- rüyoruz. Niçin bu dükkâncı — ve seyyar esnaf meselesi bu kadar karışık? Acaba halledilmesi çok güç bir iş | midir bu? İşitiyoruz: Seyyar eşnafla bele- diye memurları köşe — kapmaca oynuyorlarmış... Görüyoruz: Zaman zaman bir belediye memuru önüne — birçok satrcı katmış, merkeze götürüyor... Niçin bu böyle oluyor? Diyecekler ki, helediyenin sey- yar esnafa ait nizamname ve tali- matnamesine aykırı hareket eden- ler elbette takip edilir ve toplanır.. Peki ama.. Bunların nizamna- meye uymamalarındaki sebep ne- dir? : Belediye seyyar esnafa büsbü- tün başka bir gözle bakıyor.. Bu bir tezkere vardır. Demek ki seyyar esnaflık kabul edilmiş ve buna izin verilmiştir. Şehir büyük oldu- Bğu için, seyyar esnaflığın kaldı- rılmaşına şüphesiz ki imkân yok- tur. satıcıların ellerinde resmen Fakat bu kadar sayısız satıcı | da çoktur... ; B:r—tunitın mütomdıynn sey- yar esnaf takip edilir. Diğer ta- raftan durmadan seyyar tezkeresi verilir... İşte hütün nizamsızlıklar bu - radan çıkıyar... Seyyar esnaf çoktur, Her soka- ğa üç beş tane düşüyor. Mecburi olarak bazıları da caddeye çılı-ı: yorlar, Haddinden fazla olan bu çok- luk yüzünden, — talimatnamedeki nizanı da maalesef bozuluyor. Kâfi miktarda olsa, ne dükkân- cılarımmı şikâyeti kalır, ne de bele- diyenin takip üzüntüsü... Sözün kısası; mümkün olduğu kadar âz seyyar tezkeresi - veril- melidir. A.RıI. Fena ekmek çıka- ran fırınlar var Şark demiryolları hat boyun - daki sayfiye köylerinden birinin esnafr ve halkı, köyde — bulunan ve üç fırını işleten bir esnaftan şi- kâyet ediliyor ve diyorlar ki: — Köyümüzde “....,, isminde bir fırıncı vardır. Buradaki fırm- ların hepsini o işletir. Ve istediği gibi ekmek çıkararak satar... Fakat bu ekmekler İstanbulda- ki ekmeklerden o kadar farklıdır ki, bir bakışta bu fark derhal gö- zükür. Bir çok halk ve esnaf gerek ev- lerine, gerek dükkânlarına lâzım olan ekmeği — İstanbuldan getir- mek mecburiyetinde kalıyorlar. Rica ediyoruz: Belediye, bu ek- meklere baksın, muntazam kont- rol etsin; ve bizi de kurtarsımm...,, Terziler fiyatları indirmelidir Kadıköy Terzi söylüyor: Ben işsizlikten şikâyetçi deği - lim. İşlerin azaldığını hiç zan- netmiyorum. Bilâkis işler fazla- laşmıştır. İsmarlama elbise Sitkı Bey ne yaptıranlar şimden sonra çoğalacaktır. Sebebi, gayet basit! Yerli ku- maşlar gittikçe düzelecek, ve u- cuzlİryacaktır. Zaten ucuzdur. O- nun için herkes kumaşını kendi a- lıp yaptıracaktır. Yalnız terzilerin eski fiatlar üzerinde durmamala- rı İâzımdır.. Fiatları indirmeli ve ısmarla - nan elbiseyi itinalı yapmalı.. O zaman işsizlikten — şikâyet edil- mez! Çocuklarmı okutmak, tatlı bir dert! Üsküdar muhallebhici Recep us- ta diyor ki: Ön sene var ki tatlıcılık yapiyo- rum, eh, bu işte epeyce usta olduk. Az çok namımızda çıktı. Çok şü- kür kazanıyoruz.. Karnım - doy- duğu gibi çocuklarımı da okutabi- liyorum. İki oğlum var.... İkisi de orta mektepte! Ömrüm olur ve ça- hışabilirsem, onları cahil bırakma- yıp, çok okutacağım. Yalnız maarif te bize yardım etmeli, müzaharet göstermelidir... Yorgancı esnafı gittikçe çoğalıyor mu? Mısır çarşısında yorgâncı ve pamukçu Hasan Bey diyor ki: İşimizin bozulduğuna bir se- bep te çarşımızda yorgansı es- nafının çoğalmasıdır. İlk zaman- lar burada on beş yargancı vardık. Şimdi arayıp sayınız. Mutlaka 150 yı gçecektir. Yirmi senelik esnafım. Yanım- da kalfalık yapıpta ticaretim ol- madığından yol verdiğim kimse- ler, şuradan, buradan yüz lira te- darik etmişler, bir yorgancı dükkâ nı açmışlardır. _ Dört gün evvel bir yargan sat- tım. Yarım lira para kazandım. Halbuki dükkânımın yevmi masra fi yüz elli kuruştur. Bittabi gün- den güne zarara doğru yürüyo- rum, Bir sebep daha var. O da A- nadolunun muhtelif kazalarında yorgancı ve pamukçu dükkânları açılmıştır. Eskiden bunlar yoktu. İhracatı bizler yapardık. Şimdi ar tık Anadolu ihracata luzum gör- memektedir. Yakım zamana kadar Zonguldak ve havalisine senede altı bin yorgan yollıyorduk. Şimdi bir tane bile gönderdiğimiz yok. Şekercilikte hille yapanlar .. Kadıköy — Şekerci İlyas Efen- di diyor Herşeye hile karışmağa baş - İadı. Herkes şimdi yediği tatlı işle- rinden de şüphe etmeğe başladı. Halkm hakkı vardır. Çünkü dediğim gibi her işe karışan, hile bizim işimize de karıştı. Tatlı iş - leri bizim bildiğimiz şekerden ya- pılır değil mi? Halbuki şimdi bir de zaharin katıyorlar. Bu çok mu- zir bir şeydir. Halkın sıhhati namm.a şeker ve tatlı işleri sıkı kontrol edilmelidir. e aÜ n , Upr < gz kâdm suçsuz mu ıdı Mata Hari ölümünden on yedi yıl sonra da kendisinden bahsettırıyoı“' Matahari Büyük harbin çasusluk sahasın- da en ziyade tanınmış şiması, Ma- ta Haridir. Cava danslarmı fevka- lâde cazip bir tarzda göz önünde canlandırarak meşhur bir dansöz olan bu kadın, Fransada Alman - ya lehine casusluk yapmakla -it - ham edildi. Yakalandı ve harp divanında idama mahküm oldu, kurşuna dizildi. Mata Hari, sahiden casus muy- du? Kendisi, bunun doğru olma- dığını söylemekte son dakikasıma kadar İsrar etti. Caşusluk yaptı - gı noktasından mahküm olup kur- nun sahiden casus olmadığını, bir iftiraya ve yanlışlığa kurban git - tiğini iddia edenler, vardır. Hattâ şimdi de bu esastan onu müdafaa yollu neşriyat yapanlar bulunu - | yor! Casus olsun, olmasın, Mata Ha- ri, dansözlükten ziyade casusluk- la şöhret buldu. İsmi, bütün dün- yaca tanındı. Hayatma dair muh- telif eserler vücuda getirildi. “İ - lâhi Kadm,, Greta Garba onun a - dını taşıyan bir film çevirdi. Eşsiz yıldız, bu kadımı filmde canlandır- dr. Hem dansöz, hem casus ©- larak! Mata Hariye dair neşriyatın, bir türlü ardı arkasi kesilmiyordu. Son hafta içerisinde, bir polis dok- toru da, Pariste hatıralarını neş- retti. Kurşuna diziliş — sırasşında hazır bulunan ve onun — öldüğü hakkında usulen rapor veren hu doktor, vakanın en yakın şahitle- rinden biri sıfatiyle — hatıralarını anlatıyor. Bu doktor, Paris zahı- tası baş doktoöru Bizarddır. ” Doktor, hatrralarında, — Mata Hariyi hapishanede sık sık ziyaret ettiğini, duğunu kaydettikten sonra, yazı « sına şöyle devam ediyor: “Mata Hari, hapishanenin on iki numaralı höcresinde bulunu - yordu. 1917 senesi teşrinievveli » nin on dördüncü günü, erteşi gün kurşuna dizileceğini öğrendi. Bu haberi, sükünetle karşıladı. Ha « yatının son sabahında hayret edi- lecek derecede sakin görünüyor « | du. Gardiyan kadın,. kendisini u - yandırmağa geldiği zaman, Ma - ta Hayri, uyanıktı, Gardiyan giyin me zamanı geldiğini söyledi. Bu söz üzerine ayağa kalktı, — gayet kendisine büyük bir - kazandıran dansları esnasında.. anu sakin ve sevimli bul. şöhret sade olan siyah elbisesini — giydi. Sanki kurşuna dizilmeğe değil de, /|şöyle bir dolaşmak üzere bir yere gidiyordu. O kadar heyecansız duruyor, yavaş yavaş, elbisesini düezltiyordu. Bir ayna istemiş, bu arzusu ye- rine getirilmişti. Aynanın karğısı - na geçti. Büyük bir itina ile ken- disine çeki düzen verdi, son tuva- letini yaptı. Bu sırada ona hayret ten taş kesilmiş gibi durarak ba - | kan gardiyan kadının bu vaziye - tini, aynadan seçip hafifçe gü - lümsedi. Tatlı, münis bir gülüm - kadını büsbütün şaşırttı, " kadım, göz yaşlarımnı belli etmemek için, hemen dışarıya çıktı. Nihayet, kurşuna diziliş zamanı gelip çattı. Alâkadarlar, odaya girdiler ve Mata Hariyi dışarıya davet ettiler. Gene gülümsiyerek | yürüdü. Onların refakatinde, hiç sendelemeden ilerledi. Kendisini kurşuna dizecek olan askerlerin ö- nüne varınca, bir an durdu. Onları birer birer süzdü. Ve kendisini kurşuna dizecek olanlardan da tatlr gülümseyişini — esirgemedi., Adetâ, onların biraz sonra akisler bırakacak silâh seslerini, alkış a - kisleri sayıyordu. Sanki dansını alkışlıyacaklarından emin bulun »- duğu seyircilere iltifat ediyordu! Gözlerini bir mendille bağla - mağa teşebbüs ettiler. Bunu şid- detle reddetti. Teşebbüs, tekrar- landı. “Rica ederim, bundan vaz geçiniz. Hacet yok!,, dedi. Bir direğe bel aşağısından — bağlan - masr lâzımdı. “Ben, bağlarım!,, | zah edenler de vardır: Mata Hari kdrşı.ina dizildikten birkaç dakika s0o? (j köşede tevkifini müteakip zabıtaca alınmış bir tot€* l İ V KRKE <a şvıs. z # a - | diyerek, ipi kendisine verll:lşî için elini uzattı. Hakikaten, d ri hiç titremeden, ipi aldı, * M ları üzerinden geçirerek, kep ni direğe bağladı. — Bir diyeceğiniz var mı? . — — Son sözüm, demek - istiy? sunuz. şüphesiz!. Evet, var. B'f eşki söylediklerimi tekrardan 1 rettir. Bana bir türlü inııw“ : lar. Ben, masumum. Bu, elbt bir gün anlaşılacak, ama îıl geçtikten sonra! Kurşuna diz 5, varan bu netice, aleyhimde ©© şan gizli bir şebekenin esel" Bınn iftira ettiler, fikirleri & ._ ' hime tahrik ettiler. Masum 014" ğumu bilenler de mevcut, a8? himdeki tertip tesiriyle yanıl 4 beni suçlu sananlar da!.. Düşm* larım, masum olduğumu bile i bana bunları yaptılar. Masum * duğumu bilen dostlarrm da, a!? kadarlara söz geçiremediler. V | (, larım, bir gün işin iç yüzünü 'GI İay dınlatacaklar. Bu ne feci yanti | 4, lık!... Yazık, çok yazık! | ba Mata Hari, birdenbire sustü” | ,, Dimdik durdu. Gözlerini tüfeki” ly dikti ve sakin bir tavurla, du larında gülümseyişiyle: “İşte sözümü de söyledim. Artık W" K rım!,, dedi. ılı'j &n Kısa ve sert bir şes... '*Atü kumandası,. Tüfekler patladı. V" zel ve cazip kadım, kanlar içerif” de toprağa serildi. Yanma yakt” tım, muayene ettim &lmüştü- a porunu yazdım, İşte hepsi , dar!,, Mata Harinin son dakikas kadar böyle şayanı hayret bir * ğuk kanlılık göstermesini şöy” Ç -ğ“.%" Dansözün tanıdıkları, do onu kurtaramıyacaklarını ca sen bir iyilikte bulunmak V yalan söylemişler ve: “ — Sen korkma! demişlerı | her şeyi temin ettik. Para yt dik. Sana bir idam komedisi *| ııkıcnklu. Sonra ölmüş | göstererek seni kaçıracaklar! * 4| Casus kadın buna inandiği » ni kurtarılacağından emin buluf! | '| duğu için metanetini son d& ya kadar muhafaza etmiş! , Bu, ne dereceye kadır dot | Belli değil!, “âğââ!!e# "JW ” — YERE 5 aa d ee aa -|i

Bu sayıdan diğer sayfalar: